“Yer ekibi bizim gördüğümüzü görmüyordu"
Mike Mullane 1988’de Uzay Mekiği Atlantis’in kalkış sırasında hasar gören ısı kalkanı nedeniyle atlatılan tehlikeyi anlatıyor.
NE OLMUŞTU?
Kalkıştan sadece 85 saniye sonra, Uzay Mekiği Atlantis’e sağdaki katı yakıt roketinden kopan bir yalıtım parçası çarptı. 700’den fazla ısı kalkanı karosu hasar gördü, bir tanesi tamamen koptu.
Hangi görevdeydiler?
Problem, 2 Aralık 1988’de Uzay Mekiği Atlantis’in üçüncü yolculuğu olan STS-27 görevi sırasında ortaya çıktı.
“Fırlatma sırasında bir şey olduğunu görmedik. Görev komuta merkezi daha sonra potansiyel bir problem olabileceği konusunda uyardı, kamera görüntülerinde uzay mekiğinden bir şeylerin koptuğunu tespit ettiklerini söylediler. Yan roketlerden birinin burnundan kopan bir parçanın mekiğe çarpıp ısı kalkanı karolarından birini kaldırdığını artık biliyorduk. Bizi o anda endişelendiren, mekiğin ne kadar hasar gördüğü ve bunun görevin geri kalanını nasıl etkileyeceğiydi.
“Görev komuta merkezi uzay mekiğinin robot kolunu kullanarak aracın dışına bir göz atmamızı istedi. Kolun ucunda bir kamera bulunuyordu. Kol operatörü olarak, kamerayı götürüp karoları incelemem gerekiyordu. Baktığımızda, uzay mekiğinin ciddi anlamda hasar almış olduğunu gördük.”
“Hasar gördüğünü anlamamız kolaydı, zira normalde bu karolar siyahtır. Dışlarında ince bir siyah kaplama vardır, bu kaplama soyulmuştu. Kaplamanın altındaki beyaz strafor katman, açıkça görülüyordu. Her yerde beyaz sıyrıklar görüyorduk ve bu bize hasarın miktarını gösteriyordu. Sıyrıklardan bazıları kameranın görüş alanının dışına kadar taşıyordu. Yüzlerce karo hasar görmüştü.”
“Isının çok yüksek olacağı noktalardan birinde ise bir karo tamamen kopmuştu. Atmosfere tekrar girdiğimizde bu bölgenin ısısı 1.371 dereceye kadar çıkacaktı. Kesinlikle endişelendiren bir durumdu. Gördüklerimizi ve durumun ciddiyetini görev komuta merkezine anlattık. Dünya’nın atmosferine tekrar girişte çok yüksek sıcaklıklara maruz kalacak olan kanatların ön kenarlarının etkileneceğinden korkuyorduk.”
“Ancak, görev komuta merkezi bizim gördüklerimizi görmüyordu. Askeri bir görevde olduğumuz için alınan görüntülerin bazı sırlar içerebileceğinden korkuluyordu. Askeriye bu yüzden görüntülerin görev komuta merkezine aktarılmadan önce kendi üstlerinden geçmesini zorunlu tutuyordu. Bu aktarım nedeniyle görev komuta merkezine ulaşan görüntüde bazı bozulmalar söz konusuydu. O anda görüntülerin görev komuta merkezine böyle dolambaçlı bir yoldan ulaştığından haberdar
değildik.”
“Bütün bunları geri döndükten sonra öğrendim, görev komuta merkezinin hasarı bizim gördüğümüz gibi görmediği açıktı. Yine de, uzaydayken görev komuta merkezinin tepkisi kafalarımızı karıştırmıştı. Kendilerinden çok emin görünüyorlardı, zira normalde ciddi bir problem olduğu ve kontrol edilmesi gerektiğini söyleyen taraf görev komuta merkezi olur. Veri toplama ve detaylı araştırma istememeleri bizi çok şaşırtmıştı.”
“Görev komuta merkezinin onlardan beklediğimiz şeyleri yapmadığını düşündük. Bu yüzden de hepimiz atmosfere girerken bu hasarın oluşturabileceği felaketten korkuyorduk.”
“Komutan daha sonra bana Atlantis’in kanatlarının arka bölgesindeki kanatçıklardaki bükülme seviyesini belirten göstergeyi sürekli izlediğini söyledi. Kanatlardan birinin gövdeden ayrılmakta olduğu için sola kaydığını gösteren işaretleri arıyordu. Sağ salim yere indikten sonra problem dikkatle araştırıldı ve herkes şaşkınlık içinde kaldı. Hasar, beklenenden çok daha fazlaydı. Bu sefer şansımız yaver gitmişti ancak iletişim kopukluğu ve kötü görüntü kalitesinin ne kadar büyük bir problem yaratabileceğini de
öğrenmiş olduk.”
“Atmosfere tekrar girerken bence hepimiz çok endişeliydik.”
Mike Mullane