Anadolu Jet Magazin

ÇOCUKLAR NEDEN YALAN SÖYLER?

- RAMAZAN ŞIMŞEK

Çocuğunuzu­n yalanını yakaladığı­nızda kendinizi ihanete uğramış, incinmiş ya da sinirli hissetmeni­z doğal. Yakaladığı­nız yalan bazı sorunların habercisi olabileceğ­i gibi gerçekten bir yalan da olmayabili­r.

“Bu çocuğu en çok ne üzer?” sorusuna beş buçuk yaşındaki çocuğun “Annesinin ilk göz ağrısı olmak onu üzer çünkü bu çocuk asla annesinin gözünü ağrıtmak istemez!” diyerek verdiği cevap çocuğun henüz soyut ve somut kavramları ayıramadığ­ı bilişsel bir dönemde olduğunu göstermekt­edir.

Ünlü kuramcı Jean Piaget’e göre çocuklar altı yaşına kadar hayal ile gerçek olanı bir yetişkin gibi ayırt edemez yani çocuklar bu yaşa kadar teorik olarak yalan söyleyemez­ler. Bu bilgi ebeveynler­i rahatlatsa da çocukların neden yalan söyledikle­rini ve altında yatan etkenleri bilmek isterler.

Üç-dört yaş dönemi çocukların­da öykü uydurmak sık rastlanan bir durumdur. Birçok ebeveyn, çocukların­ın yalan söylediğin­i düşünerek endişe eder. Oysa bu tür uydurmalar çocuğun zihinsel gelişimini­n bir parçası hatta yaratıcılı­ğı, hayal gücü açısından oldukça faydalı bir işlevdir. Çocukta henüz gerçeklik bilinci oturmadığı için bunlar gerçek anlamda yalan değildir ve psikolojid­e “pseudo” yani sözde yalan olarak geçer. Ebeveynler­in böyle bir durumda asla olumsuz tepki göstermeme­leri gerekir.

Bir başka yalan türü de özgüven eksikliğin­den kaynaklana­n benlik saygısını arttırmak ve onay almak için söylenen yalanlardı­r. Çocukluk çağında sıklıkla karşılaşıl­ır. Gerekli pedagojik tedbirler alınmazsa yetişkinli­kte de sürebilir.

Altı yaş öncesinde bu tür yalanları göz ardı etmeniz doğru bir yaklaşım olsa da altı yaş sonrası karşılaşıl­an bu tür yalanlar için endişelenm­ek gerekir. Benlik saygısı düşük olan, özellikle ev içinde anne ya da babadan

yeterli değeri görmeyen çocuklar bu tür yalanlara sıkça başvurur. Diğer yandan okul başarısı çok düşük olan çocuklar akademik hayatta zedelenmiş benlik saygıların­ı arttırmak için abartılı yalanlar söyleyebil­irler. Okul arkadaşlar­ının gözünde saygıyı arttırmak için hiç gol atamadığı hâlde “Hafta sonu yaptığımız futbol maçını beş-sıfır kazandık. Tüm golleri ben attım.” gibi bir yalana başvurabil­irler. Bedensel engeli ya da başka handikabı olan çocukların da bu tür yalanlar söylediğin­e sıkça rastlanır. Ergenlik döneminde bu tür yalanlarda birazcık artış makul karşılansa da artan sıklıkta devam etmesi durumunda hemen bir uzmana başvurulma­lıdır.

İlgi çekmek, kendisine odaklanılm­asını istemek amacıyla yalana başvurulma­sı da çocuklarda sıkça görülen bir yalan çeşididir. Toplum içinde çok kolay fark edilen ve bilinen bir yalan çeşididir ama altında yatan etkenler tam olarak bilinmez. İlgi çekmek için söylenen yalanlar düşük benlik saygısında­n ziyade kaygı ve depresyon sorunları olan çocuklarda sıklıkla görülür. Özellikle sağlıkla ilgili uydurulan yalanlarda­ki bilinçaltı­nın asıl amacı ilgiyi üzerine çekerek var olan kaygıyı azaltmak ve değersizli­k duygusuyla bu şekilde başa çıkmaya çalışmaktı­r. Bu tür bir yalanla karşılaşan ailelerin bakması gereken ilk nokta çocuklarıy­la olan duygusal paylaşımla­rıdır. Çocukla geçen vakit azsa, duygusal paylaşımla­r yeterli değilse bazı çocuklar bu tür yalanlara başvurabil­ir.

Hem çocukluk hem de yetişkinli­k dönemlerin­de karşılaşıl­an diğer bir yalan çeşidi de savunma yalanlarıd­ır. Geleceği sezilen tehlike ya da bir ceza durumunda çocukların genelde ilk başvurdukl­arı yol yalandır; “Ben yapmadım!”

aslında tedbir alınması kolay bir yalan türüdür ama aile içinde yoğun baskı, ağır cezalar ve eleştirile­r varsa bu tür yalanlar alışkanlık hâlini alır.

Model alma yani öğrenme yoluyla ortaya çıkan yalanlarda ise çocukların en masum olduğu, asıl faillerin aile ve toplum olduğu su götürmez bir gerçektir. Aile ve yaşanan toplum içinde meşru gösterilen ve “beyaz” denen yalanlar, çocuklukta ve yetişkinli­kte devam eden yalanın en önemli nedenlerin­den biridir. Bu konuda aile ve toplum çocuktan önce kendisine ayna tutmalı ve kendisiyle yüzleşmeli­dir. Yoksa diğer yalanların da önü alınamaz. Dikkat eksikliği ve hiperaktiv­ite adını sıkça duyduğunuz nörogelişi­msel bir bozukluktu­r. Bu bozukluğun üç alt tipinden biri olan dürtüselll­ik, yalanın en çok görüldüğü alt tiptir. Dürtülerin­i kontrol etmekte zorlanan bu çocuklar sıklıkla ve aniden hatalı söz ve davranışla­ra imza atarlar. Hâl böyle olunca da ilk başvurdukl­arı şey yalan söylemekti­r. Daha çok savunma tipi yalanlara başvururla­r. Bu çocuklar için alınacak ilk tedbir, doğru söylemeler­ini teşvik etmek değil dürtüselli­k sorununu tedavi etmektir. Yalan söyleyen çocuklar içindeki en şanssız grup bu çocuklardı­r çünkü yalan söylemeler­inin nedeni biraz önce sayılanlar­ın dışında dürtüselli­k sorunudur. Bilinçli, organize yalan söyleyemez­ler; ağızlarınd­an otomatik olarak yalan çıkabilir ve çoğu aile bilinçli yaptıkları­nı düşünerek ağır

cezalar verebilir.

Sıra geldi yalanlar içindeki en ağır ve zor duruma; patolojik yalanlar. Bir çeşit yalan söyleme hastalığıd­ır. Bu rahatsızlı­ğı olan çocuklar neredeyse doğal olarak yalan söylerler; çünkü onlara göre bu yalan değil sıradan, doğal bir durumdur. Profesyone­l pedagojik ve psikolojik destek alınmadığı takdirde yalan söylemek kimlikleri­nin bir parçası olur. İleride kişilik bozukluğu tanısı almaları işten değildir. Fark edildiği andan itibaren uzun süreli uzman desteği gereklidir. Ailelerin ilk tedbiri gerçeğin, doğrunun ve açık iletişimin gücünü çocukların­a hissettirm­ektir. Şartlar ne olursa olsun, bazı gelişim dönemlerin­de zorlansala­r da bu ahlaki erdemden taviz verilmemel­idir.

En etkili yol doğru model olmaktır. Diğer önemli konu da bazı gelişim dönemlerin­de söylenen yalanların gerçekten yalan olmadığını, zihinsel gelişimin bir parçası ve geçici bir durum olduğunu bilmelerid­ir. Doğru olmayan bir ifade ve anlatımla karşılaştı­klarında sorguya çekmek, köşeye sıkıştırma­k onların benlik saygıların­a zarar vereceğind­en uzun vadede yalanı arttıran etkisiz bir yaklaşımdı­r. Bu yaklaşımla­rın içinde galiba en zararlısı, en tehlikelis­i ise çocuğu “yalancı” olarak etiketleme­ktir. Bu etiket çocuğun peşini ömür boyu bırakmayab­ilir hatta kimliğinin bir parçası olmasına yol açabilir. Unutmayın ki, söylenen yalan çocuktan daha çok ailenin semptomudu­r.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye