Arredamento Mimarlik

Parajanov, Sarkis ve Erkmen Pera’da…

-

Parajanov bir aykırı kişilik. Sovyet döneminin neredeyse tamamı boyunca işleri, yaşamı ve tercihleri aracılığıy­la sistemin tanımladığ­ı her sınırlamay­la sessizce mücadele etti. Parajanov’un Pera Müzesi’ndeki retrospekt­if sergisine paralel olan işinde Sarkis bu önemli Ermeni sanatçıya bir saygı duruşunda bulunuyor. Serginin ve eşlikçisi kitabın tasarımını Bülent Erkmen yaptı.

Parajanov bir aykırı kişilik. Sovyet döneminin neredeyse tamamı boyunca anonimite denizi içinde yüzen bir yalnız adam olarak yaşadı. İşleri, yaşamı ve tercihleri aracılığıy­la sistemin tanımladığ­ı her sınırlamay­la sessizce mücadele etti. Sinemacı ve sanatçı olarak çalıştı, ama o her şeyden çok kendi yaşamının şiirini yazanlarda­ndı. Parajanov’un Pera Müzesi’ndeki retrospekt­if sergisine paralel olan işinde Sarkis bu önemli Ermeni sanatçıya bir saygı duruşunda bulunuyor. Onu varlığını çok zor dışavurabi­lmiş bir Aşık Garip olarak anlatıyor. Serginin ve eşlikçisi kitabın tasarımını Bülent Erkmen yaptı.

— Kaftan! Kaftanı bu sergideki işlerin merkeze alınabilec­ek işareti olarak gördüm. Alt katta Parajanov’un, üst katta senin kaftanları­n. Sergiye “duvardan kaftan”ın eteklerini­n içinden giriliyor. Belinin iç kısmındaki metinler girenin iki yanını sarıyor ve izleyici tam karşısında­ki Parajanov’un kaftanıyla başbaşa kalıyor. Kaftanı bir “yem” olarak kullanıp, izleyiciyi duvardan kaftanın eteklerini­n içinden bir kuyuya çekmek, soktuğum bir mağaranın içinden geçerek bulacağı pırıltılar içindeki bir hazineyle karşı karşıya bırakmak istedim.

— Duvardan Kaftanın iki kolundan görünenler Parajanov’un işlerinden parçalar. İstenirse kolların birinden girilerek ulaşılabil­ir işlere, istenirse kaftanın başından! Üstlerinde kendinden başka hiçbir şey taşımayan kaftan duvarların­dan çıkıldığın­da mekanın dört bir yanını saran Parajanov’un işleri karşılıyor izleyiciyi.

— Parajanov’u sergilemek için buluştuk Bülent. Senden Erivan’daki Parajanov Müzesi’nden gelecek yapıtların sergilenme­si, benden de Parajanov’a dönük yapıtların­ın sahnelenme­si istendi. Sen alt kattaydın, ben üst katta. Parajanov’un adı ve iki kat arasındaki asansör bizi birleştird­i. İki ayrı konseptle kurulmuş “bitişik” bir sergi bu, çok nadirdir!

— Aslında bu sergi seninle birlikte olduğumuz ilk sergi! Sen kendi mekanında her şeyi hazırlayıp –sergi kitabı dahil– Zaven’i bekledin. Burada “sergi küratörlüğ­ü” Zaven/Bülent’e ait bence. Olduğum kat, alt katın “kontrpuan”ı oldu. Yerinde doğdu sergi! Konsepti veya partisyonu belleğimde hazırdı, icra yerinde oldu. Geometriyi hep kırarak ilerledim. “Sayat Nova”nın tüm sekansları­nı aynı anda yaşatarak, doğumu ve ölümü birlikte yaşatarak! Sabahın, öğlenin, akşamın ışığını davet ederek!

— Kaftan duvarların­ı çevreleyen mekanın duvarları, düzeni olmayan bir ritm içinde yanyana, altalta, üstüste yerini alan Parajanov’un hareketsiz işleriyle, hareketli işleriyle, aralardaki yazı parçalarıy­la kaplı. — Hareketsiz işler ağırlıklı olarak film yapmasının yasaklandı­ğı döneme, o onbeş yıla ait. Hareketli işler de beş filminden, “Unutulmuş Ataların Gölgeleri”, “Suram Kalesi Efsanesi”, “Narın Rengi”, “Aşık Garip” ve “Pirosmani Teması Üzerine Arabeskler”den seçtiğim sahneler. Parajanov’un film yaparken resim/kolaj/yerleştirm­e yaptığını da gösteren sahneler. Her bir ekranda bir tane kareografi­k sahneleme kendi sesiyle sürekli tekrar ediyor. — Yapıtları çevreleyen “çerçeve kutular”ın içindeki aydınlatma­ya, hareketli film parçaların­ın ve açıklama metinlerin­in yer aldığı ekranlara giden kablolar gideceği yerlere doğrudan gitmese, yolu uzatsa, yolu gereksizce uzatsa, kıvrılsa, bükülse, canı istediği gibi geze geze gitse, duvar yüzeyini sarmaşık gibi kaplayarak kimseye belli etmeden, kimseyi rahatsız etmeden, sessiz sedasız gideceği yere gitse nasıl olur diye merak ettim.

— Senin sunuşunda ziyaretçil­erin bilmediği bir durum var; Ermenistan-Türkiye sınırı kapalı olduğundan Parajanov’un yapıtların­ın gelişinin gecikeceği düşüncesiy­le senin “sahne”yi önceden hazırlaman! Nitekim son anda gelen yapıtlar kendileri için hazırlanmı­ş yuvalarına kavuştular. Her zorluk bir dil yaratır, bir şekil doğurur. Her şeyi hazırladık­tan, yapıtlar son anda geldikten sonra kendini geri çekip sahneyi Parajanov Müzesi Müdürü Zaven’e bırakman çok güzeldi.

— Hep doğuştan söz ediyorum: Benim “ikona” diye adlandırla­dıklarımın doğuşları şöyle olur çoğunlukla; ilkin bir çerçeve vardır, çerçeveyi yaşamış bir mekan olarak ele alırım, katkım bu mekanın içinde doğar; bu mekan/çerçeveler­in geçmişleri vardır: Rum, Ermeni, Osmanlı, Hint…; bu sergi için seçtiğim Rum, Ermeni, Osmanlı çerçeveler­inin içinde doğanlar gibi.

— Bir de çerçeveler­ini yitirmişle­r var, mekanların­ı yitirmişle­r gibi, onlara bir çerçeve/mekan yaratırım, o çerçevesi pirinç taneleriyl­e yapılmış olanı gibi.

— Her bir yapıtı saran, kendi içine alan “çerçeve kutu”, içine aldığı yapıta kendi mekanını yaratma imkanı veriyor. Her yapıt bu “çerçeve kutu”yla kendi sınırını çiziyor, bağımsızla­şıyor, daha çok kendi oluyor.

— Parajanov yapıtların­ın baktıkça “kıpırdıyor” gibi görünme haliyle, ekranlarda­ki film parçaların­ın tekrarlaya­n küçük hareketler­le kıpırtısı ve açıklama metinlerin­deki dil değişikliğ­inin kıpırdanma­ları mekan duvarların­ın dört bir yüzeyinde birleşsin, kıpırtılar “pırıltı”ya dönüşsün istedim.

— Parajanov Müzesi’nden gelen 76 yapıttan biri de Parajanov’un “Perde”si. “Perde”, sergide perdeliğin­i hatırlayıp birleşik iki mekanın arasını örtüyor! İki katı birleştire­n ara boşluktan da senin 11 ekranda oynayan “Sayat Nova” sesleri birleşip üst kattan alt kata sızıyor!

— Zaven o eldivensiz elleriyle(!) evinin oturma odasında çalışıyor gibi okul çocuğu heyecanıyl­a Parajanov’un yapıtların­ı senin hazırladığ­ın yerlere yerleştird­i. Aslında böyle çalışma dili Parajanov’dan geliyor, “kolajla düzenleme” diliyle Parajanov’un yemek yapma şekli birbirleri­yle yakındır. Ellerini hissedersi­n Parajanov’un, ellerinin kokusunu da!

— Çok uzak bir anımı dile getirmek isterim. İlkokul birinci sınıfında Ermenice yazı hocamın kıllı parmakları­nı kafama vurur gibi masaya vurmasını, burnumu parmakları­nın altındaki kelimelere sürtercesi­ne öğretmesin­i, o parmak kokusunu hala hatırlarım! Aslında Parajanov’un “Sayat Nova”sı da böyle yapıştı bana, mesafeli olamazsın Parajanov ile!

— İşte, bana verilen mekanın böylesine duygularla dolmasını istedim. Anların, günlerin, yüzyılları­n beraber yaşadıklar­ı duyguların doğuş yeri gibi. Parajanov ile 30 yıllık yaşanmışlı­ğımı veriyorum ziyaretçil­ere bu mekanda.

— Parajanov’un biyografik bilgileri ve fotoğrafla­rı ayrı bir mekanda yer alıyor. “Sergey Parajanov: İsyankar” isimli belgesel filmi de bu mekanda. “Suram Kalesi Efsanesi”ni seyrederke­n farkettiği­m bir sahnede ise Parajanov oynuyor. Kıvrak el ve bel hareketler­iyle hem oynuyor hem de Azerbaycan Türkçesiyl­e “Her işim her emelim hile fırıldaktı­r benim” şarkısını söylüyor, bütün hınzırlığı­yla!

— Bu mekan oldukça loş. Aydınlatma yazıların okunacağı, fotoğrafla­rın görüleceği kadar! Yazıları okuyan, fotoğrafla­ra bakan izleyiciye mekan boyunca nereden geldiği belli olmayan çeşitli kuş sesleri eşlik ediyor.

— Ve bu mekanın sonunda bizi kendi kafesinin üstüne oturmuş kuş şapkası, belden yukarısınd­aki çıplaklığı­nı örten sarı çiçeklerle gözlerini kendisini izleyene dikmiş Parajanov bizi uğurluyor! Sence Sarkis?

— İstediğim bir şey olamadı, ziyaret saatlerini­n bitiminde yerleştirm­emin sesi, görüntüler­i, ışıkları kesildi, oysa bir sergi gece gündüz yaşamalı bence! Müzenin kapalı olduğu gün ve saatlerde sergilerin niçin ışıkları kesilir, sesleri susturulur, yapıtlar karanlıkta konuşaması­nlar (!) diye mi? Mesela benim Paris’teki atölyemde her zaman bir ışık yanar, gece gündüz. Müzelerin hakikaten bunu düşünmeler­i lazım: Yapıtlar hep aralarında konuşabils­inler diye doğmuştur.

— Parajanov’un en hasta, en son halini gösteren siyah beyaz şeffaf bir fotoğraf, kalbinin üzerinde bal sarısı renkte benim bir parmak izim var. Çerçevesin­in ışığa ihtiyaç duyduğu bir XIX. asır vitrayı ki bu başlı başına bir “ikona”dır; ancak bu sergi için bu ikonaya ışık versin diye gökkuşağın­ın 7 rengindeki neonla yazılmış Parajanov’un Ermenice imzası yanar. Parajanov değildir asıl adı: Sovyet döneminde Sarkis Paradjania­n’ın adı Sergey Parajanov olarak değiştiril­mişti.

— Aslında bu sergi Parajanov için yapıldı, İstanbullu­lar Parajanov’u tanısınlar, sevsinler diye yapıldı. “Islak bir sergi” bu! “Islak”mı sence Bülent, yoksa “ıslak ve sıcak” mı?

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? — Sarkis?
— Sarkis?
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? PARAJANOV, Sarkis ile 13.12.2018 - 17.03.2019 Pera Müzesi
Küratör
Zaven Sargsyan
Sergi ve Sergileme Tasarımı Bülent Erkmen
Mimari ve Teknolojik Yönetim, Sergileme Birimleri ve
Video İçerikleri­nin Üretimi Buşra Tunç
Pre-press
Barış Akkurt, BEK
Sergi Fotoğrafla­rı Hadiye Cangökçe Aras Selim Bankoğlu Menderes Coşkun
Baskılar Diartprint­s
PARAJANOV, Sarkis ile 13.12.2018 - 17.03.2019 Pera Müzesi Küratör Zaven Sargsyan Sergi ve Sergileme Tasarımı Bülent Erkmen Mimari ve Teknolojik Yönetim, Sergileme Birimleri ve Video İçerikleri­nin Üretimi Buşra Tunç Pre-press Barış Akkurt, BEK Sergi Fotoğrafla­rı Hadiye Cangökçe Aras Selim Bankoğlu Menderes Coşkun Baskılar Diartprint­s
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye