Semra Uygur
1 Geçmişten günümüze toplumca yaşananlar sonucu inancın baskı unsuru olarak gösterilmesi ve hatta kullanılması toplumu ne yazık ki kutuplaşmaya götürdü. Taraflardan biri kendi inanç tanımını mutlak doğru olarak kabul ettiği için ülkemizde çoğunlukla inanç mekanı olarak algılanan konvansiyonel cami tipolojisi öne çıkartılıyor. Gereğinden fazla inşa ederek kentlere belli bir fikri nakşetmek düşüncesi ile davranılıyor ve muhalif düşünce tarafları bir şey yapmadan eleştiriye devam ediyor. Konu tabulaşıyor, çözüm için el atılmıyor.
İnanç mekanları aslında ritüel mekanları, tinsel mekanlardır. İnancın gereği olan ritüeli, nedenini anlayarak yorum yaparak güncel tasarım yapmak gerekir. Kullanıcılar diğer yapı türlerindeki alışkanlıklarını kolayca değiştirebilmelerine rağmen aynı durum inanç mekanları için tümüyle geçerli değil. Cami tasarımı yapan mimar konuya tümüyle hakim olarak yorum yaparak ve kullanıcı alışkanlıklarına dikkat ederek duygusal tasarım yapabildiği sürece bu konunun aşılacağı inancındayım.
2
İbadet mekanlarının mimarlık akademyasında ele alınmamasını çok büyük eksiklik ve büyük hata olarak görüyorum. Bu konuyu yeri geldiğince dile getirmeye gayret ediyorum. Mimarlığın toplumun ihtiyaç ve sorunlarına mekansal yorum yaparak yanıt vermek sorumluluğunda olduğuna inanarak; mimarların konuya el atmamalarının da, konunun taklit ötesine geçememesinin bir alt sebebi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Üniversitelerde müze, kültür merkezleri, dönüşüm alanları vb. konular sıkça çalışılırken belki de sayıca diğer yapı türlerinden daha fazla inşa edilen inanç mekanlarına hiç ya da yeterince el atılmaması, yeni önerme ve tartışmaların önünü kapatmış oluyor. Tartışılmadan ve kabul edilmiş olanı onaylarmış gibi yaparak bir değişim olabileceğine inanmıyorum.
3
Tüm yapılarda olduğu gibi camiler de zamanın ruhuna ayak uydurmalı. Başka Müslüman toplumlarda camilerin zamanın ruhuna ayak uydurduğunu görmek mümkün. Bangladeş bunun güzel bir örneği olabilir. Bunu ne yazık ki ülkemizde biraz da kutuplaşma nedeniyle görme şansımız yok. Soruda bahsedilen camiler etrafında oluşan tartışma cami mimarisi konusunda yeterince tasarım ve eleştiri olmadığı için devam ediyor. Bu camiler için yürütülen tartışmalar da bu konunun gelişmesi için önemli. Ancak bu eleştirileri takip eden çalışmalar ve araştırmalar olmalı. 4 İbadet mekanlarında yenilikçi arayışlara daha az rastlanır olması yorumunuza yürekten katılıyorum. Bu konuyu tek taraflı yorumlamak doğru olmaz. Önyargısız ve eğitimsiz/az eğitimli Anadolu insanı kendisine anlatılanı anlar, anlamaya çalışır. Bu konuda ülkemizde kendisini aydın sanan insanların halka tepeden bakışı, her şeyi bilir tavrı ne yazık ki iletişimi zorlaştırıyor. İnancın siyaset ile kol kola gezdiği ve gereğinden fazla caminin yapıldığı günümüz durumunda, mimarların konuya uzak durmaları da bu tabulaşmanın bir sebebi. Her şeye rağmen mimarların bu konu özelinde tartışma alanları yaratmalarını ve konuya dahil olmalarını zorunlu görüyorum.
5
Konuya daha derinden bakıldığında sorunun demokrasi sorunu ile paralel olduğunu söylemek mümkün. Demokratik ve laik toplumlarda inanç mekanlarının güncel tasarımlarını sıkça görmek olası. Ülkemizde süregelen ortam koşulları ve mimarların konunun uzağında hareketsiz durmaları çeşitli sorunları karşı konulmaz kılıyor. Akademyada konunun tartışılması da kutuplaşan düşüncelere karşı ürkek davranılması sebebiyle tabulaşıyor. Bu sebeple yaygın kabuller sehven doğrulanıyor.
6
Dünyanın büyük değişimler geçirdiği günümüzde değişen cemaatin de yenilik talebinin kaçınılmaz olduğu inancındayım. Bu değişim talebi dillendirilmese de mimarın kullanıcı ile mekan arasında yorumlayıcı olması yenilikçi ibadet yapılarının önünü açabilir. Kullanıcıyı yok sayan bir mimari de zaten formalist bir yaklaşımdan öteye geçemiyor.