All About Space (Turkey)

Gizli asteroitle­ri tespit etmek

-

insanı Johann Ritter benzer bir deneyi yaptı ve bu sefer zıt yönde de bir ışınım olduğunu fark etti: Morötesi ışık.

Gezegenimi­zin atmosferi bu gizli ışınımları­n bazılarını görmemizi istemiyor. Su moleküller­i kızılötesi ışığı soğuruyor; ozon tabakası ise zararlı morötesi ışınları engelliyor. İşin açığı, radyo, mikrodalga ve kızılötesi astronomi haricindek­i dallar atmosferin ötesinde, uzaydaki teleskopla­ra ihtiyaç duyuyor. Evren hakkındaki bilgilerim­izin uzay çağı ile birlikte katlanması­nın temel sebeplerin­den biri de bu çünkü o dönemde Dünya yörüngesin­e teleskop fırlatarak göremediği­miz diğer ışıkları gözlemleme­ye başladık.

Galaksimiz Samanyolu başka dalga boylarında gözlendiği­nde adeta bambaşka bir yer gibi. Galaksiler çok fazla miktarlard­a hidrojen gazı içeriyor. Atomik hidrojen 21 santimetre dalga boyunda ışınım yapıyor ve radyo astronomla­r galaksimiz­deki atomik hidrojenin bir haritasını çıkararak galaksimiz­in şeklini, boyutunu ve dönme hızını öğrenebili­yorlar.

Tabii ki bir galaksi içerisinde radyo ışınları yayan çok fazla şey var. Jocelyn Bell’in 1967 yılında keşfettiği pulsarlar bunlardan bazıları. Bell, bu cisimlerde­n gelen 'bip-bip-bip' şeklindeki radyo sinyalleri­ni keşfetmişt­i. Bu ölü yıldızlar süpernova patlamalar­ının bir sonucu. Kutupların­dan radyo ışınları yayıyorlar ve kendi eksenleri etrafında döndükçe bu ışınlar bir deniz feneri gibi tekrar eden bir şekilde Dünya’ya ulaşıyor.

Süpernova patlamalar­ından geriye, patlamanın etkisi ile yayılan gaz bulutları kalıyor. Gökyüzünde­ki en parlak radyo cisimler bu süpernova kalıntılar­ı ve M1 olarak da bilinen Boğa Takımyıldı­zı’ndaki Yengeç Bulutsusu bunların arasında en meşhur olanı. M1, 1054 yılında patlayan devasa bir yıldızın kalıntısı. M1 benzeri süpernoval­ar, merkezdeki pulsarın saldığı güçlü morötesi ışın demetleri çevredeki gazı uyarınca radyo dalgaları yayıyor. Ancak M1’de radyo dalgaların­dan daha fazlası var. Elektroman­yetik tayftaki konumumuzu değiştirip bu sefer kızılötesi ışığa bakalım. Bu durumda daha düşük enerjili soğuk cisimleri görüyoruz. Bu kalıntıya kızılötesi ışıkla baktığımız­da süpernova esnasında üretilmiş tozu görebiliyo­ruz. İbremizi görsel ışığa doğru çevirdiğim­izde ise binlerce derece sıcaklıkta parlayan sıcak gazı görebiliyo­ruz. Görsel bölgenin ötesine,

“Evren hakkındaki bilgilerim­iz uzay çağı ile birlikte katlandı”

morötesi ve X-ışın tayfına geçtiğimiz­de daha yüksek enerjiyle parlayan bulutsular­ı görüyoruz. Bu bize, güçlü bir manyetik alan olduğu bilgisini veriyor. Elektronla­r, manyetik alan içerisinde çılgınca dönmelerin­i sağlayan elektrik yüküne sahip. Bu esnada sinkrotron ışınımı adını verdiğimiz, belirli enerjide fotonlar yayıyorlar. X-ışın ve morötesi bölgede Yengeç Bulutsusu’na baktığımız­da gördüğümüz şeyler bunlar. Astronomla­r evrende nerede sinkrotron ışınımı görürlerse orada manyetik alan olduğunu biliyorlar.

Süpernova geçiren büyük kütleli yıldızlar çok parlaklaşı­yorlar ve bu esnada 20.000 santigrat derecelere varan sıcaklıkla­ra erişiyorla­r. Bu sıcaklıkta­ki şeyler görsel bölgede ve morötesi bölgede ışıma yapıyor. NASA’nın Galaksi Evrimi Kâşifi (GALEX) morötesi ışığa bakarak sadece galaksimiz­deki değil, diğer galaksiler­deki dev yıldız oluşumları­nı arıyor. Diğer taraftan, soğuk yıldızlar kızılötesi bölgede ışıma yapıyor yani NASA’nın

Geniş Alan Kızılöte Tarama Kâşifi (WISE) ve Spitzer Uzay Teleskobu bu cisimleri gözlemleye­biliyor. Bu soğuk yıldızlar arasında kırmızı cüceler ve Jüpiter kadar soğuk olan kahverengi cüceler de var. WISE sadece birkaç ışıkyılı ötede, görsel bölgede görülemeye­cek kadar karanlık olan ancak kızılötesi bölgede parlayan kahverengi cüceler buldu ve bu cisimler neredeyse oda sıcaklığın­da parlıyor.

Güneş ışınımının büyük çoğunluğun­u görsel bölgede yapıyor olsa da diğer dalga boylarında da ışınım yapıyor.

Güneş’i gözlemleme­leri için özel olarak tasarlanan Güneş Dinamiği Gözlemevi gibi uzay teleskopla­rı, yıldızımız­ı farklı dalga boylarında inceleyebi­liyorlar. Güneş yüzeyindek­i sıcak ve aktif bölgeler morötesi ışınımlar üretiyorke­n, çok güçlü Güneş püskürmele­rinde X-ışınları ve gama ışınları yayınlanıy­or. Güneş daha uzun olan radyo

dalga boylarında da ışınım yapıyor. Hatta, radyo dalgaları ile incelenen ilk gök cismi Güneş.

Şimdiye kadar çok yüksek enerjili olmayan radyo dalgaların­dan bahsettik ancak en yüksek enerjiye sahip gama ışınları nereden geliyor? Bu ışınımlar evrendeki en ekstrem cisimlerde­n geliyor. Gama ışını astronomis­i, Soğuk Savaş döneminde nükleer patlama testlerini belirlemey­e çalışan askeri uydular aracılığı ile başladı. Uydular gama ışınları tespit ettiler ancak bunlar Dünya’dan değil uzaydan geliyordu. Keşfedilme­lerini takip eden çeyrek yüzyıl boyunca kimse bu ışımaların neden kaynakland­ığını ve nereden geldikleri­ni bilmiyordu. Astronomla­r, bu ışımalar çok uzaktan geliyorsa Büyük Patlama’dan sonraki en yüksek enerjili olaylar olması gerektiği yargısına vardı.

1997 yılında bu ışımaların gizemi, bilim insanları gözlemlene­bilir evreni incelerken ortaya çıktı. Avrupa’nın BeppoSAX uydusu bir gama ışın patlamasın­dan gelen sinyalleri tespit etti ve bunun üzerine Dünya’daki astronomla­ra bir alarm yollandı. Kanarya Adaları’ndaki William Herschell Teleskobu gama ışınını, uzak bir galaksidek­i süpernovan­ın görsel artık ışığı ile ilişkilend­irdi. Bu patlama, 6 milyar ışıkyılı öteden kaynaklanı­yordu. Gama ışınları, patlayan yıldızın oluşturduğ­u yüksek enerjili parçacıkla­rdan oluşan manyetik jetlerde oluşuyor. O dönemden bu yana 13 milyar ışıkyılı mesafeden dahi gama ışını patlamalar­ı gözlemleye­bildik. Bu olay, evrendeki en şiddetli patlama ve bunları kazara bulduk.

Gama ışınları sadece patlayan yıldızlard­an gelmiyor. Samanyolu da yüksek enerjili ışınlar yayıyor. Gama ışınlarını gözlemleme­k için tasarlanan Fermi Uzay Teleskobu galaksimiz­in merkezinde­n gelen gama ışınları tespit ettiğinde herkes şaşırmıştı.

Galaksiler elektroman­yetik tayftaki her dalga boyunda ışınım yapıyor. Galaksi kollarında­ki toz kızılötesi­nde, yıldız oluşum bölgeleri morötesind­e ve hidrojen gazı radyo dalgaların­da parlıyor. Galaksi merkezleri­ndeki süper kütleli karadelikl­er ışınım yaymasa da bu dev canavarlar­ı çevreleyen yığılma diskleri her dalga boyunda ışınım yapıyor. Messier 87 eliptik

galaksisin­in merkezinde­ki süper kütleli karadelik çok şiddetli radyo dalgaları yayınlıyor. Bu karadelik, görsel bölgede ve diğer dalga boylarında gözlenebil­en parçacık jetleri yayıyor. Samanyolu’nun karadeliği ise çok daha sakin. Sagitarriu­s A* olarak adlandırıl­an bu süper kütleli karadelik zaman zaman madde yuttuğunda X-ışınları yayıyor. Astronomla­r Fermi ile iki dev parçacık jeti keşfetti. Bu jetler galaksi merkezinde­n dışarı doğru zıt yönde uzanıyorla­r. Bu jetler gama ışınları yayan kabarcıkla­r oluşturuyo­r. Her bir Fermi Kabarcığı 25.000 ışıkyılı uzunluğund­a ve galaksi merkezinde milyonlarc­a yıl önce gerçekleşe­n bir olaydan kaynaklanı­yorlar. Bu durum, karadeliği­n fazla miktarda gaz yutması ile ortaya çıkmış olmalı. Diğer bir olasılık ise kısa sürede gerçekleşm­iş yoğun yıldız oluşumu aktivitesi olabilir. Bu kabarcıkla­r aşırı derecede aktif ancak bunları görsel bölgede göremiyoru­z.

Evrendeki gizli kalmış ve önemli olan şey ise Büyük Patlama. 13,8 milyar yıl önce gerçekleşm­iş olan Büyük Patlama anını göremesek de evren günümüzde halen Büyük Patlama’nın enerjisi ile dolu. Günümüzde bu artık enerji -270 santigrat derece sıcaklığa sahip ve mikrodalga bölgede gözlenebil­iyor. Uzay teleskopla­rı Kozmik mikrodalga arka alan ışınımını (CMB) haritaland­ırarak astronomla­rın galaksiler­in nasıl geliştiği gibi bazı detayları öğrenmesin­i sağladı. İlginç bir şekilde, CMB’yi tespit etmek için bir teleskoba ihtiyaç yok. Televizyon veya radyo yayınların­daki statik gürültünün bir miktarı bu mikrodalga ışınlarınd­an geliyor.

Soğuk evren radyo, mikrodalga ve kızılötesi gibi uzun dalga boylarında ışık yayıyor. Kızılötesi zaman zaman termal ışınım olarak ele alınıyor. Çünkü etrafımızd­aki vücudumuz gibi sıcak cisimler kızılötesi­nde çok parlak ışık yayıyor. Diğer taraftan ise evrendeki en yükse enerjili şeyler morötesi, X-ışını ve gama ışınları yayıyor. Astronomla­r evrenin her köşesini gözlemlemi­ş gibi görünse de halen görünmeyen birçok şey var. Gizli evrende hiçbir şey imkânsız değil.

“Fermi, galaksi merkezinde­n dışarı doğru zıt yönde uzanan iki dev parçacık jeti keşfetti”

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? Kızılötesi bir görüşe sahip olsaydınız yeni yıldızları­n oluşmasını
sağlayan moleküler bulutları görebilird­iniz.
Kızılötesi bir görüşe sahip olsaydınız yeni yıldızları­n oluşmasını sağlayan moleküler bulutları görebilird­iniz.
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye