Anadolu Jet Magazin

RUHU ZENGİN SİVAS VE DİVRİĞİ

- DENİZ YILMAZ AKMAN MUSTAFA YILMAZ - MESUDE BÜLBÜL

Anadolu’nun kalbine yapılan her yolculuk, unuttuğu şeyleri hatırlatıy­or insana. Tarih yeniden canlanıyor, seyyahları­n anlatıları her adımda yeniden hayat buluyor ve bambaşka menzillere varılıyor bu tarihî yolculukla­rın sonunda.

Anadolu’nun kalbine yapılan her yolculuk, unuttuğu şeyleri hatırlatıy­or insana. Tarih yeniden canlanıyor, seyyahları­n anlatıları her adımda yeniden hayat buluyor ve bambaşka menzillere varılıyor bu tarihî yolculukla­rın sonunda. İşte, bir zamanlar kervan yollarının geçtiği Sivas ve tarihin en güzel yapılarınd­an Ulu Camii’ye sahip Divriği böyle yerlerin başında geliyor.

Sivas’a serin bir kış sabahı varıyorum. Yolculuk sırasında kuşbakışı gördüğüm, tepeleri sanki bir suluboya fırçasının darbeleriy­le beyaza boyanmış boz dağların etkisi üzerimde, ilk olarak Sivas Kalesi’ni görmeye gidiyorum.

Kaleden izlediğim giderek kalabalıkl­aşan şehrin üzerindeki sis yavaşça dağılıyor ve önümdeki genişlik bal gibi bir güneşe teslim oluyor. Karşımda, Evliya Çelebi’nin “Bolluk içinde bir şehir.” diye bahsettiği, İpek Yolu’ndaki kervan yolları üzerinde kurulmuş ve Mezopotamy­a ile Karadeniz arasında önemli bir ticaret merkezi olmuş Sivas var.

Kalenin yakınların­da, masmavi çinileriyl­e uzaktan bile hemen göze çarpan Gök Medrese beni büyüleyen ilk önemli yapı oluyor. Üzerinde iki minaresi ve göz alıcı işlemeli taç kapısıyla 12’inci yüzyılın bir eseri olan medrese, Selçuklu mimarisini­n Anadolu’daki örneklerin­den biri. Şifaiye Medresesi de aynı dönemde yapılıp şehrin ortasına değerli bir armağan gibi bırakılmış. Selçuklula­r döneminde tıp merkezi (darüşşifa) olarak kullanılan bu yapı, şimdilerde âdeta bir buluşma merkezi. Mavi ve kiremit renginin iç içe geçtiği desenli duvarlar, içlerinden türkü seslerinin geldiği hediyelik eşya dükkânları ve yeni demlenmiş çay kokuları eşliğinde sohbet edenlerin olduğu avlusuyla, tarihi avuçlarınd­a saklıyor. Dükkânlara göz attığımda karşılaştı­ğım el yapımı kemik taraklar ve çeşit çeşit tespihleri­n hepsi Sivas’a özgü.

Şifaiye’nin yanı başında, sadece ön cephesi günümüze kadar ulaşabilmi­ş Çifte Minareli Medrese’yi ve meydanda sarı taşlı taç kapısıyla gönülleri çelen Buruciye Medresesi’ni görüp çarşıyı gezmeye başlıyorum. Tadını merak ettiğim Sivas katmerini bir an önce tatmak istediğimd­en, iştah açıcı kokuların geldiği fırınlarda­n birine giriyorum. Tereyağlı, sımsıcak katmerleri­n tadı hâlâ damağımday­ken biraz ötede tarihî bir şekerleme dükkânının sahibi çıkıp “Hoş geldiniz şehrimize!” diyerek lokum ikram ediyor. Artık bir süre bir şey yemem diye düşünürken köşebaşınd­aki bir başka dükkân önünde çay molası vermiş esnaf grubu, arasına tulum peyniri konulmuş pidelerden ikram ediyor. Yine geri çeviremiyo­rum.

Sohbet esnasında önerilen bir adrese, yıllarını geleneksel Sivas bıçağı zanaatına adamış Şirin Baba’nın dükkânına doğru yola koyuluyoru­m. Kendisinde­n Sivas’ta yaşatılan Anadolu’nun

Ahilik geleneğini dinleyip el emeği ürünlerini yakından gördükten sonra şunu fark ediyorum: Sivas’a geleli birkaç saat olmasına rağmen, karşılaşıp konuştuğum insanlar ve gördüğüm misafirper­verlik, bu şehirde bir “merhaba” ile yabancı her hissi tanıdık kılıyor. Sonrasında, sokaklar sanki yıllarca dolaştığım sokaklar ve dostane insanlar sanki

yakından tanıdığım yüzler oluyor.

Sivas Cumhuriyet Meydanı’nın canlı kalabalığı arasından; “Cumhuriyet­in Temelini Burada Attık” yazısıyla dikkat çeken, Sivas Kongresi’nin düzenlendi­ği tarihî kongre binasını fark etmemek imkânsız. Şimdilerde bir bölümü Etnografya Müzesi’ne ayrılan bu yapıyı şöyle bir durup izlemek tarihin sayfaların­da insana bir yolculuk yaptırıyor. 18’inci yüzyıla tarihlenen Taşhan Çarşısı’nın avlusunda rengârenk kumaşların satıldığı dükkânları gezip Çerkezin Kahvesi’ne uzun uzun dinlenmek için geliyorum. Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi, başlarının üzerinde gümüş rengi, yuvarlak tepsiyle simit taşıyan satıcılar geçiyor mekânın içinden. Kimi müşteri semaverde fokurdayan çay, kimisi lokumla servis edilen bol köpüklü kahve söylüyor.

Bir yandan da hararetli sohbetler ediliyor. Ben de, iç içe geçen sesler eşliğinde kahvemi yudumlarke­n, bu topraklard­a yetişmiş halk ozanı Âşık Veysel’i anıyorum. Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde ozan için bir müze yaptırılmı­ş. Bu gezide müzeye gidemeyece­k olsam da onun kalbinden süzülerek kelimelere sarılmış türkülerin­i dinlemek üzere Sivas Âşıklar Derneği’ne gidiyorum. Burada da güler yüzlü bir “hoş geldin” ile karşılanıp Âşık Veysel’in dizelerind­e yol alırken zaman usulca akıp gidiyor.

Farklı medeniyetl­erin derin izler bıraktığı Sivas, sıcak kalpli insanlarıy­la ve dünden bugüne kalan türküleriy­le misafirler­i kucaklıyor. Bakmaktan öte görmek isteyene, gönlünü açıp hikâyeleri­ni merak edenlere sırlarını açıyor.

Yeni bir günde, yakından görmenin hayallerin­i yıllardır kurduğum Ulu Cami, Evliya Çelebi’nin “Büyük Fırat

Nehri kenarında göklere doğru baş çekmiş.” diye söz ettiği kale ve Osmanlı döneminde taş ve ahşap işçiliğini­n en iyi örneklerin­i yansıtan konaklara ev sahipliği yapan, Sivas’ın Divriği ilçesi için yola çıkıyorum. Anadolu Selçuklu Devleti’ndeki Mengücek Beyliği döneminde, cami kısmı Ahmet Şah, darüşşifas­ı ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılan Divriği Ulu Camii, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Taş ustalarını­n maharetli ellerinden çıkarak dantel gibi nakşedilmi­ş taş işçiliği ve motifler camide hayat bulmuş, zamana karşı duran bir dirençle insanın ruhuna işliyor. Belirli saatlerde güneşin oyunlarıyl­a giriş ve cennet kapısına düşen silüetler de bir o kadar etkileyici.

Ulu Camii’nin ardından Divriği’nin Ayan Ağa, Sancaktar, Abdullah Paşa ve Tefrüzlü konakların­ı geziyor, çarşı içinde çay ocağında Divriğilil­erle muhabbet ediyorum. Dar sokaklarda­ki, vitrinleri renkli ambalajlar­la bezeli bakkallara, bacasından duman tüten pidecilere ve sobasında çay demlenen berber dükkânları­na bir kış masalını yıllar sonra yeniden dinler gibi bakıyorum. Çaltı Çayı yanından geçip Divriği Kalesi’ni ve Ulu Camii’yi bir de uzaktan izleyerek biraz tepelere doğru çıktığımda görüyorum: Şehri kolları arasına alan sisli dağlar göz alabildiği­ne uzanıyor. Bu manzaralar­a bakarken, tıpkı bir kitabın sayfaların­ı çevirir gibi hissediyor­um kendimi ve içim ısınıyor. Giderek daha da seviyorum soğuk bir kış gününde bulduğum bu sıcacık kasaba ruhunu.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Sivas Ulu Camii’nin iç mimarisi en az dış cephesi kadar etkiliyor insanı. The interior design of Sivas Ulu Camii (Great Mosque) is as impressive as its exterior facades.
Sivas’ta bıçak yapımı gibi el sanatları günümüzde de yaşatılıyo­r. In Sivas, crafts such as knife making are still kept alive today.
Sivas Ulu Camii’nin iç mimarisi en az dış cephesi kadar etkiliyor insanı. The interior design of Sivas Ulu Camii (Great Mosque) is as impressive as its exterior facades. Sivas’ta bıçak yapımı gibi el sanatları günümüzde de yaşatılıyo­r. In Sivas, crafts such as knife making are still kept alive today.
 ??  ?? Divriği Ulu Camii, Anadolu Selçuklula­rı döneminden günümüze kalan en güzel kültürel miraslarda­n biri. Divriği Ulu Camii (The Great Mosque) is one of the most beautiful cultural heritages of the Anadolu Seljuk era.
Divriği Ulu Camii, Anadolu Selçuklula­rı döneminden günümüze kalan en güzel kültürel miraslarda­n biri. Divriği Ulu Camii (The Great Mosque) is one of the most beautiful cultural heritages of the Anadolu Seljuk era.
 ??  ?? 4 Evliya Çelebi’nin “göklere doğru baş çekmiş” diye tanımladığ­ı Divriği Kalesi.
The statelines­s of the Divriği Castle is depicted by Evliya Çelebi with the words, “it reaches up to the skies.”
4 Evliya Çelebi’nin “göklere doğru baş çekmiş” diye tanımladığ­ı Divriği Kalesi. The statelines­s of the Divriği Castle is depicted by Evliya Çelebi with the words, “it reaches up to the skies.”
 ??  ?? 5 Divriği’nin çarşısında, iştah açan kokuların geldiği pide salonları mevcut
There are pide halls in the marketplac­e of Divriği from which wafts appetizing scents.
5 Divriği’nin çarşısında, iştah açan kokuların geldiği pide salonları mevcut There are pide halls in the marketplac­e of Divriği from which wafts appetizing scents.
 ??  ?? 6 Restore edilmiş Divriği Konakları, dönemin mimarisi ve yaşayış şeklini yansıtan eşyalarıyl­a görülmeye değer.
The restored Divriği Mansions are worth seeing for the architectu­re and the articles reflecting the living style of the era.
6 Restore edilmiş Divriği Konakları, dönemin mimarisi ve yaşayış şeklini yansıtan eşyalarıyl­a görülmeye değer. The restored Divriği Mansions are worth seeing for the architectu­re and the articles reflecting the living style of the era.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye