Burcu Serdar Köknar
1
Beni şu sıralar, bu dönem yürüttüğüm mimari proje 5 proje stüdyosundaki öğrencilerimin, işleri üzerinde coşkuyla çalışma halleri heyecanlandırıyor. Altunizade, E5 kavşağındaki kamusal karşılaşma olanaklarını mimari proje üzerinden araştırırken gösterdikleri umut dolu çabalarından çok etkilendim bu dönem. Ayrıca Canan Tolon’un “Sen Söyle” sergisinin bütünlüğünün ürettiği duygu çok güçlü kaldı bende1. Bir de, Londra’da Royal Academy’deki “Eco-Visionaries” sergisini okuyunca çok heyecanlandım son zamanlarda2. Görmeyi isterdim.
2
Üretimler çok hızlı ve genellikle de çok az katmanlı. Üretim ortamları da çok tahammülsüz. Ama fiziksel olanın dışında, düşünceler zaman istiyor. Düşünceler bu ortam içerisinde bir yandan da gelişiyor olabilir mi?
3
Her şeyin hızla değiştiği ve hiçbir şeyin sindirilemediği “yeni zaman” sanki bu zaman. Mimarlık da bundan nasibini alıyor diye düşünüyorum. Her şeye çok hızlı bakılıyor, her şey hızla tüketilip çok hızla bünyeden atılıyor. Belki bu akış içerisinde umutsuzluğun yarattığı bir zorlanma ortamı oluşuyor denebilir mi? Heyecanlar ya da heyecanlanma nedenleri bu arada bence biçim değiştiriyor.
Chipperfield’in mimarlıktaki kriz üzerine de söz açtığı 2018’de Financial Times’da yayınlanmış bir röportajını okumuş, üzerine düşünmüştüm3. O röportajda mimarlığın tuğlalardan çok insanlarla ilgili bir iş olduğunu söylüyordu.
Öncelikle konuya dahil olan insanlar ile konuştuklarından ve müşterinin tekil olarak ne söylediğini çok da önemsemediklerinden bahsediyordu. Artık genel beklenti olarak ne kadar metrekare inşa edildiğinin önplanda olduğundan ve bunun bir amaca dönüştüğünden söz ediyordu. Fiziksel üretimin sayısal olarak çokluğunun beklendiği bir durum içerisinde heyecanların da bu oranda üremesi zor geliyor bana. Daha küçük, daha sıradan şeylerde arıyorum ben genelde heyecanları şu sıralar. O zaman bulunuyor belki de.
4
Kapitalist üretim ortamının yarattığı dünya görüşleri ve yaşama biçimleri ekonomik koşullardan daha etkili olabilir diye düşünüyorum. Mimarlık üretimi ortamında, kapitalist üretim etkinliği olma durumu dışında üretim biçimleri de araştırılıyor. İlginç yapma mekanizmaları yeni yeni oluşacak sanki.
5
Etkiler, noktasal olarak farklı olabilir belki ama bence her şey bir bütün olarak oluşuyor ve yaşanıyor. Bugün dünyada yaşananlar birbirine bağlı gelişiyor. Sorduğunuz bir sorunun yanıtını çok geniş bir çerçeve içinden arıyorsunuz. Erişme kanalları nedeniyle, düşünceler ve üretilenler birbirini çok etkiliyor. Ama kendi yaşadığınız coğrafyanın kısıtları içerisinde üretmeye devam ediyorsunuz, olanaklarınız ve belki yanıtlarınızı genişletme çabanız bu kısıtlar ile sınırlanıyor. Kültüre bağlı olan üretim pratikleri ve zaman kullanım biçimleri ve ekonomi en önemli kısıtlar oluyor sanırım.
6
Medyanın payı muhakkak vardır. Özellikle beklenenleri ve bu beklenenlerle üretilenleri ve üretme biçimlerini değiştirecek bir ortamın gelişmesi için medyanın çoğulluğu, özgürlüğü çok önemli bir etken olsa gerek. Bu durum azaldıkça her türlü üretimin derinliğinin azalması da normalleşiyor.
7
Heyecanı büyük büyük şeylerde aramamak, heyecanları daha çok yakalamamızı sağlayabilir ya da mikro heyecanlar üretme odağı oluşturmamıza katkısı olur. Böylece, birbirimizi de daha çok anlama fırsatı oluşturabiliriz belki. Yeni yapma biçimleri araştırmak, birlikte üretme mekanizmaları denemek, mecburen yavaşlamak, azaltmak, yeni heyecanların üremesine neden olabilir mi acaba diye sormadan geçemiyorum.
■ Burcu Serdar Köknar, Y.Mimar; anonim.istanbul; Dr.Öğr.Üyesi; MEF Üniversitesi, Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi.
Notlar:
1 “Canan Tolon: Sen Söyle”, İstanbul Modern, 6 Eylül 2019 - 2 Şubat 2020.
2 “Eco-Visionaries”, Royal Academy of Arts, 23 Kasım 2019 - 23 Şubat 2020.
3 “David Chipperfield: Architecture is in a sort of crisis”, Financial Times, 4 Mayıs 2018: [https:// www.ft.com/content/617a3a3c-4ed9-11e8-a7a937318e776bab].