BILIM, KEŞIFLERIN DINAMIK VE MUHTEŞEM BIR SÜRECIDIR
All About Space, Brian Greene ile evrenimiz hakkındaki anlayışımızın nasıl geliştiğini ele alıyor
Karadelik astronomisinin altın çağına geliyoruz diyebiliriz. Elimizde ilk karadelik fotoğrafını çeken Olay Ufku Teleskobu (OUT) ve karadelik birleşmelerini gözlemleyen Lazer İnterferometre Kütle Çekimsel-dalga Gözlemevi (LIGO) gibi teknolojiler var. Sonunda bu cisimleri anlayabildiğimizi düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse bunlar bize ne anlatıyor? 10 yıl öncesinde karadeliklerin var olup olmadığı üzerine tartışma yapabilirdik, çünkü o dönemde sadece matematiksel olarak varlardı. Ancak karadeliklerin birleşmelerini gözlemleyen LIGO ve ilk karadelik fotoğrafını çeken OUT sayesinde artık daha kesin bir yere sahipler. Benim gibi fiziğin ucundaki teorik fikirler üzerine çalışan kişilerle birlikte karadelikleri kuantum mekaniği ile bir araya getirmek konusunda güçlük yaşıyoruz. Dolaysıyla karadelikler fikirlerimizi sınırlara kadar zorlayan teorik laboratuvarlar gibi. Karadelikleri ve kuantum mekaniğini tam olarak anladığımızda evrene bakış açımız seviye atlayacak. Bunun yakın zamanda gerçekleşeceği konusunda ümitli misiniz? Ufukta yeni bir dönem bizi bekliyor mu?
Evet. Sicim teorisi ve kuantum kütle çekimi üzerine çalışan bilim insanları olarak çoğumuz böyle düşünüyoruz. Karadeliklere yoğunlaşmak şu an için önemli görev gibi. Gerçekleşen birçok güzel çalışma var ve önümüzdeki sadece bir veya iki yıl içinde bugünkü fikirlerimizin çok ilkel olduğunu düşünüyor olacağız. İnsanlar bir çalışmayı okuyup heyecanla ‘Evet, başardık’ dedikten sonra, ‘aslında öyle değilmiş’ dedirten çalışmalar okuyorlar. Birçok kişi bilimin nasıl işlediğini bilmiyor. Bilim adım adım ilerliyor ve her adımda her şey sorgulanıyor. İnsanlara bilimi aktardığınız zaman anlattığınız şeylerden birisi bu mu?
Kesinlikle! Eğer bilimi gerçekler silsilesi gibi durağan bir şey olarak görüyorsanız, keşif yapmanın heyecanını kaçırırsınız. İnsanlar ortaya fikirler atıyor, buna tepki alıyorlar; bu fikirler ölçülüyor, test ediliyor ve geri dönüşler sağlanıyor. Bilim keşiflerin dinamik ve muhteşem bir süreci. Bilimi bu açıdan gördüğünüzde, onu ders kitaplarının aktaramadığı açıdan görüyorsunuz.
İnsanlarla (ve özellikle çocuklarla) konuştuğumda, onların bilim insanlarını gerçek birer insan gibi görmediğini fark ediyorum. Bilim insanları, karikatür veya filmlerdeki çılgın saçlı adamlar gibi görülüyor. Bence özellikle çocuklara, bilim insanlarının kendileri, anneleri veya babaları gibi sıradan insanlar olduğunu anlatmak önemli.
Bu çok önemli bir ders. Bu konuda güzel adımlar atmaya çalışan Büyük Patlama Teorisi gibi diziler veya filmler var. Ancak diğer taraftan Büyük Patlama Teorisi’ndeki bilim insanları da bir nevi karikatür karakterler gibi. Bu dizinin ana akım medyada yer alması güzeldi ancak bilim insanları buna rağmen garip birer insan topluluğu olarak görülüyor. Herhangi büyük bir grupta gerçekten garip olan birkaç kişi tabii ki var. Ancak büyük bir çoğunluğu herkes gibi insanlardan ibaret.
Bilim insanları ‘her şeyin teorisi’ni bulmaya çalışıyor. Bunun sicim teorisi olacağını düşünüyor musunuz? Geçtiğimiz beş veya on yıl içinde öğrendiklerimiz evrenle ilgili en büyük sorular hakkında düşüncelerinizi değiştirdi mi?
Şurada anlaşalım: sicim teorisi çalışıyor ve bunu halka aktarmaya çabalıyor olsam da hiçbir zaman sicim teorisine inandığımı söylemedim. Sicim teorisinin ilginç bir fikir olduğu konusunda görüşümü belirttim. Bu teori her şeyin teorisi olabilecek kadar iddialı duruyor ancak bunu henüz bilemeyiz.
Benim görüşüm bu şekilde. Geçen birkaç yıl içinde sicim teorisinde çığır açan teorik yenilikler gerçekleşti. Deneysel açıdan ise daha az gelişme var. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın sicim teorisi ile ilgili bazı ipuçları sunacağına inanıyordum ancak bu olmadı. Fakat bu durum, teorinin daha büyük, daha gelişmiş ve daha iyi bir makineye ihtiyacı olduğu anlamına gelebilir.
Teorik açıdan hızlı bir şekilde ilerleniyor olması önümüzdeki yıllarda çok daha fazla deneyin yapılacağı anlamına geliyor.
Bu açıdan, sonuçlarını özellikle görmeyi istediğiniz bir deney veya gözlem var mı?
Şu an için sicim teorisinde gözlemsel olarak bir şeyler elde etmek bir karadeliğin civarını inanılmaz bir detayda gözlemleyebilecek bir kütle çekimsel dalga
gözlemevi ile mümkün olabilir. Böylesine bir imkanla gözlem yaptığımızda bir şeyler elde edebiliriz. Ancak bana gönülden neye inandığımı soruyorsanız, bizim yaşamımız süresince gözlemsel veya deneysel bir sonuç alamayacağız. Bunu bir sonraki nesil veya ondan sonraki nesilde gerçekleşmesi daha olası.
Bizim bakış açımızdan bu birazcık hayal kırıcı çünkü bilmek istiyoruz, cevaplar istiyoruz. Ancak bilim bir süreç ve bu teoriye henüz (her şeyi birbirine bağlama çabası)
100 yıl önce başladık.
Hatta bazı açılardan daha da kısa süre önce. Yüzyıl önce yapılan çalışmalar vardı ancak gerçek çalışmaların 50 yıl önce başladığını söyleyebilirim. Günümüzde bu konu ile ilgili anlayışımızı, mevcut deneysel yeteneklerimizin ötesinde geliştirdik bu nedenle cevapları sonraki nesillerde alacak olmak çok şaşırtıcı değil. Şimdiye kadar sorulan en derin sorulara cevap bulmaya çalışıyoruz.
Evren nasıl başladı? Temel kuvvetler birbirleri ile nasıl bir etkileşim içinde? Evrenin en temel yapı taşı nedir?
Bunlar, öyle ya da böyle binlerce yıldır sorduğumuz sorular. Bu sorularla ilgili bazı cevaplar almak için birkaç on yıl daha beklemek gerekiyorsa bu çok büyük bir problem değil. İnsan beyninin bu derinlikte konuları anlayabilecek kapasitede olduğunu düşünüyor musunuz? Biz temel anlamda savanada 7 milyon yıl önce ortaya çıkmış ve yaşamayı becerecek kadar evrimleşmiş primatlarız. Muhtemelen anlayabileceğimizden daha karmaşık olan bu gizemleri öğrenebilecek kapasitede miyiz?
Ben iyimser bir insanım ve bu nedenle bu sorunun cevabının her zaman ‘evet’ olduğunu düşündüm. Ancak çevremize baktığımızda kedi ve köpek gibi zeki hayvanlar görüyoruz fakat onların genel göreliliği anlayabileceklerini düşünmüyorum. Belki de yanılıyorumdur, kedi ve köpekler gizliden gizliye bize gülüyor olabilirler. Belki de nihai cevaplar onlarda.
Ancak bunları bir kenara bıraktığımızda, beyinlerimiz nihai cevabı anlayabilmesi için yeterli olmayabilir. Ancak yine de sonuna kadar ilerliyoruz. Şu ana kadar herhangi büyük bir engele takılmadık dolayısıyla halen nihai cevabı aramaya devam ediyoruz.