Atilla Yücel için
Aydan Balamir Atilla Yücel’e bu veda yazısı için, iki ayrı yazıdan yola çıktım.
İlk bölüm, TSMD’nin dergisindeki “Yaka Resimleri” başlıklı, yerleşik köşe içindi. Buraya aynen taşıyışım, kaybımızı başka sözlerle ifade etmekte zorlanışım nedeniyledir. İkinci bölüm ise Arredamento
Mimarlık dergisinin 2005 tarihli Atilla Yücel profili için yazılmış “1965-2005 Arası İşler” dökümünden yararlanarak güncellediğim notlar*. Yazıya 13 yıl sonra dönüp bakınca, bıraktığı mirası derlemenin önemi daha da belirginleşiyor.
I. Dostluğun profili
Göğse iliştirilen yaka resimleri, veda edişin belgeleri olarak bir kutuya konduğunda, kabullenme bir ölçüde gerçekleşir. Biriken resimler hüzün verir; bazıları yakıcıdır, acısı sürer. Bazen yaka resmini takma fırsatı olmadığında ise kabulleniş ertelenir. Bu yılın ilk yarısında biriken resimler benim için hep yakıcı oldu. Annem, hocam (İnci Aslanoğlu) ve son yıllarda tanış olduğum iki değerli insan (Metin Giray, Yalçın Memlük). Güz geldiğinde ise 36 yıllık bir dosta, Atilla Yücel’e veda etmenin zamansız takvimi gelip çattı.
Atilla’nın resmi yakama değmedi; haberini aldığım 21 Eylül Cuma günü uzaktaydım. Törende olamayışımdan, resmini taşıyamadığımdan mıdır, kabullenmenin bu zorluğu? En son Mayıs ve Haziran aylarında, biri görüntülü toplantı olmak üzere, ODTÜ’de iki jüride görevliydik. Jürilerden, her zamanki nükteli ciddiyeti ve titiz değerlendirmeleri çakılı kaldı ortama. Vedanın iması bile olamazdı; olup bitenler ve olabilecekler karşısında dik duruşu hiç sekteye vurmadı.
Atilla’yı 1982 yılında, akademik ortamlarda tanıdım. Sonrası bir etkinlikler maratonudur; paneller, kurullar, komiteler, jüriler, arazi görmeler, bina gezmeler, sergiler, kutlamalar, toplantılar, toplantılar... Güzergahlarını başta Ankara-İstanbul olmak üzere Kapadokya yerleşimleri, Sapanca, Mardin, Çeşme, Diyarbakır, Kıbrıs ve Safranbolu olarak sayabiliyorum. Herbirinde uzun uzun sohbetler; yemeklerde, telefonda ve e-posta mesajlarında. Sonuncusunu bazen telegrafik tutup, detayları sözlü ortamlara bıraktığı olurdu.
Yazılı ya da sözlü olsun, konular istisnasız mimarlıktı; ve mimarlıkla birlikte seyredebilen her çeşit insani, kültürel