Arredamento Dostları ve Dosyaları...
Burçin Altınsay Özgüner Ben Arredamento’da çok kısa bir süre çalıştım, sanırım en fazla bir yıl. Kısa ama çok özel bir aralığa rastladığımı düşünüyorum birlikte çalıştığım arkadaşlarım bakımından. Biraz tesadüfen biraz da arkadaşlık bağlantılarıyla biraraya gelmiş özel bir gruptuk. Tabii ki Uğur Tanyeli başta,
Mine Kazmaoğlu -onun ta Akademi’den sınıf arkadaşı. Mine ile hemen hemen aynı zamanda başladım- sonra benim arkadaşım Murat Germen katıldı aramıza; Aramis Kalay derginin gediklisiydi ve tabii sayfa düzeni ve grafik tasarımda becerikli Suzan’ımız (Aral) da oradaydı. Aramis ve Uğur dışında bizlerin yolu başka işlerden bir aralıkta düşmüştü oraya aslında. Çok iyi anlaşmıştık, elektrik iyiydi, kimya tutmuştu (!) herhalde ki bayağı eğleniyorduk dergiyi yaparken. Uğur’un zaten genel yaklaşımı buydu ama ne o ne de Mine bize yönetici havası vermediler hiçbir zaman, bu nedenle belki bazen fazla serbestleyip bir iki gaf da yapmışızdır. En azından ben kendi yaptığım bir tanesini hatırlıyorum, buraya yazmayacağım tabii.
Biz Arredamento Dekorasyon’da çalıştık aslında ve o zamanlar en çok konuşulan mevzumuz buydu; derginin adı. Şu dekorasyon lafını sindiremiyorduk. İçeriği Mimarlık ağırlıklıydı ki bu grupta çoğumuz da mimardık ve açıkçası dekorasyon içeriği üretmek en çok zorlandığımız konuydu, biraz da derginin adına uymak için zorluyorduk. Piyasada mimarlık konusunda derginin çok az olduğu zamanlar, dekorasyon ya da iç mimari konusunda da pek fazla yoktu ya henüz. Mimarlık aleminde de kaydadeğer yapı üretiminin yeni yeni yeniden palazlanmaya başladığı, isim yapmış mimarların ancak eskiler arasında bulunduğu zamanlardı. Mimarlık konuları daha ağır ve hassastı, sözümüze dikkat etmemiz gerekiyordu. Malum, memlekette mimarlık ürünleri eleştiriye gelmez, daha doğrusu mimarlar gelmez; biz de ancak döneme ve yapılanlara kayıt düşüyorduk diyelim Profil’lerle ve yapı tanıtımlarıyla. Yeni mimarlar, daha sonra isim yapacak olanlar da burada görünür olmaya başlıyordu.
Dosya konuları ise tabir caizse uçuş alanımızdı, orada daha serbesttik, bu pistten dergiyi tasarım aleminin diğer alanlarına doğru uçuruyorduk. Doğrusu benim de çalışmayı en sevdiğim konular dosya konularıydı, daha yaratıcı işler yapıyorduk orada. Birkaç tane unutulmaz dosyamız olmuştu. Bunlardan benim fikrimle başlayan bir tanesini Uğur hatırlattı;
Zeki Müren’i bir tasarım nesnesi olarak incelediğimiz dosya çok ses getirmişti, en azından sanatçının kendisinden güzel bir ses gelmişti (Mart 1996, sayı 79). Uğur’u bizzat arayıp dergiyi görünce ne kadar
mütehassıs olduğunu, kimsenin artık onunla ilgilenmediği bir zamanda bu şekilde ele alınmış olmaktan nasıl da bahtiyar olduğunu kendi üslubuyla belirttiği uzun bir teşekkür konuşması yapmış. Mine’nin konusu, Mimarlık Okulları Öğrenci Profilleri dosyasına (Mart 2000, sayı 100+23) da şevkle yazdığımı hatırlıyorum ki bu yazı da aynı okulun mezunları tarafından pek beğenilmişti. Benim çok istediğim ama ne yazık ki yapamadığımız “Dansöz Kıyafetleri”ni -dans/beden/tasarım ekseninde ele alacağımız dosyayı- Uğur da gönülden desteklemişti ama vaktimiz yetmedi galiba çünkü Uğur, eşi Gülsün’ün de katıldığı bir kumpasla beni daha uygun olacağımı düşündükleri akademik aleme pasladılar. Orada da çok kalmadım gerçi, ama aklım ve gönlüm hep dergide kaldı; dergi üretmek iyidir, kısa periyotlarla yenilenen, tekrarlanan, çürümeye vakit bırakmayan bir heyecanla bir sonraki sayıyı yetiştirmeye çalışmak zevkli bir iştir. Neyse ki, 30 yıl sonra Arredamento hala var, hala saygınlığını ve değerini koruyor, başka mecralarda da gittikçe çoğalan mimarlık yayınlarıyla hala başediyor, başı çekiyor ve varoldukça benim de belki yeniden dergi,
neden olmasın diye hep sakladığım küçük hayalimi de canlı tutuyor. Daha da çok sayılarda, nice yıllarda varolsun!