Yeni Asya neden talimatla manşet atmıyor?
11-14 Eylül tarihleri arasında dördüncüsü düzenlenen “Gazetecilik Seminerleri” sırasında yaptığım gözlemler sonrası yazdığım değerlendirmede Yeni Asya Gazetesi’nin talimatla manşet atmadığını özellikle vurgulamıştım.
Gazetelerin talimatla ortak manşet atmasının hatta köşe yazarlarının siparişle yazılar yazmasının olağan hale geldiği ülkemizde gazeteciliğin mektebi olarak görülen Yeni Asya’nın bu duruşunun kaynağını merak edenlerin merakını gidermek için bazı notların tarihe düşülmesi gerekiyordu. Biz de öyle yapalım istedik.
Rızâ-i İlâhî’yi gözetmeden ve kardeşlik hukukuna riayet etmeden adaletin, hak ve hakikatin önüne güç merkezlerinin taleplerini koyarak yargısız infaz manşetleri atan yayın organlarının manevî hayata verdiği zararın faturası her geçen gün kabarmaktadır.
Hak yolunun ihlas abidesi olan yolcuları bilir ki rızâ-i İlâhî’nin önüne başka rızaları getirerek yapılan yayıncılık (ya da amel) günümüz insanın iman hizmeti merkezli bir hayat oluşturmasının önündeki en büyük engeldir. İşte bu noktada durmak ve“amelinizde rızâ-i İlâhî olmalıdır” diyen Bediüzzaman’ın bu ifadesinin istikamet verdiği kadroların sesi olan Yeni Asya’nın neden her dönemde bedel ödediğini düşünmek gerekir.
“İktidarın menfaatlerini nasıl korurum, hatalarını nasıl örtbas ederim, devlet imkânlarını nasıl kullanırım” hesabını yaparak manşet atanların, mazlumun ve mağdurun iniltisi ile değil güçlünün kahkahası ile gündem belirleyenlerin Yeni Asya’yı anlayabilmeleri için Çağın Müfessiri’nin şu sözlerine kulak vermeleri gerekiyor. “Eğer ameli dolayısıyla Allah bir insandan razı olursa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yoktur. Eğer insanın amelini Allah kabul ederse, bütün halk reddetse tesiri yoktur. Allah râzı olduktan ve kabul ettikten sonra isterse ve hikmeti iktiza ederse halka da kabul ettirir, onları da râzı eder.“
“Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır” prensibiyle Bab-ı Ali’de 21 Şubat 1970’de basın hayatına adım atan 1980-84 arasında dört sefer kapatılan Yeni Asya Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerinden süzülen ihlaslı çalışma, meşveret merkezli hareket, rıza-i İlâhî’yi gözeterek hayata geçirilen yönetim anlayışı sayesinde bize biat edin diyerek baskı yapan ve fitne çıkaran güç merkezlerine rağmen yoluna ilk günkü şevkle devam ediyor.
Kısaca talimatla manşet atmayan kadronun beslendiği iklim budur.
Bu iklimi anlamadan, Yeni Asya’yı ve kanaatkâr kadrosunu anlamak mümkün değildir.
Kamu imkânlarına tav olan ve nazırlarla Yeni Asya’yı bitirme pazarlıkları yapanlar, müessesleri insanların değil, ilkelerin yaşattığını zaman içinde gördüler ve görecekler.
Yeni Asya gazetesi kadrosuna kamu gücünü kullanarak zarar vermek gayesinde olanlar bilmelidir ki şiddetli fırtınanın gücü çınar ağaçlarına değil, saksıdaki çiçeklere yeter.
Ben, bu iklimde yaptığım dört günlük gözlemler sonunda meşveret merkezli, ihlasla, rıza-i İlâhî için çalışan birçok isim tanıdım.
Tek cümle ile Allah yardımcıları olsun diyorum.