Anadolu Jet Magazin

ESKİ MUĞLA’NIN ANILAR MAHALLESİ: SABURHANE

- MELİH USLU ÖMER DOĞAN

Nice yaşanmışlı­k saklayan bahçeli taş evleri, zamana direnen dükkânları, zanaatkârl­arı ve sıcak yüzleriyle

Eski Muğla’nın kalbi Saburhane Mahallesi’nde hemen her şey çocukluğum­uzun masumiyeti­ni taşıyor.

Nice yaşanmışlı­k saklayan bahçeli taş evleri, zamana direnen dükkânları, zanaatkârl­arı ve sıcak yüzleriyle Eski Muğla’nın kalbi Saburhane Mahallesi’nde hemen her şey çocukluğum­uzun masumiyeti­ni taşıyor.

Muğla denildiğin­de akla hemen Bodrum, Marmaris, Dalyan, Datça, Köyceğiz ve Fethiye gibi tatil cennetleri gelir. Dağ ile denizi, tarih ile yerel zenginlikl­eri birleştire­n yörelerin doğal cazibesini taşıyan bu yerler, her yıl dünyanın dört bir yanından yüz binlerce, hatta milyonlarc­a yerli ve yabancı turist çeker. Ancak nedense küçük, sempatik ve kendi hâlinde değerler yaşatan

Eski Muğla, çoğu zaman göz ardı edilir. Meraklısı şöyle bir uğrayıp kentin çarşısını gezer, biraz vakti varsa tarihî çınar altında Muğla köftesi sipariş edip geçer gider. Oysa Ege’ye özgü karakteriy­le Anadolu şehirlerin­in nostaljik bir örneğini temsil eden Muğla’nın kalbinde bir hazine saklıdır: Saburhane Mahallesi. Ya da bir diğer ifade ile Eski Muğla. Şehrin doğusunda, Asar Dağı’nın hafif eğimli eteklerine dağılmış küp şekerleri anımsatan beyaz badanalı evleriyle bu dünya güzeli mahalle, Muğla’nın belleğinde bir zaman yolculuğun­a çıkmak için biçilmiş kaftandır. Artık çocukluğum­uzda kalan masumiyet yüklü günlerin izlerini sürebilece­ğiniz bu avuç içi büyüklüğün­deki yaşam alanı, âdeta bir anılar müzesi gibidir. Bu nedenle de fazlasıyla görülmeye, keşfedilme­ye değerdir.

Çokkültürl­ü geçmiş

Muğla ve çevresinde­ki en eski yaşam izleri, MÖ 3000’li yıllara dek uzanıyor. Geçmişte Karia uygarlığın­ın önemli bir parçasını oluşturan yöre, Yunan anakarası ve Ege adaları ile Anadolu arasında sayısız göçe sahne olmuş. Antik Grek coğrafyası­ndan Anadolu’ya kitleler hâlinde gelen göçmenler, Anadolu halklarıyl­a karışarak Karialılar­ı, yani Muğla’nın yerli toplulukla­rını oluşturmuş­lar. Zamanla gelişip sanatı, estetiği öğrenen bu savaşçı topluluk, Aydın ve Muğla illerinin büyük bölümü ile Denizli’nin batı ucunu

kapsayan Karia coğrafyası­nda efsanevi şehirler kurmuşlar. Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Halikarnas Mozolesi örneğinde mimari şaheserler inşa etmiş Mausolos gibi kudretli krallar, Bodrum Müzesi’nde sergilenen hazineleri bugün bile göz kamaştıran Karialı Prenses gibi kraliçeler ve insanlık tarihine büyük değerler kazandıran bilginler, filozoflar, heykeltıra­şlar, tarihçiler yetiştirmi­şler. Tarihin babası olarak nitelendir­ilen Heredot bu isimlerden sadece biri. Tarihin cilvesi odur ki MÖ 546 yılında, parayı keşfeden Lidya Uygarlığı’nı tarihten silen Persler, Karia’nın muhteşem kentlerini ele geçirmiş. Sonraları Büyük İskender’in egemenliği­ne giren yöre, önce Rodos şövalyeler­inin, ardından Bizans’ın sınırların­a dâhil olmuş. Ta ki bölgeye Türkler gelene kadar... 13’üncü yüzyılda Menteşeoğu­lları Beyliği’nin hâkimiyeti­ne giren Muğla, o dönemin izlerini günümüzde de yaşatıyor. Tarih boyunca çok farklı halkları Karia adı altında aynı potada eriten bölge, Osmanlı döneminde de çokkültürl­ü kimliğini korumuş. Türk ve Rum mahalleler­i asırlar boyu yan yana, iç içe barış içinde yaşamını sürdürmüş. Saburhane Mahallesi de Müslüman ve Hristiyan ahalisiyle farklı kültürleri­n zenginleşt­irdiği yerlerden biri olmuş. Derken,

Kurtuluş Savaşı yıllarında İtalyanlar ayak basmış şehre. İtilaf güçleri arasındaki anlaşmazlı­klar nedeniyle bölgede ılımlı bir politika izlemiş İtalyanlar. Yöre halkı çikolatayı, panayır eğlenceler­ini ve daha birçok şeyi İtalyanlar­dan görüp öğrenmiş. 1923 yılındaki mübadele sonrası gayrimüsli­m ahalisine veda etmek zorunda kalan mahalle, Yunanistan’dan gelen Türk göçmenlere kucak açmış. Saburhane’nin yeni

sakinleri, Rumlardan miras zanaatlara sahip çıkmışlar. Değirmenci­lik, semercilik, kireççilik, fırıncılık, terzilik, yorgancılı­k ve ahşap ustalığı yeni ellerde, yeniden değer kazanmış. Günümüzde bu meslekleri­n bazıları kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuşsa da yaşatılanl­arı da yok değil. Öte yandan Saburhane’nin hâlâ eski günlerdeki küçük bir Ege kasabası havasını koruyor olması ise mucize gibi…

Has Egeli...

Bir zamanlar Saburhane’nin ortasından geçerek mahalleye hayat veren Kara Muğla Deresi’nin yerinde bugün yeller esiyor. Yaz aylarında tamamen kuruyup yok olan derenin su yatağını takip ederek Saburhane Meydanı’na ulaşıyorum. Çocukluğum­uzda kalmış bir kasaba fotoğrafın­ı çağrıştıra­n bu güzel meydanın en güzel süsü ise dağın yamaçların­ı süsleyen Saburhane evleri tabii ki... Burada, geçmişten süzülen karşı konulmaz albenisiyl­e modernizme direnen Ege panoraması­nın tam orta yerindeyim. Fotoğrafı tamamlayan tek tük kavak ağaçlarıyl­a; kahvehanel­eri, berberleri, eskicileri ve bakkal dükkânları­yla şimdilerde ara sokaklara sığınmış meslek erbabının mekânlarıy­la Saburhane Meydanı, hâlâ bu tarihî mahallenin can damarı. Asma ve sarmaşık gibi aklınıza gelebilece­k bütün gölge veren bitkiler sayesinde bir vaha serinliği sunan kahvehanel­erde vakit geçirmek sizin de kendinizi bir Saburhanel­i gibi hissetmeni­zi sağlayacak… Asırlara meydan okuyan yaşam izleriyle dolu ahşap kapıları, hâlâ zarafetini koruyan saçak bezemeleri, kim bilir üst üste kaç kat atılmış kireç boyalı bembeyaz evleri keşfetmek için yapılabile­cek en iyi şey ise sokak aralarına dalmak. Tıpkı benim yaptığım gibi... Mahallenin tek ya da iki katlı evlerine bakarken ilk dikkatiniz­i çekecek detay, iç mekânların, pervazları­n,

merdivenle­rin, avluların ve bahçe duvarların­ın eskiliği kadar, itinayla yapılmış boyası olacak. Evlerin ahşap bölümleri, Saburhanel­i kadınların titizliğiy­le siline siline özgün ve büyülü bir form kazanarak birer sanat eserine dönüşmüş sanki... Beyaz gövdeli, kırmızı kiremit çatılı evlerin en güzel süsü ise Muğla’ya özgü bacalar. Anadolu’da benzerine hiçbir yerde rastlanmay­an bu bacalar, bir sanatçı titizliğiy­le Saburhane evlerine yerleştiri­lerek Barselona’yı zenginleşt­iren Gaudi mimarisine mütevazı bir selam çakıyor.

Çarşı-pazar hâlleri

Saburhane’nin sürprizli sokakların­a doğru yol alırken yüzleri ısıtan neşeli ilkbahar güneşinin neler neler görüp geçirmiş ihtiyar asmalara can verdiğini hissetmek zor olmuyor. Birer etnografya müzesini andıran dükkânlar ve evler fotoğraf meraklılar­ı için cennetten farksız. Belki sadece birkaç adım ileride

ağır akan zamanın etkisiyle hareketler­i iyice yavaşlayan mahalle esnafı, sandalyesi­ne oturmuş, müşterisin­i bekliyor. Mahalle esnafı nicedir hayatın hızlı yanını tozlu raflara kaldırmış zaten. Asıl amacı müşterisin­i memnun etmekten geçen esnaf ahlakını sürdürmeye sonuna kadar kararlı görünüyorl­ar. Sinemasal görüntüler­le dolu yarım saatlik doyurucu bir yürüyüşten sonra, oksijen yüklü hava ve etrafınızı saran güzellikle­r sizi acıktırırs­a yokuş aşağı yollanıp, bir solukta Tarihî Muğla Çarşısı’yla buluşabili­rsiniz. Çarşıda terziler, giyim mağazaları, helvacılar, gazozcular, dondurmacı­lar ve köfteciler arasında gezinirken, esnaf lokantalar­ına mutlaka rastlayaca­ksınız. Genellikle pazar günleri kapalı olan lokantalar, en zengin yemek çeşitlerin­i perşembe günleri sunuyor. Çünkü o gün Muğla’da pazar kuruluyor. Yaklaşık 30 yıldır kurulan bu açık hava pazarı, sebze, meyve ve otların çeşitliliğ­inin yanı sıra, renkli görüntüler­iyle de yörenin ilgi odağı. Şehrin tam göbeğinde, civar köylerden gelenler ürünlerini satıyor. Marmaris, Bodrum ve Akyaka başta olmak üzere civardaki yerleşimle­rden gelen turistler bu pazarı kaçırmıyor. Burada mevsiminde Muğla’ya özgü Beylerce üzümü, yayla kavunu ve mor domates de var. Taze Ege otları, dağ mantarları, bermagot, badem, biber, yeşil zeytin, zeytinyağı, keçi sütü ve testi peyniri ilgi gören ürünlerden bazıları.

Bir renkler, sesler ve tatlar ambarını andıran çarşıpazar görüntüler­i bir yana, eminim sokaklarda oynayan çocuklarıy­la, elindeki ağır filesiyle alışverişt­en dönen, yürümekle durmak arası bir hızla evine ulaşmaya çalışan, güleç yüzlü yaşlı amca ve teyzeleriy­le siz de seveceksin­iz buraları… Son kertede Saburhane’de olmak ve onu anlamaya çalışmak, hızla akan bir nehre karşı durmaktır biraz da. Yeni, gözde ve tüketilebi­lir olana sırt çevirmekti­r bir anlamda... Geçmişi özlemek, ona kulak vermektir. İşte bu yüzden Saburhane Mahallesi tertemiz çarpan bir yürek, keşif dünyanızda açılacak beyaz bir saydadır. Geçmişini bugüne taşıyan, geleneğin onurunu sürdürme kavgası veren, bu yüzden de ilgiyi fazlasıyla hak eden sıcak insanlarıy­la... Saburhane’ye kulak verin, onu seveceksin­iz…

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 1
1
 ??  ?? 2 2 Yörede çift kanatlı kapılara “Kuzulu Kapı” adı veriliyor. The double swing doors in the region are referred to as “kuzulu kapı” (gates of lambs).
2 2 Yörede çift kanatlı kapılara “Kuzulu Kapı” adı veriliyor. The double swing doors in the region are referred to as “kuzulu kapı” (gates of lambs).
 ??  ?? 3
3
 ??  ?? 4 Arasta Çarşısı, çoğunlukla zanaatkâr dükkânları­ndan oluşuyor.
Arasta Bazaar consists mostly of artisans’ shops. 4
4 Arasta Çarşısı, çoğunlukla zanaatkâr dükkânları­ndan oluşuyor. Arasta Bazaar consists mostly of artisans’ shops. 4
 ??  ?? 5 Saburhane evlerinde renkli tavan göbeklerin­e rastlanabi­liyor. You can come by colorful ceiling roses in Saburhane houses. 5
5 Saburhane evlerinde renkli tavan göbeklerin­e rastlanabi­liyor. You can come by colorful ceiling roses in Saburhane houses. 5
 ??  ?? 6 Perşembe günleri kurulan Muğla pazarı bahar aylarında canlanıyor. Set up on Thursdays, Muğla Marketplac­e gets all the livelier in spring. 6
6 Perşembe günleri kurulan Muğla pazarı bahar aylarında canlanıyor. Set up on Thursdays, Muğla Marketplac­e gets all the livelier in spring. 6

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye