Radyoyla dergiler de canlanıyor
Radyoda duyulmaya başlanan yeni sesler ve bu dinamizm, tüm ülkeyi etkisi altında bırakacak bir yoğunlukta gelişti. Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Nesrin Sipahi, Safiye Ayla gibi Türk müziğine adını altın harflerle yazdırmış sanatçıların radyolarda işitilen sesleri, bir ülkenin tüm dikkatlerini üstüne çekti. Zamanla sanatçı hakkında daha fazlasını merak etmeye başlayan halk; bu sanatçıların kim ve nasıl biri oldukları, nerede ne yaptıklarını bilme gereksinimine kapıldı. Bu ihtiyaç 50'li yıllarda bir volkan gibi fışkıran rengarenk radyo dergileriyle beraber resmen giderilmeye başlandı. 50'li yıllarda yayın hayatına başlayan Radyo Dünyası, Radyo Alemi ve Radyo Haftası dergileri; radyolarda hiç dinmeyen şarkılarıyla insanların gönüllerinden gönüllerine bir kuş gibi konan sanatçıların yaşamlarını, yeni projelerini ve ilişkilerini yakından incelemeye başladı. Halkın ilgisini çekmekte hiç zorluk yaşamayan radyo dergilerinin günden güne büyüyen bu etkisi, sanatçılara olan ilgiyi de arttırdı. Zeki Müren'in çevirdiği ilk film Beklenen Şarkı, Cahide Sonku'nun tiyatroya olan küskünlüğü, Safiye Ayla'nın Müzeyyen Senar'a cevabı ve Müzeyyen Senar'ın Siemens reklamı bu dergilerde birden karşımıza çıkıveriyor. Bir diğer yandan Dramalı Hasan'ın, kumarbaz bir güzele tutulmuş mühendis arkadaşının acısını notalara yansıtma hikâyesini okuyabiliyor ve hatta notaların portreye tutturulmuş halini görebiliyorsunuz. Aşka inanmadığını söyleyen 'sarışın bomba' Sheree North ise Radyo Haftası dergisinde Türkiyeli dostlara sesleniyor. Nü kelimesini konu alan bir yazıda ise yazar, günümüzün yani dünyayı bekleyen geleceğin; göz ile düşünen, göz ile duyan ve hatta göz ile yaşayan nitelikte olacağını savunuyor. Devamında çıplaklığın kolay bir cazibe avcılığı olarak tanımladığı yazıda; aynı dergi Radyo Haftası'nın 1955 yılında yayınlanan 31. sayısının kapağında Gönül Yazar, bizleri cazibe dolu fotoğrafıyla karşılıyor. Bambaşka bir sayıda, hem Türkçe hem de yabancı dilde caz ya da dans parçaları önerisiyle birdenbire mesut oluyorsunuz. O yıllarda abone olanlar ise, Perihan Sözeri, Sabite Tur, M. Mualla Atakan ve Hamiyet Yüceses'e ait heykellerden biriyle birlikte bir de roman kazanabiliyor.
VE MAGAZİN DOĞDU...
1956 yılı iki efsane dergiyi; Hayat ve Ses dergilerini doğurdu. Radyo dergilerinin tüm ülkede bir fırtına gibi esmesiyle büyük bir keşif başladı; magazin... Hayat dergisi haftalık haber ve aktüalite dergisi olarak; Ses dergisi ise daha çok Yeşilçam haberleriyle magazin kültürünü Türkiye'de doğurdu. 1970 yılında Milliyet bünyesinde yayınlanmaya başlayan Hey dergisi ilk sayısını sıfır olarak yayınladı. Genel yayın müdürü Doğan Şener bu durumu “İşe sıfırdan başladık.” olarak açıkladı. Böylece radyo dergilerinin ardından hem müzik, hem sinema, hem de sanat çevrelerini yakından inceleyen magazin dergileri doğmuş oldu.
GELECEĞE DÖNÜŞ
Günümüzde müzik dergilerinin popüler sanatçıların yaşamlarını dikizlemeye niyeti yok gibi görünüyor. Belki de bu durum sosyal medyayla açıklanabilir. Müzik dergileri daha çok keşif üzerine kurulu yolculuklara çıkmayı tercih ediyor. Bu keşif yolculuklarından bir tanesinde ise radyonun o ilk zamanlarını, sanatçıların dergilerdeki yansımalarını özlemi anımsatan bir duyguyla hatırlamış oluyoruz. Zamanın en akıl almaz düşüncesi, kimilerine göre çılgınlık olan radyo; 21. yüzyılda hâlâ ses getirmeye devam ediyor. Belki de yüzyıllar boyunca kutlayacağımızı düşündüğümüz Dünya Radyo Günü'nü ise bu düşünceyle kutluyoruz.