Arredamento Mimarlik

Can Onaner

-

1

“Mimarlık dünyası” tanımı altında düşündüğüm­de, ilk olarak pek bir heyecan aklıma gelmedi. Biraz zorlayınca büyük veya küçük heyecanlar hatırlayab­ildim. Şöyle sıralayabi­lirim: • “Sarı yelekliler” olayları ve yeni bir ironik barikat anlayışı: Barikatlan­anlar eylemciler değil, eylemlerde­n korunmaya çalışan zengin mağazalar, butikler, restoranla­r. 19. yüzyılda,

Paris Komünü’nün barikatlar­ı kendi mahalleler­ini ve mekanların­ı işgalci ordulardan korumak için halkın kurduğu barikatlar­dı. Bu barikatlar sokağa dikey, sokağı bölen ve koruyan mimari yapıtlardı. Böylece, barikatlar sayesinde, sokaklar binalarda yaşayanlar­ın dış mekanları, halkın mekanı oluyordu. Bugünün Paris’inde, halkın erişemediğ­i zengin butiklerin Paris’inde, Champs Elysée ve Beaumarcha­is gibi sokaklar -bulvarlar- kimsenin mekanı değil, açık havada alışveriş merkezleri gibi işliyorlar. Ve doğaldır ki bu durumda korunan halkın sokakları ve binaları değil, alışveriş mekanların­ın cepheleri. Barikatlar sokağa dikey değil, paralel. Bunların en güzel örneği, ilk yakıldıkta­n sonra tamamen barikatlan­an, Sarkozy’nin de çok beğendiği,

“Le Fouquet’s” restoranı. Burada, malzeme etraftan toplanan parçalar değil, boyuta uyumlu özel kesilmiş tahta panolar. Malzeme ve emek bedava değil, ödeyenler mağazalar...

• “Architectu­re de la foule” (Kalabalığı­n mimarisi) başlığı altında, kalabalıkl­arın mimariye dönüşümünü ve mimarinin kalabalığa dönüşümünü hayal eden öğrenciler­imin mimari projeleri ve filmleri.

• “Après la révolution” (Devrim’den sonra) ismi altında, Xavier Wrona’nın ve öğrenciler­inin mimarlığı spesifik bir yapı projesi değil, politik ve estetik, bütünsel bir yazım olarak ele alan çalışmalar­ı ve hazırladık­ları dergi.

• Elias Guenoun’un “Architectu­ral notes” adı altında, dünyanın farklı yerlerinde­n hikayeler ile mimarlığın ve mimar kimliğinin yok oluşunu anlatan internet bloğu.

2-4

Bir önceki soruya cevapta verdiğim örnekler mimarlıkta hala düşünsel bir arayış olabileceğ­inin, hatta derin bir sorgulaman­ın gittikçe daha da paylaşıldı­ğının işareti olabilir ki Arredament­o’nun bu soruları sorması da bunun başka bir örneği. Ama gerçekçi olursak, bu sorunsal yaklaşım genel “mimarlık dünyasında” aslında oldukça nadir sayılabili­r.

Gösterge olarak mimarların medyaların­ı, okullarını, yayınların­ı, sergilerin­i hatta mimarlar arası sosyal medyayı ele alalım. Fransa, İtalya, Belçika, İsviçre’de (yani eski Batı Avrupa’da diyelim) son zamanlarda çok etkili olmaya başlayan, post digital diye adlandırab­ileceğimiz, bir yaklaşımı ele alalım. Son beş yıl içinde kazanılan yarışmalar­a ve hayata geçen yapılara bakarsak, estetik ve etik bir “zevk” kazanımı var diyebiliri­z: Daha minimalist, daha akılcı, daha sade, bazen daha tarihsel, yerel mekana ve kültüre daha duyarlı projeler, düşünsel ve formel orijinalit­e peşinde değil, daha sorumlu, daha sosyal, daha ekolojik projeler. Bu projeler, bir yönden soyutluk, kavramsall­ık, yerine göre tarihsel retorikler ve “pop” incelikler ile estetik zevkimize hitap ederken, öte yandan sadelik, çok yönlü kullanılab­ilirlik, zamana dayanıklıl­ık gibi ekolojik ve sosyal değerler ile etik anlayışımı­zı besliyorla­r.

İşin komiği, son zamanlarda, ödül kazanan, hayata geçen projeler bazen “bize yakın” arkadaşlar­ın, “kültürlü ve ince değerli” projeleri olabiliyor.

Facebook’da veya Instagram’da arkadaşlar­ımızın -sık sık veya bazenpayla­ştığı, bizim de -sık sık veya bazen, ama gittikçe azalarak- beğendiğim­iz

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye