ORADA, ŞİRİNCE BİR KÖY VAR UZAKTA
Kırkınca’dan başlayıp Kirkice, Kirkince ve Çirkince gibi adlarla anılan şirin belde, yıllar sonra İzmir’in eski valilerinden Kazım Dirik’in talimatıyla Şirince adını alır. Bir zamanlar adını birçoğumuzun bilmediği bu yer, şimdilerde çok sayıda ziyaretçinin gelmesiyle turizmin vitrin bölgelerinden biri oldu.
Üniversiteye başladığım zamanlarda, İzmir’de ve çevresinde gezilip görülesi çok sayıda yer olduğunu duymuştum, elbette hepsini gidip görme ve gezme imkânım olmadı fakat bir tanesini görmeyi çok istiyordum. Yeşilliklerin içinde, mimarisi ile göz dolduran bu yer Şirince’ydi.
İlk ziyaretimin üzerinden tam 20 yıl geçmiş. Okuldan bir arkadaşımla Basmane garında buluşup kendimizi Selçuk trenine attık, yaklaşık bir saatlik sallantılı ama keyifli bir yolculuğun akabinde Selçuk’tan yarım saatte bir kalkan Şirince dolmuşlarına bindik. Yollardan kıvrıla kıvrıla yukarı çıkarken gördüğümüz insanlar belli ki tarlalarına gidiyordu. Sabah güneşi, geniş bağların ve iğne yapraklı fıstık çamlarının üzerinden bizi selamlıyordu. Kısa bir transferin ardından kendimizi Şirince meydanında bulduk. Bambaşka bir atmosfer… O saatlerde henüz kalabalık olmayan meydanda tek tük tezgâhlar gördük. Havası geldiğimiz şehirden bambaşka olduğu için bol bol teneffüs ettik. Sonra yukarılara doğru tırmanmaya başladık. Orada o zamanlar yeni yapılmaya başlanmış Nişanyan Evleri’ni ziyaret ettik. Belirli bir estetik ölçüyle yapılmış evlerin avlusunda biraz dinlendikten sonra dolaşmak için dar sokaklardan kendimizi salıverdik.
Açıkçası nereye gidileceğine dair bilgimiz olmadığı için sorarak öğrendik. Bize burada bir kilise olduğu söylendi; oraya yöneldik. Pek de iyi durumda olmadığı için
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen St. John Baptist Kilisesi’ni gördük varınca. Kilisenin çeşmeli bir avlusu var, avlusunda ise bir yazıt. Bu yazıtta “Peygamber ve Vaftizci Yahya Kilisesi, Helliopolis’in kutsal rahibesinin emri ile Siphnoslu Kallinikos lütfuyla çok sevdiği tanrısı
için yapılmıştır. Buradaki ve çevredeki dindar Hristiyanların çok değerli yardımlarıyla yapılmıştır.” yazıyor. Tam ortasında Meryem Ana Heykeli bulunan bir de havuz var… Ziyaretçiler tarafından “dilek havuzuna” dönüştürülmüş! Her gelen içine bozuk para atıp dilek tutuyor. Saatler ilerledikçe kalabalıklaşan avludan bir süre sonra ayrılıp “semaverde çay” molası veriyoruz. Vaktimiz az ama daha çok yer görmek için can atıyoruz.
Eski evlerin bulunduğu alandan biraz daha aşağıya doğru yürüdüğümüzde, meydana yakın bir bölgede bir mekân gözümüze çarpıyor: oldukça büyük bir taş bina. Özel bir restorana dönüştürülmüş binanın adı Taş Mektep. Bu binanın bir kısmı müze olarak düzenlenmiş. 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’ndan Cumhuriyet dönemine kadar geçen sürede eğitimdeki değişim süreci, belgeleriyle müzede sergileniyor.
Kırkınca’dan Şirince’ye
Geçmişte nüfusu 2 bini bulmayan bir Rum köyü olan Şirince, mübadele sürecinde Türklerin yerleşmesinden sonra nüfusu hızla artan bir yer hâline gelmiş. Rumların yaşadığı dönemlerde bağcılık, zeytin üretimi yapılan köyde daha sonra şeftali, incir, elma, ceviz gibi önemli meyvelerin üretimi başlamış; bu da hâliyle köyün turizm dışındaki gelir kaynakları olmuş. Köyde yaşayan
insanların da turizme teşvik edilmesiyle, eskiden sadece ev olarak kullanılan mekânların çoğu artık butik otel olarak hizmet vermeye başlamış. Tarımın gelişmesi, ürün çeşitliliğinin artması lezzetli sofraların kurulmasına, ziyaretçilere alışveriş bağlamında daha çok seçenek sunulmasına da kapı açmış. Bölgeyi ziyaret ettiğinizde gözlemelerden mutlaka tadın ya da mürver şurubu, “kumda kahve” için. Zeytinyağı gibi ürünler alacaksanız mutlaka bir bilene danışın.
Şirince, her mevsim gidilebilecek bir yer; yaz aylarında kalabalık olduğu malum ama yazın gitmek istemezseniz özellikle sonbaharda gidebilirsiniz. Şirince, merkezî bir yer olması bakımından, gelenlere alternatif rota seçenekleri de sunuyor. Efes Antik Kenti’ne sekiz kilometre uzaklıkta mesela. Buraya kadar gelmişken, Efes’i görmeden dönmek olmaz. Tabii sadece Efes değil; Artemis Tapınağı, Meryem Ana Evi, Selçuk Kalesi, St. John Anıtı, Kuşadası ve Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Millî Parkı listenizde yer alabilir.
Şirince’ye gelenlerin mutlaka uğraması gereken yerlerden biri de Nesin Matematik
Köyü. Nesin Vakfı’na ait mekân, 30 dönümü zeytinlik bir alana sahip toplamda 55 dönümlük bir “kafa dinleme” ya da “kafa çalıştırma” mekânı da diyebiliriz pekâlâ… Aslında, ben gezgin olarak çok daha fazlasını yazmak isterim ancak bundan sonrasını merak edenlerin, Şirince içinde pusulaları nereyi gösteriyorsa oraya gitmelerini tavsiye ederim. Böyle bölgelerde çokça tavsiyede bulunmak doğru da olmayabilir; herkes kendi rotasını kendi çizip gezmeli…