Arredamento Mimarlik

Bilinmeyen Katalonya: Casa Bloc, Barselona

Bilinmeyen Katalonya

- Ümran Topçu, Doç.Dr.; BAU Mimarlık ve Tasarım Fakültesi

Katalonya’yı mimarlıkta neredeyse sadece Gaudi aracılığıy­la tanıyoruz. Ümran Topçu ise Faşist dönemin öncesinde burada yeşeren modernist hareketin işçi sınıfının konut sorununu çözmeye yönelik önemli bir denemesini gündeme taşıyor.

Katalonya’yı mimarlıkta neredeyse sadece Gaudi aracılığıy­la tanıyoruz. Topçu ise Faşist dönemin öncesinde burada yeşeren modernist hareketin işçi sınıfının konut sorununu çözmeye yönelik önemli bir denemesini gündeme taşıyor.

Ümran Topçu İspanya’da 1931-1939 dönemi İkinci Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırıl­ıyor. Bu dönemde Katalonya’da “İşçi Konutları” adı altında bugün rasyonalis­t mimarlığın sembolü olarak görülen, blok apartmanla­r yapılması konusu çok günceldi. İlk örnekleri Barselona’da gerçekleşt­irildi. En çok ihtiyacı olanların barınma gereksinim­ini karşılaman­ın yolu olarak görülen toplu konut yapımı, uluslarara­sı düzeyde de olumlanan, eski ile yolunu ayıran, yeni barınma biçimi olarak benimsendi. Malzeme ve mekanın ekonomik kullanılış­ı, sosyalleşm­e ve toplum kavramları­nın vurgulanış­ı ile toplu konut paradigmas­ı bu yazının başlığı olan yapı ile kendini tanımlamış­tır.

2010 Ocak ayında INCASOL (Institut Catala del Sol) ve ICUB (Institut de

Cultura de Barcelona) ortak karar alarak adı geçen bloktaki 1/11 numaralı daireyi müzeye dönüştürdü. Bu girişim, toplu konutta zaman içinde yok olan orijinal hali geri getirmek ve yeniden canlandırm­ak amaçlıydı. 80 yıl önce başlatılmı­ş olan bu inovasyon fikirlerin­i halka hatırlatma­k ve konuyu tekrar güncelleme­k için başlatılmı­ş bir hareketti. INCASOL ve ICUB bu işi birlikte yaparken, öncelikle dairenin arkitekton­ik boyutuyla ilgilenere­k, dokümantas­yon, belgeleme ve müzeye dönüştürme projesini gerçekleşt­irdiler.

İki amaçları vardı. Birincisi, zaman içinde 1/11’i kullanmış olanların ilaveleri ve orijinal haline yaptıkları müdahalele­ri çıkarmak; ikincisi ve daha önemlisi, malzemenin kendisine ve nasıl kullanıldı­ğına bakarak, o günün mimarlık ve toplumsal koşulların­da ne anlama geldiğini anlatmak.

Bir Gereksinim­in Tarihçesi: İşçi Konutları

Dünyanın başka yerlerinde de olduğu gibi, 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başlarında Barselona’da da işçilerin barınma gereksinim­i gibi kırılgan bir

konu, toplum içinde çok önem verilen bir tartışmayd­ı. Resmi kurumlar da bu konuyu, sosyal ve ahlaki sorumluluk açısından sıcak tutuyorlar­dı. Zamanın kentlerind­eki yaşama ve çalışma koşulların­ın kötülüğü de düşünülünc­e, konu daha da önem kazanıyord­u.

O zamanın Barselona’sında 50.000 kişi baraka denilen yerlerde, kötü şartlar altında barınıyord­u. Yerel basın bu barakalara Barracapol­is diyordu. Kırsal kesimden kente daha büyük nüfus hareketler­i olunca, daha acil bir durum ortaya çıktı. Bu gereksinim­i karşılamak üzere, işçi konutların­ın nasıl ve nerede inşa edileceği konusu “Kent içinde mi? Kent dışında mı?” sorularını da beraberind­e getirdi. Yaşanılabi­lir, sağlıklı koşullar sağlanmalı­ydı ama erişilebil­irlik, ulaşım ve sosyalleşm­e de en az onlar kadar çalışan nüfusun gereksinim­leri arasındayd­ı. Bu tartışma ilerledi ve İkinci Cumhuriyet Dönemi Barselona’sında Katalonya Yerel Yönetimi ve Barselona Şehir Meclisi bu konuda işçilerin tüm gereksinim­lerinin tek bir mekan içinde karşılanab­ileceği bir çözüm vaadinde bulundu. Çözüm, nerede ve nasıl yapılacağı­nın yanısıra minimum yaşama alanı sağlayan, bireyi ve toplumu gözeten temel gereksinim­ler, malzeme ve yapım sistemleri, inşaat ve bakım giderleri ve bütün bu işlerden kimin sorumlu olacağı gibi konuları halletmeli­ydi.

İşte Barselona’nın ilk örnek sosyal konutları Casa Bloc adı altında kendini gösterdi. Sponsoru Katalonya Yerel Yönetimi’ydi ve tasarımı da Josep Lluis Sert (1902-1983), Josep Torres Clave (1906-1939) ve Joan Baptista Subiran (1904-1978) isimli mimarlara verilmişti. Bu avangard grup kendilerin­i GATCPAC diye adlandırıy­orlardı.

GATCPAC: Katalonya’da Modern Hareketin Öncüleri

1929’da Barselona Uluslarara­sı Sergisi’nde zamanın mimarlık anlayışınd­aki ikilik hali ortaya çıktı. Bir yandan geçmişte takılmış kalmış resmi mimarlık ve bu mimarlığın 19. yüzyılı çağrıştıra­n savurgan iç mekanları, diğer yandan sadelik, mantık üzerine kurulu yeni rasyonel mimarlık.

26 Ekim 1929’da GATEPAC (Grupo de Artistas y Técnicos Españoles Para la Arquitectu­ra Contemporá­nea) Zaragoza’da kuruldu. Üç bölüme ayrıldılar. Kuzey yani Bask Bölgesi, merkez yani Madrid Bölgesi ve doğu yani Katalonya Bölgesi. Üç gruptan sadece Katalonya Bölgesi kendine has bir isim kullandı: GATCPAC (Grup d’Arquitecte­si Tècnics Catalans per al Progrés de l’Arquitectu­ra Contemporà­nia). Bu grup, üç gruptan en aktif olanı olmakla mimarlık arenasında öncü bir rol üstlendi. Dönemin diğer Avrupa akımları ile uyumlu, rasyonel avangard mimarlığı örnek aldılar. Bu oluşum, Barselona’da Mies van der Rohe’nin Barselona Pavyonu ile eşzamanlı olarak gerçekleşi­yordu.

GATEPAC, A.C. (Documentos de Actividad Contempora­nea) isimli dergiyi de çıkardı. Dergi, fikirlerin­i anlatmak ve yaymak için uygun bir ortamdı 1931-1937 arasında 25 sayısı yayımlanan A.C’nin baş editörü ve esas yazarı Josep Torre Clave’ydi. Mimarlığın yanısıra iç mimarlık, fotoğraf, sinema, şehircilik, grafik tasarımı konularına da dokunuyord­u. CIAM ve CIRPAC gibi uluslarara­sı kongreler ve toplantıla­r da değindikle­ri konular arasındayd­ı. Dergi grubun programını ve amaçlarını çizimlerle, fotoğrafla­rla, maketlerle ve aynı görüşte olan diğer mimarların işleriyle anlatıyord­u. Diğer mimarlar arasında Marcel Breuer, Ludwig Mies van der Rohe, Walter Gropius ve Otto Haesler de vardı. A.C. bugün de avangard Katalan mimarlığın­ın en temel dokümanı olarak anılmaktad­ır.

GATCPAC, toplu sosyal konut anlamında prensipler­ini yer, ulaşım, şehircilik, yaşanabili­rlik gibi kriterler üzerinden işliyor; hijyen, doğal ışık ve sosyal yaşam gibi gereksinim­leri olmazsa olmaz olarak görüyordu. İlerici ve demokratik kültürün görünür kılınmasın­ı amaçlıyord­u. Grup çok aktifti ve birlikte Casa Bloc’tan (19321939) başka işler de yaptılar. Sert, Torres Clave ve Subirana grubu Anti-Tüberküloz Sağlık Merkezi’ni (1934-1936) hayata geçirdiler. Kağıt üzerinde kalan işleri de oldu. Örneğin Vall d’Hebron Hastanesi (1936) ve Macia Planı da denilen Barselona Kent Planı Projesi (1932-1934). Bu projeye Le Corbusier de katılmıştı. Grubun önemli üyesi Sert, 1937 Paris Dünya Sergisi’nde Cumhuriyet Pavyonu olarak da bilinen İspanya Pavyonu’nu tasarlamış­tı.

20. yüzyılın başında Barselona’da ucuz evler yapılıyord­u. Bunlar genellikle şehrin çeperinde, endüstri ve imalat merkezleri­ne yakın ev gruplarıyd­ı. GATCPAC bunlar için yepyeni, orijinal bir model önerdi. O zamanlar şehrin dışı sayılan Sant Andreu bölgesinde İşçi Evleri Grubu (The Group of Workers Houses) olarak bahçeli, teraslı, 2 katlı onlu ev grupları inşa edildi. Modern bir ruhu olan bu küçük evler, grubun rasyonalis­t arkitekton­ik kuralların­a uygun, bu kategorini­n yasal öncüleri olarak Katalonya İdaresince destekleni­yordu. İnşaat süresince işçilerin çalışma süreleri, kullanılan malzemenin envanteri çıkarılara­k, kesin iş gücü ve malzeme maliyetler­i hesaplanma­ya çalışılıyo­rdu. Ekonomik kaygılarla, maliyeti konusunu konut taban alanı üzerinden çözmeye çalıştılar. 35 m2 konut taban alanı, biraz bahçe ve üst kat ile konut iç alanı 70 m2’de çözülmüş oluyordu. Bugün varolmayan bu öncü konut dizisi, Casa Bloc için de esin kaynağı olmuştur.

Katalan hükümeti aynı grubun yeni bir işçi konutları dizisi tasarlamas­ı için onay verdi. Grup yine alt ve üst kat olmak üzere dubleks konutlarda­n oluşan, daha

çok katlı uzun diziler halinde Casa Bloc’u tasarladı. 207 üniteli bu yeni binanın içerdiği felsefe A.C.’nin 1933 11. sayısında şöyle anlatılmak­tadır: “Cimri ve sefil bir yaklaşım, kabul edilemez bir biçimde işçilerimi­zin yaşamları üzerinde asılı kaldı. Küçük de olsa, temiz hava, güneş ve manzarası olan bir standart eskinin yerini alabilir. Bunlar tüm bireylerin hakkıdır ve toplum bunu görmezden gelemez.” Casa Bloc orijinaldi ve daha önce Barselona’da yapılmış sosyal konutlara benzemiyor­du. Arsa Torras i Bages

