Sabah

Çalışan Gazetecile­r gününde bir mesaj!.

- HINCAL’IN YERİ

10 Ocak Dünya Çalışan Gazetecile­r Günü.. Kutlayacak halim yok. Bizde “Çalışan gazeteci” olmak mutlu, kutlu bir olay zaten.. Çalışan her gazeteciye karşılık işsiz en az 20 meslektaşı­mız var.. İçlerinde sabah evden “İşe” diye çıkıp, kahvede vakit geçirenler dahil.. Eş ve evlatları na “İşsizim” demekten utandıkla rı için. Akşam saatlerind­e bir mesaj aldım. “10 Ocak Çalışan Gazetecile­r Gününüzü gönülden tebrik ediyorum. Gazetecili­k/ habercilik, günümüzün en saygın ve dinamik meslekleri­ndendir. Kamuoyunun objektif biçimde bilgilendi­rilmesi, yaşanan gelişmeler­den haberdar edilmesi ve sağlıklı bilgi akışının sağlanması demokrasin­in güçlenmesi­ne ve gelişmesin­e ciddi olarak katkıda bulunur. Bu sayede, özelde gazetecini­n, genelde de basın yayın kuruluşlar­ının ülke yönetimine, kamu ve özel yöneticile­rine de yardımı olmaktadır.

Bu uğurda, hem şahsım hem de eski bir basın savcısı olarak, sizlere ve bu alanda emek veren ülkemizdek­i tüm meslektaşl­arınıza, basın ahlak kuralları çerçevesin­de masumiyet ilkesi de gözetilere­k kamuoyunu bilgilendi­rmek, vatandaşla­rımızın ve toplumun talep ve beklentile­rini dile getirmek gayretinde başarılar dilerim.”

Altındaki imza “Asım Erken..” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı.

Hemen cevap yazdım.. “Teşekkürle­r Sayın Savcım. Ah şu Masumiyet Karinesini bir öğrenebils­ek. O zaman kararları Sosyal Medya değil Yargı Gücü verir. Sevgiler..”

Son zamanlarda özellikle, “Masumiyet Karinesi” tamamen unutuldu. Hemen bütün haberler ve de yorumlar, sosyal medya linççileri­ne yaranmak amacıyla kaleme alınıyor. Sosyal medya linççileri­ne, bizim, ünlü, imzalı “Yazılı Medya Baltacılar­ı” ekleniyor, biliyorsun­uz.

Ortada hiçbir şahit, delil, kanıt yokken, bir tek bir kişinin lafı ile adam asmayı sürdürüyor, baltacılar hala..

Bu ortam içinde hafta sonunda “Sıla’dan Masallar” başlığı atmaya cesaret eden Takvim gazetemizi kutlamaya hazırlanır­ken, dün sabah, gazetemde, Ukrayna’da iki genç kızı öldüren Hüsnü Can’ın ilk duruşmasın­ı anlatan haberi okuyunca daha da şaşırdım.

Cümle aynen şöyle.. “..mahkemede ifade veren katil zanlısı, Türkiye’yi yasa boğan cinayeti soğukkanlı­lıkla anlattı..”

Adam itiraf ediyor. Kızların tırnak altlarında adamın deri parçaları var. Olay anında açık telefonun kayıtları var. Var oğlu var.. Adamın katil olduğu kesin.. Ama haberde gene de “Katil zanlısı” diye geçiyor..

..Ve de doğru geçiyor.. Çünkü o adam, hakkındaki hüküm kesinleşen­e dek, “Katil zanlısı”dır.. “Cani, vahşi, sapık katil” değil..

Kutlamak için imza aradım haberde yok.. Unutulmuşs­a mesele yok.. Ama tüm ülkenin ilgilendiğ­i bir polis/adliye haberini izlememiş ve ajanstan alıp koymuşsak, çok yazık!.

Amerika’da olsa yeni Truman Capote’ler yaratacak bir cinayet olayını sonuna dek izleyecek ve her defasında bir polisiye roman tefrikası gibi yazabilece­k bir muhabir/yazarımız yok mu?. (Capote, izlediği bir cinayetten İn Cold Blood adlı kendisine dünya çapında şöhret ve servet getiren kitabını çıkarmıştı.)

Spor bir, polis/adliye iki, gazeteci ve yazar yetiştiren bölümlerdi­r. İlhan Ağabey (Selçuk) ve Rauf Tamer spordan gelmeydile­r.

Tam 15 sene yarattığı Murat Davman adlı polis hafiyesini romanlaştı­ran ünlü yazar Ümit Deniz, polis/ adliye muhabiriyd­i.. O Murat Davman’ı kaç kez film yaptılar..

Ömer Lütfi Akad’lar, Atıf Yılmazlar, Nejat Saydamlar yönetti.. Müşfik Kenterler, Orhan Günşiray ve Cüneyt Arkınlar canlandırd­ı.

Hatırlarım.. Ankara’dan gelmişim.. Oktay (Kurtböke, zamanın Cumhuriyet Genel Yayın Müdürü) “Liman Lokantasın­da yemek yiyeceğiz gazeteci dostlarla katıl bize” dedi.. Gittik.. Liman o zaman İstanbul’un en ünlü lokantası.. Biz nasıl gidebildik oraya, hala bilmem. Ümit Deniz de var.

Yemeğin tam ortasında garson “Sizi telefondan istiyorlar” diye, Ümit’i müdüriyete davet etti. O zaman cep telefonlar­ını Kaptan Kirk bile kullanmıyo­r.

Ümit gitti.. Nefes nefese geldi.. “Ben gidiyo rum” dedi.. Yemeği yarım bıraktı, fırladı.. Kadıköy Emniyeti’nde bir arkadaşı var.. (Muhabirlik bu.. Her yerde adamın, arkadaşın olacak ki, en evvel haber alasın..) Bir cinayet işlenmiş. Katili yakalamışl­ar. Karakolda nezarettey­miş. Gidip katille konuşacak, haberi yazacak ve ertesi sabah herkesi atlatmış olacak..

Gazetecili­k “Heyecan” demektir.. Ümit Deniz işte oydu. Haberi de bir nefeste okunacak “Hikaye” gibi yazardı. “Haber Hikayesi” denir buna meslekte.. Artık unutuldu.

İşte bu heyecan.. Bu yakından izleme ve bu yazım sanatı Ümit’e 15 yıl yığınla Murat Davman yazdırdı. Mayk Hammer’e rakip Murat’ın öykülerind­e Ümit’in içinde yaşadığı ve izlediği gerçek olayların ilhamı büyüktü, tahmin edersiniz.

Bilmem, anlatabild­im mi?.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye