THERA: GERÇEK ATLANTİS Mİ?
Atlantis efsanesine feci bir yanardağ patlaması mı ilham verdi?
Ege Denizi’ndeki cennet gibi Santorini Adası’nı ziyaret edenler buranın eski bir felaket bölgesi olduğunu hiç düşünmez. MÖ 17. yüzyılda adada yaşayan bir Minos halkı vardı. Güzel binalar inşa ediyor, bunları zarif fresklerle süslüyor, narin giysiler dokuyorlardı. Ancak MÖ 1600 civarında adadaki Thera Yanardağı’nın patlamasıyla ada halkı haritadan silindi.
Thera’nın patlaması insanlık tarihinde kaydedilen en büyük patlamalardan biriydi. Yüzlerce metre derinliğinde kül birikti. Adanın büyük kısmı yok oldu ve geriye sadece yanardağın denizden çıkan bir kenarı kaldı.
Depremler ve tsunamiler yakın adalardaki birçok Minos yerleşimini yok etti. Acaba Platon’un Atlantis öyküsünün temelinde bu felaketle ilgili bir halk anlatısı olabilir mi?
Platon, bir ada halkı olan Atlantislilerin doğal afet sonucu yok olduğunu anlatır: “Ama sonra şiddetli depremler ve seller oldu, tek bir talihsiz gün ve gecede tüm savaşçılarınız topyekûn toprağa battı ve Atlantis adası da aynı şekilde denizin derinliklerinde kayboldu.”
Antik Thera’nın ani yıkımı bu tanıma uyuyor. Ancak Atlantis’in Thera ile özdeşleştirilmesinde bazı sorunlar var. Platon
Atlantis’in hemen yakınındaki Ege’de değil de Atlantik Okyanusu’nda olduğunu söyler. Platon’un anlattığına göre Atlantis Adası, Libya ile Asya’nın toplamından daha büyüktü. Antik Thera ise kısmen yok olmadan önce bile kesinlikle o kadar büyük değildi. Son olarak, Platon’un deprem ve tsunami hikâyeleri için 1.000 yıl öncesine gitmesi gerekmezdi. Jeolojik açıdan istikrarsız Doğu Akdeniz’de bunlar zaten sık sık oluyordu. Dolayısıyla Atlantis -eğer varsa- henüz bulunabilmiş değil.
HY-BRASIL
14. yüzyıldan itibaren haritalarda İrlanda’nın batısında Brasil veya Hy-brasil adında bir ada görebilirsiniz. 1480’lerde İngiltere’den bu hayalet adaya keşif gezileri düzlendi. Kaptan John Nisbet, 1674 yılında bir sis tabakasının aniden kalkmasıyla adayı gördüğü iddia etti. Karaya çıkınca tanıştığı adam, adanın normalde büyüyle gizli tutulduğunda ama o sırada büyünün bozulduğunu söyledi. Adayı bir daha gören olmadı.
LEMURYA
Hint Okyanusu’ndaki kayıp bir kıtaya Lemurya adı verildi. Lemurya fikri, Hindistan ve Madagaskar’da bulunan lemur fosillerinin neden Afrika’da bulunmadığını açıklamak için ortaya atılmıştı. Lemurya sayesinde hayvanlar bir kara köprüsünden geçmiş olabilirdi. Daha sonra teozofi inancınca dâhil edilen Lemurya’da Üçüncü Kök Irk denilen güçlü bir uygarlığın yaşadığı iddia edildi. Ancak günümüzde, lemurların Hindistan’a ve Madagaskar’a nasıl gittiğini levha tektoniği ile açıklayabiliyoruz.
LYONNESSE
Tristan ve İsolde efsanesinin kahramanı Tristan, Lyonesse kralının oğludur. İngiltere’nin güneybatısındaki Cornwall’ın ötesinde denize doğru uzanan bu ülke zengin topraklara sahipti, güçlü ve sağlıklı insanlarla doluydu. Büyük kentler ve yüksek kiliseler inşa etmişlerdi. Sonra bir gecede tüm topraklar sular altına gömüldü. Günümüzde Seven Stones Resifi denilen kayaların bu batık krallığın yerini gösterdiği rivayet edilir.
MU
19. yüzyılın sonlarında arkeolog Augustus Le Plongeon, Eski Mısırlılarla Mayaların yazıları arasında benzerlikler olduğunu düşündü. İkisi arasındaki bağlantıyı açıklamak için Atlantik’te Mu adında kayıp bir kıta olduğu varsayımını ortaya attı. Mısır’a ve Yeni Dünya’ya medeniyeti getiren kişi Mu Kraliçesi Móo idi. Mu’nun Pasifik’te olduğunu düşünenler de var ama yeri hiçbir zaman tespit edilemedi.
ŞAMBALA
Eski Tibet dini Bön’ü Tonpa Shenrab Miwoche adında bir adamın kurduğu, bu adamın da Şambala (Barış Ülkesi) diye bir yerden geldiği rivayet edilir. Şambala’da yalnızca kalbi temiz olanlar yaşayabilirdi. Çeşitli betimlemeler Şambala’nın derin bir vadide veya Himalayalar’daki bir dağın yanında bulunduğunu anlatır. Bugüne kadar kimse Şambala’yı bulamadı ama bunun nedeni, inananlara göre, fiziksel ile spiritüel âlemlerin kesiştiği noktada yer alması olabilir.
Lemurya ve Mu günümüzde “sözde arkeolojinin” konusu. Onlara inananlar bu iki kıtanın ilişkili olduğunu düşünüyor.
YS
Breton efsanelerine göre Ys şehri, bilge ve dindar Kral Gradlon tarafından Bretonya kıyısında inşa edilmiş ve şehri su basmasını önlemek için bentler kullanılmıştır. Ancak Gradlon’un kızı Prenses Dahut, sevgilisini içeri almak için bentleri açınca deniz suları tüm şehri yutmuştur. Efsanelere göre, Paris sular altında kaldığı zaman Ys şehri denizden yükselecektir. Ys’in battığı dalgaların altında şehrin çanlarının hâlâ yankılandığı rivayet edilir.
CANTRE’R GWAELOD
Galler’deki Cardigan Körfezi’nde bir zamanlar Cantre’r Gwaelod krallığının olduğu söylenir. Ülke sağlam duvarlarla denizden korunuyormuş ve suyun dışarı akması için duvarlarda savak kapakları varmış. Bir gün kapakların bekçisi sarhoş olup kapakları açık bırakmış. Gelgit olunca kara tamamen sular altında kalmış. Günümüzde gelgit sırasında eski bir ormandan kalan ağaç kütükleri yüzeye çıkıyor ve o kalıntıların Cantre’r Gwaelod’dan kaldığına inanılıyor.
İREM BAĞI
İrem şehrinin Arap çölünün kumları altında gömülü olduğu söylenir. Kur’an’da Allah’ın “İrem Bağı” denilen bir yeri nasıl yerle bir ettiği anlatılır. İrem’in kalıntılarını bulmak için kumları araştıranlar, kayıp şehre ev sahipliği yapmış olabilecek meteor çarpma kraterleri ve derin obruklar bulmuşlardır.
AGARTA
Dünyanın merkezinde neler gizleniyor? İçi Boş Dünya teorisine inananlara göre ayaklarımızın altında yaşanabilir bir alan var. Bir teoriye göre orada bizden daha gelişmiş insanların yaşadığı Agarta ülkesi kurulu. Agarta efsanesinin Hint hikâyelerine dayandığı söyleniyor. Bir adada yaşayan ırk, doğal afetlerden kaçınmak için uygarlıklarını yer altına taşımış. Bu ırk, yer altından tüm kıtalara bağlanan tüneller kazmış.
THULE
Yunan kâşif Piteas, MÖ 4. yüzyılda yazdığı bir eserinde, uzak kuzeyde bir ülkeye gittiğini ve ülkeye Thule adını verdiği anlatır. Thule’yi Britanya’nın kuzeyinden altı günlük bir gemi yolculuğu mesafesine yerleştirmiştir. Daha sonraki yazarlar buranın yaz ortasında güneşin hiç batmadığı bir yer olduğunu söyleyerek Kuzey Kutup dairesinin içine yerleştirmişlerdir. Thule’nin aslında Grönland, İzlanda, Shetland veya Orkney Adaları olabileceği tahmin ediliyor.
Agarta efsaneleri 19. yüzyılın sonlarında bir okültizm kitabında geçene kadar Avrupa’da bilinmiyordu.