ÇOCUKLAR NEDEN YALAN SÖYLER?
Çocuğunuzun yalanını yakaladığınızda kendinizi ihanete uğramış, incinmiş ya da sinirli hissetmeniz doğal. Yakaladığınız yalan bazı sorunların habercisi olabileceği gibi gerçekten bir yalan da olmayabilir.
“Bu çocuğu en çok ne üzer?” sorusuna beş buçuk yaşındaki çocuğun “Annesinin ilk göz ağrısı olmak onu üzer çünkü bu çocuk asla annesinin gözünü ağrıtmak istemez!” diyerek verdiği cevap çocuğun henüz soyut ve somut kavramları ayıramadığı bilişsel bir dönemde olduğunu göstermektedir.
Ünlü kuramcı Jean Piaget’e göre çocuklar altı yaşına kadar hayal ile gerçek olanı bir yetişkin gibi ayırt edemez yani çocuklar bu yaşa kadar teorik olarak yalan söyleyemezler. Bu bilgi ebeveynleri rahatlatsa da çocukların neden yalan söylediklerini ve altında yatan etkenleri bilmek isterler.
Üç-dört yaş dönemi çocuklarında öykü uydurmak sık rastlanan bir durumdur. Birçok ebeveyn, çocuklarının yalan söylediğini düşünerek endişe eder. Oysa bu tür uydurmalar çocuğun zihinsel gelişiminin bir parçası hatta yaratıcılığı, hayal gücü açısından oldukça faydalı bir işlevdir. Çocukta henüz gerçeklik bilinci oturmadığı için bunlar gerçek anlamda yalan değildir ve psikolojide “pseudo” yani sözde yalan olarak geçer. Ebeveynlerin böyle bir durumda asla olumsuz tepki göstermemeleri gerekir.
Bir başka yalan türü de özgüven eksikliğinden kaynaklanan benlik saygısını arttırmak ve onay almak için söylenen yalanlardır. Çocukluk çağında sıklıkla karşılaşılır. Gerekli pedagojik tedbirler alınmazsa yetişkinlikte de sürebilir.
Altı yaş öncesinde bu tür yalanları göz ardı etmeniz doğru bir yaklaşım olsa da altı yaş sonrası karşılaşılan bu tür yalanlar için endişelenmek gerekir. Benlik saygısı düşük olan, özellikle ev içinde anne ya da babadan
yeterli değeri görmeyen çocuklar bu tür yalanlara sıkça başvurur. Diğer yandan okul başarısı çok düşük olan çocuklar akademik hayatta zedelenmiş benlik saygılarını arttırmak için abartılı yalanlar söyleyebilirler. Okul arkadaşlarının gözünde saygıyı arttırmak için hiç gol atamadığı hâlde “Hafta sonu yaptığımız futbol maçını beş-sıfır kazandık. Tüm golleri ben attım.” gibi bir yalana başvurabilirler. Bedensel engeli ya da başka handikabı olan çocukların da bu tür yalanlar söylediğine sıkça rastlanır. Ergenlik döneminde bu tür yalanlarda birazcık artış makul karşılansa da artan sıklıkta devam etmesi durumunda hemen bir uzmana başvurulmalıdır.
İlgi çekmek, kendisine odaklanılmasını istemek amacıyla yalana başvurulması da çocuklarda sıkça görülen bir yalan çeşididir. Toplum içinde çok kolay fark edilen ve bilinen bir yalan çeşididir ama altında yatan etkenler tam olarak bilinmez. İlgi çekmek için söylenen yalanlar düşük benlik saygısından ziyade kaygı ve depresyon sorunları olan çocuklarda sıklıkla görülür. Özellikle sağlıkla ilgili uydurulan yalanlardaki bilinçaltının asıl amacı ilgiyi üzerine çekerek var olan kaygıyı azaltmak ve değersizlik duygusuyla bu şekilde başa çıkmaya çalışmaktır. Bu tür bir yalanla karşılaşan ailelerin bakması gereken ilk nokta çocuklarıyla olan duygusal paylaşımlarıdır. Çocukla geçen vakit azsa, duygusal paylaşımlar yeterli değilse bazı çocuklar bu tür yalanlara başvurabilir.
Hem çocukluk hem de yetişkinlik dönemlerinde karşılaşılan diğer bir yalan çeşidi de savunma yalanlarıdır. Geleceği sezilen tehlike ya da bir ceza durumunda çocukların genelde ilk başvurdukları yol yalandır; “Ben yapmadım!”
aslında tedbir alınması kolay bir yalan türüdür ama aile içinde yoğun baskı, ağır cezalar ve eleştiriler varsa bu tür yalanlar alışkanlık hâlini alır.
Model alma yani öğrenme yoluyla ortaya çıkan yalanlarda ise çocukların en masum olduğu, asıl faillerin aile ve toplum olduğu su götürmez bir gerçektir. Aile ve yaşanan toplum içinde meşru gösterilen ve “beyaz” denen yalanlar, çocuklukta ve yetişkinlikte devam eden yalanın en önemli nedenlerinden biridir. Bu konuda aile ve toplum çocuktan önce kendisine ayna tutmalı ve kendisiyle yüzleşmelidir. Yoksa diğer yalanların da önü alınamaz. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite adını sıkça duyduğunuz nörogelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluğun üç alt tipinden biri olan dürtüselllik, yalanın en çok görüldüğü alt tiptir. Dürtülerini kontrol etmekte zorlanan bu çocuklar sıklıkla ve aniden hatalı söz ve davranışlara imza atarlar. Hâl böyle olunca da ilk başvurdukları şey yalan söylemektir. Daha çok savunma tipi yalanlara başvururlar. Bu çocuklar için alınacak ilk tedbir, doğru söylemelerini teşvik etmek değil dürtüsellik sorununu tedavi etmektir. Yalan söyleyen çocuklar içindeki en şanssız grup bu çocuklardır çünkü yalan söylemelerinin nedeni biraz önce sayılanların dışında dürtüsellik sorunudur. Bilinçli, organize yalan söyleyemezler; ağızlarından otomatik olarak yalan çıkabilir ve çoğu aile bilinçli yaptıklarını düşünerek ağır
cezalar verebilir.
Sıra geldi yalanlar içindeki en ağır ve zor duruma; patolojik yalanlar. Bir çeşit yalan söyleme hastalığıdır. Bu rahatsızlığı olan çocuklar neredeyse doğal olarak yalan söylerler; çünkü onlara göre bu yalan değil sıradan, doğal bir durumdur. Profesyonel pedagojik ve psikolojik destek alınmadığı takdirde yalan söylemek kimliklerinin bir parçası olur. İleride kişilik bozukluğu tanısı almaları işten değildir. Fark edildiği andan itibaren uzun süreli uzman desteği gereklidir. Ailelerin ilk tedbiri gerçeğin, doğrunun ve açık iletişimin gücünü çocuklarına hissettirmektir. Şartlar ne olursa olsun, bazı gelişim dönemlerinde zorlansalar da bu ahlaki erdemden taviz verilmemelidir.
En etkili yol doğru model olmaktır. Diğer önemli konu da bazı gelişim dönemlerinde söylenen yalanların gerçekten yalan olmadığını, zihinsel gelişimin bir parçası ve geçici bir durum olduğunu bilmeleridir. Doğru olmayan bir ifade ve anlatımla karşılaştıklarında sorguya çekmek, köşeye sıkıştırmak onların benlik saygılarına zarar vereceğinden uzun vadede yalanı arttıran etkisiz bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımların içinde galiba en zararlısı, en tehlikelisi ise çocuğu “yalancı” olarak etiketlemektir. Bu etiket çocuğun peşini ömür boyu bırakmayabilir hatta kimliğinin bir parçası olmasına yol açabilir. Unutmayın ki, söylenen yalan çocuktan daha çok ailenin semptomudur.