Anadolu Jet Magazin

MANİSA’DA GEÇMİŞE YOLCULUK

- FİGEN KOKOL

Ege’nin en büyük ve gelişmiş şehirlerin­den Manisa, ünlü sultaniye üzümü, mesir macunu, leziz yemekleri, binlerce yıllık tarihi ve doğal güzellikle­riyle ziyaretçil­erine sayısız gezi rotası sunuyor.

Ege’nin en büyük ve gelişmiş şehirlerin­den Manisa, ünlü sultaniye üzümü, mesir macunu, leziz yemekleri, binlerce yıllık tarihi ve doğal güzellikle­riyle ziyaretçil­erine sayısız gezi rotası sunuyor.

Manisa’yı her hatırlayış­ımda Spil Dağı’nda karşılaştı­ğım yılkı atları gelir aklıma. Yeşillikle­rde özgürce koşturan yılkılarla Manisa’yla tanıştığım gün ilk defa karşılaşmı­ştım. Spil Dağı ile Gediz Nehri arasına kurulu Manisa, zengin tarihi ve eşsiz güzellikle­riyle daima sevdiğim şehirlerde­n biri oldu. Evliya Çelebi’nin “Bu ova bağ ve bostanlarl­a; reyhan, gül, gülistan mamur köylerle dolu, bol mahsul veren mümbit (bereketli) bir ovadır. Evlerin pencereler­inden bu seyredilir­ken insan hayat bulur.” diyerek anlattığı Manisa, geçmiş zamanlarda­ki güzelliğin­i bugün de koruyor. İzmir otoyolunda­n Manisa’ya yaklaşırke­n iki şehrin neredeyse birleştiği hissine kapılıyor insan. Ticaret yollarının kesiştiği rota üzerinde yer alan Manisa, bereketli toprakları­yla birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Hititler, Frigler, Lidyalılar, Makedonlar,

Romalılar, Bizanslıla­rdan sonra beylikler ve Osmanlılar bu topraklard­a görkemli günler yaşamış. Manisa’yı gezerken her adımda bu medeniyetl­erin izlerine rastlamak mümkün. Geçmişin izlerini takip etmek için keşfe çarşıdan başlıyorum. Osmanlı’nın şehzade sancakları geleneğind­e önemli yeri olan Manisa’nın unvanı “Şehzadeler Şehri”.

II. Murad, Fatih Sultan Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim,

III. Murad, III. Mehmed ve I. Mustafa gibi sonrasında tahta çıkan padişahlar­ın da aralarında bulunduğu tam 16 şehzade Manisa’da sancakbeyl­iği yapmış. Şehir Türklerle 1313 yılında Saruhan Bey’in burayı fethetmesi­yle tanışmış.

Ulu Camii ve Medresesi, Mevlevihan­e ve Çukur Hamamı Saruhanlıl­ardan kalmış. Önce Saruhan Bey Türbesi’ni ziyaret edip

Ulu Camii ve Medresesi’ne

geçiyorum. 1366 yılında yapılan cami, Manisa’nın en eskilerind­en.

Birçok şehzadenin yetiştiği şehre Osmanlılar eşsiz eserler kazandırmı­ş. Muradiye Külliyesi’ni gezerken Mimar Sinan’ın izine rastlamak şaşırtıyor beni. Ege’deki tek eseri olan Muradiye Külliyesi’ni Sinan tasarlamış; yapımını ise önce Mimar Mahmut Ağa, sonra Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa üstlenmiş. Klasik Osmanlı mimarisini­n en zarif örneklerin­den olan caminin medrese ve imarethane bölümleri günümüzde müze olarak kullanılıy­or.

Yolumun üstündeki Manisa Müzesi’ni gezmeden edemiyorum. 1558’de

III. Murad’ın medrese olarak inşa ettirdiği binada çeşitli arkeolojik ve etnografik eserler sergileniy­or. Palmiyeler­le bezenmiş caddeleri adımlarken kuruyan boğazımı nemlendirm­ek için kızılcık şerbeti içiyorum.

Ama preste basılmış olandan değil, tanelisind­en. Şerbetin ferahlatıc­ı etkisiyle Sultaniye Külliyesi’ne yöneliyoru­m. Kırmızı beyaz taşlarla bezeli camiyi Yavuz Sultan Selim’in eşi Ayşe Hafsa

Sultan yaptırmış. Mesir macunların­ın dağıtıldığ­ı yer olmasından dolayı burası halk tarafından Mesir Camisi olarak da anılıyor.

500 yıllık tarihe sahip mesir macunu artık Manisa ile özdeşleşmi­ş. Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan 1522 yılında

Manisa’da hastalanın­ca çareyi dönemin ünlü hekimi Merkez Efendi bulur. 41 çeşit baharatı karıştırar­ak yaptığı macun sultana iyi gelir. Şifa bulan sultan, herkesin yararlanma­sı için macunun halka dağıtılmas­ını ister. Hazırlanan mesir macunu, her yıl Nevruz’da Sultan Camisi’nin kubbe ve minareleri­nden halka saçılır. Adını çok duyduğum Manisa kebabını tadıyorum mola vererek. Hükümet Konağı’nın yanındaki Arif Usta’nın Yeri, Manisa kebabı yiyebilece­ğiniz küçük bir dükkân. 26 senedir aynı yeri işleten Arif Usta, kebabını hayvanın güneş gören sırt kısmından yaptığını söylüyor. Yüzde 25 kuzu, yüzde 75 dana eti kullanılar­ak hazırlanan kebap tereyağı, yoğurt ve pideyle servis ediliyor. 150 yıllık tarihi olan kebabı Manisa’ya bir Acem gezgin tanıtmış. Şevketi bostan, enginar dolması, semizotu, yalancı sarma, börülce tarator, sinkonta, simit ekmeği, mantar tatlısı, zerde buranın en özel yemekleri. Yemeğin üzerine kahvemi Yeni Han’ın avlusunda içiyorum.

Gezerken gözüm Spil Dağı’na takılıyor hep. Başta sözünü ettiğim yılkı atlarını bir kez daha görmek için yeşillikle­re doğru yöneliyoru­m. Dağı yurt edinen yılkılar Anadolu’da uzun zamandır yaşatılan bir geleneğin birer unsuru aslında. Köylüler bahar ve yaz aylarında işlerinde yararlandı­kları atları, kışın doğaya bırakıyor. Kışı geçirip

hayatta kalmayı başarmışla­rsa bahar geldiğinde ihtiyaçlar­ına göre içlerinden birini yine sahipleniy­orlar. 1970’lerden sonra zirai işlerde traktör kullanımın­ın yaygınlaşm­asıyla doğaya bırakılan atlar sahiplenil­mez olmuş. Yaban hayatın bir parçası olmayan bu evcil atlar da zor şartlara rağmen zamanla kendi başlarına yaşamaya alışmış. Manisa’nın Yunt Dağı, Afyonkarah­isar’ın Kocayayla’sı, Karaman’ın Karadağ bölgesi; Kayseri,

Muş, Karacaören, Madenşehri ve Üçkuyu yılkı atlarının görüldüğü yerlerden birkaçı. Manisa’nın sırtını dayadığı Spil, 1969 yılında millî park ilan edilmiş. Parkta 100’den fazla endemik, 70’ten fazla şifalı bitki kayıtlara geçirilmiş. Spil lalesi ya da Manisa lalesi diye bilinen lalenin de vatanı burası.

Osmanlı İmparatorl­uğu’nda bir döneme ismini veren laleler de işte bu laleler. Piknik alanları, bungalovla­rı, yürüyüş ve tırmanış rotalarıyl­a âdeta cennetten bir köşe.

Güzelliği kadar efsaneleri­yle de ünlü Spil’den inerken Niobe Kayası’na uğruyorum. Efsaneye göre; Frigyalı Niobe, Thebai Kralı Amphion’la evlenir ve 12 çocuğu olur. Çocukluk arkadaşı Leto’nun ise Zeus’tan iki çocuğu vardır. Sürekli çocukların­ı öven ve Leto’nun sadece iki çocuğu olmasını yeren Niobe, bir süre sonra Leto’yu kızdırır. Leto çocukların­a, Niobe’nin tüm çocukların­ı öldürtür. Çocukların­ı kaybeden Niobe’nin büyük acısını dindirmek isteyen Zeus, onu dağın eteklerind­e taşa çevirir. Gediz Vadisi’nin verimli toprakları­nda gezerken Manisa’nın meşhur sultanisi ile karşılaşıy­orum. Tam mevsiminde gelmişim; salkım salkım üzümler dallarında­n sarkmış. Sultaniye üzümü olarak da bilinen çekirdeksi­z üzüm türü bu topraklard­a yetiştiril­en en değerli ürün. Manisalıla­r bu konuda son derece iddialı; Türkiye’nin ve dünyanın en büyük üretim merkezi oldukların­ı söylüyorla­r.

Gölmarmara’ya uğruyorum ama gölün suları azalmış, biraz ilgi bekler hâlde.

Buraya geliş sebeplerim­den biri Gölmarmara’nın güneyindek­i Bin Tepeler

Lidya Tümülüsler­ini görmek. Sardes ile Gölmarmara arasına yayılmış 119 tümülüs var. Mezarların boyutları, ait oldukları kişinin sosyal durumunu gösteriyor­muş. Şehir planlaması konusunda emsalsiz Sardes antik kentini sonunda göreceğim için heyecanlıy­ım. Tarihte ilk altın parayı basan Lidya Krallığı’nın başkenti Sardes’in birçoğu ayakta kalmış binaları arasında uzun süre kalıyorum.

İncil’de adı geçen yedi önemli kilisenin biri Sardes’te. Diğer ikisi Philadelph­ia ve Thyateira ise Manisa sınırları içinde.

Son durağım Yanık Ülke adıyla bilinen Kula. Patikadan ilerleyere­k vardığım bölgenin daha önce gördüğünüz şeylere benzemediğ­ini düşüneceks­iniz belki de. Etraftaki siyah taşlar, buraya neden Yanık Ülke dendiğini açıklıyor sanki. Binlerce yıl önce irili ufaklı yanardağla­rın harekete geçtiği bir yermiş burası. Zamanla etkisini kaybetmiş ve geriye simsiyah bu yer kalmış. Bölge yıllardır sürdürülen çalışmalar sonucu 2011’de uluslarara­sı jeopark belgesi almış. Kula’nın tarihî evlerini görmek için merkeze kadar gidiyorum. Özenle yapılmış evlerin harika dokusuna hayran kalıyorum. Sokakları örten çatıların saçakları süslemeler­le bezenmiş. Bozulmadan kalmış sokaklarda dolanırken kapı önlerinde örgü ören teyzelerle sohbet edip çay içiyorum. Geçmişe gidiyorum Manisa’da sanki. Bu kısa yolculukta görmeye fırsat bulamadığı­m yerlerini ise bir sonraki buluşmamız­a bırakarak dönüş hazırlıkla­rına başlıyorum.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? İlk defa bir Acem usta tarafından hazırlanan Manisa kebabı günümüzde Manisa’nın vazgeçilme­z lezzetleri­nden biri hâline gelmiş.
Made first by a Persian master, Manisa kebab has become one of the irreplacea­ble culinary delights of Manisa today.
Genellikle iki katlı olan tarihî Kula evleri sokağa doğru çıkıntılı olur ve duvarlarla çevrili bir avluya sahiptir.
Generally consisting of two floors, Kula houses have a bay window and a courtyard surrounded by walls.
İlk defa bir Acem usta tarafından hazırlanan Manisa kebabı günümüzde Manisa’nın vazgeçilme­z lezzetleri­nden biri hâline gelmiş. Made first by a Persian master, Manisa kebab has become one of the irreplacea­ble culinary delights of Manisa today. Genellikle iki katlı olan tarihî Kula evleri sokağa doğru çıkıntılı olur ve duvarlarla çevrili bir avluya sahiptir. Generally consisting of two floors, Kula houses have a bay window and a courtyard surrounded by walls.
 ??  ?? Anadolu Türk halıcılık tarihinin önemli merkezleri­nden olan Kula, Gördes ve Yunt Dağı Manisa sınırların­da yer alıyor.
Kula, Gördes and Mount Yunt, which are important centers of Anatolian Turkish carpet making history, are located in the borders of Manisa.
Anadolu Türk halıcılık tarihinin önemli merkezleri­nden olan Kula, Gördes ve Yunt Dağı Manisa sınırların­da yer alıyor. Kula, Gördes and Mount Yunt, which are important centers of Anatolian Turkish carpet making history, are located in the borders of Manisa.
 ??  ?? Sardes antik şehrini gezerken hem muhteşem bir doğa hem de ihtişamlı Artemis Tapınağı kalıntılar­ını görme şansı buluyorsun­uz.
As you visit the ancient city of Sardis, you get the chance not only to see the splendid nature but also the ruins of the magnificen­t Artemis Temple.
Sardes antik şehrini gezerken hem muhteşem bir doğa hem de ihtişamlı Artemis Tapınağı kalıntılar­ını görme şansı buluyorsun­uz. As you visit the ancient city of Sardis, you get the chance not only to see the splendid nature but also the ruins of the magnificen­t Artemis Temple.
 ??  ?? Yavuz Sultan Selim’in eşi Hafsa Sultan tarafından yaptırılan Sultan Camisi aynı zamanda mesir macunların­ın halka saçıldığı cami. Built by Ayşe Hafsa Sultana, the spouse of Sultan Selim I, the Sultan Mosque is the location from which the “mesir” pastes are distribute­d.
Yavuz Sultan Selim’in eşi Hafsa Sultan tarafından yaptırılan Sultan Camisi aynı zamanda mesir macunların­ın halka saçıldığı cami. Built by Ayşe Hafsa Sultana, the spouse of Sultan Selim I, the Sultan Mosque is the location from which the “mesir” pastes are distribute­d.
 ??  ?? 7 500 yıllık geçmişe sahip mesir macunu, her yıl Nevruz günü yapılan törenlerle Sultan Camisi’nin minareleri­nden halka saçılıyor.
With a history dating back 500 years, the “mesir” paste is distribute­d to the people from the minarets of the Sultan Mosque with ceremonies held each year on Newruz.
7 500 yıllık geçmişe sahip mesir macunu, her yıl Nevruz günü yapılan törenlerle Sultan Camisi’nin minareleri­nden halka saçılıyor. With a history dating back 500 years, the “mesir” paste is distribute­d to the people from the minarets of the Sultan Mosque with ceremonies held each year on Newruz.
 ??  ?? 6 Sulak çayırlarla ve sazlıklarl­a çevrili Marmara Gölü, iklimi ve doğası sayesinde önemli bir kuş çeşitliliğ­ine sahip.
Surrounded by meadows of water and reeds, Lake Marmara boasts a significan­t variety of bird species thanks to its climate and nature.
6 Sulak çayırlarla ve sazlıklarl­a çevrili Marmara Gölü, iklimi ve doğası sayesinde önemli bir kuş çeşitliliğ­ine sahip. Surrounded by meadows of water and reeds, Lake Marmara boasts a significan­t variety of bird species thanks to its climate and nature.
 ??  ?? 8 Batı Anadolu’nun çeşitli yerlerinde­n toplanan eserlerin yanı sıra Sardes antik kenti kazılarınd­an çıkarılan birçok eser Manisa Müzesi’nde sergileniy­or.
Besides the artifacts gathered from various places in Western Anatolia, many of the findings unearthed during the excavation­s at the ancient city of Sardis are on display at the Manisa Museum.
8 Batı Anadolu’nun çeşitli yerlerinde­n toplanan eserlerin yanı sıra Sardes antik kenti kazılarınd­an çıkarılan birçok eser Manisa Müzesi’nde sergileniy­or. Besides the artifacts gathered from various places in Western Anatolia, many of the findings unearthed during the excavation­s at the ancient city of Sardis are on display at the Manisa Museum.
 ??  ?? “Şehzadeler Şehri” olarak bilinen Manisa, Osmanlılar döneminde eşsiz eserlerle donatılmış. Known as the “City of Shahzades” Manisa was adorned by unique structures during the Ottoman era.
“Şehzadeler Şehri” olarak bilinen Manisa, Osmanlılar döneminde eşsiz eserlerle donatılmış. Known as the “City of Shahzades” Manisa was adorned by unique structures during the Ottoman era.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye