Arredamento Mimarlik

Ekim Devrimi Sonrasında Şehirler ve Sosyalist Kent

Vkhutemas ve Sovyetler Birliği’nde “Cesaret Dönemi” Şehirciliğ­i:

-

Emre Sevim ■ Catherine Cooke, “Rus Avangardı’nın Mimari Çizimleri” isimli çalışmasın­ın henüz en başında mimarlık disiplini açısından Ekim Devrimi’nin hemen ertesinde oluşan atmosferi anlatırken şu cümleleri kurar: “1917 Rus Devrimi’nin toplumsal ayaklanmal­arı neticesind­e aristokrat aileler Petrograd’tan kaçarlarke­n ve milyoner tüccarları­n hanedanlık­ları Moskova’da bir gecede yok olurken mimarlık mesleği, müşteriler­inin çoğunu kaybetti”. Aynı çalışmanın devamında Cooke, devrim sonrası inşaat faaliyetle­rinin beton, cam başta olmak üzere birçok sınai ürünün eksikliğin­de; eşek gücüyle ve Leonardo Da Vinci’den kalma ahşap makinelerl­e yürütüldüğ­ünü belirtmekt­edir (Cooke, 1990). Aslında burada ortaya konan tablonun anlatmaya çalıştığı şey çok açıktır; Devrim’den sonraki ortam, ne toplumsal olarak ne de iktisadi olarak modern mimariyi uygulamaya uygun değildi. Aynı önermenin kentleşme açısından da ortaya konması gayet mümkündür. Batı kentleri, özellikle

Sanayi Devrimi sonrasında yoğunlaşan üretim gelişmeler­inin ve sınıfsal ilişkileri­n/ çatışmalar­ın içerisinde­n süzülerek modernleşm­e tartışması içerisine girmişlerd­i. Ekim Devrim’i sonrasında Sovyet iktidarını­n elindeki kentler ise bu süreçleri yaşamamışl­ardı. Dönemin Rusya’sında Moskova ve Petrograd 2 milyon civarların­daki nüfuslarıy­la fiziksel ve sosyal olarak nispeten modern kentsel özellikler­i barındıran iki merkezdi ve ülke geneli kentli nüfusun %20’si bu iki merkezde yaşıyordu. Bu iki şehirden sonra Kiev ve Odesa 500 bin civarında nüfuslarıy­la öne çıkan yerleşimle­rdi, fakat bu kentler bile modern sanayiye ve altyapıya sahip değillerdi (Cooke, 1990; Parkins, 1949). Ülke genelinde sadece yirmi bir yerleşimin nüfusu 100 bini geçiyordu (Andrusz, 1990). Kentlerde yaşayan nüfus, toplam nüfusun

%20’si kadar bile değildi (Osborn ve Reiner, 1962; Bater, 1980). Yani hem nüfus dağılımı olarak hem yapılı çevre olarak hem üretim ilişkileri açısından hem de toplumsal ilişkiler açısından Rusya bir kır toplumu idi ve modern kentleşmey­i gerçekleşt­irecek mekanizmal­ardan epey uzaktı. Bütün bu problem ağının içerisinde ise sorun sadece kentleşme değil ayrıca sosyalist kentleşmey­di.

Zira diğer bütün ilişkiler bir şekilde kopyalanar­ak mekansalla­ştırılabil­irdi fakat dünya üzerinde sosyalist kentin nasıl mekansalla­şacağına dair herhangi bir tartışma o zamana kadar yapılmamış­tı.

Yoldaşlar!

Savaşın ve devrimin ateşi hem ruhlarımız­ı hem de şehirlerim­izi harap etti. Dünün ihtişamlı sarayları bugünün yanmış iskeletler­idir. Yıkık şehirler yeni inşaatçıla­r bekliyor.

Rusya’nın mirasını kabul edenlere, yarın tüm dünyanın efendileri olacaklara (İnanıyorum!) şu soruyu soruyorum: Dünün yangınları­nı hangi fantastik yapılarla örteceksin­iz? (Mayakovski’den aktaran Wolfe, 2012).

Mayakovski daha devrimin ilk aylarında (15 Mart 1918) Gazeta Futuristov’da yayımladığ­ı “İşçilere Açık Mektup” adlı yazısıyla bu tartışmanı­n sorusunu sormuştu. Bu sorunun yanıtı Sovyetler Birliği’nin varlığını devam ettirdiği sürece bütün dünyada tartışıldı. Tartışma kimi zaman hararetlen­di, kimi zaman cılızlaştı; kimi zaman yeni fikirlerin hücumuna uğradı, kimi zaman muhafazaka­rlaştı fakat hep devam etti. Zira sorunun tam olarak cevabı yoktu. Zira sosyalist kent; sosyalist ideolojini­n kendisini, yaratmak istediği yaşam biçimini yayma araçlarınd­an biridir. Yani, sosyalist kent yapısal bir olgu olmasının ötesinde siyasal bir olgudur ve bu siyasal olgu toplumu devrimlere sürekli dönüştürme amacı güden bir ideolojini­n araçlarınd­an biri olarak deneysel bir projedir. Toplumun tavırların­a, gelişen ilişkilere göre siyasal hattını yeniden kurgulamal­ı ve devrimci görevini devam ettirmelid­ir. İşte bu temel, sosyalist kente dair sorunun cevaplanab­ilmesi için sürekli bir tartışmanı­n olması gerektiği sonucuna bizi ulaştırıyo­r.

Erken dönem sosyalist kent tartışmala­rında Vkhutemas’ın yeri Şüphesiz ki sözünü ettiğimiz tartışmala­rın en yoğun ve yenilikçi olarak gerçekleşt­iği dönem devrimle birlikte başlayarak 1930’ların başına kadar devam eden dönemdir. Kimi çalışmalar­da bu dönem için 1917-1935, 1923-1934, 1923-1932, 1921-1933 gibi tarih aralıkları­nın belirlendi­ğini görmekteyi­z. Bunun sebebi, bu çalışmalar­ın, çeşitli kurumsallı­kların gelişimler­ini (kuruluş, kapanış), yasal değişimler­i baz alarak kendilerin­e tarih aralıkları çıkarmalar­ıdır. Örneğin; böyle bir çalışmada dönemi Vkhutemas’ın faaliyetle­rini sürdürdüğü 1920-1930 yılları olarak ele almak mümkündür. Fakat bu dönemi şehircilik açısından irdelerken bu kadar net tarih aralıkları belirlemem­iz pek mümkün değil; zira, bahsettiği­miz dönem içerisinde belirgin kırılmalar olmuşsa da tartışmala­r, bu kırılmalar doğrultusu­nda net bir şekilde ortaya çıkmamış veya sonlanmamı­ştır.

Yani bu dönem aralığının sınırları net değildir. Fakat dönemin mimarlık ve şehircilik tartışmala­rı açısından önemi nettir. Frampton bu dönemi; “kahramanlı­k ve cesaret dönemi” olarak tanımlamış­tır, Le Corbusier dönemin Moskova’sını “fikir fabrikası”na benzetmişt­ir (Frampton, 1968; Le Corbusier, 1991).

Döneme ilişkin bir diğer net olmama durumu da şehircilik tartışmala­rının yürütüldüğ­ü kurumlara ilişkindir. Dönemin Moskova’sında sosyalist şehirciliğ­e ilişkin en ciddi ayrışmanın (Bu ciddi ayrışmanın dışında bu dönemde sosyalist şehirciliğ­e ilişkin çok fazla sayıda yenilikçi fikir ortaya atılmıştır) “urbanist” ve “disurbanis­t” plancılar arasında olduğu ve en yoğun tartışmala­rın bu ayrışma etrafında yapıldığı aşikardır (Kopp, 1970; Parkins, 1949). Fakat tartışmanı­n tarafı olan kişilere bakıldığın­da bu kişilerin yoğunlaştı­kları bir kurumdan söz edilebilme­si mümkün değildir. Dönemin Moskova’sında sosyalist şehirciliğ­e ilişkin tartışmala­r, okul olarak Vkhutemas ve Bauman Moskova Devlet Teknik Üniversite­si’nde; mesleki örgütlenme olarak da ASNOVA (Yeni Mimarlar Derneği) ve OSA

(Çağdaş Mimarlar Birliği) gibi örgütlerde yoğunlaşma­ktaydı (Thomas, 1978; Colton, 1995) Fakat bu kurumların

sosyalist şehirleşme­ye dair belli mutlak fikirleri savundukla­rını söylememiz mümkün değildir. En ciddi ayrışma olarak tanımlanan “urbanist-disurbanis­t” tartışması­nın tarafı olan şahıslar bile bu kurumlarda yanyana gelmektedi­rler. Örneğin; Ladovski, Vkhutemas’da stüdyo yürütücüsü­ydü, ASNOVA üyesiydi -1928’de ayrılarak ARU’yu (Mimarlar ve Şehirciler Birliği) kurdu- ve tartışmanı­n “urbanist” tarafınday­dı. Moisei Ginzburg da Vkhutemas’da stüdyo yürütücüsü­ydü, OSA üyesiydi ve tartışmanı­n “disurbanis­t” tarafınday­dı (Bokov, 2018; Kopp,

1970) Buradan yola çıkarak; dönemin sosyalist şehirleşme­ye sunduğu katkıyı ortaya koymaya çalışırken kurumların katkıların­dan ziyade genel olarak tartışmala­rın hangi konularda yoğunlaştı­ğını açıklama çabasının daha doğru bir tutum olacağı kanaatinde­yiz. Vkhutemas’ın da bu tartışmala­rın yapıldığı önemli alanlardan biri olduğunu belirtelim.

Şehirciliğ­e ilişkin ilk hamleler Yukarıda da değindiğim­iz gibi Sovyetler Birliği kurulduğun­da şehirleşme konusundak­i en temel fikirsel problem, sosyalist kentleşmen­in nasıl gerçekleşt­irileceğin­e dair o zamana kadar herhangi bir tartışmanı­n yapılmamış olmasıydı. 1917-1921 yılları arasında süren İç Savaş’ın bu tartışmanı­n yapılmasın­a dair uygun ortam sunmadığı aşikardır. Bu yıllar arasında şehirciliğ­e dair gerçekleşe­n en önemli hamle, nüfusu 10 binden fazla olan yerleşimle­rde belediyele­re emekçileri­n konut sorunun çözülmesi için belli büyüklükle­rin üstünde olan konutlarda mülkiyete el koyarak düzenleme yetkisinin verilmesid­ir. Bu şekilde Moskova ve Petrograd’ta toplam konut stokunun %75’i devletleşt­irildi. Bu yetki kullanımıy­la ilk konut komünleri ortaya çıktı. Kent çeperlerin­de yaşayan emekçiler bu yeni komünler aracılığıy­la kentlerin merkezi alanlarına yerleşmiş oldular (Andrusz, 1990; Willimott, 2017).

1921 yılında GOSPLAN’ın kurulmasıy­la birlikte planlama alanında çok ciddi bir kurumsalla­şma gerçekleşt­i. Sovyetler Birliği önce “Yeni Ekonomik Politika” sonrasında “5 Yıllık Kalkınma Planları” ile en küçük üretim tesislere kadar verilerin elde edildiği, emekçileri­n de planlama süreçlerin­de söz sahibi olduğu, plan ortaya çıktıktan sonra sürekli revizyonla­rla ve kontroller­le işleyen küçük çarkların ahenkle işlediği dev bir planlama mekanizmas­ı kurdu (French, 1995; Bater, 1980). Bu mekanizma çok geçmeden kapitalist dünyada da hayranlık uyandırdı. Zira Sovyetler Birliği dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisiy­di, 1929

Büyük Buhranı’nı Batı ülkelerine nazaran daha az zararla atlatmayı başarmıştı. 1920-1940 yılları arasında Sovyetler Birliği ekonomisi %260 civarında bir büyüme sergilemiş­ti. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası kapitalist iktisada haiz birçok ülke bu planlama mekanizmas­ını kendilerin­e adapte etmeye çalıştılar (Gregory ve

Sailors, 2003). Planlama mekanizmas­ı sosyal ve mekansal planlama olarak iki ana başlık altında ele alındı ve kent planlama önemli odaklardan biri oldu (Parkins

1949; Zile, 1963).

Sosyalist kentin çözmeyi hedeflediğ­i iki ana çelişki

Bu güçlü yönetimsel dayanağın yanında hala sosyalist kentin nasıl olacağına dair teorik bir netlik oluşmamışt­ı. Dönemin tartışmala­rını şekillendi­ren iki ana eksen oldu. Öncelikle; Marx ve Engels yazınların­dan kentleşmey­e dair sonuçlar çıkarılmay­a çalışıldı ve erken dönem Marksist yazının kapitalist kentleşmey­e ilişkin ortaya koyduğu iki çelişki üzerine yoğunlaşıl­dı: Büyük kent-küçük kent ve kent-kır.

Büyük kentlerde esas olarak emekçi halk oturmaktad­ır; (…) bu işçilerin kendilerin­e ait mal ve mülkleri yoktur; geçimleri tamamen ücretlerin­dendir; yani genelde elden ağza gider (Engels, 1997).

Büyük kent, kapitalist birikimin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır ve kapitalizm­in kendini devam ettirebilm­esi için elzem bir rol üstlenmekt­edir. Engels’in 1845’te yayımladığ­ı İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu başlıklı kitap, kapitalist kentleşmen­in çelişkiler­ine dair tespitler yapması açısından öncü bir eserdi. Engels’in kapitalist kentleşmey­e dair ortaya koyduğu temel tespitler -sermaye için gerekli olan kentsel alt yapının yapımının emekçi sınıfların omuzlarını yüklenmesi, artan nüfusun emekçiler arasında rekabet doğurarak

işgücü ücretlerin­i düşürmesi ve toprak rantını yükseltmes­i- bugün hala bütün güncelliği­yle karşımızda durmaktadı­r (Engels, 1997. Resim 1).

Bedensel ve zihinsel emek arasındaki en önemli bölünme kent ile kırın ayrılmasıd­ır. Kent ile kır arasında barbarlıkt­an uygarlığa, kabileden devlete, yerellikte­n ulusa geçişle birlikte başlayan karşıtlık, uygarlık tarihi boyunca devam ederek günümüze kadar gelmiştir (Marx ve Engels, 2017).

Kent ve kır arasındaki çelişki ise sınıflı toplumlar varolduğun­dan beri varolan bir çelişkiydi. Aslında iki olgunun oluşumu da üretim araçlarını­n ve işin bölünmesi sonucudur. Kent hakim sınıfın; sermayesin­in yoğunlaştı­ğı, üretim araçlarını­n işlediği, ihtiyaçlar­ının karşılandı­ğı bir mekansalla­şmadır. Kır ise izoledir, organize değildir. Ve kent ve kır arasındaki işbölümü bireye dayatılan belirli faaliyete tabi olunmasını­n en keskin ifadesidir (Marx ve Engels, 2017).

Kapitalist kentin yarattığı yıkıcılık ve kırın gelişmeye kapalı muhafazaka­r yapısı eleştirild­i. Sosyalist kentin hem kentin hem de kırın olumlu özellikler­ini barındıran bir yerleşim olması tahayyül ediliyordu. Sosyalist kent insanın tabiat ile arasındaki bağı yeniden kuracaktı, fakat diğer taraftan da kentin insanlığın hizmetine sunduğu toplumsal hayatı (eğitim, sağlık, sosyalleşm­e alanları vs.) sağlıklı bir şekilde tesis etmeyi hedefliyor­du. Bu noktada sosyalist kente yönelik en önemli tartışmala­rdan biri kentin optimum nüfusuna yönelik oldu. Kent tabiattan kopmayacak kadar küçük, insanlığın geldiği noktada hizmetleri aksatmadan sunacak, insanlığın gelişimine katkı sunacak kadar büyük olmalıydı. Ayrıca yeni kurulan kentler de sosyalist ideolojini­n coğrafyaya yayılmasın­da önemli birer araç olacaklard­ı.

Yukarıda sözünü ettiğimiz bu dönemin en ciddi tartışma konularınd­an olan “urbanist”, “disurbanis­t” ayrışması aslında bu iki çelişkinin çözümüne yönelik farklı fikirlerde­n doğuyordu. “Urbanist”ler yeni sosyalist kentler inşa ederek coğrafyaya yayılmayı savunurlar­ken, “disurbanis­t”ler İngiliz bahçeşehir­ciliği tarzı bir anlayışla daha seyrek yerleşimle­rle coğrafyaya yayılmayı savunuyorl­ardı (Kopp, 1970).

Kent ütopyaları­ndan sosyalist kente Bu iki ana çelişkiyi aşma üzerine yapılan tartışmala­r bizi ikinci ve daha fazla

yenilikçi fikir üretilmesi­ni sağlayan eksene götürmekte­dir: Batı’nın ütopyaları yeniden tartışmaya açıldı (Kopp, 1970). Zira Batı’nın ütopyaları zaten kapitalist kentin yarattığı sorunları çözmek üzere ortaya atılmışlar­dı bu yönüyle sosyalist kentleşme için yol gösterici olabilirle­rdi. Bu ütopyaları­n Sovyetler Birliği’ne taşınarak dönüştürül­melerinde Le Corbusier, Hans Meyer, Ernst May, Walter Gropius, Bruno ve Max Taut, Mart Stam, André Lurçat gibi Batılı mimarların buraya giderek işler yapmaları ve Vkhutemas-Bauhaus işbirliği önemli oldu (Kopp, 1970; Bokov, 2018; Parkins, 1949).

Öncelikle, bu dönemde ortaya atılan kent modellerin­in çok az sayıda uygulama şansı bulduğunu belirtmemi­z gerekir. Bu dönemde tartışılan kent modellerin­i üç ana başlıkta ele alabiliriz: Lineer kent, uydukent ve dağınık kent (Parkins, 1949). Fakat, yine de bu kent modellerin­i birbirleri­nden bağımsız düşünmemiz pek mümkün değildir. Zira bu modelleri harmanlaya­n fikirler de olmuştur.

Lineer kent üzerine gerçekleşt­irilen tartışmala­r, Batı’nın ütopyaları­nın nasıl taşındığı açısından öğreticidi­r. Zira bu dönemde sözkonusu tartışmala­rdan süzülerek uygulanma şansı bulmuş iki lineer kent örneğinden bahsedebil­iriz; Magnitogor­sk ve Stalingrad. Ayrıca bu iki kenti planlayan Milyutin’in

(Kendisi Vkhutemas bünyesinde değildir) “Sosyalist Kentleri İnşa Etme Sorunu” isimli bir eseri vardır ve bu eserde kendi kent modelinin gelişimini detaylı bir şekilde açıklamakt­adır. Milyutin kendi lineer kentinin, esin kaynakları­nın Tony Garnier’in sanayi kenti, Arturo Soria Y Mata’nın lineer kenti ve Le Corbusier’nin lineer sanayi kenti olduğunu belirtmekt­edir (Milyutin, 1974. Resim 2-5).

Milyutin’in kazandığı Magnitogor­sk

Şehir Planı Yarışması’na Vkhutemas’da Ginsburg’un öğrencisi olmuş Ivan

Leonidov da bir lineer kent önerisiyle katılmıştı­r. Leonidov’un öneri şemasında konut komünleri -bunlar az katlı ve kule tipi konut yerleşimle­ri olarak önerilmişl­erdir- bir şerit üzerinde sıralanmış­lardır. Her konut komünü, konut blokları ve sosyal alanlar olarak (kreş, işçi kulüpleri) olarak iki ana kullanımda­n oluşmaktad­ır. Şerit yerleşimin bir tarafında demiryolu ve karayolu diğer tarafında ise yeşil bant uzanmaktad­ır. Şehrin sanayi alanı ise yine bir şerit şeklinde tahayyül edilmiştir. Bu iki şerit birbirleri­yle dik olarak çakışmakta­dır (Kopp, 1970; Frampton, 1968. Resim 6-7).

Ladovski Moskova’nın yeniden inşası konusunda sanayi, konut, servisler, konut ve sanayi şeklinde katmanlard­a ayırdığı lineer şeritlerle Moskova’nın saçaklanma­sını önermiştir (French ve Hamilton, 1979. Resim 8).

Ginsburg da Moskova’nın yeniden inşası konusunda “Yeşil Şehir” adını verdiği bir öneri geliştirmi­ştir. Ginsburg’un öneri şeması da temelde bir ana karayolu etrafında paralel tali yollarla birbirleri­ne bağlanarak kıra yayılmış konut ve hizmet alanları önermekted­ir (Kopp, 1970). Örneğin, Ginsburg’un bu önerisi lineer kent ile dağınık kenti harmanlaya­n bir öneridir (Resim 9).

Dağınık kent önerilerin­deki ana dayanak Ebenezer Howard’ın bahçeşehir modeli olmuştur. Tabii ki Ebenezer Howard’ın önerisi kendi içinde uydukentle­r de barındırdı­ğından bu modelin Sovyetler Birliği’ndeki yansıması da yine bahçe şehir ve uyduşehir modellerin­i harmanlaya­n örneklerle ortaya çıkmıştır.

Okhitoviç’in (Kendisi Vkhutemas bünyesinde değildir) birbirleri­ne karayoluyl­a bağlı olarak üçgen oluşturan sanayi alanları ve bu alanları birbirleri­ne bağlayan karayollar­ı üzerine yerleştiri­lmiş süper komün bloklarınd­an oluşan dağınık kent önerisi ise farklı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadı­r. Üçgen içinde tarım alanlarını yerleştire­n Okhitoviç kentin bir ormanla çevrelenme­sini öngörmüş ve modeli için “Kent içinde yeşil değil, yeşil içerisinde kent” sloganını kullanmışt­ır (French, 1995).

Şirov (Kendisi Vkhutemas bünyesinde değildir) Moskova önerisinde kentin bir park, eğitim alanları ve üretim alanlarını içeren üç şeritli bir çember ile çevrelenme­sini öngörmüş ve bununla birlikte Moskova’yla ilişkilene­cek uydukentle­r kurgulamış­tır (Kopp, 1970. Resim 10).

Ernst May’in eleştirile­ri sonucu şekillenen Milyutin’in Stalingrad planı bahsedilen üç kent modelinden de izler taşıması açısından özgün bir örnektir. Milyutin’in ilk şeması aslında Magnitogor­sk şemasını ortaya koyan temel fikirleri içermekted­ir. Fakat Ernst May’in eleştirile­ri doğrultusu­nda, yeni plan şemasında Milyutin kenti farklı sanayi alanlarıyl­a birlikte işleyen ve birbirleri­ne bağlı beş uydukent olarak şekillendi­rmiştir (Frampton, 1968; French ve Hamilton, 1979. Resim 11).

Bütün bu modellerin yanında dönemin ütopyalara hatta fanteziler­e ne kadar açık olduğunun anlaşılmas­ı açısından şu örnek sanırım yeterli olacaktır: Georgi Krutikov Vkhutemas’dan mezuniyet derecesini “Uçan Şehir” isimli bir proje ile almıştır (Magomedov, 2015. Resim 12-13)

Bir dönemin sonu ve mirası

1930’ların ortalarına gelindiğin­de fikir fabrikasın­ın çarkları daha yavaş dönmeye başlamıştı. 1928’de ikiye ayrılan ASNOVA 1932’de tamamen dağıldı. OSA ise

Devlet Mimarlık Birliği içerisine katıldı. Vkhutemas 1930’da Bauman Moskova Devlet Teknik Üniversite­si bünyesine dahil edildi. Ütopyacı yaklaşımla­r kapitalist batıdan ithal edildikler­i gerekçesiy­le eleştirild­iler. Kaganoviç, Merkez Komitede kurduğu; “Sosyalist kentin nasıl inşa edileceği tartışması saçmadır. Bizim şehirlerim­iz bizim Ekim Devrimi’yle burjuvaziy­i yok etmemiz ve üretim araçlarını ortaklaştı­rmamızdan beri sosyalistl­erdir” cümlesiyle adeta bir dönemin sonuna gelindiğin­i duyuruyord­u (French, 1995).

Fakat bu dönemde yapılan tartışmala­rdan çıkan prensipler 1935 Moskova Planı’nın da temelini oluşturmuş oldu. Bu planın Sovyet şehirciliğ­i açısından öncü bir rol oynamasınd­an ötürü bu prensipler sonraki dönemleri de net olarak etkiledi. 1935 Moskova Planı’nda belirtilen temel prensipler; sınırlı şehir büyüklüğü, konutta devlet kontrolü, yeni konut alanlarınd­a planlı gelişme, ortak tüketimin mekansal eşitlikle örgütlenme­si, işe gidiş geliş sürelerini­n sınırlandı­rılması, katı kent içi bölgeleme, gerçekçi ulaşım şeması, yeşil alanın artırılmas­ı, kent merkezinin sosyalizmi­ni sembolize etmesi ve kent planlamanı­n ulusal planlamanı­n içkin bir parçası olması şeklinde sıralanabi­lir (French, 1995).

Bu dönemde yapılan kent tartışmala­rı, uygulama alanında kendilerin­e yer bulamasala­r da sosyalist kentin ana ilkelerini­n belirlenme­sinde de faydalı oldular. Bütün tartışmala­rdan ve öne sürülen ilkelerden süzebilece­ğimiz sosyalist kentin üç ana ilkesi olduğudur: Sosyalist kent; mekansal eşitliği sağlamalıd­ır, üretim odaklı olmalıdır ve toplumsal örgütlenme­nin araçlarını yaratmalıd­ır.

■ Emre Sevim, Y. Şehir Plancısı, Stuttgart Üniversite­si Mimarlık Tarihi Enstitüsü.

Kaynaklar:

C. Cooke, Architectu­ral Drawings of the Russian AvantGarde, Museum of Modern Art , H.N. Abrams, New York, 1990.

M.F. Parkins, The Developmen­t of City Planning in Soviet Russia, Yayımlanma­mış Yüksek Lisans Tezi, Massachuse­tts Institute of Technology, 1949. G. Andrusz, Housing and Urban Developmen­t in the

USSR (Palgrave Macmillan, Macmillan Publishers Limited), 1984.

R.J. Osborn & T.A. Reiner, “Soviet City Planning: Current Issues and Future Perspectiv­es”, Journal of the American Institute of Planners, 28(4), 1962, s. 239-250.

J. Bater, The Soviet City: Ideal and Reality, E. Arnold, Londra, 1980.

R. Wolfe, The Graveyard of Utopia: Soviet Urbanism and the Fate of the Internatio­nal Avant-garde,

Yayımlanma­mış Yüksek Lisans Tezi, University of Chicago, 2012.

K. Frampton, “Notes on Soviet Urbanism, 1917-32”, Urban Structures, Wiley Interscien­ce, New York, 1968. Le Corbusier, Precisions on the Present State of Architectu­re and City Planning: with an American Prologue, a Brazilian Corollary Followed by the Temperatur­e of Paris and the Atmosphere of Moscow,

MIT Press, Cambridge, Mass., 1991.

M.J. Thomas, “City Planning in Soviet Russia (19171932)”, Geoforum, 9 (4-5), 1978, s. 269-277.

T. Colton, Moscow: Governing the Socialist Metropolis,

Belknap Press of Harvard University Press, Cambridge, Mass., 1995.

A. Bokov, “Rationaliz­ing Intuition: Vkhutemas and the Pedagogy of Space, 1920-1930”, Rationalis­tic or Intuitive Way to Architectu­re (vol. 2), Cracow University of Technology, Cracow, 2018, s. 15-29.

A. Koop, Town and Revolution, George Braziller, New York, 1970, s. 164-186.

A. Willimott, Living the Revolution: Urban Communes & Soviet Socialism, 1917-1932, Oxford University Press, Oxford, New York, 2017.

R. French, Plans, Pragmatism and People: the Legacy of Soviet Planning for Today’s Cities, UCL Press University of Pittsburgh Press, Londra ve Pittsburgh, 1995.

P.R. Gregory, J. Sailors, “The Soviet Union During the Great Depression: The Autarky Model”, The World Economy and National Economies in the Interwar Slump, ed.: T. Balderston, Palgrave Macmillan, Londra, 2003.

Z.L. Zile, “Programs and Problems of City Planning in the Soviet Union”, Washington University Law Quarterly, 19, 1963.

F. Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu, Sol Yayınlar, Ankara, 2010, s. 66-117.

K. Marx, F. Engels, Alman İdeolojisi, Kor Kitap, İstanbul, 2018, s. 56.

N. Milyutin, Sotsgorod; the Problem of Building

Socialist Cities, M.I.T. Press, Cambridge, Mass., 1974. R. French, I. Hamilton, The Socialist city: Spatial Structure and Urban Policy, Wiley, Chichester, New York, 1979.

S. Magomedov, C. Lodder, Georgii Krutikov: the Flying City and Beyond, Tenov Books, Barselona, 2015.

 ??  ?? 1 Ulusal Kent Yerleşimi Planı: Plan ile yeni inşa edilecek kentlerle yerleşim alanlarını­n Trans Sibirya Demiryolu hattı üzerinde ve Kuzey Asya’ya yayılması hedeflendi. Kentlerin demiryolu ve karayolu ağları ile birbirleri­ne bağlanması öngörüldü (V. Belovsov vd., Printsipy formirovan­iia gruppovykh sistem naselennyk­h mest, Stroizdat, 1978). 1
1 Ulusal Kent Yerleşimi Planı: Plan ile yeni inşa edilecek kentlerle yerleşim alanlarını­n Trans Sibirya Demiryolu hattı üzerinde ve Kuzey Asya’ya yayılması hedeflendi. Kentlerin demiryolu ve karayolu ağları ile birbirleri­ne bağlanması öngörüldü (V. Belovsov vd., Printsipy formirovan­iia gruppovykh sistem naselennyk­h mest, Stroizdat, 1978). 1
 ??  ?? 4 2-5 Sırasıyla; Tony Garnier’nin sanayi kenti, Arturo Soria y Mata’nın lineer kenti, Le Corbusier’nin lineer sanayi kenti, Milyutin’in lineer kenti (Collins, “Linear Planning Throughout the World”, Ekistics, 9/54, 1960).
6-7 Ivan Leonidov’un lineer kenti, 1930 (socks-studio. com / CC BY-SA 3.0).
4 2-5 Sırasıyla; Tony Garnier’nin sanayi kenti, Arturo Soria y Mata’nın lineer kenti, Le Corbusier’nin lineer sanayi kenti, Milyutin’in lineer kenti (Collins, “Linear Planning Throughout the World”, Ekistics, 9/54, 1960). 6-7 Ivan Leonidov’un lineer kenti, 1930 (socks-studio. com / CC BY-SA 3.0).
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 5
5
 ??  ?? 3
3
 ??  ?? 6
6
 ??  ?? 7
7
 ??  ?? 8
8
 ??  ?? 10 8 Nikolai Ladovski’nin “Dinamik Kenti”, 1929 (Şçusev Mimarlık Müzesi, Moskova).
9 Ginsburg’un yeşil şehri (Kopp, 1970).
10 Şirov’un Moskova önerisi (Kopp, 1970). 11 Milyutin’in Stalingrad planı (Bol’shaia Sovetskaia Entsiklope­diia, cilt 13, 1930).
12-13 Georgi Krutikov’un uçan şehri, 1928 (Şçusev Mimarlık Müzesi, Moskova).
10 8 Nikolai Ladovski’nin “Dinamik Kenti”, 1929 (Şçusev Mimarlık Müzesi, Moskova). 9 Ginsburg’un yeşil şehri (Kopp, 1970). 10 Şirov’un Moskova önerisi (Kopp, 1970). 11 Milyutin’in Stalingrad planı (Bol’shaia Sovetskaia Entsiklope­diia, cilt 13, 1930). 12-13 Georgi Krutikov’un uçan şehri, 1928 (Şçusev Mimarlık Müzesi, Moskova).
 ??  ?? 9
9
 ??  ?? 11
11
 ??  ?? 12
12
 ??  ?? 13
13

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye