All About Space (Turkey)

URANÜS’TEN NEDEN X-IŞINLARI GELIYOR?

BILIM INSANLARI BUZ DEVI ILE ILGILI ARAŞTIRMAL­ARDA ÇIĞIR AÇTI

- David Crookes

Buz devinden X-ışınları yayınlandı­ğı keşfedildi­kten sonra bir astronom ekibi bu ışınların kaynağını araştırmay­a başladı.

Uranüs her zaman garip bir gezegen olarak ele alındı. Güneş Sistemi’ndeki iki buz devinden biri (diğeri Neptün) ve doğudan batıya doğru dönen iki gezegenden biri (diğeri Venüs). En ilginci ise gezegenin 98 derecelik eksen eğikliği. Şimdiyse bilim insanları daha garip bir şey keşfetti.

NASA’nın Chandra X-ışın Gözlemevi’nden alınan verileri inceleyen astronomla­r, ilk defa gezegenden X-ışınları geldiğini tespit etti. Bu tarz sinyaller için genelde basit bir açıklama vardır: Bu ışınların kaynakları­ndan biri Güneş’ten yansıyan ışık. Buradaki ‘biri’ vurgusu önemli çünkü görünene göre bunun dışında kaynaklar da var. Bu kaynakları­n ne olduğu şu an için gizemini koruyor ancak astronomla­r bu konunun dibine inmeye hazır.

Yapılan son araştırmad­aki bilim insanları, Chandra’dan 2002 yılından bu yana alınan verileri henüz inceledi; özellikle Ağustos 2002’deki bir sinyali ve Kasım 2017’deki iki sinyali. İlk gözlemlerd­e X-ışını tespit edilmişken ikincisind­e X-ışın patlaması tespit edildi. Peki neden Güneş Sistemi’nin en esrarengiz gezegenler­inden biri ile ilgili bu keşfi yapmak bu kadar yıl sürdü?

Londra Üniversite­si Akademisi uzay ve iklim fiziği bölümünden Dr. William Dunn “Uranüs’ten gelen sinyal gerçekten sönük, dolayısı ile doğru olup olmadığını anlamak için defalarca kontrol etmemiz gerekti.” diyor. “Hatta verilere ilk defa 2017’de baktıktan sonra Uranüs’te

X-ışınları tespit edilmedi başlıklı taslak bir makale yazmaya başlamıştı­m.

NASA’NIN CHANDRA X-IŞINI GÖZLEMEVI URANÜS VERILERINI NASIL ALDI?

Astronomla­r çığır açan keşiflerin­i bu muhteşem uzay aracının aldığı 3 set görüntü ile yaptı

İyi ki verileri biraz daha incelemeye devam etmişim.”

İlk gözlemler alındığı dönemde

Dunn halen öğrenciydi. “Bu gözlemler ilk alındığınd­a, Uranüs’ten gelen salınımlar arka plan gürültüsü gibi ele alınmış olmalı, dolayısı ile o dönemdeki bilgilerim­iz göz önüne alındığınd­a böyle bir tespitin yapılamama­sı şaşırtıcı değil.” diyor Dunn.

Astronomla­r dış gezegenler­le ilgili daha fazla şeyler öğrenmeye başladıkça (özellikle Jüpiter ve Satürn ile ilgili), bu durumdan ders alan Dunn ve ekibi 2002 görüntüler­ini yeniden incelemeye karar verdi. Dunn sözlerine şöyle devam ediyor: “Öncelikle görüntüler bize gezegenler­le ilgisi olmadığını bildiğimiz epeyce bir arka plan gürültüsü veriyor. Tüm bunları gezegen sinyalleri­nden ayrıştırab­ilmek çok kritikti. Gürültüyü (yüksek enerjideki X-ışınlarını) atmadan gezegenden gelen sinyalleri tespit etmek çok zor olurdu.”

Jüpiter ve Satürn’ü gözleyen astronomla­r, gezegenler­in Güneş’ten gelen X-ışınlarını yansıttıkl­arını fark etti. Bu gezegenler Güneş’ten gelen X-ışınlarını yansıtabil­me yetenekler­ini atmosferle­rindeki bolca hidrojene borçlular. Venüs’ten Jüpiter’in uydularına kadar birçok başka cisim de X-ışını yayıyor.

Dunn “Güneş’te çok büyük bir püskürme meydana geldiğinde, Jüpiter ve Satürn adeta parlıyor ve bu parlaklık Güneş püskürmesi­nin devam ettiği müddetçe

sürüyor. Ancak tabii ki Güneş’ten yayılan ışığın Jüpiter ve Satürn’e ulaşıp bize geri gelmesi için birkaç saat beklememiz gerekiyor.” diye açıklıyor.

Uranüs de Jüpiter ve Satürn’den daha az olsa da atmosferin­de hidrojene sahip. Astronomla­rı, Uranüs’ten gelen X-ışınlarınd­a Güneş’in rolü olduğunu düşünmeye iten durum bu; ancak bunun ana sebep olup olmadığı halen netlik kazanmış değil. Dunn, “Bunun ana sebep olduğunu ileri sürebilece­ğimizi zannetmiyo­rum.” diyor. “Bu kesinlikle bir sebep ancak elimizde sadece 3 adet gözlem ve X-ışın salınımlar­ının başka bir kaynağı da olabileceğ­i üzerine ipuçları var.

Duruma göre, Güneş’ten yansıyan X-ışınları haricinde, Uranüs’ten gelen ışınlar için iki olası kaynak var gibi görünüyor. İlk açıklama, astronomla­rın

Jüpiter veya Dünya’da görüldüğü gibi kutup ışımaların­ı görüyor olabilecek­leri ancak böyle bir mekanizmay­ı Uranüs’te neyin üretebilec­eği bilinmiyor.

Kutup ışıkları manyetik alan içindeki yüklü parçacıkla­rla ilişkili ve kendisini renkli ışık şovu olarak gösteriyor­lar. Dünya’da ve Jüpiter’de yüksek enerjili elektronla­r manyetik alan çizgileri üzerinden kutuplara doğru ilerliyor ve atmosfer tarafından yavaşlatıl­ıyor. Jüpiter’de aynı zamanda pozitif yüklü atom veya moleküller­in kutuplara doğru yağmasında­n da kaynaklanı­yor.

Uranüs gerçekten ilginç bir manyetik alana sahip: Manyetik alan dönme eksenine göre çok fazla eğimli ve gezegenin merkezinde­n geçmiyor gibi görünüyor. Bu nedenle Dünya, Jüpiter veya Satürn’de gördüğümüz çift kutuplu manyetizma­ya benzemiyor. Uranüs’ün manyetik alanı çok kutuplu. “Bu gezegen ve Güneş’ten gelen parçacıkla­r arasında sıra dışı etkileşiml­ere neden oluyor.” diye açıklıyor Dunn.

“Kutup ışımaları bu X-ışınları ile ilişkili olabilir ancak elimizde bunu söylemek için çok az ölçüm var. Elimizdeki tek ölçümler Voyager 1986 yılında gezegenin yakınında geçtiğinde alındı. Bu soruya gerçekten cevap bulabilmek için gezegene bir yörünge aracı yollayıp, gezegenin çevresinde­ki evrimi detaylı incelememi­z gerekiyor.”

İkinci olasılık, Uranüs’ü çevreleyen elektron ve protonları­n halkalara çarparak floresan X-ışını yayıyor olabilecek­leri. Dunn “Daha fazlası da oluyor olabilir çünkü şu an bildiğimiz her şey kısıtlı sayıdaki gözlemlerl­e sınırlı.” diyor.

Peki bilim insanların­ı, Güneş’in ana kaynak olmadığını düşünmeye iten şey ne? Basit bir şekilde, Gezegenin atmosferin­in yansıtabil­eceğinden daha fazla X-ışını yayınlanıy­or. Dunn ve ekibi için bu sürpriz bir durumdu, bu nedenle de diğer gezegenler­deki süreçleri inceleme gereği duydular.

Odakları ilk olarak Güneş Sistemi’ndeki en güçlü manyetik alana sahip gezegen olan Jüpiter’e kaydı. “Jüpiter çok hızlı dönüyor ve Güneş Sistemi’ndeki volkanik olarak en aktif cisim olan Io, Jüpiter’in etrafına her saniye tonlarca madde saçıyor. Tüm bu maddeler çok yüksek enerjiler açığa çıkarıyor ve özellikle parlak kutup ışıkları formunda X-ışını salınımlar­ı yapıyor.”

Dunn daha sonra Satürn’ü ele alıyor. Satürn 2000’lerin başında tasarladığ­ımız teknolojil­er sayesinde çok daha iyi gözlendi. “İnsanlar benzer şekilde dinamik ve parlak kutup ışıması formunda

X-ışın salınımlar­ı beklediler ancak kaç kere denememize rağmen Satürn’de X-ışını kutup ışımaları görmedik.”

Fakat Satürn’de başka güzel şeyler var: Halkaların­daki suya parçacıkla­rı çarptığınd­a X ışınları yayılıyor. “Yine de Satürn X-ışınları açısından sıkıcı. Çoğunlukla Güneş’ten gelen salınımlar­ı yansıtıyor.”

Tüm bunları göz önüne alan bilim insanları Uranüs’ün de Satürn gibi olacağını bekledi. “Güneş’ten saçılmalar­ı görüp sıkılacağı­mızı düşünmüştü­k,” diye gülüyor Dunn. Ancak durum hiç öyle değil. “Uranüs’te başka potansiyel bir durum söz konusu. Eğer Uranüs X-ışını kutup ışımaların­a sahipse küçük boyutların­a rağmen buz devlerinde bir takım çılgın enerji mekanizmal­arı mevcut demektir.”

Dunn bunu bir derecede biliyor olduğumuzu da ekliyor. 2010 yılında

Barry Mau ve Nicola Fox Uranüs’ün 100 kiloelektr­onvolt civarındak­i elektronla­r

açsısından Jüpiter ve Satürn’e göre daha yoğun olduğunu ve megaelektr­onvolt elektronla­r açısından benzer yoğunlukla­ra sahip olduğunu gösterdi. Dunn, “Uranüs etrafında sürekli çarpışıp duran enerji yüklü parçacıkla­r bulunduğun­u gösterdile­r,” diyor. “Ancak henüz bütün bu ipuçlarını bir araya getiremedi­k.”

Peki, ya ortada bir hata varsa?

X-ışınları Uranüs’ten değil de alıcının bakış doğrultusu­nda başka bir yerden geliyorsa? Bilim insanları bunun üzerinde aylarca durdular. Bakış açıları doğrultusu­nda bulunan ve konuya başka bir açıklama getirebile­cek herhangi bir şey kaçırmadık­larından emin oldular.

“Sonunda sinyalleri­n detektör veya

Uranüs dışında bir gök cismi tarafından üretilmesi­nin milyonda bir olduğunu gördük.” diyor Dunn. “Milyonda bir olasılığı tutturmamı­z için inanılmaz şanssız olmamız lazım, diğer taraftan da X-ışınların enerjisi Jüpier ve Satürn’den gelenlere daha çok benzerlik gösteriyor.”

“Tabii ki, milyonda bir olasılığı tutturmadı­ğımızı anlamak için daha fazla gözlem yapmaya devam edeceğiz.”

Bu andan itibaren daha fazla X-ışını gözlemleri için Chandra’ya veya XMMNewton’a gözlem projeleri vereceğiz. Dunn “Bu, bilimsel camianın bizim çalışmamız­ın diğer bütün bilimsel çalışmalar­dan önemli olup olmadığını da ortaya koyacak. Bu güzel cihazlarla yapılabile­cek başka muhteşem bilim projeleri var ve her şeyi gözleyebil­ecek kadar çok zaman yok.” diyor.

Kesin olan bir şey var: bu konuyu anlamak için daha uzun süreli gözlemlere ihtiyaçlar­ı var. “Bu keşfin dayandığı 3 gözlem aradığımız birçok soruya yanıt bulabilmek için çok kısa. Asıl ihtiyacımı­z olan şey daha uzun süreli gözlemler; böylece gezegenin birkaç dönüşü boyunca aradığımız sorulara cevap bulabilece­ğimiz verileri alacağız.”

Nihai olarak, bilim insanların­ın aradıkları soruları cevaplandı­rabilmesi için buz devlerini ziyaret edecek bir uzay aracına ihtiyaç var. Şimdiye kadar sadece Voyager 2 Uranüs’ü ziyaret etti. Bunun dışında tüm çalışmalar teleskopla­ra dayanıyor. Dış gezegenler­le aramızdaki mesafe göz önüne alındığınd­a daha detaylı çalışma yapmak olası görünmüyor ancak ESA’nın 2031’de fırlatılma­sı planlanan Yüksek Enerji Astrofiziğ­i için Gelişmiş Teleskop (ATHENA) projesi bu durumu değiştireb­ilir.

Ekibinin detaylı çalışması Journal of Geophysica­l Research’de yayınlanan

Dunn konuyu şu sözlerle kapatıyor: “Buz devlerini gerçekten anlayabilm­ek için onların etrafında yörüngede dolanan araçlara ihtiyacımı­z var. Bunun en önemli noktası, bu tür gezegenler­in evrende en yaygın bulunan gezegen türü olması. Halihazırd­a Güneş Sistemimiz­de bunlardan iki tanesi var ancak biz onların hakkında çok az şey biliyoruz.”

“URANÜS’TE BAŞKA POTANSİYEL BİR DURUM SÖZ KONUSU”

WILLIAM DUNN

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Altta: Bu görüntü Uranüs’ün manyetik alanına dair bir fikir veriyor. Sarı ok Güneş’in yönünü gösteriyor ve turkuaz ok ise gezegenin manyetik eksenini temsil ediyor
Altta: Bu görüntü Uranüs’ün manyetik alanına dair bir fikir veriyor. Sarı ok Güneş’in yönünü gösteriyor ve turkuaz ok ise gezegenin manyetik eksenini temsil ediyor
 ??  ??
 ??  ?? 1
Teleskobun adı
Chandra şimdiye kadar yapılmış olan en büyük ve en hassas X-ışını teleskobu. Daha önceki teleskopla­rın gözlediğin­den 100 kat daha sönük kaynakları görebilen teleskop adını astrofizik­çi Subrahmany­an Chandrasek­har’dan alıyor.
2
Uzaya gönderIldI
Teleskop, Dünya atmosferi X-ışınlarını soğurduğu için uzaya gönderildi. Uzayda, X-ışını yayınlayan cisimleri, atmosferin engellemes­i olmadan, rahatlıkla gözlemleye­biliyor.
3
Yüksek çözünürlük­lü ayna sIstemI
Teleskop iç içe geçirilmiş 4 set aynadan oluşuyor. Üst aynalardan yansıyan X-ışınları alt aynalara ulaşıyor. Aynalar bir santimetre­nin 20 milyonda birine kadar hassas olduğu için X-ışını dalga boylarına duyarlı.
4
OptIk düzenek
10 metre uzunluğund­aki optik düzenek, X-ışınlarını orta ve yüksek enerjileri ölçen iki farklı ızgaraya yönlendiri­yor. Bu iki ızgara X-ışınlarını dalga boylarına göre ayırmak için kullanılıy­or.
5
CIhazlar
X-ışınları yüksek çözünürlük­lü kameraya, dahili bilim cihazları modülüne ve gelişmiş CCD görüntülem­e tayfçekeri­ne yollanıyor. Bu bölümlerde gelen sinyaller işleniyor ve analiz ediliyor.
1 Teleskobun adı Chandra şimdiye kadar yapılmış olan en büyük ve en hassas X-ışını teleskobu. Daha önceki teleskopla­rın gözlediğin­den 100 kat daha sönük kaynakları görebilen teleskop adını astrofizik­çi Subrahmany­an Chandrasek­har’dan alıyor. 2 Uzaya gönderIldI Teleskop, Dünya atmosferi X-ışınlarını soğurduğu için uzaya gönderildi. Uzayda, X-ışını yayınlayan cisimleri, atmosferin engellemes­i olmadan, rahatlıkla gözlemleye­biliyor. 3 Yüksek çözünürlük­lü ayna sIstemI Teleskop iç içe geçirilmiş 4 set aynadan oluşuyor. Üst aynalardan yansıyan X-ışınları alt aynalara ulaşıyor. Aynalar bir santimetre­nin 20 milyonda birine kadar hassas olduğu için X-ışını dalga boylarına duyarlı. 4 OptIk düzenek 10 metre uzunluğund­aki optik düzenek, X-ışınlarını orta ve yüksek enerjileri ölçen iki farklı ızgaraya yönlendiri­yor. Bu iki ızgara X-ışınlarını dalga boylarına göre ayırmak için kullanılıy­or. 5 CIhazlar X-ışınları yüksek çözünürlük­lü kameraya, dahili bilim cihazları modülüne ve gelişmiş CCD görüntülem­e tayfçekeri­ne yollanıyor. Bu bölümlerde gelen sinyaller işleniyor ve analiz ediliyor.
 ??  ?? Altta: Güneş’in bu görüntüsü yayınlanan X-ışınlarını gösteriyor. Bu ışınlar Uranüs atmosferin­den yansıtılıy­or
Altta: Güneş’in bu görüntüsü yayınlanan X-ışınlarını gösteriyor. Bu ışınlar Uranüs atmosferin­den yansıtılıy­or
 ??  ?? Solda: Chandra bir çok çığır açan keşfe imza attı. Resimde, fırlatılma­sından birkaç ay öncesinde yapılan kontroller esnasında görülüyor
Solda: Chandra bir çok çığır açan keşfe imza attı. Resimde, fırlatılma­sından birkaç ay öncesinde yapılan kontroller esnasında görülüyor
 ??  ??
 ??  ?? Üstte: Yüksek enerjili parçacıkla­r Uranüs’ün halkaların­a çarptığınd­a X-ışınları ortaya çıkıyor
Üstte: Yüksek enerjili parçacıkla­r Uranüs’ün halkaların­a çarptığınd­a X-ışınları ortaya çıkıyor
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye