Anadolu Jet Magazin

GÜNEYDOĞU ANADOLU: ÜZÜMDEN HAZİNELER ÜRETİLEN BÖLGE

- ANNETTE HANİSCH ÖMER DOĞAN

Anadolu’nun binlerce yıldır yetiştiril­en belki de en önemli meyvesidir üzüm.

Anadolu’nun binlerce yıldır yetiştiril­en belki de en önemli meyvesidir üzüm. Harika lezzetinde­n ve sayısız faydaların­dan bütün yıl boyunca yararlanab­ilmek için insanlar birçok yöntem geliştirdi­ler. Bağcılığın en yoğun icra edildiği yörelerden Gaziantep-Kilis-Hatay üçgeninde geleneksel üzüm tatlarının peşine düştük...

Güneşin ilk ışıkları Amanos Dağları’nın doğu eteklerine kurulu köye vuruyor. Ovadaki üzüm bağlarında bu erken saate rağmen hummalı bir çalışma var. Eş dost, akrabalar bağ bozumu ve sonrasında­ki pekmez yapımı için seferber oluyor.

Günün sıcağı başlamadan üzümlerin traktörün römorkuna yüklenmiş olması gerekiyor zira. Ben de özel üzüm makasların­dan birini kapıp işe koyuluyoru­m.

Bizi pekmez yapımını adım adım belgelemey­e davet eden ailenin ürün hasadına yardım ederken geleneksel pekmez üretimine ilişkin ipuçları yakalamayı da elbette unutmuyoru­m. Topladığım­ız üzüme burada “beyaz” dendiğini, asıl adının “kabarcık” olduğunu ve şırasının birinci sınıf pekmez için en uygun tür olduğunu öğreniyoru­m. Pekmez, her üzüm çeşidinden yapılırmış, üretim ağustosun 20’sinde erkenci bir tür olan Gaziantep karası ile başlayıp sonra sırasıyla hatun parmağı, kabarcık, paf ve kardinal türleri ile ekim sonuna kadar devam edermiş. Söğüt köyünün pekmezinin de bir özelliği varmış: odun ateşinin üstünde kaynarken “çalpak” denen ahşap küreklerle sürekli savrulurmu­ş. Bunun için bu tür pekmeze “çalpak pekmezi” denirmiş. Pekmezin iştah açıcı, kan yapıcı özellikler­inden; içerdiği mineral, demir, antioksida­nlardan bahsediyor ailenin annesi.

Siyah üzümden üretilen pekmez, hepatit hastaların­ı bile iyileştiri­yormuş.

Gerçekten de kabarcığa benzeyen ince kabuklu beyaz üzümlerimi­zin hasadı da

-küçük salkım hâlinde yetiştiği için- diğer türlere göre çok zahmetliym­iş. Yine de iki saat sonra üzüm dolu römorkuyla traktör, köyün meydanında­ki mahsereye yetişiyor. Mahsere, üzümlerin işlendiği kademeli tesislere verilen isim. Mahseremiz çiğneme havuzu, şıranın toplandığı havuz (sal), kesme kazanı, dinlenme havuzu ve pekmez kazanından oluşuyor. Çiğneme havuzuna doluşan ezilmiş üzümlerin üstüne açık

renkli, bol kireçli bir toprak (pekmez toprağı) serpiliyor.

Bir tür maya işlevi gören bu toprak sayesinde bulanık şıra şeffaf üzüm suyuna dönüşecek. Ak toprak serpildikt­en sonra üzümleri çiğneme işlemi başlıyor. Porsiyon porsiyon tepeleme suretiyle yapılan ve toplam üzüm miktarına göre saatlerce sürebilen bu işlemden sonra şıra, bir tülbentten süzülerek sal havuzuna akıtılıyor, posası sıkma kafesine yerleştiri­liyor ve son şıra pres yardımıyla çıkarılıyo­r. İyice sıkılmış posa bile çöp değil: kuruduktan sonra ineklerin çok sevdiği bir yem olacak.

Bu arada mahserede sabit duran devasa kesme kazanının altında ateş yakılıyor. Bir önceki aşamada ak toprak karıştırıl­an şıra, kesme kazanında ısındıkça köpürmeye başlıyor. Kirli yeşil renkli kef, kevgirle sürekli olarak alınıyor, şırayı bulandıran parçacıkla­r ve toprak taneleri ise dibe çöküyor. Kesilme işlemi bitince berrak üzüm suyu üstte, topraklı çamur dipte kalıyor. Kesilme tamamlanın­ca berrak su, dinlenme havuzuna akıtılıyor, arta kalan çamur ise ince dokunmuş çuvallara doldurulup bir leğene yerleştiri­liyor ve kalan üzüm suyu ağır taşlar yardımıyla leğene süzülüyor.

Kesme kazanının altındaki ateş ve köz boşa gitmesin diye çıkarılıyo­r. Üzüm suyu, yarım saat dinlendiri­ldikten sonra pekmez kazanına aktarılıyo­r. Kazan bir ton üzüm suyu alıyor, ancak pekmez etrafa sıçramasın diye kazanın duvarları ince kayrak taşları ile yükseltili­yor.

Bu sefer pekmez kazanının altında güçlü bir ateş yakılıyor ve bir süre sonra pekmez fokur fokur kaynamaya başlıyor.

Bütün bu işlemler mahserenin işletmecis­inin, yani ‘pekmez ustası’nın gözetimind­e yapılıyor. Neredeyse akşam olacak… Karnımız zil çalıyor!

Kazanın başında pekmezi arada bir karıştırma­kla görevlendi­rdiğimiz bir nöbetçi bırakıyoru­z ve bizi misafir eden ailenin yakındaki evine geçiyoruz. Evin annesi, Hatay mutfak kültüründe­n beklenecek bir ziyafet hazırlamış: kızarmış içli köfte, bir kazan dolusu lahana sarması ve etli patates tavası!

Güneş battı fakat pekmez yapımı daha bitmedi! Pekmez bir iki saat kaynadıkta­n sonra sıra savurmaya geliyor. Mahserenin etrafında oturan aile üyeleri ve mahseresin­i yalnız bırakmayan pekmez ustası dönüşümlü olarak pekmezi savuruyor. Savrularak üzümlerin bütün acısının ve ekşisinin havaya uçtuğunu iddia ediyor Söğütlüler. Oluşabilec­ek lezzet farkının bu kadar zahmete değip değmediğin­i düşünürken savrulma sonucunda pekmez üzerinde köpüğün oluşmaya başladığın­ı fark ediyorum. Bu köpüğün çok değerli olduğunu, Hassa yöresinde neredeyse asıl pekmezden daha çok rağbet gören bir lezzet olduğunu öğreniyoru­m. Köpük kevgirle tabaklara alınıyor; günün tatlısı olarak sıcak sıcak tüketiyoru­z! Nihayet gece saat ikide pekmezimiz istenen kıvama geliyor, soğuması için bakır kazandan kocaman bir leğene alınıyor ve tülbentle örtülüyor. Bir yıllık ürün ve emek bir leğene sığdı yani...

Ertesi gün Oğuzeli’nin

Çaybaşı köyünde buna benzer heyecanlar­a tanık oluyoruz. Köydeki evlerin hepsinde üzüm şırasından sucuk, bastık veya kesme üretiliyor. En küçüğünden en yaşlısına tüm aile üyeleri iş başındalar. Bu arada, tabii ki kasapta satılan sarımsaklı-baharatlı et sucuğundan değil, şekli ile sucuğu anımsatan bir şıra ürününden bahsediyor­uz. Cevizli sucuk, belli aralıklarl­a bir pamuklu ipe dizilmiş

ceviz parçaların­ın birkaç kez nişasta ile koyulaştır­ılan şıraya batırılmas­ı ile elde ediliyor. Sucuk için de şıra ak toprakla berraklaşt­ırılıyor, ancak sonra pekmezde olduğu gibi saatlerce değil, 15-20 dakika kaynatılıy­or. Nişastalı şırayı malalarla ince bir tabaka hâlinde çarşaf büyüklüğün­de kumaş parçaların­a sürerek ise ‘bastık’ elde ediliyor. İki üç gün kuruduktan sonra kumaş nemlendiri­liyor, kurumuş şıra yaprakları kumaştan ayrılıyor, kâğıt gibi kesiliyor; olduğu gibi satılıyor veya öğütülmüş fıstık içi ile doldurular­ak üçgen şeklinde ‘muska’ hâline getiriliyo­r. Bir tür lokuma benzer kesmeyi yapmak için ise nişastalı şıra ceviz, susam veya kıyılmış fıstık içi ile karıştırıl­ıp birkaç santim yüksekliği­ndeki metal leğenlere dökülerek bir gün katılaşmas­ı beklendikt­en sonra baklava şeklinde doğranıyor ve elde edilen parçalar bir çarşaf üzerine seriliyor. İki üç gün kurutulduk­tan sonra ürün tüketime hazır oluyor.

Geleneksel yöntemlerl­e, büyük el emeği ile ortaya çıkan bu tamamen doğal ürünlere ilgi oldukça yoğun. Eş dost siparişler­i haftalar öncesinden başlıyor. Sonra Gaziantepl­i tüccarlar geliyor, Gaziantep çarşısında satmak üzere toptan alışveriş ediyorlar. Ürettiği bir ton sucuğu sattıktan sonra oğlunu evlendirec­ek

Ayşe Hanım olsun bir buçuk ton bastık ve 600 kilo muska satarak yarım kalmış evini bitirecek Hatice Hanım olsun arabasını yenilemeyi uman Ömer Bey olsun hepsi ayrı bir heves ve heyecan içinde! Onlar için üzüm zamanı sadece tatlı ürünler ortaya çıkarma değil, aynı zamanda para kazanma zamanı!

Endüstriye­l şekerlemel­er piyasaya çıkmadan bu besleyici, insan için sayısız faydalara sahip üzüm tatlıları özellikle kışın her Türk ailesinde severek tüketilird­i. Türkiye’de doğal ve sağlıklı besinlere ilgi arttıkça ev yapımı doğal pekmez ve üzüm tatlıların­a da ilgi tekrar büyümeye başladı. Afiyet olsun!

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 1 İnce kabuklu ‘kabarcık’ üzümünün şırası pekmez yapımı için ideal.
The juice of the thin-skinned grape called ‘kabarcık’ (bubble) is ideal for making grape molasses. 2
1 İnce kabuklu ‘kabarcık’ üzümünün şırası pekmez yapımı için ideal. The juice of the thin-skinned grape called ‘kabarcık’ (bubble) is ideal for making grape molasses. 2
 ??  ?? 2 Söğüt pekmezinin yapımı çok zahmetli çünkü kaynama sürecinde saatlerce savrulur.
Preparing of the Söğüt grape molasses is a pretty painstakin­g task for it needs to be “tossed” in the air for hours and hours as it is boils. 1
2 Söğüt pekmezinin yapımı çok zahmetli çünkü kaynama sürecinde saatlerce savrulur. Preparing of the Söğüt grape molasses is a pretty painstakin­g task for it needs to be “tossed” in the air for hours and hours as it is boils. 1
 ??  ?? 3 Çeyrek ceviziçler­ini ipe kadınlar diziyorlar. Women string the walnut quarters on threads.
3 Çeyrek ceviziçler­ini ipe kadınlar diziyorlar. Women string the walnut quarters on threads.
 ??  ?? 4 Üzüm pestiline Gaziantep yöresinde “bastık” denir. Bastık, saten kumaşa sürüldükte­n sonra iki-üç gün damda kurutulur.
Dried fruit roll-up is called “bastık” in and around Gaziantep. After it is spread on a sateen sheet, “bastık” is dried on rooftops for 2-3 days.
4 Üzüm pestiline Gaziantep yöresinde “bastık” denir. Bastık, saten kumaşa sürüldükte­n sonra iki-üç gün damda kurutulur. Dried fruit roll-up is called “bastık” in and around Gaziantep. After it is spread on a sateen sheet, “bastık” is dried on rooftops for 2-3 days.
 ??  ?? 5 Koyulaştır­ılmış şıraya batırıldık­tan sonra cevizli sucuğun açık havada kuruması gerekir.
To make walnuts strung on long strings must be dried in the open air after they have been dipped into thickened grape juice.
5 Koyulaştır­ılmış şıraya batırıldık­tan sonra cevizli sucuğun açık havada kuruması gerekir. To make walnuts strung on long strings must be dried in the open air after they have been dipped into thickened grape juice.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye