“Kurda, Kuşa, Aşa”:
Feminist Bir Mekansal Pratik Olarak Aslıhan Demirtaş
Yağmur Yıldırım ■
- Aslıhan, senin pratiğinin feminist bir pratik olarak tartışılabileceğini düşünüyorum. Ne dersin?
- Bu, bu hafta duyduğum en güzel şey!
Güneşli bir öğleden sonra, bahçede kahve içerken sohbet arasında geçiveren bu konuşma, feminist mekansal pratikleri incelediğim tez çalışmamın vaka incelemelerinden birinin Aslıhan Demirtaş olduğu uzun hikayenin başlangıcına tekabül ediyor. Sayısız konuşma, tartışma, öğle yemekleri, kahve araları, dedikodular, ders hazırlıkları, ofis baskınları, Facebook yorumları, proje sunumları, tarif ve öneri alışverişleri, dertleşmelerle dolu geçen zamanda, Aslıhan’ın dünyaya bakışını ve yapma biçimlerini daha yakından görme, kendisinin cömertliğiyle üzerine birlikte düşünme imkanım oldu. Kendisini “feminist” olarak kimliklendirmese de, Aslıhan Demirtaş’ın pratiğinin, feminist bir mekansal pratiğin hassasiyetlerini ve araçlarını keşfetmek için çok zengin bir dünyası olduğuna inanıyorum ve bu yazıda, yerimin elverdiği ölçüde bunları paylaşmayı amaçlıyorum.
“Başka türlü” yapmak, feminist bir anlayışın ana içgüdülerinden. İçinde yaşadığımız karmaşık ve köklü tahakküm mekanizmalarıyla mücadele etmek, farklılıkları keşfetmek ve bilgi üretimi, eleştirel düşünce ve aktivizm yoluyla ekonomik, toplumsal ve ekolojik adaleti inşa etmek için politik bir talep olan feminizm, tam da bu sebeplerden “başka türlü”ye inanır. “Objektif” gerçeklikleri, “tipik” kavrayışları dert edinmenin, yeni olasılıkları mümkün kılacak başkalıkların peşine düşmenin, yaşanabilir gelecekler tahayyül etmenin feminist araçları olduğunu söyleyebiliriz. Feminizm ve mimarlığın birlikteliği üzerine ilk geniş çaplı toplantılardan olan, 1999 yılında Paris’te gerçekleşen konferans da ismini bundan alır: Latince “başka” anlamına gelen alter sözcüğünden türeyen Alterities (Başkalıklar). Burada biraraya gelen kadınlar, ikilikleri, atanmış rolleri ve