Sabah

CHP’nin ‘hayır’ bloku ve HDP kongresi

-

Türkiye’nin Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı, küresel ve bölgesel aktörlerin ilişkileri­ni yeniden biçimlendi­rirken, içeride siyasi partiler arası ilişkileri de derinden sarsıyor. Çünkü harekât, sadece terör üreten PKK-PYD’ye karşı bir duruşu değil, aynı zamanda Türkiye’yi bölgesel aktör olmaktan çıkartmak isteyen, geleceğini tehdit eden, Kürtlerle bütünleşme­sinden rahatsız olan ABD’ye karşı bir duruşu da zorunlu kılıyor.

Bu da iç siyasette bazı partileri net tavır almaya zorluyor. Başta CHP olmak üzere partilerin bundan kaçışı mümkün değil. Ya Türkiye’ye sahip çıkacaklar ya da Türkiye’yi terör kuşağıyla boğmaya çalışan küresel kuşatmanın yanında yer alacaklar. Muhalefeti­n işi zor. Çünkü siyaset üretmeden sadece AK Parti karşıtlığı üzerinden siyaset yapmanın sonu çıkmaz sokak. Şimdi kara kara düşünüyorl­ar “Türkiye’ye sahip çıksak AK Parti’ye yarayacak, çıkmasak toplum bizi boğacak...”

CHP ve İP’nin yaşadığı derin sancı bu. ÖSO’yu terör örgütü ilan etmeleri, TSK ile hükümeti karşı karşıya getirme çabaları, Esad’la görüşmeyi dayatmalar­ı bu sancının savrulmala­rı. Ama en büyük savrulma “hayır” cephesinde yaşanacak. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğ­lu bütün umudunu referandum­da farklı nedenlerle bir araya gelen yüzde 48.6’lık “hayır cephesi”ne bağlamıştı.

Oysa hafta sonu gerçekleşe­n HDP kongresi bir kez daha bu cephenin gerçekleşm­eyeceğini gösterdi. Yaşananlar­dan ders çıkartmaya­n HDP yönetimi, kongrede Afrin harekâtına karşı çıkmakla yetinmedi, onu “direniş” olarak niteleyip selamladı. CHP şimdi buna ne diyecek bilmiyorum ama bu durum CHP’nin HDP ile ittifak yapma umudunu tamamen bitirdi. Aslında zaten yoktu. Sadece siyaset üretememen­in üstünü örtmeye yarayan beyhude bir çabaydı, o kadar...

Tehlikenin büyüğü ise bundan sonrasında saklı... CHP kamuoyuna toplumun yüzde 48.6’sını kucaklayac­ağına dair bir söz verdi ama kurultayda bunun tam tersini yaptı. Birçok marjinal siyasi aktörü öne çıkartarak partiye aldı.

Bu işte bir gariplik vardı. CHP gibi hem devletin kurucusu hem de bir kitle partisi nasıl olur da toplumun ezici çoğunluğun­un değerlerin­e hakaret eden, ötekileşti­ren siyasi aktörleri partinin en yetkili kurumu Parti Meclisi’ne alır? Ya da Türkiye’nin rol modeli İstanbul’un il başkanı yapar? Sera Kadıgil’in şu sözlerini marjinal bir parti bile üstlenmez: “Hayatta hiçbir laftan tiksinmedi­m, ‘şehitler ölmez vatan bölünmez’den tiksindiği­m kadar.”

Hangi birini sayalım, Canan Kaftancıoğ­lu’ndan Selin Sayek Böke ve Eren Erdem’e kadar çok sayıda böyle marjinal isim var CHP’de. Şimdi soralım: Peki, CHP ve genel başkanı Kılıçdaroğ­lu bunu bilmez ve bunları tanımaz mı? Bile bile bu isimleri neden partiye alır? Bir yandan yüzde 50 artı 1 alabilmek için toplumun muhafazakâ­r-dindar ve milliyetçi kesimlerin­e seslenecek­sin, öte yandan toplumun ezici çoğunluğun­u irrite eden, öfkelendir­en siyasi aktörleri partiye ve parti yönetimine alacaksın...

Bu iş bilgisizli­kle açıklanama­z. Toplumdan oy almayı düşünen, aklı başında bir siyasetçi bunu yapmaz. O zaman başka bir hesap var işin içinde... CHP’li Hurşit Güneş’in şu tespiti de aynı kaygının ürünü: “Giderek CHP’de CHP’yi arar hale geldik. Nedeni de giderek CHP’ye dışarıdan tavsiye üzerine getirilen kişiler...”

Tehlike, farklı fikirlerin partide olmasında değil, tehlikeli fikirlerin ve bunları pervasızca söyleyenle­rin partiye alınmasınd­a... Acaba tüm bunlar önümüzdeki süreçte sokakları hareketlen­dirmeyi mi amaçlıyor?

Onca yenilgiye rağmen pusuya yatmış kirli güçlerin direnişi boşuna değil. Toplumun dikkatli ve sağduyulu olmasında yarar var.

THO MH

PDKPXW RYXU#VDEDK FRP WU SMS MO9 \D] ·\H J|QGHU IDFHERRN FRP PDKPXWRYXU

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye