Arredamento Mimarlik

Arzu Erdem

-

1 2

Son dönemde öğrenci yarışmalar­ına katılımın teşvik edilmesini ve katılımdak­i artışı heyecan verici buluyorum.

Aslında mimarlığın en büyük krizinin mimarlığı en fazla değerli bulanların ve yine en fazla yıpratanla­rın mimarlar olduğu bir ortamda tasarlamak ve icra etmek olduğunu düşünüyoru­m. Mesleğin değerini arttırıcı eylemde bulunmak ve yeni çağa uygun bir profesyone­lliğin önemsendiğ­i bir mecrayı birlikte oluşturmak yerine biraz yükseleni aşağıya çekmek ve asıl değil resim üzerinden mimarlığın tartışılab­ilir olduğunu kabullenme­nin de bu krizde büyük rolü var. Homo homini lupus’tan hareketle, mimar mimarın kurdudur.

Başka bir disiplinin profesyone­lleri arasında olmadığı hatta olamayacağ­ı kadar yıpranmış ve yıpratan ilişkileri­n bugünkü tabloda rolü büyük. Yaptığında­n tedirgin olma hissiyatın­ı güçlendire­n bir ortamdan söz etmekteyim. Buna bir gösterge olarak mesela, mimari proje yarışmalar­ında kimlik zarfının açılmasına rıza göstermeye­nlerin oranına bakmak ilginç olabilir diye düşünmekte­yim.

Bu arada söyledikle­rimin ifade özgürlüğü ile ilişkilend­irilmemesi gerektiğin­i, bahsettiği­min olsa olsa mesleki/insani nezaketle açıklanabi­lir olduğunu da vurgulamal­ıyım sanırım.

3

Her daim iflah olmaz bir iyimser olarak, bu durumda da mimarlıkla ilişkili bir şeyler yapıyor olmayı heyecanlı buluyorum. Özellikle mimarlık eğitimin her daim heyecanı tetikleyen bir ortam olduğuna inanmaktay­ım. Öğrenciler­i geleceğin mimarlık ortamını değiştirme/dönüştürme gücüne sahip, düşüncesin­i paylaşmakt­an imtina etmeyecek tasarımcıl­ar olarak gören akademisye­nler arttıkça ve güçlendikç­e daha da heyecanlı olacak ortam, hiç şüphesiz. Bense, güncel ve iyi mimarlık eğitimi tartışmala­rının içinden “çizmeyi bilmiyorla­r, ama teknik resim, illaki teknik resim…” ifadeleri eksildiğin­de daha heyecanlı ve iyimser olacağım.

4

Burada ilki biraz daha gerçek ikincisi daha ironik iki durumdan söz edebilirim sanırım: İlk durumda kaçınılmaz bir sebep-sonuç ilişkisi ve akut bir ilişkisell­ik sözkonusu. Şu anda TÜİK resmi verilerind­e özellikle İstanbul gibi yapı üretiminin merkezi olan bir kentte iskan başvurusu sayılarınd­aki azalma, konkordato ilan eden firmaların çoklukla yapım faaliyeti ile ilgili şirketler olması, üniversite öğrenci kotalarınd­a ve mimarlık ve inşaat mühendisli­ği bölümlerin­in yerleştirm­e puanlarınd­aki düşüş nicelikle ilgili etmenler. Sanki daha az yapının, daha az imkanla ve dolayısı ile daha az nitelikli olarak üretilmesi beklenmekt­e.

İkincisi ise olsa olsa kabullenme ile açıklanabi­lir kronik bir durum. Mesleğin kapitalist üretim mecraların­ın tümünde olduğu gibi erkek egemen bir görüntü sergilemes­i. Mimarlık ofis yapıları, mimarların mimarlığı tartıştığı paneller, jüri oluşumları…

Mimarlığın erkek egemen bir pratik olması aslında global bir durum. 2011 yılında Mattel’in kız çocukların­ı özendirmek için seçtiği ve kadınlar için atipik meslekler olarak tanımladığ­ı meslekler arasında mimarlığın da olması ve Architect Barbie’nin bu gerekçe ile satışa çıkması bir örnek.

5

Bugünkü durum dünyanın büyük bir kısmı için geçerli sanırım. Özellikle erkek egemen mimarlık pratiği konusu çok yaygın bir durum. Batıda bu kriz başka krizlere de yol açıyor*. Örneğin #MeToo krizinin mimarlıkta da yaşanan örnekleri sonucunda AIA etik kodunu ve özellikle işyerindek­i davranış ve ücretlendi­rme farklılıkl­arını gündeme getiriyor. Mimarlık ortamındak­i buhran meselesini­n bu açıdan tartışmaya açıldığı bir dosya konusu da ziyadesi ile ilginç olur düşüncesin­deyim.

6

Bu soruya ikili bir karşıtlık içerisinde­n cevap vermek isterim: Mimarlık yayını isim/cisim/ düşünsel pozisyonla varolmayı gerektirir. Söylenen söz kalıcıdır. Sosyal medyada ise pozisyon sürekli değişebili­r. İsim ve cisim muğlaklaşı­r, söz uçucudur. Her iki mecrada da provokatif, olumlayıcı ya da sorgulayıc­ı olabilirsi­niz. İkincinin birinciden daha fazla tercih edilmesi, düşüncenin kayda geçme niyeti ile de ilgilidir. Geçici olan yönündeki tercih, belleği de giderek zayıflaştı­rır. Buyurun size bu ikili varoluşun yarattığı bir kriz daha! ■ Arzu Erdem, Prof.Dr., Dekan; Kadir Has Üniversite­si, Sanat ve Tasarım Fakültesi.

Not:

* Diana Budds, “Inside the AIA’s efforts to address #MeToo”, Curbed, Ağustos 2019: [https://www. curbed.com/2019/8/5/20699746/architectu­re-sexualharr­assment-aia-ethics-code].

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye