“Mideme bir yumruk yemiş gibi oldum. Hâlâ da öyle hissediyorum.”
Challenger Uzay Mekiğinin onuncu uçuşu olan STS-51L görevinde yaşanan felaket sonucunda yedi kişilik mürettebatın tamamı hayatını kaybetti, uzay mekiği programı 32 ay boyunca durduruldu.
NE OLMUŞTU?
Birkaç kere ertelenen kalkıştan sadece 73 saniye sonra uzay mekiği Challenger parçalandı ve parçaları Atlantik Okyanusuna düştü. NASA tarihindeki en büyük felaketlerden biriydi, uzay mekiği programının da ilk kazasıydı. Maalesef yedi kişilik mürettebatın tamamı hayatını kaybetti.
Hangi görevdeydiler?
22 Ocak 1986’da fırlatılması planlanan, ancak bazı ertelemeler nedeni ile 28 Ocak’ta fırlatılan STS-51L görevi.
Concord Lisesinin Crimson Review yayınının editörü Brian Ballard,
“Mideme bir yumruk yemiş gibi oldum. Hâlâ da öyle hissediyorum” diyor. O günün sabahında (28 Ocak 1986) binlerce turist, NASA yetkilileri ve gazetecilerle beraber uzay mekiği Challenger’ın fırlatılışını izlemek için bekliyorduk. Florida’da bulunan Cape Canaveral’daki Kennedy Uzay Merkezi'ndeki fırlatma rampasından gerçekleşen kalkıştan 73 saniye sonra, korkunç bir olay oldu.
Saat 16:39:13 UTC’de, Challenger gökyüzünde yükseliyordu. Bu tür fırlatmalarda alışageldiğimiz harika bir görüntü söz konusuydu, uzay aracı muhteşem bir şekilde arkasında bir ateş ve duman sütunu bırakarak ilerlerken, her şey yolunda gibi görünüyordu. Görevi anlatan Steve Nesbitt, “kuleden ayrıldı” dedi. “Üç motor da normal bir şekilde çalışıyor.” Bundan kısa bir süre sonra felaket gerçekleşti ve bütün Dünya şok oldu.
Ballard o dönemde New York Times’a verdiği bir röportajda “etraf uçuşan ve dönen şeylerle doldu. Haykırışlar duydum ve bir şeylerin ters gittiğini anladım” diyordu. O sırada CNN’den
Tom Mintier tam da programda “bu sabah bugün kalkış olmayacak gibi görünüyordu” diyordu, bir anda sesi kesildi. Patlamayı ve yere doğru yağan enkaz görüntülerini izleyenlerin çoğu ne olduğunu anlayamamıştı bile. Nesbitt “uçuş kontrol merkezi durumu dikkatle değerlendiriyor” dedi. “Büyük bir arıza olduğu çok açık.”
Bu noktada, mürettebatın hâlâ hayatta olduğu düşünülüyordu. Uzay mekiğinde yedi kişi bulunuyordu: Görev komutanı Francis Scobee, pilot Michael Smith, kargo uzmanı Gregory Jarvis ve görev uzmanları Judith Resnik, Ronald McNair ve Ellison Onizuka. Onlara NASA’nın Teacher in Space programı çerçevesinde başvuran 11.000 kişi arasından seçilmiş, Concord, New Hampshire’dan 37 yaşında bir lise öğretmeni olan Christa McAuliffe eşlik ediyordu.
McAuliffe uzaya çıkacak ilk sıradan ABD vatandaşı olacaktı. Ancak, Challenger kazası buna izin vermedi. Daha sonra yapılan değerlendirmede sağdaki katı yakıt roketindeki bağlantılardan birinde kullanılan
O-ring mühürlerinin kalkış sırasında hasar görmüş olduğu ortaya çıktı. Bu hasarın nedeni, o sabah havanın dondurucu derecede soğuk olması idi. Bu mühürler bu kadar soğuk havada test edilmemişti ve sertleştikleri için bağlantıyı mühürlemeleri mümkün olmamıştı. Mühür açılıp egzoz gazı dışarı boşalınca, sıvı oksijen ve hidrojenle dolu olan harici tankın soğuk gövdesi bu maddeyle kaplandı. Tank yırtıldı ve aerodinamik kuvvetler uzay mekiğini parçalara ayırdı. Ortaya devasa bir ateş topu çıktı.
Mürettebatın bulunduğu bölme, patlamadan tek parça halinde kurtuldu. Yukarı doğru yükseldi ve 19,8 kilometre irtifaya ulaştı. Patlamadan 2 dakika 45 saniye sonra Dünya’ya düşmeye başladı. Atlantik okyanusunun suların gömüldü ve hızla başlanan arama kurtarma çalışmalarına rağmen içindeki yedi kişiye mezar oldu. Altı hafta sonra, 7 Mart 1986’da USS Preserver gemisinden dalgıçlar parçalanmış mürettebat bölmesini okyanusun tabanında buldular. İki gün sonra, bulundukları medyaya duyuruldu.
Kaza sonrası gerçekleştirilen soruşturmada NASA’nın ekstrem sıcaklıkların O-ring mühürlerini etkileyeceğini bildiği ortaya çıktı.
Bir gün önce, içinde mühendis
Bob Ebeling’in de olduğu beş kişi fırlatmanın ertelenmesi için mücadele vermişti. Tartışmalar çıkmış, ancak ertelemeyi kabul ettirememişti. O gece eşine “patlayacak” demişti. Her ne kadar kazada bir suçu yok, kararı veren kişi o olmasa da, Ebeling o günden beri vicdan azabıyla yaşıyor. Bu kaza tam bir trajediydi ve NASA’nın uzay programını sonsuza dek değiştirdi.