UZAY-ZAMAN HAKKINDA NE BİLİYORUZ?
tespit edilebilecek seviyelere ulaşmış olabilir. Son on yıldır astronomlar bunun kanıtı için uzak gama ışın patlamalarını
(GRB) inceliyor. Bu kozmik parlamalar büyük kütleli yıldızların ömrünün sonunda çökmesi ile oluşabiliyor ve daha bunlar hakkında açıklayamadığımız çok fazla şey var. “GRBlerin tayflarında sistematik bir bozulma var” diyor Hossenfelder. Ancak hiç kimse bu bozulmaların patlamadan mı kaynaklandığını yoksa yolda mı oluştuğunu bilmiyor. Bu konu üzerine halen çalışılıyor.
Bu konuda ilerleyebilmek için uzayzamanın Einstein’ın söylediği gibi pürüzsüz ve devamlı bir doku olmadığını söylemekten öteye geçmeliyiz. Einstein’a göre uzay-zaman içindekiler olmadan da sahnede kalan bir yapı yani içinde hareket eden yıldızlar, gezegenler orada olmasaydı da uzay-zaman orada olacaktı. Diğer taraftan fizikçiler Laurent Freidel, Robert Leigh ve Djorde Minic bu fikrin bizi gelişmelerden alıkoyduğunu düşünüyor. Onlar uzay-zamanın içindeki cisimlerden bağımsız olarak bulunmadığını düşünüyor. Uzay-zaman, içindeki cisimlerin etkileşimleri ile tanımlanıyor. Bu uzay-zaman olgusunu kuantum dünyasının bir yapısı, bir ürünü haline getiriyor, onun bir parçası değil. Minic “Delice gelebilir ancak bu probleme
doğru yaklaşım bu şekilde.” diyor.
Modüler uzay-zaman olarak adlandırılan bu teorinin çekiciliği teorik fizikle alakalı ‘yerellik’ ve kuantum fiziği ile alakalı ‘karmaşıklık’ problemlerini çözebilecek olması. Fizikçiler iki parçacığı bir araya getirip kuantum özelliklerini eşleştirdikleri bir durum oluşturabilirler. Daha sonra eşlenmiş olan parçacıkları birbirinden çok uzak mesafelerde bulunacak şekilde ayırabilirler. Böyle bir senaryoda biliminsanları parçacıklardan birinin özelliğini değiştirince, diğer parçacık da sanki bilgi ışıktan hızlı iletilmişçesine anında özelliklerini değiştirecektir. Einstein bu durumdan o kadar etkilenmişti ki bu olguya ‘uzak mesafeden ürkütücü etki’ adını verdi.
Modüler uzay-zaman, ayrı olma durumunu yeniden tanımlayarak bu davranışı çözebilir. Eğer uzay-zaman kuantum dünyasının bir ürünü ise, o zaman kuantum anlamında yakın olmak, fiziksel anlamda yakın olmaktan daha temel bir durum olabilir. Minic “Farklı gözlemciler farklı yerellik algısına sahip olacaktır,” diyor, “bu tamamı ile ele aldığınız duruma bağlı.” Bu durum bizim diğer insanlarla ilişkimize benziyor.
Bizden uzakta yaşayan sevdiklerimizi, kapı komşumuzdan daha yakın hissedebiliriz.
“Yeteri kadar küçük olduğu müddetçe buna benzer yerel olmayan bağlantılarınız olabilir” diyor Hossenfelder.
Freidel, Leigh ve Minic kendi fikirleri üzerine 8 yıldır çalışıyorlar ve yavaş yavaş ilerleme kaydettiklerini düşünüyorlar. Minic “Daha ılımlı davranarak her şeyi yavaş yavaş ele alıyoruz ama yine de süreç çok heyecan verici” diyor. Bu kesinlikle çok yeni bir yaklaşım ve LQG’nin kütleçekimini kuantize etmesinin aksine kuantumu kütleçekimselleştirmeye çalışıyor. Ancak tüm bilimsel teorilerde olduğu gibi test edilmeli. Şu anda bu üçlü zamanı kendi modellerine nasıl uyarlayacaklarını düşünüyorlar.
Tüm bunlar çok olağan dışı gelebilir ancak gündelik yaşamlarımızda çok büyük bir etkiye sahip. Hossenfelder bu konuda şu yorumu yapıyor: “Uzayda yaşıyoruz, zamanda yolculuk ediyoruz ve eğer uzayzaman ile ilgili bildiklerimiz değişirse sadece kütleçekimi ile ilgili değil kuantum teorinin geneli ile ilgili algımız değişecek. Elimizdeki tüm cihazlar kuantum teori sayesinde çalışıyor. Eğer kuantum yapıyı çok daha iyi anlayabilirsek, gelecek teknolojiye çok ciddi bir etkisi olacak. 50 ila 100 yılda olmasa da 200 yıla kadar bu etkiyi göreceğiz.”
Mevcut kral çoktan yaşını başını aldı ancak bu seçeneklerden hangisi tahtı ele geçirecek? Buna karar verildiğinde ortaya çıkan devrim sadece teorik fizik için değil her şey için meyve verecek.