Cami Yapıları ve Mimarlık
Doğan Tekeli ■ Sadece çağdaş camilerin değil, geleneksel camilerin de anlam ve işlevleri bakımından, diğer yapı türlerinden farklı olduklarını düşünüyorum. Bence bu fark; cami yapılarının, İslam dinine has bir kutsallık taşıdıklarına inanılmasından kaynaklanmaktadır. İçlerinde İslam’ın emrettiği namaz kılma, Kur’an okuma gibi ibadetler yerine getirildiği için kutsal oldukları kabul edilmektedir.
Gerçekte, İslamiyet’in başlangıcından günümüze kadar bu görevler, hiçbir fiziki niteliği olmayan, sade yalın mekanlarda yerine getirilebilmektedir. Bir hoşgörü, alçakgönüllülük ve sevgi dini olduğu kabul edilen İslam, namaz kılınacak yerler için temizlikten başka bir koşul aramıyor. Bununla beraber Müslümanlar, bu sade mekanlara bile, sırf içlerinde namaz kılındığı için, güçlü bir dini saygı duymuşlar ve onları kutsal saymışlardır.
İslam toplumları ilerleyen dönemlerde, politik ve ekonomik bakımdan güçlendikçe, cami yapılarına özel bir önem vermişlerdir. Yeryüzünün değişik coğrafyalarında Müslüman toplumlar, yerel yapı malzemeleri ve teknolojileriyle giderek daha sağlam, daha büyük, belki daha zengin görünüşlü camiler inşa etmişler ve bunlar, hangi biçimlerde inşa edilirse edilsin, bölgelerinin cami tipleri olarak kabul edilmişler, İslamlık ve kutsallıkla ilişkilendirilmişlerdir. Biçimler, soyut olarak kendi kendilerine etnik ya da dinsel bir kimlik taşımadıkları halde uzun zaman, aynı amacı temsil ettikleri için, artık o alanın kimliğini taşıdıkları varsayılır. İslami giyim, İslami bezeme, İslami müzikte olduğu gibi.
İlk yıllarda Kuzey Afrika’da, Asya’da çok kolonlu, yatay çatılı olarak inşa edilen cami yapıları, Selçuklu döneminde Anadolu’da da görülmüşler ancak Osmanlı mimarları, mühendislik ve mimarlık açısından, en gelişmiş cami tiplerini inşa ederek; kubbeli, geniş açıklıklı, minareli cami tiplerini, geleneksel Osmanlı camileri olarak toplumun bilincine yerleştirmişlerdir. Ayrıca geleneksel camiler, benimsenmiş biçimleriyle, kentler içinde kolayca algılanabilmekte hatta bir nirengi ya da referans noktası oluşturmaktadırlar.
Çağdaş cami mimarlığında ise çağdaşlık, yenilik ve özgünlük arandığı için, camilerin geleneksel sayılmayan biçimlerle inşa edilmeleri amaçlanmaktadır. Bu türlü yeni denemeler ise; geleneksel cami biçimlerini içselleştirmiş toplumda, doğal olarak yadırganmaktadır. Çağdaş camilerin bir kısmında herhalde bu nedenle gelenekselden yararlanılmıştır.
Kocatepe Camisi ile Çamlıca Camisi’nin büyük ölçüde geleneksel cami tiplerine benzediği, Kral Faysal Camisi ile Şakirin Camisi’nin gelenekselden yararlanan cami tipleri oldukları, TBMM Camisi ile Sancaklar Camisi’nin de tamamen yeni denemeler oldukları söylenebilir. Bunların, birtakım kavramlarla eleştirilmeleri de doğal karşılanmalıdır. Kanımca zorluk, yeni biçimlere dini bir saygı uyandıran niteliğin kazandırılmasındadır. Ama tarih boyunca sadece olağanüstü yaratıcıların, bu zorluğun üstesinden gelebildikleri görülmektedir.
İşte bu güçlüktür ki ülkemizde gerçekleştirilen çağdaş camilerin, popüler medyada çokça tartışılmasına rağmen, mimarlık akademyasında ve yayınlarında tartışılmasından görece uzak durulmasına ve birtakım kavramlarla eleştirilmelerine neden olmaktadır. Zaten hangi konunun çok ve derinlemesine tartışıldığını söyleyebiliriz bilemiyorum ama konunun tabu sayılmadığı da açıktır. Kral Faysal Camisi, Şakirin Camisi ya da Sancaklar Camisi gibi mimarları belli olan ve bir iddia taşıyan yapılar üzerinde rahatça konuşulup yazıldığını da görüyoruz. Günümüzde, toplumumuzun cami yapılarında bir yenilik talebi olduğu, sanırım kolayca söylenemez. Ama yetenekli mimarlar elinden çıkan çağdaş camilerin, büyük bir toplumsal muhalefetle karşılaşmadığı da bir gerçektir.
İslam dini, ihtişamı reddeden bir din olarak kabul edildiği halde, geleneksel ve bir kısım çağdaş camilerin, neden sarayları bile gölgede bırakan bir ihtişamla inşa edildikleri sorulabilir. Cevap olarak; Tanrı’nın gücünü vurgulamak, dine saygıyı ve bağlılık duygusunu güçlendirmek gibi amaçları saymak doğru olacaktır. Ancak ihtişamlarıyla, iktidarın gücünü kanıtlamak amacına hizmet ettiklerini söylemek de yanlış olmayacaktır. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü döneminde gerçekleştirdiği Selatin camilerinin, daha büyük bir örneğinin günümüzde Çamlıca Camisi olarak inşa edilmekte olması, başka türlü açıklanabilir mi bilmiyorum.