Öyle bir dünya yaklaşıyor ki!
Biliyorum... Dünya heS
Herkes ekşi maya tuttursun mesela...
(vler mis gibi taze ekmek, kurabiye, balkabağı çorbası falan koksun...
Kahveler koşuşturmaya kurban gitmesin, çaylar hep muhabbete eşlik etsin...
Herkes ama herkes o güzel yemekleri tadabilsin... Keşke! Ama nerede? Hele bize hiç öyle bir görüntü vermiyor.
ABD’nin dönüşme sancılarını, örtülü bir üçüncü dünya savaşının varlığını, giderek artan İslam düşmanlığının muhtemel sonuçlarını sık sık tartışıyoruz.
Fakat yaklaşan bir başka tehdit var ki, ya farkında değiliz ya da kendimize bile itiraf etmekten kaçınıyoruz.
Neden mi bahsediyorum?
“Küresel merkez”in dışında kalan ülkelere doğru yaklaşmakta olan
bahsediyorum. Gıda artık küresel tekellerin işi. Ne isterlerse o oluyor. Kriz isterlerse de kriz oluyor. Durum bu kadar vahim. Bakıyorum; bizde internet ve sosyal medya ortamında grubu dışında kimsenin bu hayati meseleye dikkat çektiğini görmüyorum. Tuhaf! Bir tür körlük!
Oysa kontrollü gıda krizi toplumları ve üzerlerinde egemenlik kurma konusunda en etkili araç. Mesela $raS siyasi komploları, sosyoloMik dinamikleri falan çok konuştuk ama “ekmek ekonomisinin” yerini hemen hiç konuşmadık. İki binlerin başında ABD muazzam krediler verdi Mısır’a. Bu para Amerikan buğday silolarında birikmiş fazlanın Mısır tarafından satın alınması için kullanıldı. Nasıl bir “tezgâh” olduğunu düşünün! Birdenbire büyük bir buğday ithalatçısına dönüşen Mısır 2010 yılına geldiğimizde
içinden çıkamaz olmuştu. Aynı yıl bütün dünyada küresel bir gıda krizi gerçekleştiğini, buğdayın fiyatının muazzam arttığını çok az kişi biliyor.
Oysa
havaya kaldırdıkları ellerinde vardı.
8zun hikâye... Devamını sonra getiririm.
Şimdi uzatmadan söylemek istediğim şu...
gyle bir dünya geliyor ki...
Fakat siz anlamışsınızdır.
devrenizdekilere de anlatın!