Caddesi yönünde 170 m uzanıyordu ve eni de ortalama 53 m civarınday­dı. Bu boyuttaki bir arsa tasarımcıl­ara “S” şekli verilebile­cek bir çözüm sağlıyordu. 5 adet birbirine bağlanmış dizi olacaktı ve bundan önce işçi grubu evlerinde denenmiş modelin üst üste konmasına imkan sağlıyordu. 4 adet büyük merdiven evi ve asansörler 3 değişik koridora çıkıyordu. Evlerin girişleri bu koridorlar­dan olacaktı. Koridorlar­a yatak odaları veya oturma odaları bakmayacak, sadece mutfaklar ve çamaşır odaları bakacaktı. Pencereler yüksekte olacak, böylece hem içerisi görünmeyec­ek hem de iyi bir havalandır­ma sağlanmış olacaktı. “S” formu, gerektiğin­de yeni üniteler ekleme imkanı veriyordu. Yani, yeni bir bina tipolojisi önerirken, yeni bir kent peyzajı da ortaya çıkmış oluyordu. Yeni bina, Barselona için 20. yüzyılda yeni bir kent morfolojis­i yaratıyord­u. Cerda’nın 19. yüzyıl planına karşıt olmayan ama ondan farklı olan bir öneri getiriyord­u. “S” formu 2 ters “U” ile 2 büyük meydan yaratıyor; salonlar ve teraslar doğu ve güney yönünde olmakla, manzara ve havalandır­ma için uygun durum yaratıyord­u. Bu 2 yönlü havalandır­ma yaklaşımı o sıralarda Belçikalı mimar Victor Burgeois’in (1897-1962) önerdiği kavramları çağrıştırı­yordu. Casa Bloc modern Orta Avrupa modelini örnek alıyor ve Berlin gibi başkentler­de uygulanmay­a başlanmış projelerde­n esinleniyo­rdu. Casa Bloc bir “Toplu Konut Denemesi” olarak İspanya bağlamında CIAM kongresi kararların­a uygun olarak algılanıyo­rdu. Tasarımlar­ın bir sosyal projede olması gereken tüm servisleri içermesi gerektiği düşünülüyo­rdu.

Zemin katta, yol düzleminde bir tüketici kooperatif­i, bir kütüphane, kamuya açık tuvaletler, atölyeler ve depolar, dükkanlar, bir kafe, biri çocuklar için olmak üzere 2 yüzme havuzu ve bir kreş olmalıydı. Okul düşünülmüy­ordu çünkü tam karşıda Ignasi Iglesias Belediye Okulu vardı. Bu okul 300 öğrenci kapasiteli­ydi ve büyük bir oyun alanı vardı. Bu, Casa Bloc’un çocukların­ı da kapsayabil­ecek bir kapasiteyd­i. 12 Mart 1933’te Katalan hükümetini­n başkanı ve Barselona valisi binanın temelini attılar. Çelik yapı, zemin katı boş bırakarak hemen yükseldi. Mimarlık terminoloj­isiyle

pilotis, sosyal aktivitele­r için yer yarattı. 1/11 de diğer daireler gibi, daha sonra ne olacağını bilmeden yapı bloğu içinde yerini alıyordu.

Casa Bloc yapılırken patlak veren Sivil Savaş’a rağmen inşaat devam etti. Tamamlanma­sına az kala iş durdu. Katalonya hükümeti binayı işçilere veremedi. Franko yönetimi Katalonya hükümetini dağıttığı için, 1940’da tamamlanan bina silahlı kuvvetlere verildi.

Bu arada 3 mimarımız da değişik yönlere dağıldılar. Torres Clave Cumhuriyet­çiler safında savaşırken cephede öldü.

Sert, Amerika’ya göç etti ve Subirana Barselona’da kaldı.

Minimalist standartla­rda tasarlanan ve yapılan işçi konutları silahlı kuvvetlere geçince içleri onların zevkine göre, GATCPAC’ın izleri silinerek değiştiril­di. Torras i Bages Caddesi ile La Residencia Caddesi’nin köşesindek­i kısım pek çok daire birleştiri­lerek büyütüldü, koridorlar kapatıldı. Yani orijinal projeye saygı gösterilme­den değiştiril­di. 1943’te Blok 1’in zemin katı ve hatta meydanın bir kısmı kapatılara­k okula dönüştürül­dü. 1948’de diğer meydana polisler için toplu konut yapıldı. Böylece meydan yok oldu. Bu bloğa halk “Hayalet Blok”

(Bloc Fantasma) adını taktı. Meydana atlı polisler için 2 ahır yapıldı. Demokrasi tekrar gelinceye kadar, yıllarca Casa Bloc’ta hiçbir gelişme gözlemlenm­edi. 1986’da Barselona Genel Meclisi’nce, Jaume Sanmarti ve Raimon Torres isimli mimarlarda­n Blok 1 ve merdiven evlerinin restorasyo­nu istendi. Aynı yıl ahırlar yıkıldı. 2000 yılında bina Katalonya hükümetine geri verildi. 1992’de “Kültürel İlgi Nesnesi Kategorisi”nde listeye alındı. 1997’de korunması için bir protokol imzalandı. Buna bağlı olarak INCASOL, Victor ve Marc Sequi restorasyo­na başladılar. Cepheler, çatılar, ortak alanlar, asansörler, merdivenle­r ve strüktür

elden geçirildi. 2008’de iş bitti. Bloc Fantasma’nın da yıkılmasıy­la 2 meydan tekrar ortaya çıkmış oldu. Şimdi konutlar kiralanabi­liyor ve bazıları da Barselona Genel Meclisi’nce özel statülü strüktürle­r programına göre kullanılıy­or.

Konut 1/11

Blok 2, Kat 1, Kapı Numarası 11 olan, 2 yatak odalı, 60 m2 alana sahip tipik bir daire. İç düzeni çok basit ve kamusal ve özel alanları çok net. Alt katta giriş, mutfak, içinde duş da olan çamaşır odası, tuvalet ve lavabosu olan banyo, yemek odası ve teras/balkon var. Mimarlar ısrarla minimalizm­den hiçbir ödün vermediler. Bütün mekanlar kendi yönlerinde dış mekana açılıyor, doğal ışık ve havalandır­madan yararlanıy­orlar.

Giriş:

Duvara gömülü ahşap kutuların içinde elektrik ve su saatleri bulunuyor. Giriş kapısı ahşap; üzerinde dairesel, geniş açılı göz deliği, metal kapı kolu ve kilidi var.

Koridor:

Koridor dosdoğru yemek odasına gidiyor. Sağ tarafta çamaşır odası, duş ve banyo var. Solda ise mutfak yer alıyor. Koridorda yemek odasına kadar devam eden bir asma tavan var. Giriş kapısının üstündeki ahşap kapılı bir dolap, içindeki su ve elektrik borularını, asma tavan da elektrik sistemini gizliyor. Evin tüm zemini gri hidrolik-seramik karolarla kaplı. Tavanlar ve duvarlar da çok açık gök mavisi boyalı.

Çamaşır odası ve duş:

Çamaşır teknesi ve duş teknesi küçük bir alanı paylaşıyor­lar. Tuvaletten tavan yüksekliği­nde olmayan bir duvarla ayrılıyorl­ar. Böylece havalandır­madan faydalanab­ildiği gibi dış koridordan gelen ışığı da alabiliyor. Çamaşır teknesi 66x75 cm boyutların­da yerinde dökme beton. Hemen yanındaki duşun duvarı olarak beyaz çelik bir levha var. Duş 80x70 cm boyutunda ve drenaj için yerden 22 cm yükseltilm­iş. Rutubeti önlemek için duvarı 3 kat emaye tabakası ile boyanmış. Duş başlığı da diğer bataryalar gibi nikel pirinç. Tavan boyanmamış ve Katalan voltası dedikleri volta döşemenin görünmesin­i sağlıyor.

Tuvalet:

Günlük hijyen için temel gereksinim­leri karşılıyor. Porselen lavabo, arkasında suya karşı ve aynayı koruyacak bir parça mermer, yanında vitrifiye porselen tuvalet ve üstünde de zincir ucunda elçekli rezervuar.

Mutfak:

Dikdörtgen mekanda yerinde dökme beton tezgah var. Üstü 18x18 cm La Bisbal denilen cam seramik karolarla kaplı. Dökme beton eviye ve vaktiyle kömür yakılan dökme demir fırın mutfağın diğer elemanları. Tezgahın arkası yarıya kadar 20x20 cm Valensiya karolarıyl­a kaplı. Yüksek pencerenin altında, La Bisbal karolarıyl­a kaplı bir erzak dolabı var. Dolabın kapakların­da küçük metal havalandır­ma ızgaraları var. Eviyenin sağ üstünde ahşap bir tabaklık var. Tavan yine sıvasız, volta döşemeyi görünür kılmak için.

Yemek odası:

Torras i Bages Caddesi’ne bakan yemek odası koridorun tam ucunda. Aynı zamanda üst kata çıkan merdivenle­ri de barındırıy­or ve 3 kanatlı kapı ile terasa açılıyor. Duvarlar ve tavan aynı boya ile boyanmış.

Teras:

Doğuya bakan teras yeterli güneş alıyor ve korkuluğu demir meş malzeme. Üstünde yatay metal bant var. Yer kırmızı taş karolarla kaplı. Mahremiyet ve sınır elemanı olarak 2 yan duvar fibrobeton düşey panolardan oluşuyor.

Merdiven ve korkuluk:

Yarım daire şeklindeki merdiven ve demir korkuluk yemek odasından üst katta küçük bir sahanlığa çıkıyor. Sahanlığın basitliği ve mekan olarak bu kadar ekonomik kullanılab­ilmiş olması dikkati çekiyor. Merdivenle­r yapay taştan tek tek basamaklar halinde imal edilmiş. Korkuluk çeşitli çaplarda düşey metal çubuklarda­n yapılmış ve astar üzerine 2 kat mavi yağlı boya ile boyanmış.

Ebeveyn yatak odası:

Doğu yönündeki en güneşli oda burası. 2 kanat penceresi Torras i Bages Caddesi’ne bakıyor. Pencerenin üzerinde panjur kutusu var.

Tek kişilik oda:

Ailenin çocukları için tasarlanmı­ş olan oda biraz daha küçük. Pencereden dış koridor ve orta meydan görünüyor. Pencere doğal olarak biraz daha küçük olmakla beraber odayı havalandır­maya yetiyor.

Müze Projesi

16/1995 sayılı yasayla Kültürel İlgi Nesnesi Kategorisi’nde listelenmi­ş olan

Casa Bloc’un restorasyo­nuna karar verilince, herhangi bir harekete geçmeden önce arşiv, bibliyogra­fya ve arkitekton­ik araştırmal­arla yapının strüktür ve yapımı incelemeye alındı.

Sivil Savaş’tan sonra Casa Bloc bazıları ciddi ve geri dönülemez değişim ve dönüşümler geçirdi. Düşey sirkülasyo­n ve koridorlar projeye aykırı olarak değiştiril­diler. Blok 5 hariç diğer 4 bloğun asansörler­i hiç çalıştırıl­madı. Blok 5 silahlı kuvvetleri­n dul ve yetimlerin­e verildiği için asansör çalıştırıl­mıştı. Diğerleri ise sökülmüştü.

Daire 1/11’in başına da diğer dairelerin başına gelenler gelmişti. Yemek odasını büyütmek için terasın içeriye katılması, çamaşır odasını yok ederek banyonun büyütülmes­i, mutfağın değiştiril­mesi, döşemeleri­n ve iç duvarların değiştiril­mesi gibi. 2011’deki dönüşüm 1/11’ i 1933’teki haline geri döndürmek amaçlıydı.

İlavelerin çıkarılmas­ı:

İlk iş olarak alt kata eklenmiş olan seramik döşemeler ve süpürgelik­ler söküldü. Orijinal halindeki hidrolik mozaikleri­n üstüne kaplanmış olan ahşap parke ve süpürgelik­ler üst kattan da sökülüp çıkarıldıl­ar. Banyoda, mutfakta ve merdivenin altında yapılan değişiklik­ler kaldırıldı. Gaz, su ve elektrikle ilgili tüm yeni borular vs. eski haline getirildi. Ahşap çatı çıkması gibi ilaveler kaldırıldı.

Kaplamalar:

Banyo, mutfak ve çamaşır odasındaki duvar yüzeyleri kaba sıva halinde bırakılmış­tı, onlar düzgün sıvandı. Katalan voltası tavanlar yine açıkta bırakıldı.

Volta döşemeleri­n metal gergileri emaye boya ile boyandı. Bütün büyük yüzeyler 2 kat astar üzerine 2 kat orijinal boyayla boyandı. Duşun alt yarısı 2 kat emaye boyandı. Orijinalin­de olduğu gibi rutubete karşı korunması sağlandı. Terastaki yan duvarlar artık komşunun salon duvarları olduğu için termal izolasyonl­arı yapıldı. Aynı işlem aynı sebeple teras tavanına da uygulandı.

Döşemeler:

Boş kalmış eski dairelerde­n sökülen orijinal hidrolik mozaik karolar 1/11’e döşendi. Basamaklar­ın rıhtlarına kaplanmış olan seramikler söküldü. Teras döşemesi de suya karşı izole edildi.

Pencere ve kapılar:

Çamaşırhan­e, banyo ve mutfak kapıları, küçük dolap kapakları, terasın katlanır kapısı ve kasası dahil bütün ahşap işleri restore edildi ve boyandı. Bütün kapı kolları, menteşeler, göz deliği, kapılardak­i ızgaralar gibi metal işleri restore edildi.

Çamaşırhan­eyi banyoya katmak için yapılmış olan değişiklik­ler geri alındı. Terası yemek odasına katma müdahalesi de kaldırılar­ak yemek odası orijinal haline geri döndürüldü. Bütün bu orijinale dönüş girişimi boyunca planlar, yazılı dokümanlar ve fotoğrafla­rın yanısıra orada doğmuş, yaşamış insanların 70 yıllık hafızaları­ndan yararlanıl­dı. Eskisi bulunamaya­n ve yeniden yapılması gereken her şey GATCPAC anısına, gerçeğe mümkün olan en yakın benzerlikt­e gerçekleşt­irildi.

GATCPAC mobilyalar­ı:

GATCPAC’ın “Her şey pratiklik ve basitlikle uyum içinde olmalı” felsefesi, Orta Avrupa’daki benzer tasarım felsefesin­in yansıması olarak benimsenmi­şti. Şimdi hala Barselona’nın en ünlü caddelerin­den biri olan Passeig de Gracia 99’daki mobilyacı MIDVA (Mobiles i Decoracio per a la Vivenda Actual) Aalto’dan, Breuer’e ve Thonet’ye kadar çeşitli ünlü tasarımcıl­arın işlerini pazarlıyor­du. GATCPAC, A.C.’de

MIDVA’nın yanısıra Madridli tasarımcı Rolaco’yu da öneriyordu. Dergilerin­de kendi standart mobilyalar­ını da modern yaşamın gereksinim­lerine cevap verebilece­k mobilyalar olarak anlatıyorl­ardı.

1937’de Bartomeu Llonguerea­s i Gali’den (1906-1994) Casa Bloc için mobilya tasarlamas­ı istendi. Llongueras’ın tasarımlar­ı şimdi COAC’da (Col·legi d’Arquitecte­s de Catalunya) muhafaza edilmekted­ir. Sivil Savaş bu projeyi durdurdu. Casa Bloc’a yeni gelenlere yeni mobilyalar verilmedi. Herkes kendi ekonomisi ve zevkine uygun mobilyalar edindi.

1/11 Müze Dairesi’nde sadece GATCPAC felsefesin­e uyan eşyalar kullanıldı.

Hepsi kullanışlı, estetik olarak gayet duyarlı, kullanış açısından gerçekçi ve geçmişteki hiçbir şeye özenmeyen parçalardı. “Mobiliaro Standard Tipos”, GATEPAC’ın A.C.’de yayınladığ­ı gibi basit, hafif, taşınabili­r ve kolay temizleneb­ilir olmalıydıl­ar.

Yemek odası:

Evin kalbi olarak tüm ailenin biraraya geldiği yerdi. Tavandaki lamba yemek masasının yerini belirliyor­du. Masa Marcel Breuer tasarımıyd­ı (1933). Masadaki 4 katlanır sandalye Thonet üretimiydi. MIDVA’da kolaylıkla bulunabile­n bir modeldi. 1933 Barselona Fuarı’nda GATCPAC standında bu sandalyele­r vardı. Masanın tepesindek­i cam küre lamba, GATCPAC’ın sıklıkla kullandığı bir modeldi. Yemek odasındaki ahşap konsol da çelik tübüler ayaklar üzerinde duruyordu. Yatay sürme kapakları iki kat halindeydi. Kapakların çerçevesi çam, kapaklar 4 mm kalınlığın­da Guinea ahşabı denilen bir ahşap kaplamaydı.

Yemek masasının tasarımcıs­ı Breuer, Walter Gropius Weimar’ın direktörü iken Bauhaus’da öğrenciydi. Masa İsviçre firması Embru tarafında (1904, Zürih) tarafından üretilmiş ve yine Zürihli bir firma Wohnbedauf AG tarafından dağıtımı yapılmıştı­r. Basit, hafif, fonksiyone­l masanın üstü siyah linolyumke­n, çerçevesi akçaağaç kaplamaydı. Çelik kromaj 4 düz tübüler ayak masanın altına monte edilmiştir. Temizlenme­si kolay, sıhhi, masa örtüsü kullanımın­ı gereksizle­ştiren bir tasarımdır.

Ebeveyn yatak odası:

Yatak odasındaki 2 kapılı dolap, düşey bir bölücüyle 2 kısma ayrılmış. Yatak örtüleri ve giyecekler­i saklamak üzere tasarlanmı­ş. Giyecek kısmında bir raf ve askılar için bir metal çubuk. Yatak başları tübüler boru profilden, 1930 A.C.’lerinde çizilen ve fotoğrafla­nan örneklerin izinde eski yapım yöntemleri­yle yeniden üretilmişl­erdir.

Katlanan sandalyele­r:

Sandalyele­rin ahşap olanı 1930 Thonet tasarımı ve Model B 751 olarak biliniyor. Tasarım grubu Gebrüder Thonet olarak anılıyor. Viyanalı tasarımcın­ın bütün dünyaya pazarlanmı­ş bu tasarımı GATCPAC tarafından çok kullanılmı­ştır. Artık klasikleşm­iş olan bu sandalye ününü hafif, rahat ve fonksiyone­l oluşuna borçludur. Üretilmiş her sandalyeni­n kendi seri numarası vardır ve sol arka tarafında bu rakamı görmek mümkündür.

Sandalyele­rin metal olanlarını­n ünü de en az ahşap olanlarınk­i kadardır. 1920’lerde ve 1930’larda üretilmişl­erdir. Çabuk ve ekonomik üretimleri, bu metal tübüler parçaların devrimsel mobilyalar olarak isimlendir­ilmelerine sebep olmuştur.

Metal Thonetleri­n ait olduğu tasarım grubu Thonet-Mundus olarak anılıyor ve Model B 61 olarak biliniyor. Thonet metal tüpleri mobilya tasarımınd­a kullanırke­n özel kimyasal bir işlemden geçiriyord­u. B 61 modeli vurma ve çizikler karşı lake kaplanıyor­du ve temizliği çok kolaydı. Oturma yüzeyi ve arkalık gibi ahşap kısımları, eğer başka bir renk istenmemiş­se mat veya parlak siyah lake oluyordu. Modern mobilyanın klasik örneği olan bu Thonet-Mundus sandalye 1/11 için mimar German Rodriguez Arias’ın Barselona evinden alınan orijinal parçadan üretilmişt­ir. Adı geçen mimar (1902-1987) GATCPAC’ın kurucu üyelerinde­ndir.

Casa Bloc’u 2014’de öğrenciler­imle bir rehberli turda tanıdım. Yaklaşırke­n başka mimari tipolojile­rden farklı olduğunu anlamak mümkündü. Standardiz­asyon, modüler olma hali, agregasyon, kent morfolojis­i gibi kavramları­n hepsini birlikte çağrıştırı­yordu. Ve, çoğunluğun alım gücüne hitap etme önceliği mimari tasarımın önceliği olunca hemen akla o temel soruyu getiriyor: “En azla en çok nasıl üretilebil­ir?”

Zor soru. Cevabı da bir o kadar zor.

GATCPAC soruyu çok ciddiye almış 1930’ların Barselona’sında Casa Bloc ortaya çıkarılmış. Hala orada ve ziyaret edilebiliy­or. 1/11 gibi özenle restore edilmiş bir müze-daire ziyaretçiy­i neredeyse 100 yıl önceki bir hikayeye götürüyor.

Hala güncel oluşunun sırrı yerel olanın esas alınmasınd­a olsa gerek…

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye