Arredamento Dört Yıl
Burçak Özlüdil Arredamento Mimarlık’ta 2002-2006 yılları arasında geçirdiğim dört yıl hem profesyonel hem de kişisel yaşamımda pek çok şeyin değiştiği bir zaman oldu. Tam Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden sürünerek mezun olduktan sonra, yüksek lisans eğitimime Yıldız Teknik Üniversitesi’nde o zamanlar kurtarılmış bölge olan Mimarlık Tarihi ve Kuramı kürsüsünde büyük bir keyifle tamamladığım ve aynı yerde doktoraya başladığım dönemdi. Bir iş olduğu kadar akademik formasyonumun da biçimlendiği bir ortam oldu Arredamento. Bu durumun dergide çalışanlar kadar dergiyi bağlılıkla takip eden lisans ve lisansüstü mimarlık/ tasarım öğrencileri için de geçerli olduğu söylenebilir. Özellikle internet öncesi ya da internetin henüz herkese ulaşılır olmadığı bir dönemde, dergi, dünyada, özellikle Avrupa ve Amerika’da üretilen güncel sergileri, yeni projeleri, yapıları ve hatta diğer mimarlık okullarında yürütülen stüdyoların içeriklerini ilgilenenlere ulaşılabilir kılıyordu. Bu içeriğe ve daha fazlasına elbette başka yayınlar aracılığıyla da ulaşmak mümkündü. Ama Arredamento yayın ekibi Uğur Tanyeli öncülüğünde her ay bu mimarlık ve söylem üretiminden bir seçki ile adeta küratörlük yapıyordu. Bu bir anlamda hem ortak bir gündem yaratıyor hem de bu uluslararası üretimi Türkiye’deki gündemle ilişkili kılıyordu.
Benim için belki editörlük işini iş olarak anlamlı kılan ölçütlerin başında Arredamento’nun Türkiye’deki mimarlık/ tasarım söylem ve pratiğinin nabzını yakinen tutan bu gündemi belirleme iddiası yer alıyordu. Bu durumda halkalara hemen akademisyen, mimar, tasarımcı, sanatçı, yazar gibi geniş bir yelpazede üretim yapanların dergiye katkılarını da eklemek gerek. Her ay önce içerik belirleyip, sonra o içeriği oluşturmak için yazı yazma, yazı ısmarlama (sonra bu yazıları toplayana kadar yalvarma) aşamalarında ay sonuna doğru giderek yoğunlaşan bir tempoda hem yerel hem de uluslararası pek çok kurum ve kişiyle sıkı bir iletişim halindeydik. Ele aldığımız dosyalar üzerine fikir üretirken, yaptığımız çevirilerde henüz Türkçe’de dolaşıma girmemiş kavramlara bir karşılık bulmaya çalışırken, gelen yazıları okurken pek keyifle yaptığımız entelektüel ve besleyici tartışmaların tadı hala damağımda. Bunlar hemen her zaman Uğur Bey’in her zamanki enerjisiyle o zamanki ofisimizin cam kapısını açıp girmesiyle başlar ve tıpkı temponun artması gibi ay sonuna doğru sıklaşırdı.
Bu entelektüel ortam ve seviyeli tartışmalarımız gündelik hayatın cilvelerinden payını ziyadesiyle alıyordu. O zaman Matbaacılar Sitesi’nde Boyut Yayıncılık içindeki ofisimizin ısısını kontrol eden klima kumandasını ele geçirmek için verdiğimiz bürokratik savaş, sitenin nadiren uğradığımız büfesinin unutamadığım her daim yağlı tost makinası, “karşı” servisinde geçirilen saatler, çıkan tabldot öğle yemekleri… Bunun gibi o zaman kısmen can sıkan pek çok gündelik “cilve”yi şimdi gülerek hatırlıyorum ya da unuttum gitti. O hafif dışarlıklı ofisimizde yaptığımız konuşmaların ve bu deneyimden öğrendiklerimin izleri hala benimle. İyi ki hayatıma girdin Arredamento, nice yaşlara… Burçak Özlüdil, Dr.; New Jersey Institute of Technology College of Architecture & Design