İşlevsellikten İmgeye Basamağın/Merdivenin Halleri
Merdivenin işlevsel ve konstrüktif gerçekliğinin dışında anlamsal boyutları da olduğunu duymaya çok alışık değiliz. İmre Özbek Eren’in metni, merdiven epistemolojisine bir giriş niteliğinde.
Merdivenin işlevsel ve konstrüktif gerçekliğinin dışında anlamsal boyutları da olduğunu duymaya çok alışık değiliz. Bu metin, merdiven epistemolojisine bir giriş niteliğinde.
İmre Özbek Eren Bu yazı “Merdiven nedir/nasıl olmalıdır?” türünden sorulara cevap aramıyor. Daha çok, genelde görmediğimiz sadece kullandığımız ve binalarda yerli yerinde olması gereken bir sirkülasyon aracı veya yapı elemanı olmanın ötesinde taşıdığı tasarım değerine dikkat çekmeyi umuyor. Peki merdiven, çerçevesi belirlenmiş bir yapı elemanı olmaktan öte ne anlam taşır? Veya böyle bir anlam arayışı olmalı mıdır? Hele ki giderek artan zaman-mekan tüketim hızımız karşısında, merdiveni binalarda bizi bir yerden başka bir yere bağlamaktan öte bir tasarım sorunu olarak görmemiz gerekli midir?
Tasarım disiplininden olmayanlar için merdiven hiç de bu şekilde sorgulanması gereken bir “şey” olmayabilir. Ancak soru, mekan bağlamında sorulduğunda gereklilik kendiliğinden doğuyor. İrdelemeye, merdiveni “basamaklardan oluşan
dizge1” olarak ele almakla başlanabilir. Nitekim tasarım kavramının günlük döngüdeki karşılığının bugünkünden farklı olduğu geleneksel dünyada merdiven, tamamen ihtiyaca dayalı, erişim sorununa bir cevap niteliğindedir; doğal olarak da kaçınılmaz biçimde
işlevselliği en belirgin halidir. Erişimin bu yalın halinde merdivenin, basamaklar dizgesi olma özelliği belirgindir: “Bir yere çıkarken veya bir yerden inerken basılan ve ardarda gelen, birbirine belirli aralıkları olan düz yüzeylerden her biri; alçalan ve yükselen durumların her biri, derece, aşama2”. Bu erişim aracı -eğer dış mekandan bahsediyorsak- adeta doğanın bir uzantısı niteliğindedir (Resim 1). Eğer bina ile ilişkili bir erişim sözkonusu ise, o da yine binanın, kendi malzemesinin,
strüktürünün, dilinin bir devamı niteliğindedir. Geleneksel dünyanın mekan epistemolojine gömülü biçimde -örneğin “dayanıklılık, uygunluk ve güzellik3” ilkelerinin bir yansıması olarak- mekan etkisini kuvvetlendiren özelliğe sahip ve bütüncül mekanın parçası karakterindedir (Resim 2).
Merdivenin, işlevsel olması yanısıra, bahsedilen “aşama, derece” gibi anlamlarına bağlı soyut yorumları da sözkonusudur. Örneğin “çıkıp-inme” eyleminin soyut ifadesi olarak simgesel bir değer taşıdığı görülür. Bu anlamda, aşağı-yukarı ilişkisine metafizik/dini
bir simgesellik yüklendiği söylenebilir: “Merdiven, bir varoluş tarzından başka bir varoluş tarzına geçişi olanaklı kılar. Tırmanma veya yükselme, mutlak gerçeğe
giden yolu simgeler4”. Bu bakış açısıyla merdivenin, en temel özelliği bir yükseliş aracı olmasıdır ve birçok mitosta yer ile gök arasında bağlantıyı sağlayan bir simge olduğu görülür5. Bu kavramsal simge, çoğu kez kendi somut biçimi ile de mekanda karşılık bulur -örneğin Babil ve Sümer kültüründeki Ziguratlar veya tapınak mekanlarına giden yol üzerindeki basamaklar. Buradaki yol, kutsal olana varışta bir süreci ifade eder. Bu anlamda
yol kurgusunda önemli bir etken olan mekanlar boyunca yapılan hareketi destekleyen elemanlar içinde, basamağın ayrı bir önemi vardır6. Merdivenin, bu simgesel hali yanısıra, yine soyut bağlamda kimi değer ve düşüncelerin kültürel/politik
bir simgesellik aracı olarak da kullanıldığı görülür. Bu durum, politik veya kültürel değerin/düşüncenin, toplumsal bağlama göre değişkenlik gösteren biçimde mekansallaşmasında izlenebilir (Resim 3).
Mimarlığın söz alanına girmeye başladıkça merdivenin/basamağın metaforik
yorumları da sözkonusu olur. Örneğin, iki “kot”u/mekanı bağlayan olarak, mekanın hikayesinde bir bağlaç olduğu düşünülebilir -ki burada Heidegger’in7
köprü metaforu akla gelir. Çünkü kot kavramı ile kastedilen, iki ayrı coğrafi bağlamın/mekanın matematiksel ifadesidir; köprü de sadece bir eleman değil, aynı zamanda iki yakayı /yaşamı birbirine bağlayandır. Merdivenin bu anlamda dış mekandaki temsilleri, pekala topoğrafyayla buluşma ara yüzlerinden biri olarak yorumlanabilir.
Merdivenin, tek başına estetik/sanatsal bir nesne olması, bağ kurduğu iki mekanın (kotun) “bilgisine” dayanması nedeniyle sözkonusu olmasa da plastik değeri bağlamında müzik üzerinden de bir metafor kurmak mümkün olur. Örneğin Walter Pater, “Her sanat, müziğin durumuna öykünmektedir” derken,
Harvey devamında, müziğin etkisini zamansal devinimi aracılığıyla ilettiğini hatırlatır8. Tam da bu noktada mekanın zamana bağlı bir deneyim olmasıyla ilişkili biçimde, basamakların her bir kotunun farklı bir deneyimi içermesine vurgu yapılabilir; her kotta ayrı bir tını. Üstelik topoğrafyanın bir uzanımı olarak basamaklar, eğer “arazi bir metin olarak
okunursa9”, bir cümlenin bağlacı gibidir; “yeryüzünde, şiirsel biçimde mesken tutma”nın10 bir aracı olur. Belirli bir ritimle ilerleyen bir tür mekansal örüntü; sekans (Resim 4).
Nitekim basamaklar bu anlamda plastik etki, işlevsel olma ve mekan kurucu olma gibi özellikleriyle mimari yorumuna kavuşur. Böylelikle de, çözülmesi gereken bir detay sorunu olmaktan öteye taşınarak,
tasarım sorunu olmaya başlar, mekan tasarım sürecinde önemli yer tutar. Bu tutum, yani basamaklar dizgesinin, mimari tasarımın ayrılmaz bir boyutu olarak mekana dahil olması, ilk basamaktan11 korkuluğa, malzeme-strüktür seçiminden plastik etkisine kadar etkisini hissettirir. “Merdiven kovası” olmaktan ötede mekanı hem işlevsel hem de görsel bakımdan bütünleyen bir etki yaratır.
Merdiven, kimi zaman boşluğun görsel sınırlaması olarak da belirir. Özellikle düşey düzlemlerle (duvar) yakın ilişki kurmayan merdivenlerin, strüktür, renk, malzeme gibi özellikleriyle mekanda bir sınır oluşturduğu görülür. Zamana bağlı bir deneyim sürecinde bu yorum algısal bir eşik oluşturur. Mekan sekansı içinde bir süreksizlik etkisi yaratır. Bu algısal etki aynı zamanda erişimsel olarak “görme”nin ötesinde deneyimsel bir boyut da içerir: Başka mekan(lar)a geçişin uyaranı
(Resim 5).
Öte yandan, son yüzyılda mimarlığın düşey yükselişi, merdivenin sirkülasyon elemanı olarak işlevsel ve strüktürel tarafına vurguyu kaçınılmaz kılıyor. Aynı zamanda, evrensel tasarım, yangın ve deprem güvenliği gibi güncel gereksinimlere koşut, asansörle birlikte ayrılmaz bir bileşen olarak yüksek yapılardaki bu sirkülasyon sistemi, yapının plastik etkisinde belirleyici olma ile taşıyıcısı olma / strüktürü olma potansiyellerini birlikte sunuyor. Sistemin tasarımı, strüktürel kurucu olduğu kadar yapı formunun da plastik belirleyicisi
olabilmekte. Yani bir anlamda yüksek binanın heykelsi ifadesinin kurucu öğesi (Resim 6).
Merdivenin, yapı plastiğine değer katabilme potansiyeli, bugün hem malzeme hem sayısal tasarım alanındaki gelişmeler hem de tasarım alanındaki içiçe geçmelerle çeşitlenmeye devam ediyor. Cephe, yapı elemanı, strüktür, mekan, malzeme arasındaki sınırların muğlaklığı -“…obje, mekan ve strüktür arasındaki sınırları kaldırma niyeti12…”- merdivende de yansıma buluyor. Merdiven, tek başına bir tasarım öğesi olmasa da plastik etkisiyle baskın bir öğe olarak kullanılabilmekte, hatta yapı kabuğuyla bütünleşen bir yoruma dek uzanabilmektedir (Resim 7).
Bahsedilen bu geniş perspektif içinde ve fakat mimari tasarım sürecinin çoğu kez gözardı edilen bir parçası olarak “basamak dizgesi”nin; ergonomi, erişilebilirlik, herkes için tasarım, yönetmelikler gibi bağlayıcı ve kaçınılmaz belirleyicilerinin yani bir anlamda işlevselliğinin yanısıra mekan kurucu olma özelliği ve estetik değeri ile mimari tasarım sürecinde en başından düşünülmeyi hakeden bir yönü olduğunu -hele de şehirde sıklıkla karşılaştığımız ve binalara çoğu kez zorunluluk gereği yerleştirilen merdivenleri düşünürsek- hatırda tutmak gerekiyor (Resim 8). İmre Özbek Eren, Doç.Dr.; İstanbul Şehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Notlar:
1 Farsça “nerdübān” kökünden gelen merdiven, bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi anlamındadır. Bkz.: “Merdiven” maddesi, Türk Dil Kurumu: [http://www.tdk.gov.tr] Son erişim: 26.03.2019. 2 “Basamak” maddesi: [http://www.tdk.gov.tr] Son erişim: 26.03.2019. 3 Vitruvius, Mimarlık Üzerine On Kitap, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, İstanbul, 1983, s. 12. 4 Eliade, 1991’den aktaran Necati Sümer, “Mitolojik ve Dinsel Bir Yükseliş Simgesi Olarak Merdiven Motifi”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018, 18 (1), s. 257-269. 5 Margaret Miles, “Interior Staircases In Western Greek Temples”, Memoirs of the American Academy in Rome, 1999, 43/44, s. 1-26. Ayrıca bkz.: Sümer, a.g.e. 6 Kerem Özel, “Tapınma Mekanının Çözümlenmesinde Bir Metot Olarak Yol Kurgusu ve Sinan Dönemi Osmanlı Şehir Külliyeleri Örneği”, MSGSÜ FBE Doktora Tezi, 2004, s. 17-18. 7 Martin Heidegger, “İnşa Etmek İskan Etmek Düşünmek”, Düşüncenin Çağırdığı, çev.: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, İstanbul, 2008, s. 71-98. 8 David Harvey, Postmodernliğin Durumu, Metis Yayınları, İstanbul, 1996, s. 232-233. 9 Duncan and Duncan 1988’den aktaran Amy Mills, Narratives In City Landscapes: Cultural Identity In Istanbul”, The Geographical Review, 2005, 95 (3), s. 441-462. 10 Hölderlin’in şiirinden esinlenen Heidegger, “mesken tutma” fikrini bu dizelerden yola çıkarak destekler; “inşa etmek ile iskan etmek” arasında önemli bir nüans olduğunu söyler. Heidegger, 1971’den aktaran Adam Sharr, Mimarlar İçin Heidegger, YEM Yayınları, İstanbul, 2013, s. 76-78. 11 Örneğin Onat, Carlo Scarpa’nın merdiven tasarımlarının, yerine özgü çözüm niteliği taşımasına dikkat çekerken, ilk basamağın da “uyarıcı, toplayıcı ve yönlendirici” bir karakter taşıdığını söyler. Bkz.: Nursel Onat, “Carlo Scarpa, Merdiven ve İlk Basamak”, Tasarım+Kuram Dergisi, 1999/1, s. 9-16. 12 Patrick Jouin ve Sanjit Manku’nun bahsettikleri tasarım yaklaşımı: [www.patrickjouin.com] Son erişim: 29.03.2019.