Gürhan Bakırküre
1 Tabu olmasa da cami konusu mimarların mesafeli durduğu bir konudur. Ama bunun nedenini daha çok, bu konunun politik bir mevzu olarak görülmesinde ve söz sahibi olarak da yöneticilerin ve politikacıların bu konuyu tamamen sahiplenmesinde arayabiliriz. Sonuçta da mimarlar böyle önemli bir konuda kendilerini geri plana itilmiş saymaktadırlar. 2
Bence nitelikli örnekler medyada kesinlikle yer bulabilir. Ama sizin de sorunuzda açıkça belirttiğiniz gibi kaç cami bugün mimar elinden çıkmaktadır? Mimar elinden çıkan camilerin kaçı çağdaş, yenilikçi, taklitten uzak bir anlayışı sergilemektedir? Elde bulunan çeşitli büyüklüklerdeki tip cami şemaları her yerde uygulanmakta değil mi? Üstelik bu şemalar eskinin yetersiz taklitleri olunca, bu yapı tipi nasıl medyada veya akademyada yer bulsun? 3
Cami belki de bina tipleri arasında en zorlarından biridir. Sadece fonksiyon veya strüktürü çözmeniz yetmez; başarılı bir cami mimarisinin özünde aslında gereken o uhrevi duyguyu ve dinginliği yansıtması yatar. Dolayısıyla üzerinde çok tartışılacak konuların başında gelir. Hep belirttiğim gibi
Mimar Sinan acaba eskiyi taklit ederek mi bu kadar önemli yapılara imza atmış ve dünyaca ünlü bir mimar olmuştur?
Hiç şüphesiz zamanına göre yaptığı yenilikçi tasarımlar, yapı teknolojisi Sinan’a bu önemi kazandırmıştır. Demek ki camiler de zamanın ruhuna ayak uydurmalı, zamanını yansıtmalıdır. Bunu yaparken kendi fonksiyonundan, uhrevi özelliklerinden ödün vermemelidir. Diğer tartışılması gereken bir konu da, artık ülkemizde sembolik bir anlam kazanmış olan kubbesel yapı elemanlarının günümüz cami mimarisinde kullanılıp kullanılmaması gereğidir. Acaba kubbe cami mimarisinde tamamen yadsınıp bir kenara mı koyulmadır, yoksa çağdaş bir biçimde ele mi alınmalıdır? Burada bizim yaptığımız, biri kubbe elemanı kullanılmış, diğeri kullanılmamış iki camiden örnek vermek istiyorum. Cezayir’in Oran şehrinde yaptığımız cami, saf geometrik formlarla tasarlanmış, içinde yarım kubbe geometrisini de barındıran, yörenin mimari geleneğinin yorumlandığı çağdaş bir yapıdır. Diğeri ise İzmir’de önerdiğimiz fakat reddedilen bir caminin iç görselidir. Bu önerinin çıkış noktası aslında Osmanlı camilerinin göğe doğru kademelenerek yükselen geometrisi ve strüktürel yapısı olmuş, fakat o dönemi hatırlatacak hiçbir yapısal eleman kullanılmamıştır. Bizim yaptığımız bu iki örnekte de aslında vurgulamak istediğimiz, sonuçta yaratılan ve bir ibadet yapısı özelliklerini yansıtması gereken iç ve dış mekan kalitesidir.
4 Yukarıda belirttiklerimin bir devamı olarak, tabii ki yenilikçi arayışlara çok daha az rastlanmaktadır. Dünyada pek çok yenilikçi çağdaş ibadet yapısına rastlanmaktadır: Ronchamp’dan tutun, Ando’nun Church of the Light’ına kadar… Ama şu da bir gerçek ki, ibadet yapıları, dünya genelinde de daha az yenilikçi yaklaşımlara sahiptir. Türkiye’yi ele aldığımızda ise, bırakın yeni denemelere izin vermeyi, eskinin kopyası istenmekte; bunun sonucunda da her yer Sinan taklidi, üstelik çok kötü oranlara sahip, estetikten yoksun örneklerle dolmaktadır. 5
Aslında herhalde mimarlar tarafından anlatılması gereken en önemli şey; taklitle bir yere varılamayacağı… Yarınlara önem taşıyacak eserler bırakmak istiyorsak amacımız; günümüz cami mimarisinin geliştirilmesi, çağdaş örneklerinin verilmesi yönünde olmalıdır. 6
Cemaate doğru ve iyi örnekler sunulursa, kimsenin bunu yadsıyacağını sanmam. Ama ilk önce biz mimarlar buna hazır olmalıyız. Edison’un dediği gibi “Eğer halka sorsaydım benden daha iyi aydınlatan bir mum isterlerdi”. Dolayısıyla en büyük görev mimarlara düşmektedir.