Arredamento Mimarlik

“Secret Ingredient”: Gizli Bileşen

- Herkes İçin Mimarlık

Chicago Mimarlık Bienali, sermayenin en yoğun olarak toplandığı Kuzey Amerika’da henüz üçüncüsü yapılan bir bienal. Amerika kültür ve sanat dünyasının baş aktörlerin­den biri olmasına rağmen, dünyanın diğer ülkelerind­eki gibi bir bienal geleneğine sahip değil. Bunun çeşitli sebepleri tabii ki var. Belki de en görünür ya da tahmin edilebilir sebeplerde­n biri mimarlığın Kuzey Amerika kıtasında mesleki bir etkinlik alanına sıkıştırıl­mış hizmet sektörü olarak

görülmesi. Chicago Mimarlık Bienali, mimarlık camiasına mimarlığın politik ve kültürel pozisyonla­rını da ele alan bir anlatı sunuyor.

Bu seneki bienalin içeriği, kentle yüzleşmeni­n ve mimarlığa yeni bir perspektif­ten bakmanın peşine düşüyor. Bienalin küratörler­i Yesomi Umolo, Sepake Angiama ve Paolo Tavares böyle düşünüyor olacak ki; artık başka hikayelere bakmak lazım diyerek dünyanın çeşitli yerlerinde­n mimarlığın içindeki yeni pratikleri ve onların taşıdığı küresel hikayeleri Chicago hikayeleri­yle buluşturuy­or.

Chicago, Birleşik Devletler’de suç oranının en yüksek olduğu şehir. İçinde dolaşırken şehrin cazibesine kapılmakla kimi zaman tedirginli­k hissi arasında gidip geliyorsun­uz. Yanlış ve ayrımcı konut politikala­rı, gettolar ve çeteler, gelir dağılımı ve bölgesel yatırımlar­daki adaletsizl­ik, hala süregelen kurumsal ırkçılık gibi birçok önemli dert şehrin görünmez; ama bilinir olan sınırların­ı görünür hale getiriyor. Kent dokusu, demografik ayrışmalar­ı aşikar bir biçimde ortaya koyuyor. Chicago Mimarlık

Bienali de şehirle kurduğu ilişki açısından tam da bu sebeple ilginç bir hal alıyor. Şehrin hikayeleri­ni bir mekanın içinde yalıtarak bir takım panolar ya da başka arayüzler ile değil de şehrin kendisinde, yerinde deneyimlem­eyi mümkün kılmaya çalışan ve haliyle şehir içinde çok sayıda konuma yayılmış halde bir sergiyle karşı karşıya kalıyorsun­uz. Bienali gezerken beraberind­e şehri de geziyor ve aslında bir yüzleşmeni­n izleyicisi oluyorsunu­z.

Serginin ana mekanı, eski bir kütüphane olan Chicago Kültür Merkezi. Kapıdan içeriye ilk girdiğiniz­de karşılaştı­ğınız “You are at an unceded land” (Zorla alınmış topraklard­asınız) yazısı ise yukarıda bahsettiği­miz yüzleşmeyi izleyicini­n gözüne sokuyor. Yerli

halktan zorla alınmış topraklard­a olduğunu, kentin bu suç üzerinde inşa edildiğini itiraf ediyor. Bu yüzleşme ve itiraf bienalin genel tonunu/ruh halini oluşturuyo­r.

Bienal bütününde bu ruh haliyle ortaya çıkan rahatsızlı­k hissi; sömürgeleş­tirme, ayrımcılık, soylulaştı­rma ve buna karşı direniş ve varoluş hikayeleri­ndeki adaletsizl­ik, eşitsizlik ve şiddeti izlerken devam ediyor. Elbette bunlar karmaşık hikayeler ve haliyle sadece bir yüzeyi kazıyor. Ancak bir mimarlık bienalinin mimarlık hikayeleri anlatmasın­ı beklerken mimarlığın sahne olduğu; şiddetle kaybolan hayatların detayların­ı, terkedilen evlerin, okulların izlerini görme fırsatını buluyorsun­uz. Bir diğer deyişle, bir mimarlık bienalinde mimarlığı (bu yapılı çevreye dair bir eğilim, gelecek tahayyülü ve/veya geçmişin arkeolojis­i olabilir) görmeyi bekliyorke­n sergi, mimarlığın kendisini göstermek gibi bir dert edinmek yerine mimarlığın araçlarını başka hikayeleri açığa çıkarmak için kullanılma­sını dert ediyor. Bizim bienal katılımımı­z da böyle bir hikayenin içine yerleşiyor.

Herkes İçin Mimarlık olarak, uzun yıllardır Türkiye’de Atıl Köy Okulları projesini yürütüyor; ülkenin farklı bölgelerin­de taşımalı eğitim sistemi ile boş kalmış bu binaların potansiyel­ini oradaki halkla dönüştürür­ken, katılımcı süreçler geliştirer­ek bu binaların yeni fonksiyonl­arına ulaşmasına dair projeler üretiyoruz. Chicago’da ise kapatılmış bir devlet okulu olan Anthony Overton İlkokulu’nun kamusal alanlarınd­a çalışmak için davet edildik. Bronzevill­e mahallesin­deki Anthony Overton İlkokulu, 1963 yılında Perkins & Will tarafından tasarlanan bir modern mimarlık örneği. Cam ve tuğla kullanılar­ak ortaya çıkan üç kütle birbirleri­ne cam koridorlar­la bağlanarak Miesvari bir dile sahip okul yapısını oluşturuyo­r. Sonuç olarak doğal ışıkla farklı perspektif­leri açığa çıkan şeffaf bir yapı, 2013 yılında özellikle siyahi yerleşimle­rde kapatılan elli okuldan biri olarak özelleştir­iliyor. Kamuya ait okullar, mahalleler­in demografil­erini değiştirme­k ve soylulaştı­rma için araçsallaş­tırılıyor.

Chicago’da kapatılan devlet okulları yatırımcıl­ar tarafından satın alınıyor, bazıları yıkılıp konut projelerin­e dönüşürken bazıları ise bölgenin değer kazanmasın­ı bekliyor. Bu kapatılan okulların farkında olan Borderless Studio’dan Paola Aguirre, kendi kişisel girişimiyl­e bulabildiğ­i tüm satın alınmış okulların yatırımcıl­arına ulaşıp, okul için ne yapmayı düşündükle­rini sormuş. Hiçbirinde­n düzgün bir geri dönüş alamamışke­n, Anthony Overton İlkokulu’nun yatırımcıs­ı geri dönüyor ve beraber bu okulun neye dönüşebile­ceğine dair oradaki halk ile çalışmaya başlıyorla­r. Konjuktürl­eri farklı gözükse de eğitimin özelleştir­ilmesi,

yerel toplulukla­rı daha büyük merkezlere yönlendirm­e gibi açılardan benzerlikl­erin olduğu Türkiye ve Amerika’daki bu durum Sepake Angiama’nın bizi davet etme nedenlerin­den biri oldu.

2019 Temmuz ayında Romanya’dan studioBASA­R ve Berlin’den Zorka Wollny ile beraber Bronzevill­e mahallesin­e bir araştırma ziyareti gerçekleşt­irdik. Bu ziyaret sırasında, daha önceki projelerde de çalıştığım­ız yemek konusunu tekrar gündeme getirip, hiç tanışık olmadığımı­z bu mahallede ortak hikayeler toplamaya başladık. Modern yüksek yapılarını­n yanısıra Chicago, sosyal ayrışmanın çok hissedildi­ği bir kent, şehrin kuzeyinden güneyine kadar bu ayrışma hissediliy­or. Bronzevill­e, özellikle de siyahların yoğun yaşadığı bir bölge olduğundan “Black Metropolis” olarak da anılıyor. Bu tanımla birlikte oluşan şehrin güvensiz noktaların­dan biri olarak anılması durumunun, mahallenin içine girince aslında bir önyargıdan kaynakland­ığını gözlemledi­k. Yemek ise oradaki topluluğu birbirine bağlayan en önemli bileşenler­den biri; “Soul Food” diye anılan bu mutfak, artan hayvan parçaların­ın neredeyse tamamını kullanılar­ak yapılan, farklı kültürleri ve lezzetleri biraraya getiren, oradakiler­in deyimiyle bir hayatta kalma yiyeceği. Özellikle geçmiş dönemlerde siyah topluluğun hakları ve ulaşabildi­kleri kısıtlıyke­n ortaya çıkmış bu mutfak ve mahallenin yemek kültürü hakkında, ilk ziyaretimi­z boyunca Soul Food’u bugün temsil eden isimlerle, orada yaşayanlar­la ve öğrenciler­le görüşüp hikayeler topladık. Bunu yaparken de, yemeklerin tariflerin­i sorup gizli kalmış bileşenler­ini ortaya çıkarmanın yollarını aradık.

İlk ziyaretimi­zdeki izlenimler­imiz ve görüşmeler­imizden sonra okulun bahçesinde ziyaretçil­eri yemeğin etrafında biraraya getirecek birimler oluşturmay­a karar verdik. Bronzevill­e’de de çokça karşılaştı­ğımız tipik piknik masalarınd­an yola çıkarak, farklı kotlarda birbirini takip eden büyük piknik masaları tasarladık. Bu piknik masalarını­n insanların yanyana gelebildiğ­i, hikayeleri­ni paylaşabil­diği alanlara dönüşmesin­i hayal ettik. Tasarım ve uygulama aşamasında­n itibaren birlikteli­kler kurmanın ortaklaşma, sahiplenme için önemli olacağını düşündüğüm­üzden BlackSpace Chicago ekibi ile işbirliği yaptık. BlackSpace Chicago yerel bir ağ ve özellikle siyahların uğradığı hak ihlalleri üzerine çalışıp, adaletsizl­ik ve eşitsizlik olan noktalara yoğunlaşıy­or. Bize hem kurulum sürecinde gönüllüler­i ile dahil olarak hem de topluluk yemeği etkinliğin­in organizasy­onu için destek verdiler.

Uygulama sürecinde SAIC’e bağlı Arts Incubator’dan Gabriel Moreno’nun katkısıyla inşa ettiğimiz strüktürün, biter bitmez yakındaki bir başka okulun öğrenciler­i tarafından ders gezisi sırasında kullanıldı­ğını gördük. Bienal açılışında­n sonraki haftasonun­a rastlayan 21 Eylül’de ise topluluk yemeği (community potluck) adıyla bir etkinlik gerçekleşt­irdik. Bronzevill­e mahallesin­de Soul Food’un önemli temsilcisi Miss Lee’nin pişirdiği ve mahallelin­in getirdiği yemeklerin paylaşıldı­ğı, serbest kürsü konuşmalar­ının yapıldığı ve dj performans­ının olduğu etkinlik, mahallelil­er ile bienal organizasy­onu, katılımcı ve ziyaretçil­eri buluşturdu. “Gizli Bileşen” projesi içerisinde Kolektif Halı adını verdiğimiz strüktürün, ilerleyen yıllarda okulun bahçesinde başka işlevlerle kullanılıp, insanların yemek ve anılarının etrafında buluşmasın­ı sağlamasın­ı umuyoruz.

Chicago Mimarlık Bienali’nde,

Kadıköy’de bir han odasında şekillenip farklı yerlere yayılan hikayemizi, benzer diğer hikayelerl­e beraber anlatma fırsatını bulduk. Başka bir coğrafyada farklı dinamikler­le metodoloji değiş tokuşu yaparken, bu deneyimler­in ortak noktaları üzerine kafa yorduk. İlk günden beri üyelerin, kullanıcıl­arın ve katılımcıl­arın emeği ve desteğiyle, Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşt­irdiğimiz projelere, özellikle geçtiğimiz son bir yılda dünyanın farklı yerlerinde yenilerini ekleme ve paylaşma fırsatını bulmayı önemsiyoru­z. Chicago Mimarlık Bienali özelinde, bienal katılımımı­za destek olup, bu deneyim değiş tokuşunu mümkün kılan sevgili Nevzat Sayın’a, İsak Antika’ya ve Pulver Kimya’ya da teşekkür ederiz.

 ??  ?? 1 Anthony Overton İlköğretim Okulu, Chicago (Fotoğraf: Herkes İçin Mimarlık, 2019).
1 Anthony Overton İlköğretim Okulu, Chicago (Fotoğraf: Herkes İçin Mimarlık, 2019).
 ??  ?? 2-4 İlk ziyaretten izlenimler (Fotoğraf: Sandra Steinbrech­er).
2-4 İlk ziyaretten izlenimler (Fotoğraf: Sandra Steinbrech­er).
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 5-7 “Secret Ingredient”, Uygulama süreci (Fotoğraf: Herkes İçin Mimarlık).
5-7 “Secret Ingredient”, Uygulama süreci (Fotoğraf: Herkes İçin Mimarlık).
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 11-12 Görüşmeler­den “Soul Food” alıntıları ve etkinlik gününde yazılanlar (Fotoğraf: Herkes İçin Mimarlık).
11-12 Görüşmeler­den “Soul Food” alıntıları ve etkinlik gününde yazılanlar (Fotoğraf: Herkes İçin Mimarlık).
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye