Köşeyi Sanatla Dönmek: Yanköşe
İstanbul giderek büyüyen bir metropol ancak, çağdaş sanat kamusal alanlarda kendine pek yer bulamıyor. Kahve Dünyası, Türkiye’de eksikliği hissedilen bu konuya destekçi olup kamusal sanat çalışmalarına alan açarak bir adım attı. Projenin yürütücülüğünü üstlenen Nilüfer Şaşmazer, Kahve Dünyası yönetim kurulu, eser seçimlerini gerçekleştiren jüri üyeleri ve sanatçılarla konuştu.
İstanbul giderek büyüyen bir metropol ancak şehrin sanat mekanlarının sayısının özellikle 2010 yılından bu yana giderek artmasına rağmen, çağdaş sanat kamusal alanlarda kendine pek de yer bulamıyor. 2004 yılındaki ilk mağazasını takiben bugün 350’den fazla noktada hizmet veren Kahve Dünyası, Türkiye’de eksikliği hissedilen bu konuya destekçi olup kamusal sanat çalışmalarına alan açarak önemli bir adım attı. Markanın Kabataş’taki Meclis-i Mebusan Caddesi üzerinde konumlanan şubesinin duvarı ve onu kesen duvarın oluşturduğu alan, 2017 sonbaharında “Yanköşe” ismiyle hayata geçirildi. Barış Akbaş, Bülent Erkmen ve Kaan Altınkılıç’ın ortak girişimiyle ortaya çıkan proje Bülent Erkmen’in süpervizörlüğünde gerçekleştirilirken; sürecin koordinasyonu için çalışan Nilüfer Şaşmazer ise Yanköşe projesinin kavramsal çerçevesini kurdu, yönetmeliğini yazdı ve halen de yürütücülüğünü üstleniyor.
Nilüfer Şaşmazer ■ Her gün binlerce kişinin karşılaştığı bir alan olan Yanköşe kar amacı gütmeyen bir platform ve davet edilen sanatçıların mekanın özelliklerini göz önünde tutarak ürettikleri mekana özgü işleri ağırlamaya devam ediyor. Yanköşe’nin 15. Uluslararası İstanbul Bienali’ne paralel olarak düzenlediği ilk projesi, Eylül 2017-Mart 2018 tarihleri arasında sergilenmişti. Nermin Er’in “Tek Göz Oda” isimli projesi,
120 kuş evi ve bir ses yerleştirmesiyle yaşam hakkını betonlaşma ile çaldığımız kuşlara alan açmayı hedefliyor ve tüm
canlıların paylaştığı temel ihtiyaçlar üzerinden birlikte yaşamak için bir öneri sunuyordu. Özlem Günyol ve Mustafa Kunt’un ortak üretimi olan ve Mart-Eylül 2018 arasında burada yer alan “AYRIAYRIBİRARADA - harfler, sayılar, noktalama ve diğer işaretler” ise T.C. anayasa metnini oluşturan tüm unsurların, içinde bulundukları cümle ve paragrafları terk ederek kendi benzerleriyle buluştuğu çizgilerden oluşuyordu. Birbirini kesen ancak farklı eksenlerde uzanan doğruların soyut, kaotik bir manzara ortaya çıkardığı eser, yalnızca toplumsal sözleşmeye doğrudan gönderme yapmakla kalmıyor, belli bir coğrafyada yaşayan bireylerin farklılıklarıyla birlikte birarada yaşayabilme ihtimalini düşündürüyordu.
Projenin üçüncü edisyonu için üretilen ve Mart ayı sonuna dek izlenebilecek olan “Yağmur Duası” ise Sevince
Bayrak ve Oral Göktaş’ın kurduğu
SO? Mimarlık ve Fikriyat’ın, bir eserin doğa olaylarına “rağmen” değil, onlarla birlikte varolması fikrinden yola çıkarak ürettikleri, yağmur suyu ile hareket edebilen bir yerleştirme.
Yanköşe projesini farklı açılardan ele almak amacıyla Kahve Dünyası yönetim kurulundan Dilara Altınkılıç Kutmangil (Detay Gıda CEO’su) ve Kaan Altınkılıç’tan (Kahve Dünyası Genel Müdürü) projenin sahne arkasını, eser seçimlerini gerçekleştiren jüri üyeleri Bülent Erkmen, Fulya Erdemci, Evrim Altuğ’dan projenin seçim kriterlerini, sanatçılardan ise projelerini dinledik.
Kahve Dünyası Yönetimi
Yanköşe’nin amacı ve düşünsel arka planı nedir?
Dilara Altınkılıç Kutmangil: Kahve Dünyası olarak amacımız öncelikli olarak bir sanat platformu yaratmaktı. Kabataş’taki mağazamızın daha önce reklam alanı olarak kullanılan dış duvarını sanat çalışmalarına açma arzumuz hep vardı. Bu arzunun temelinde de, İstanbul’da eksikliği hissedilen, kamusal mekan için özel olarak üretilmiş eserlere destek olabilme fikri yatıyordu. 2017 sonbaharında hayata geçirdiğimiz Yanköşe ile sanatçılara, deneysel güncel sanat eserleri üretebilme imkanı ve ifade alanı sunmaya başladık. İleride projenin kapsamını ve ölçeğini büyütmesi, kentin başka noktalarına yayılması hedefleniyor mu?
DAK: Projenin etkisinin kapsamını genişletmekle ilgili çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Açıkçası Yanköşe bize her defasında proje özelinde yaratılabilecek, çevreye, doğaya duyarlı yeni fikirler ve yeni vizyonlar katıyor. Örneğin Yanköşe’nin evsahipliği yaptığı ilk proje olan “Tek Göz Oda”da kullanılan kuş evleri, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne bağışlandı. İkinci projemiz olan “AYRIAYRIBİRARADA”da kullanılan malzemelerin sıfır atık hedefi ile %100 İstanbul markası ile görüşülerek nasıl değerlendirilebileceği üzerinde çalışılıyor. Bu minvalde her türlü işbirliğine ve fikre açığız.
Yanköşe’nin şehirdeki pozisyonu ve çalışmaların şehre katkısı konusunda neler söylersiniz?
Kaan Altınkılıç: Yanköşe çok yeni bir proje, ilk yaşımızı henüz doldurduk. “Tek Göz Oda” ve “AYRIAYRIBİRARADA”nın ardından üçüncü projemiz olan “Yağmur Duası”nı ağırlıyoruz şu anda. Hedefimiz bölgedeki kentsel düzenleme projeleri sonlandığında çok daha fazla sayıda izleyiciye ulaşmak ve İstanbulluları kentleşmenin getirdiği kalabalık, trafik gibi gündelik yaşam mücadelesinde bir nebze durup düşünmeye sevk etmek. Yanköşe’nin İstanbul’a ve İstanbullulara katkısını zamanla hep birlikte göreceğiz.
Bugüne dek seçilen projelerde hangi kriterleri göz önüne alarak seçim yaptınız? KA: Seçilecek projenin Yanköşe’nin şehirdeki konumuna uygunluğu elbette çok önemli. Bu noktadan geçen insanların sanatla etkileşim halinde olabilme potansiyeli bizler için kritik. Ayrıca üretim ve yerleştirme anlamında hayata geçirilebilir bir proje olması da dikkat ettiğimiz unsurlar arasında yer alıyor.
Jüri
Türkiye’de ve dünyanın başka yerlerinde Yanköşe’nin öncülü sayılabilecek örneklerden bahsetmek mümkün mü? Bülent Erkmen: Giderek kentleşen günümüz dünyasında ve özellikle büyük metropollerde görülen kamusal alan çalışmalarının kökeni geleneksel anıtlara, kamusal alanlardaki heykellere kadar uzanıyor. Bienallerin yaygınlaşması ve sanat kurumlarının sayısının artışıyla genişleyen kültürel alanlar, şehirlerin kamusal katılımını da dönüştürdü ve tüm dünyada sayısız kamusal sanat örneği verdi. Çağdaş sanatta kamusal alanı kullanma deneyiminin Türkiye’deki eksikliği bu projenin hayata geçmesindeki itici unsurlarından biri oldu.
Yanköşe’nin şehirdeki pozisyonu, önemi ve şehre katkısı konusunda neler söylersiniz? Fulya Erdemci: Yanköşe hem araç trafiğinin hem deniz trafiğinin hem de yaya akışının yoğun olduğu bir ana arterde bulunduğundan, çok sayıda İstanbulluya ulaşmak için elverişli bir konumda. Birbiri ardınca sıralanan binaların arasındaki bu 90 derecelik boşluk dikkat çekici bir alan. Her 6 ayda bir yeni bir projeyle tazelenen bu alan sanatseverlerin yanısıra sanatla doğrudan ya da dolaylı ilişkisi olmayanlar için de bir tecrübe alanı.
Ayrıca, kentimizde kamusal alanda yer alan sanat eserleri ya resmi, tepeden inme söylem ve ideolojileri kent alanına süresiz olarak uygulayan anıtlardan ya da uzaydan inmiş gibi çevresiyle ilişkisiz estetik nesnelerden oluşuyor. Bu anlamda herkesle ilişki kurabilen, mekana özel üretilmiş bu projeler, alternatif bir sanat formatı ve deneyimine izin veriyor.
Evrim Altuğ: Yanköşe projesinde benim dikkatimi çeken, bir mimar ve tasarımcı refleksiyle çalışma fırsatı bulabilen güncel sanatçı(lar) veya inisiyatiflerin, kendi pratiklerine alternatif “okuma ve anlatı” olanaklarına maruz kalışları/sahip olmaları.
Seçim aşamasında hangi kriterleri göz önüne aldınız? Seçilen projelerin ortak noktaları var mı?
EA: Mekanın kendisinden kaynaklı fiziksel sınırlamaların ve “seçilmiş olmanın” seçilen projeler ve müelliflerine getirdiği sosyal, psikolojik, estetik “baskı ve empati”ye, giderek sayısı artan bitmiş projelerin verdiği “seçenek” ve bellek referanslarının katılması, kanımca Yanköşe’nin, bir tür kamusal “ütopya parantezi” gibi işlemesini ve izler kitle tarafından soyut bir tüketim anlayışı içinde, çeşitlilikle paylaşımını sağlıyor.
FE: Kamusal alanda yer alan proje ve yapıtların olmazsa olmazı, hem “niyetsiz” (yani bir sanat eserini ziyaret etme fikri olmadan, yoldan geçerken onunla karşılaşan) izleyiciyle hem de sanatsever,“niyetli” izleyiciyle ilişki kurabilme yeteneğidir. Rengi, dokusu, formu vb. fiziksel özellikleri yoluyla yoldan geçenlerle ilişki kurabilmesi kadar bu
fizikselliğin bir düşünce ya da soruya yol açması, yani içsel bir dönüşüm yaratması da önemlidir. Ayrıca, kamusal alandaki yapıtların, toplumun genelinde bir tartışma konusu yaratabilecek başlıklarla (kentsel dönüşüm, sürdürülebilirlik, ekoloji vb.) ilişki kurarak bir forum alanı oluşturması en önemli kriterlerden biri.
Esere dair bu kriterlerin yanısıra bu mekanın algılanma/hafızada yer etme sürecine dair hassas noktalar da diğer bir ana başlık: Yanköşe’nin bir sanat alanı olarak algılanma ve ortak hafızada yer etme süreci zamana ve deneyime dayalı. Bu anlamda, ilk etapta izleyiciyle kolayca iletişime geçebilecek güçlü işlere yer vermek istedik. Ayrıca, sanatsal bir ifade alanı olarak Yanköşe’nin zamana yayılmış bir program/sergi ortaya koymasını da amaçladık.
Değerlendirilen ancak seçilmeyen projelerdeki eksiklikler sizce nelerdi?
FE: Her biri için ayrı ve ortak nedenler olabilir. Mesela, yukarıda sözünü ettiğimiz kriterleri karşılamayan eserler olabilir. Ama öncelikle, kamusal alanları işgal eden reklam imgeleriyle sanat imgesi arasındaki ayırdedici çizgiyi, estetik farktan ziyade hedeflerindeki ve kavramsal yaklaşımlarındaki fark olarak düşünüyorum: Reklam bir ürünün ticari şansını artırmak için o ürünle ilgili bir gizem, bir mit (mistifikasyon) yaratırken, sanat eserleri bu tür örtük gizem ve mitleri açımlama ve ortaya koyma (demistifikasyon) konusunda işlev görür. Bu anlamda, reklam dilini konuşarak izleyiciye ulaşma çabası olan öneriler hassasiyetle ele alındı, tartışıldı. Ama her bir iş tek tek ve Yanköşe’de yeralan önceki işlerle ilişkileri, özellikle form ve kavramsal uzantıları açısından da değerlendirildi.
EA: Kimi projeler harflere, diğer bir deyimle metinselliğe aşırı yaslı; kimi ise salt görselliğe aşırı eğimli ve kavramsal açıdan hayli kırılgandı. Yanköşe’de, içeriğin estetikle düzeyli izdivacına, tıpkı bizzat mekanda buluşan malum iki dikey duvarın ta kendisinde olduğu gibi, şahsen dikkat etmeye çalışıyorum. Öte yandan, Yanköşe’nin İstanbul-Türkiye ve DünyaEvren koşullarında “zamanın, mekanın ve anlamın ruhu”nu mümkün mertebe en yaratıcı ve özgürlükçü ifade biçimiyle elde etmesi, yapıtın gerek insan, gerekse diğer canlılar ve cansızlarla kurduğu iletişimin şekli ile seyrine dönük önermeler önemli bir kriter olabiliyor.