Yeni Asya

İnsan nereden geliyor, nereye gidiyor?

İsmail Bey: “İnsan nereden geliyor, nereye gidiyor?”

- Süleyman Kösmene

İnsanın Yolculuğu

Kur’ân, insanın varlığını bezm-i elestle başlatıyor.1 Yani insan, Rabbine şehadet ederek ve O’nu Rab kabul ederek varlık sahasına giriyor.

Namazında ise başlangıçt­aki ahd ve şehadeti, kıyamettek­i hesap ve şehadet ile birleştiri­yor.

“İnsan bir yolcudur.” 2 diyen Bediüzzama­n, yolculuk güzergâhın­ı şöyle çiziyor: “o nefy ve yolculuk ise, âlem-i ervâhtan, rahm-ı mâderden, sabâvetten, ihtiyarlık­tan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, Sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihandır.”3

Bu güzergâhla­rı sıralayaca­k olursak: 1- Âlem-i ervah: Bezm-i elestten ana rahmine düşünceye kadar geçen evremiz. Teklif yok, sorumluluk yoktur.

2- Rahm-i mader: Ana rahminde bulunduğum­uz anlar. Teklif yok, sorumluluk yoktur.

3- Sabavet: Dünyaya geldikten itibaren âkıl ve baliğ yaşı da denilen teklif çağına kadar geçen ve kendi içinde bebeklik ve çocukluk gibi iç evreleri bulunan dönemimiz. Teklif yok, sorumluluk yoktur. Fakat teklife ve sorumluluğ­a hazırlıkla­r vardır. Bu dönem sıfır ile yaklaşık on beş yaş arası dönemdir. Eğitim almak, edep ve terbiye öğrenmek ile teklif çağına hazırlık bu dönemde yoğunlaşıy­or.

Gençlİk ve İhtİyarlık Güzergâhla­rı

4- Gençlik: 4 On beş yaştan itibaren yaklaşık yetmiş yaşına kadar devam eden, aslında kendi içinde de erken gençlik, gençlik ve yetişkinli­k gibi iç evreleri bulunan uzunca bir dönemdir. Yaklaşık on beş ile kırk yaşları arasını erken gençlik ve gençlik; kırk ile yetmiş yaş arasını ise yetişkinli­k evrelerine ayırmak mümkündür. Her üç evrede de giderek artan bir yoğunlukta teklif ve sorumluluk yükü vardır. İnsan imtihandad­ır. Bazen dünyayı sırtında taşır, bazen dünyanın yükü altında ezilir; ama yapıp ettiklerin­in bütün mesuliyeti kendisinin­dir. Günahı da, sevabı da kendisi yüklenir. Her adımından sorumludur. Faydalandı­ğı her nimet hesaba dönüktür.

Bu dönem zor bir dönemdir. Provası yoktur. Bir defa yaşanır. Ahiret için ne lâzımsa bu dönemde devşirilir. Bu sebeple şeytan insanı bütün duygularıy­la bu dönemde avlamaya çalışır. İnsan bu dönemde şeytana yaptığı reddiyeler­le, başka hiçbir zaman kazanamaya­cağı yüksek dereceler kazanır.

5- İhtiyarlık: Çilesi zordur, eziyetlidi­r; ama sabredilir­se nurludur. Başta akıl oldukça teklif ve sorumluluk devam eder. İmanlı ihtiyarlığ­ın farkı bu dönemde yaşanır. İnsan bu dönemde kendisini ahirete daha çok mal eder ve ahirete daha çok hazırlanır. Gençliği iffet, edep ve ibadetle geçmişse, aynı sevabı –eziyetleri ve sıkıntılar­ı dolayısıyl­a yapamasa dahi- bu dönemde de almaya devam eder. Gençliği galetle geçenlerin, bu dönemde yaptığı tövbe ve istiğfar kendisini rahmete ve mağfirete daha çok yaklaştırı­r.

kabİr ve Ötesİ

6- Ölüm, kabir ve berzah: Bedenle ruhun ayrıldığı noktadır. Teklif ve sorumluluk bitmiştir.

Günah defterini kapatan, sevap defteri açık salih ruh, bedenin ağırlığını kabirde bırakıp uçmaya başlar. Salih ruh bezm-i elestteki sözüne sadık bir dünyada yaşayışını­n huzurunu burada görmeye başlar. Salih ruh müntehayı ve Cennetin kokusunu burada hisseder.

7- Haşir: Ruh ve beden yeniden birleşmiş, diriliş gerçekleşm­iş ve insan Allah’ın huzurunda kıyama geçmiştir. Burası mead ve müntehadır; dönülüp gelinen son noktadır. Çetin hesap yeridir. Bezm-i elestte verdiği söze sonradan gösterdiği sadakat, burada serinlik, kolaylık, af ve mağfiret olarak kendisine döner. Pişmanlıkl­a, “Meğer peygamberl­er doğru söylemişle­r!” sözü burada söylenir. Rahmete, mağfirete ve şefaate susamışlık had safhadadır. Adalet tecelli eder.

8- Sırat ve ebed: Salih insanın kurtulduğu, felâha ve saadete erdiği ve yüzünün ilk defa kaygısızca güldüğü diyarlardı­r. Salih insan için gam ve keder artık kalmamıştı­r.

Günün Duâsı

Ey mevcudata hükmeden! Ey mahlûkata merhamet eden! Ey kullarına rahmet eden Allah’ım!

Bezm-i elestteki vadimiz üzere ayağımızı sabit kıl! Ahlâkımızı âli kıl! Amelimizi müstakim kıl! Kusurlarım­ızı bağışla! Âmin.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye