Karşılaşmalar
Ares Shporta ■ Lumbardhi’nin gelişimi içinde dönüştürücü bir nokta olan Aslıhan’la olan karşılaşmamızı ve sonrasındaki yolculuğu, İstanbul ile olan ilişkimin dışında, kurumun sancılı sürecinden veyahut çalıştığımız Kosova bağlamından ayrı tutmam mümkün değil. Temelinde sıkı bir dostluğu, dinamik bir topluluğun aktif birer parçası olmayı, öğrenci-mentor ve belli noktalarda da mimar-işveren ilişkisini de barındıran bu birliktelikten bahsederken, kişisel bir dil kullanmak ve hikayemsi bir şekilde anlatmak kaçınılmaz oldu.
***
2014 senesinde, Bilgi Üniversitesi’ndeki eğitimim ve İstanbul dönemimin altıncı yılında, ilk ve son defa gittiğim Dolapdere spor tesisi ve yüzme salonun soyunma odasında önceki yıl DokuFest’te tanıştığımı hatırladığım Köken Ergun ile karşılaştım. Oradan Tophane’deki mahalleme kadar yaptığımız yürüyüşten aklımda kalan,
Vasıf Kortun’un DokuFest ve Prizren’i seveceği bilgisiydi. Eve girerken, kaldığım dairenin 50 metre ötesinde, her gün oturduğum kafenin karşısındaki binada Aslıhan’ın çalıştığını bilmiyordum.
Bundan haftalar sonra Kosova’ya kesin dönüş yaptıktan iki ay sonra Lumbardhi geçici kültürel miras listesine girmiş ve üç kere yıkımın eşiğinden dönen sinemanın özelleştirilmesi resmi olarak durmuştu. Hemen ardından, Lumbardhi Koruma İnisiyatifi olarak binanın idarecisi özelleştirme ajansı ile bir yıllık kullanım anlaşması yapıp, anahtarları aldık, inisiyatifi devam ettirmek için Lumbardhi Vakfı’nı kurduk. 23 yaşımda ilk işime başladığımda görev tarifim aşağı yukarı “sinemayı çokamaçlı ve sürdürülebilir çağdaş bir kültür kurumuna dönüştürmek”ti ama neyse ki üzerime aldığım yükümlülüğün ne anlama geldiğini tam olarak anlamamıştım. Aynı hafta soluğu İstanbul’da aldığımızda, Vasıf Bey ile kısaca tanıştık, yazın festivale jüri üyesi olarak gelmeyi kabul edip, sinemamıza göz atacağına söz verdi. Kendisi 6 ay sonra Prizren’e gelene kadar tüm imkansızlıklar karşısında işin zorluğunun farkına varmıştım, enerjim halihazırda tükenmiş, vakıf iflasın eşiğine gelmişti ve ben aslında bu macerayı bırakmaya hazırlanıyordum. Fakat o noktadaki sohbetler bir dönüm noktası oluşturdu; sonbaharda karşılıklı İstanbul ve Prizren buluşmaları ve atölyeleri ile kurumun planlamasına
koyulduk, ben de işe tekrardan inanmaya başladım. Taslaklar yapılıp bize ev ödevleri verildikten sonra, benzer süreçleri deneyimlemiş, konumumuzu anlayacak ve bize destek olabilecek bir mimari danışman bulmamız gerektiğinde karar kıldık. İki hafta sonrasında Vasıf Bey’den gelen spektaküler bir e-posta yoluyla, bambaşka rastlantılar zinciri sonucu yolu Kosova’ya düşecek olan Ali ve Aslıhan ile tanıştık. İlk bakışta İstanbul ve New York adresli mimarın yeniyıl tatili için Prizren’i seçmesi fikrine şaşırıyor, sonrasında da arkadaşlarla kahkahalar atıyorduk, zira korkunç derecede sıkıcı kışları ile ufak bir sahil kasabasını andıran şehrimizdeki etkinliksiz yeniyıl tatillerini ortaokuldan beri Prizren’de geçirmiyor, sürekli başka yerlere kaçıyorduk.
Tanışmamız biraz ertelense de serüven 2016’ın başında gerçekleşti ve bu Aslıhan’ın üç yıl içinde 15’i bulacak
Prizren ziyaretlerinin ilki oldu. O günlerde kurumda benim haricimde bir muhasebeci ve asistan, bina ve ihtiyaçlar için araştırma yapmaya başlamış üç genç mimar, hayaller ve finansal imkansızlıklar ve duvarları ile gömülü hafızası haricinde bir altyapısı olmayan, halkın büyük bir kısmının unuttuğu ya da sevmediği bir bina vardı. Sorumlu kişi olan benim mimari ve şantiye bilgim yok denecek kadar az, binada ise bir iki temizlik müdahalesi harici bir şey yapılmamış, son yatırım 35 yıl önce olmuş, çatı dökülüyor, temeller su ve pislik içinde yüzüyordu; yan komşumuz olan kasaptan basit bir elektrik tesisatı ile yaz ayları boyunca film gösterimleri, ufak tefek etkinlikler ve buluşmalar yapan anksiyeteli bir oluşum vardı. İkinci gelişinde bana “Size nasıl yardımcı olabilirim?” diye sorduğunda, elimde hazır bir cevap olmaksızın, şaşkınlık ve sessizlik içinde kalmıştım. Sorunun cevaplarını parça parça, sonrasındaki dört yılda Aslıhan, Ali ve tüm ekipler ile birlikte verecektik.
İlk senemizde programatif vizyon araştırma, müzakere ve atölyeler sonucu çıkmış, önümüzdeki iki sene kitlesel fonlama (crowdfunding) yardımıyla topluluk geliştirme ve sinemayı kullanışlı kılıp kamuya açma sürecinin üst başlığı olarak kullanacağımız “Lumbardhi Public Again” (Lumbardhi Yeniden Müşterek) sloganı ve kampanyasını başlatmıştık.
Çatı yenilemesi yapılırken, ufak bir vizyon kitapçığı, sinema duvarına projeksiyon ve bir kamu programı ile 2016’da binayı kullanmaya başladık. Sonraki yılın başına geldiğimizde ise, vizyona ve uzun vadeli planlara çok fazla odaklandığımız ve binanın işlevsel hale gelmesini isteyen topluluk eleştirisi üzerine, Aslıhan ve ekibi etaplı bir yaklaşım önerisi ile geldi; minimal bütçeyle gerçekleşen “pro bono” çalışma ile salonun yıllar sonra kullanıma açılması sağlandı. Bu şekilde kısa vadeli ihtiyaçlar karşılanırken, ilerleyen dönem için de baskıyı ortadan kaldırıp, süreci daha sakin bir şekilde geliştirmek ve tasarlamak olanaklarını oluşturmanın peşine düştük. 2018’in başında ek bir müdahale daha yapıp, Lumbardhi’nin kafesinin açılması ile birlikte günlük bazda ziyaretçi ve kullanıcılarına açık olma olanağı sağlandı ve sadece bu üç yılda 80.000 kişiye ve 600’ün üzerinde etkinliğe evsahipliği yapan Lumbardhi birçok bakımdan “müşterek” oluverdi. Mekanın kamuya açılması ile birlikte kurumsal gelişim ve destek alma süreci çözüldü, programlar daha belirgin bir strüktür çerçevesinde uygulanmaya başladı, diğer taraftan da fonksiyonları, kullanımları ve altyapısal ihtiyaçları test etme fırsatı bulduk. Bu sürecin sonucu ve devamında Lumbardhi’nin restorasyon ve işlevselleştirilmesi tasarım projesine başlamak için şartlar oluştu ve ilgili kamu kurumları ile bağımsız kültür kuruluşlarının ve diğer paydaşların da dahil olduğu katılımcı bir müzakere süreci gelişti. Süreçte hem Lumbardhi alan yönetim planı hem de onun fonksiyonel uygulaması ile binayı koruma parametrelerini içeren mimari proje ortaya çıktı ve bunlar Avrupa Birliği’nden restorasyon ve işlevlendirme için gerekli altyapı bütçesinin sağlamasına sebep oldu. Şu anki noktadan bakacak olursak, içinde bulunduğumuz bu geçiş süreci sinemanın mülki olarak da kamulaşmasının tamamlanması ve uzun vade kullanım hakkının alınmasının yanında, uygulama projesi ile kurumsal gelişim paralelinde devam edip, Lumbardhi’nin 70. kuruluş yıldönümüne de denk gelen 2022 yılının ikinci yarısında kapılarımızı tekrar açmamız ile son bulacak.
Tüm bunları 12 yıllık kısa tarihinde herhangi bir kültür kurumunun kurulmadığı bir ülkenin imkansızlıkları içinde, dört başbakanın değiştiği bir politik ortamda, 20’li yaşlarında idealist ve özverili genç bir grubun geniş bir topluluğu aktif tutarak yürüttüğü bir kurumlaşma sürecinde, esasında 20 yıldır şekil değiştiren ortak bir rüyayı hayatta tutup gerçeğe dönüştürme çabası çerçevesinde görmekte fayda var. Bu bağlamda Aslıhan’ın cömert bir şekilde bilgisi, fikirleri, deneyimleri, prensipleri ve tutkusunu bizlerle paylaşması mimari çözüm üretmekten çok öteye, bu mekanizmanın bir bütün olarak ortaya çıkması, öğrene öğrene gelişmesi ve işlemesinde dönüştürücü bir rol oynadı. Karşılaşmamız rastlantılar zincirinden çıksa da, böyle bir hikayeyi üretmesini ve bugünkü ilişkiye dönüşmesini sağlamak ancak maceramız dahilinde birlikte kurduğumuz dostluk, güven, iyi niyet, karşılıklı saygı ve anlayışın varolması ile mümkün oldu. ■ Ares Shporta, Lumbardhi Vakfı Direktörü.