Bullialdus
Adını 17. yüzyılın en büyük astronomlarından birinden alan bir Ay krateri
Ay’daki büyük kraterlerin çoğunun adı astronomi ve bilim dünyasının büyük isimlerinden geliyor. Dev asteroidlerin çarpıp Ay yüzeyinde oluşturduğu bu kraterlerin içinde derin vadiler ve yüksek dağlar bulunuyor. Copernicus, Tycho, Kepler ve bildiğimiz diğer efsanelerin isimlerini taşıyorlar.
Bir astronomi tarihi kitabını açsanız, içinde astronomi bilgimize katkıda bulunan ve evrendeki yerimizi daha iyi anlamamızı sağlayan büyük bilim insanlarının listesine baksanız, çoğunun isminin Ay’da bir kratere verilmiş olduğunu görürsünüz. Bu isimlerden birçoğunu biliyorsunuzdur, ama bir kısmını belki de ilk defa duymuş olacaksınız.
Bullialdus kraterine adını veren astronom, işte bu ikinci grupta yer alıyor. Ismaël Bullialdus 17. yüzyılın en ünlü astronomlarından biriydi. 1605’te, Galileo teleskobu icat edip, Jüpiter’in uydularını, Ay’daki dağ sıralarını ve en karanlık gecede bile göremeyeceğimiz yıldızları gözlemlemeye başlayıp, evrene bakışımızda bir devrim yapmadan beş yıl önce Fransa’da doğan Bullialdus, çalışmalarını bu ülkede yürüttü.
Bullialdus beş önemli astronomi kitabı yayınladı. Kendilerine “Mektuplar Cumhuriyeti” adını veren ve
17. yüzyılda mektuplaşarak fikirlerini paylaşan bir entelektüel grubun üyesiydi. Galileo, Huygens ve Fermat gibi dev isimlerle mektuplaştı ve Galileo, Copernicus ve Kepler’in devrimci çalışmalarını destekledi. Bu yüzden, Ay’da onun adında da bir krater bulunması, eminiz herkese normal geliyordur.
Bullialdus krateri Mare Nubium’un (Bulutlar Denizi) batı kıyısında, yüzlerce kilometre uzaktaki Tycho kraterinden yayılan uzun ve parlak enkaz çizgilerinden birinin yanında yer alıyor. Ay kraterleri sıralamasında Bullialdus büyüklerin arasında yer almıyor, ancak çok da küçük değil. 61 kilometre çapı ile ünlü Copernicus kraterinin üçte ikisi, dev Clavius kraterinin ise dörtte biri kadar. Ay’ı teleskopla gözlemleyen yıldız gözlemcileri için harika bir görüntü sunuyor, dürbünle de görülebiliyor.
Yüksek büyütme oranı ile gözlemlendiğinde, Bullialdus’u Copernicus’a benzetmek mümkün: Kabaca dairesel bir yapıya sahip ve etrafı enkazla çevrili. Yüksek duvarları çıkıntılar, raflar ve teraslar içeriyor. Kabarık bir zemine sahip, ortasında ise dört zirvesi olan bir dağ bulunuyor. Belli açılardan aydınlatıldığında dört yapraklı yoncaya benzediğini söyleyebiliriz. Yüksek büyütme oranı ile bakıldığında kraterin zeminindeki bu dağın kuzeyinde üç küçük çarpma krateri görülüyor. Dizilim açısından bu kraterler Koç takımyıldızındaki en parlak yıldızlara benziyor.
Küçük bir krater olmasına rağmen Bullialdus’un ismini haberlerde epey gördük. 2010’da NASA’nın Lunar Reconnaissance Orbiter yörünge aracının kameraları ortasındaki dağın zirvelerine odaklandı ve bu zirvelerin kaya ve taş öbekleriyle kaplı olduğunu gösteren muhteşem fotoğraflar çekti. Bu enkaz büyük ihtimalle ya bu krateri oluşturan çarpma sırasında ya da yakınlardaki kraterler oluşurken burada birikti. 2013 Ağustos ayında, Hindistan’ın yörünge aracı Chandrayaan-1’in üzerinde yer alan NASA’nın M3 cihazı, kraterin içindeki kayalarda hapsolmuş suyun izlerini keşfetti.
Peki bu krateri gözlemlemek için en iyi dönem, ne zaman? Gözlem dönemi başladığında Ay son dördün evresinde, Bullialdus da tamamen aydınlanmış olacak.
Teleskop ile baktığınızda ortasında parlak çıkıntılar olan, içi koyu, parlak bir halka olarak görülecek. Gece-gündüz çizgisi 28 mayısta üzerinden geçiyor ve o akşam düşük açılı Güneş ışınları altında harika bir görüntü sunuyor. Sonrasında Bullialdus karanlığa gömülecek. 13 hazirana kadar bu krateri bir daha görmeyeceğiz. Tekrar göründüğünde ise yine çok etkileyici olacak. 15 haziranda Bulutlar Denizi’nin kıyısında parlak bir kahve fincanı lekesi gibi görünecek.