KARAAĞAÇTAKİ BELLA
Kuş yuvası arayan çocuklarla başlayan Hagley Wood gizemi çok daha netameli bir olaya dönüştü.
Nisan 1943’te milyonlarca insanın günlük hayatını etkileyen İkinci Dünya Savaşı devam ediyordu. Ancak İngiltere’nin Birmingham şehri yakınlarındaki Hagley Wood’da çocuklar oyun oynamaya devam ediyordu. Savaş çocuklar için soyut bir kavramdı.
Bir ilkbahar gününde dört oğlan, kuş yuvası ve yumurtası aramaya çıkmıştı. Bu vahim gün, onlu yaşlarının ortalarındaki bu çocukların hayatlarını sonsuza dek değiştirecekti.
Çocuklar dolaşırken yaşlı bir karaağaç gördüler. Gövdesinin içi oyuktu ve oldukça ürkütücü görünüyordu. 15 yaşındaki Bob Farmer ağaca tırmanmaya karar verdi. Yukarıya çıktıktan sonra bakışlarını aşağı çevirince korkunç bir şeyle karşılaştı: Oyuk gövdenin içinde kendisine bakan bir kafatası vardı.
Kafatası hâlâ bir miktar saç ve deriyle kaplıydı. Bob ve arkadaşları her ne kadar şoka uğramış olsalar da meraklarına yenik düşüp kafatasını aldılar, biraz inceledikten sonra yerine koydular. Eve dönünce çocuklardan biri durumu babasına anlattı, o da polisi aradı. Çocukların bulduğu kafatasının, ağzına kumaş tıkılmış genç bir kadın cesedine ait olduğu anlaşıldı. Cesedin üzerinde mavi çizgili bir hırka, etek ve eski ayakkabılar vardı. 35 yaşlarında, sadece 1,5 metre boyunda bir anne olduğu tespit edildi. İki yıl kadar önce ölmüştü. Görünüşe bakılırsa kadının kim olduğunu bilen yoktu. Olaya gösterilen ilgi giderek azaldı ama sekiz ay sonra bölgede çeşitli duvar yazıları ortaya çıkmaya başladı. Hepsi şu cümlenin bir versiyonuydu: “Bella’yı karaağaca kim koydu?” Duvar yazılarının hepsi aynı elden çıkmış ama farklı yerlere yazılmıştı. Bazılarında Bella yerine Luebella veya Hagley Wood’lu Bella yazıyordu.
Şimdi gizem ikiye katlanmıştı: Karaağaçta ölü bulunan genç kadın kimdi ve duvar yazılarını kim yazıyordu? Bu kişi “Bella”yı tanıyor muydu veya onu kimin öldürdüğünü biliyor muydu? Yoksa polisin kendisini bulamamasıyla eğlenen katil mi bu mesajları bırakıyordu? Bella’nın eli de kesilmiş olduğu için, sonraki yıllarda cadılık ve büyücülükle ilgili teoriler ortaya atıldı. Cesedin bulunmasından on yıl sonra bir gazeteciye bir mektup geldi. Mektup, Bella’nın Nazi casusu olduğu için öldürüldüğünü öne sürüyordu. Ardından Bella’nın cesedi de kayboldu.
Geçtiğimiz 70 yıl boyunca Bella, araştırmacıları ve tarihçileri büyülemeye devam etti. 2018’de kraniyofasiyal kimliklendirme tekniğiyle Bella’nın yüzü yeniden oluşturdu ama kimliği hâlâ bilinmiyor ve muhtemelen sonsuza kadar da bilinmeyecek.
“Bir gazeteciye gönderilen mektup, Bella’nın Nazi casusu olduğu için öldürüldüğünü öne sürüyordu.”