Hedef Alpha Centauri
Dünyanın en iyi bilim insanlarından bazıları en yakın yıldızlara ulaşmak istiyor
Dünyanın en iyi bilim insanlarından bazıları en yakın yıldızlara ulaşmak istiyor
Dünya’nın güney yarımküresinde gece gökyüzüne bakacak olursanız, en yakın komşumuz Alpha Centauri’yi görebilirsiniz. Çıplak göze tek, parlak bir gök cismi olarak görünen yıldız sistemi, astronomlar için çok uzun zamandır ilgi odağı.
1689’da Alpha Centauri’nin Alpha
Centauri A ve Alpha Centauri B’den oluşan bir ikili yıldız sistemi olduğu keşfedildi ve 1915’te yakınlarında Proxima Centauri adlı nispeten soluk bir başka yıldız görüldü. Ancak, son dönemde bu yıldız sistemi hakkındaki teoriler üzerinde bazı şüpheler bulunuyor. Ekim2012’de Avrupalı bir gözlemci ekibi, Alpha Centauri B’nin etrafında dönen bir ötegezegen olduğuna dair kanıtlar bulduklarını iddia etti. Neredeyse üç yıl sonra bu teori Oxford Üniversitesi’nde bir grup astronom tarafından reddedildi. Bu yıldız sistemindeki ötegezegenlerle ilgili diğer teoriler de benzer şekilde havada kaldı.
Alpha Centauri ile ilgili en önemli sorun 4,37 ışık yılı uzakta olması. Proxima Centauri daha yakın, ancak yine de 4,24 ışık yılı uzakta. Bu yıldız sistemine gitmek, 40 trilyon kilometrelik bir yolculuk yapmak demek ve NASA’nın Parker Solar Probe’u gibi mevcut uzay aracı hızlarıyla, ona ulaşmak için 6.300 yıldan fazla bir süre yolculuk etmek gerekiyor.
Yıldızlara ulaşacak bir gemi projesini ciddiye almayı çok az kişinin düşünmekte olması bir sürpriz değil. Yine de, dünyanın en saygın bilim adamlarından ve mühendislerinden oluşan bir grup, şimdi yıldızlararası yolculuk yapmak için bir proje geliştirmeyi düşünüyor.
Teknolojideki ilerlemeler, Rus girişimci ve fizikçi Yuri Milner’in finansal desteğiyle birleştiğinde, imkânsız gibi görünen bir hedefi en azından denemeye değer bir şeye dönüştürüyor. Milner, “Sorun şu ki uzay yolculuğu, çok yavaş” diyor. “Voyager, insanlık Afrika’dan ilk ayrıldığında yola çıkmış olsaydı, saniyede 18 kilometre seyahat edecek ve hemen hemen bu aralar Alpha Centauri’ye varmış olacaktı. Nasıl daha hızlı gideriz ve nasıl daha ileri gidebiliriz? Bir sonraki sıçramayı nasıl yapacağız?”
2015 yılında Milner ve Stephen
Hawking, özel olarak finanse edilen Breakthrough Initiative şirketini kurdu. Firma, kuruluşundan kısa bir süre sonra Güneş Sistemi’nin ötesinde uzaylı yaşamı araştırmak için bol miktarda yatırıma ihtiyaç duyan bir araştırma programı başlattı. Artık Facebook’un kurucusu Mark
Zuckerberg de bu firmayı destekliyor ve ortaya yeni bir proje çıktı: Breakthrough Starshot. Projenin hedefi, yola çıktıktan sadece 20 yıl sonra Alpha Centauri’ye ulaşabilecek bir uzay aracı ve itici sistem geliştirmek.
Starshot’ın ana fikri, nanocraft adı verilen küçük sondaları uzak uzayın derin bölgelerine göndermek. Onları ışık hızının beşte birine kadar çıkarmak için, güçlü bir lazer ışını ile itmeyi planlıyor. Sondalar hedeflerine ulaştıklarında, karşılaştıkları gök cisimlerinin fotoğraflarını çekebilecek ve diğer bilimsel verileri toplayıp Dünya’ya gönderecek.
Araştırma ve mühendislik programı, günümüz bilim adamlarına Dünya dışı yaşamı arama konusunda katkıda bulunacak, ötegezegen araştırmalarını geliştirecek ve belki de bir yıldızın yaşanabilir bölgesinde Dünya benzeri bir gezegen keşfetmelerini sağlayacak. Potansiyel çok büyük. Peki bu olasılık neden daha yeni ortaya çıktı?
Yanıt, ceplerimizde gizli: Akıllı telefonlarımız ve tabletlerimiz. Moore yasası, nano teknoloji alanındaki gelişmeler ve daha küçük, daha akıllı tüketici cihazlarına yönelik inanılmaz talep nedeniyle mikroelektronik bileşenlerin boyutunun büyük ölçüde küçüldüğüne işaret ediyor. Bir iPhone’u parçalarına ayırırsanız, ekranı ve gövdeyi atarsanız, bu cihazı çalıştıran elektronik merkezin sadece hafif değil, aynı zamanda çok da küçük olduğunu göreceksiniz.
Nanocraft’lar bu prensibe dayanarak inşa edilecek. StarChip, 25 milimetre boyutunda ve bir gramdan daha hafif küçük bir çip olacak. Ancak, robotik bir sondanın temel bileşenlerini içerecek; bunlar bir (aslında dört) kamera, güç kaynağı, iticiler ve hem navigasyon hem de iletişim cihazları. O kadar küçük ve o kadar ucuz olacaklar ki,
yüzlerce veya belki de binlercesi bir ana gemiye yerleştirilip uzaya fırlatılacak.
Çok sayıda sonda gönderilmesi, en azından bir kısmının hedeflerine ulaşmada başarılı olmasını sağlayacak ve bu sayede hata toleransının büyük olmasına imkân verecek.
Kulağa kumar oynamak gibi geliyor, ancak aynı anda birden fazla uzay aracını uzaya göndermek, farklı StarChip’lerde farklı cihazlara sahip olma imkânı da veriyor ve toplanabilecek verilerinin kapsamını genişletiyor. Tüm bunlar, Breakthrough’ya göre, “uzay yolculuğuna Silikon Vadisi tarzı bir yaklaşımı” ortaya çıkarıyor ve buna karşı çıkmak zor.
Ama bu, hikâyenin sadece bir parçası. Her ne kadar uzay aracının minyatürleşmesinin prototiplemesi (özellikle araştırmacı ve uzay mühendisi
Zac Manchester tarafından) başlamış olsa da, programın geri kalanının başarısı güçlü bir itme yöntemi bulup sondaları istenen hıza çıkartmaya bağlı.
Bunun içinde de nanocraft’lar ana gemiden ayrıldıktan sonra, son derece ince, bir metrekare büyüklüğünde bir yelken açacak. StarChip, hedefine yelkenle yolculuk edecek.
Yelkenleri uzayda kullanmak yeni bir fikir değil. Johannes Kepler, 1610’da Galileo’ya bu konsept hakkında bir şeyler yazmıştı. Bundan tam 400 yıl sonra Japon uzay aracı IKAROS, 32 metrekarelik bir alana yavaş yavaş açılan bir güneş yelkenini başarıyla kullanan ilk araç oldu. Yelkenler, bir uzay aracını fotonlarla iterek ilerletmek için Güneş’in rüzgarından yararlanıyor. Fotonların gücü o kadar iyi biliniyor ki, Kepler Uzay Teleskobu’nu dengelemek için bile kullanıldı.
Yine de burada fikir, bir bilim kurgu romanının sayfalarından kopmuş gibi görünüyor. StarChip’i ışık hızının beşte birine itmek için gerekli gücü Güneş’in üretebileceğine güvenmeyen Starshot bilim insanları bunun yerine güçlü bir lazer ışını kullanmak istiyorlar.
Lazer ışını sondaları hedefleyecek ve yelkenlerini ışık fotonları ile vuracak. Bu darbeler, sondanın uzayın mikro yerçekimli boşluğunda çok yüksek hızlara çıkmasını sağlayacak. Nanocraft’lar iki dakika içinde Dünya’dan 966 bin kilometre uzakta olacak ve hedeflerine doğru yola çıkacaklar.
Profesör Hawking, “lazer ışınları, hafif yelkenler ve şimdiye kadar üretilmiş en hafif uzay aracı ile bir nesil içinde Alpha