İlayda Çoksaygılı
Mimarlık eğitimime, hakkında oldukça yüzeysel bilgiler ve önyargılar ile çekinceli bir şekilde başladım. Birinci sınıftaki öğrenmeye aç çırpınışım ve üretilen her şeyin hem metodoloji hem de arkasındaki kümülatif bilgi açısından yeni bir çevirmenlik süreci olması istek ve motivasyonumu hep ayakta tuttu. Yeni çalışma, öğrenme yollarını,
kavramlar ve fiziksel olan arasındaki ilişkiyi irdelerken bir yandan da ilintili konular hakkında bilgi toplama, müze ve sergi gezme kültürü kazanmak gibi yeni beklentiler ve bunları gerçekleştirme çabaları içindeydik. Lakin, birinci sınıfta yaşadığım bu heyecan ve kendini adamışlık durumu maalesef stüdyo dinamiklerine göre kah sönümlendi kah devam etti. Stüdyo yürütücüsü ile öğrencisi arasındaki ilişki, kolektif ruh; üretimlerin kalitesi ve ne kadar “külfet” olarak görüldüğü üzerinde çok ciddi bir etkiye sahip. Mutsuz olduğum ve iyi bir tasarım süreci geçirmediğimi düşündüğüm dönemler oldu. Disiplinlerarası çalışma ve öğrenme süreci adına yapılan bazı çalışmaların verimsizliği ve yer yer amacına ulaşamaması da bu konu ile alakalı bizi daha eleştirel ve mesafeli bir tutum içine soktu. Temel stüdyolarda özümsenemeyen disiplinlerüstü tutum, bizleri zaman zaman bilgiden mahrum bırakır hale geldi. Proje ve tasarım derslerinin teorik derslerle olan zayıf entegrasyon ve birlikteliği bizleri yeri geldiğinde günü kurtaran teslimler yapmaya, teorik derslere az katılmaya ya da o süreyi uyku için değerlendirmeye itti. Bu öğrenci sağlığı ve motivasyonu açısından sürdürülebilir bulmadığım durum, sektörel sorunların yaşandığı ve sektör öğrenci dinamiğinde öğrencinin/yeni mezunun haklarının pek de gözetilmediğinin kulaktan kulağa yayıldığı günlerde mesleki kariyerim açısından da pek optimist bir tablo çizmiyor.
Şehir ve geleceği hakkında yeterince yüksek sesle konuş(a)mayan, pasif ve keşfetme isteği günbegün azalan bir haletiruhiyeye doğru sürükleniyoruz. Kanıksama ve güncelle olan ilişkinin zayıflığı sebebiyle, yeni alanların ve deneyselliğin potansiyellerini yeteri kadar ivedi bir şekilde eğitim programlarımıza alamıyoruz. Biricikliği olmayan mimari pratiklerin sayısının artması ve bununla birlikte ilgi duyduğum alanlarla mimarlığı biraraya getiren ders içeriklerinin, yeni derslerin olmaması; mezun olunca beni bekleyen entelektüel tatminden ve yaratıcılıktan uzak bir pozisyonun ya da ne istediğimi bulmak için deneyip yanılarak harcayacağım fazladan zaman, kaynak ve enerjinin habercisi. ■ İlayda Çoksaygılı, 4. Sınıf Öğrencisi; İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Bölümü.