“Ya güvenli bir manevra Planlayacaksınız, yA DA başınızı Eğip BEKLEYECEKSINIZ”
Harvard-Smithsonian Center for Astrophysics’ten Jonathan McDowell yörüngedeki uzay çöplerinin astronotlar için ne tür tehlikeler oluşturduğunu anlatıyor.
Ne olmuştu
2011 Haziran ayında bir uzay çöpü parçası Uluslararası Uzay İstasyonu’nun yanından saatte 46.670 kilometre hızla geçti. Sadece 335 metre uzağından geçmesine rağmen, önceden fark edilmediğinden manevra yapmak için geç kalınmıştı ve altı kişilik mürettebat tehlike geçene kadar istasyona kenetlenmiş olan iki Soyuz kapsülüne sığındı. Çarpma olasılığı 360’ta 1 olarak hesaplanmıştı. NASA’nın önlem almak için koyduğu 10.000’de 1 sınırından çok fazlaydı.
Hangi görevdeydiler?
Bu olay, Expedition 28 görevi sırasında gerçekleşti. rus kozmonot ve Uluslararası Uzay İstasyonu komutanı Andrei Borisenko’nun yanında uçuş mühendisleri Aleksandr Samokutyayev ve Sergey Volkov, NASA astronotları Mike Fossum ve Ron Garan, ayrıca Japon Uzay Araştırma Ajansı'ndan astronot Satoshi Furukawa bulunuyordu.
“ABD’de, uzay çöplerini izlemekle görevli kurum, silahlı kuvvetler. Bu yüzden ABD Strateji Komutanlığı her gün kataloglanmış 18.000 nesneyi kontrol ediyor ve bunların Uluslararası Uzay İstasyonu’nun ne kadar yakınına geleceğini hesaplıyor. Şimdiye kadar genellikle hep yanlış alarm verildi, zira bir çöp nesnenin gerçekten istasyona çarpıp çarpmayacağını belirleyemiyorlar. Hesaplamalarda uzaklık 0 ile 1,6 kilometre şeklinde çıkıyor, oysa gerçek uzaklık genelde 800 metre civarında.
“Uzaklığın sıfır olma olasılığı da belirdiği
için, alarm veriliyor, bu da izleme ve tahmin yeteneğimizi geliştirmek için çok çalışmamız gerektiği anlamına geliyor. Hesaplamalar ne kadar net yapılırsa, o kadar az alarm verilecek, yeteri kadar önceden tespit edilirse ona göre önlem almak için yeteri kadar zamanımız olacak. Yeteri kadar zaman varsa, NASA kargo gemilerinden bir tanesinin roketlerini ateşleyerek istasyonu yörüngesinde biraz hareket ettirebilir. Yörüngenin zamanlamasını da değiştirerek istasyonun uzay çöpünün vuracağı anda o konumda bulunmamasını sağlayabilirler.”
“Ancak bu söylendiği kadar kolay bir şey değil. Çünkü Uluslararası Uzay İstasyonu’nu hareket ettirirken bu sefer de başka bir uzay çöpünün çarpacağı bir konuma yerleşmemesini sağlamanız gerekli. Bu, beş dakika önceden
‘Alarm! Üzerimize bir nesne geliyor, hemen istasyonu hareket ettirmeliyiz’ demek gibi bir şey değil.
Hesaplamalar yaklaşık bir gün sürüyor.
2011’deki olayda, hiç zamanımız yoktu.
Uyarı çok geç geldiği için kırmızı alarm seviyesine çıkmak zorunda kaldık. Bu, bir uzay
çöpü parçasının tehdit oluşturacak kadar yakından geçeceğine işaret ediyor.”
“Yapılan şey, astronotlara yaklaşmadan on dakika önce kurtarma gemilerine gidip kapakları kapatmalarını söylemek oldu. O anda Uluslararası Uzay İstasyonu’na Soyuz kargo gemileri bağlıydı ve eğer istasyona bir şey çarpar da delik açarsa, astronotlar bu gemilerin içinde güvenli bir şekilde kalacaklardı. Ancak, uzay çöpü kargo gemilerinden birine çarpar ve delerse, o zaman durum tam bir felaket olurdu. Burada, Soyuz’ların daha küçük hedefler olduğu düşünüldü.”
“Mürettebat Houston’dan ‘nesne geçip gitti, artık tehlike yok, istasyona dönebilirsiniz’ mesajını bekliyordu. Yaşanabilecek iki senaryo vardı. Ya araçları ayırıp yörüngede güvenli bir noktaya gideceklerdi, ya da kapsüllerin içinde ellerini başlarının arasına alıp bekleyeceklerdi. 2011’de bir buçuk saat boyunca beklemek ve bir şey olmayacağını ümit etmek senaryosu tercih edildi.”
“Eğer Uluslararası Uzay İstasyonu gerçekten tehlikeye girerse, mürettebat hızı bir ayrılma ve Dünya’ya dönüş için hazırdı. Uzay istasyonunun üzerinde mikrometeoroitlere karşı ince bir savunma kalkanı bulunuyor, bu yüzden gerçekten çok küçük parçalar bir tehdit yaratmıyor. Ancak büyükler, gerçekten korkutucu.”
“Örneğin, klasik bir uzay çarpışması senaryosu 2009’da iki iletişim uydusu birbirine çarpınca, gerçek oldu. Bir tanesi artık çalışmayan eski bir Rus askeri uydusu, diğeri ise aktif bir ABD ticari Iridium uydusuydu. İki yarım tonluk uydu birbirine saatte 42.117 kilometre hızla çarptı. Bu çarpışmada ortaya çıkan enerji 50 gigajoule civarındaydı. Saatte 160 kilometre hızla gelen bir tonluk kamyon size çarptığında kaznacağınız enerji bir megajul civarındadır. Bu çarpmada ortaya çıkan enerji bunun 54 bin katıydı. Uzayda gerçekleşen çarpışmalarda bu tür enerji seviyelerinden söz ediyoruz, bu yüzden hedef olmamayı ummak dışında yapabileceğiniz çok da fazla bir şey olmuyor.”
“Çarpmalar da yaşanmıyor değil. 1997’de insansız bir kargo aracı Mir uzay istasyonuna çarptı. Hızı fazla değil, saatte birkaç kilometre olmasına rağmen modülde bir delik açmaya yetti. İstasyondaki astronotlar bir tıslama ve çarpma sesi duydular, duyar duymaz modülün kapısını kapattılar. Bir felaket değildi, ancak yine de hayati tehlike yaratma potansiyeli bulunuyordu. Üzerinize saatte on binlerce kilometre hızla gelen bir uzay çöpü parçasını düşünün, durumun ne kadar ciddi olduğunu hemen anlayabilirsiniz. Günün birinde bu uzay çöplerinden dolayı uzayda Uluslararası Uzay İstasyonu gibi bir yapı oluşturamama tehlikesi bile bulunuyor.”