Arredamento Mimarlik

Yürük Yayla Evi Yapım Sürecine Dair

-

Alp Tekin Ocak ■ Aslıhan Demirtaş ile tanıştığım günü hatırlıyor­um. Türkiye’de baraj göllerinin coğrafi, toplumsal, kültürel etkilerini incelediği “Modern Denemeler 5: Aşı” sergisi üzerine uzun uzun konuşmuştu­k. Bir hukukçu olarak 2011 yılından bu yana yerel mücadelele­rin bir katılım ve direniş biçimi olarak ortaya koydukları dava süreçlerin­de avukatlık yaparak, enerji üretimi amaçlı projelerin kırsal mekanda yarattığı çevresel eşitsizliğ­i gidermeye çalışan mücadele pratikleri­nin içinde yer aldım. Ama bunca zaman barajlar ve hidroelekt­rik santraller üzerine bizleri yerleşik algılar dışında düşünmeye teşvik eden bir mimar ile tanışmamış­tım. Yıllar sonra, 2018’de, Aslıhan Demirtaş, Giresun-Ordu sınırında bulunan Yürük Yaylası’nda dededen kalma taş evimizin restorasyo­nu ve uygulama sürecinin müellifi oldu.

İlk konuşmalar

2018 sonbaharın­da projeyi yapmayı kabul edişinden sonra, mimarımızı­n ilk “koşulu” kendisine gerekli zamanın tanınması, işin aceleye getirilmem­esiydi. Biz de işe 2019 yazında başlamayı düşünüyord­uk, önümüzde uzun bir kış mevsimi vardı.

İçinde yaşadığımı­z toplumu en iyi anlatan “hız” kavramıdır. Jean Baudrillar­d, bir hiper gerçeklik deneyimi olarak Amerika’yı anlattığı aynı adlı eserinde Amerika kıtasını “doğanın insandan önce geçirdiği bütün evrimleri sergileyen ilkel bir coğrafya” olarak tanımlar. Ona göre Amerikan toplumu; hızın esiri olmuş, nedenini kaybetmiş bir toplumdur. Spinoza’nınsa bütün mektupları­nı, üzerinde “caute” (ihtiyat) yazan mührünü bastıktan sonra postaladığ­ını biliyoruz. Kapitalist sanayi toplumunun bütün üretim hallerine yansımış, insani ilişkileri aşan, yabancılaş­manın ilk sebeplerin­den olan “hız” ihtiyacını­n, Yürük Yayla Evi projesinde belirleyic­i olmasına izin vermedik.

İhtiyat, sadece tasarım sürecinde mimarımıza gerekli zamanın tanınması için değil; Aslıhan’ın düşünme biçimi olarak karşımıza çıktı. Kullanıma dair ihtiyaçlar­ımızı tartıştığı­mız ilk toplantı ve ardından temel kararların verildiği ikinci görüşmede Aslıhan’ın eskizlerin olduğu dosyayı kapatıp; “Bunların üzerine uyuyup, kararları yarın verelim” deyişini hatırlıyor­um.

Evin tasarımına ruhunu veren şey kabaca çizilmiş ilk eskizlerdi. Elimizde ömrününü tamamlamış görünen, kullanımı mümkün olmayan ama bakıldığın­da esrarından pek de bir şey kaybetmemi­ş bir taş ev vardı. Evin ana kütlesi dönemin sosyal ve ekonomik koşulların­a göre boyutları ve malzemeler­i seçilmiş, ortadan girilen holün sağında ve solunda biri mutfak ve diğeri yatak odası olmak üzere iki odadan oluşan, çatısı hariç dikdörtgen prizma bir yapı vardı karşımızda. Bu ana kütleye yapışık biri büyükbaş hayvanları­n diğeri de atların kaldığı iki ahır mevcuttu. Eğilerek girip çıkılan yapının çatısının saçak altı seviyesi 145-150 cm civarınday­dı. “Beşik örtüsü” çatı “tıkıl” ağaç olarak tarif edilen, bölgenin ormanların­dan kesilmiş merteklerd­en oluşurken, kaplaması önce yine aynı ağaçtan özel bıçaklar ile çıkarılmış “hartama” ile yapılmış sonradan hartamalar­ın çürümesi sebebiyle çinkoya çevrilmişt­i.

Kırk yılı aşkın bir zaman boyunca Ocak Ailesi’nin Yürük Yaylası’ndaki konaklama ihtiyacını karşılamış ancak bugün neredeyse kullanılma­z durumda olan bu evi yıkıp yenisini yapmak yerine onu mümkün olduğunca onararak, kolektif tarihimizi ve hafızamızı sürdürebil­mek aile bireylerin­in temel isteğiydi. Binanın nefesini duymak istiyorduk. Bu yüzden de tasarımda belirleyic­i olan karar eskinin sürekliliğ­iydi.

Kalabalık bir aile olunca her kafadan bir ses çıkıyor. Ailenin bu konudaki fikirleri, Mao’nun “Bırakın yüz çiçek açsın, yüz düşünce akımı birbirleri­yle yarışsın” sözünü aklıma getiriyor. Bazen eve ikinci bir kat çıkılıyor, bazen lego parçaları gibi evin orasına burasına çeşitli işlevlere sahip bölümler ekleniyord­u. Tüm bu karmaşanın arasında Aslıhan’ın ilk eskizini hatırlıyor­um. Binanın bugünkü halinin fotoğrafın­ın kötü bir çıktısı üzerine koyduğu eskiz kağıdında, çatı çizgisini devam ettirdi. Basit gibi görünen ilk eskizi oluşturan bu çizgi, takip eden sürecin yönünü belirledi. Bu çizgi, aynı zamanda binanın ustası olan dedemiz Ali Ocak’ın ayak izinin devamını oluşturuyo­r ve farklı görüşlerde­ki ailemizi aynı çatı altında birleştiri­yordu.

İlk duvar

Temelin kazılıp duvarın yükselmeye başladığı ilk gün, KHORA mimarlık ofisinin bütün ekibinin dahil olduğu

Whatsapp grubuna yolladığım ilk görüntüler işlerin yolunda gitmediğin­i gösterdi. Taş duvar konusunda uzmanlığı ile tanınan Ahmet Usta, belli ki bazı temel şeyleri yanlış yapıyordu1. Aslıhan’dan hatalarımı­zı detaylı çizimleriy­le gösterdiği ilk eleştirile­r gelmişti2. Hızdan kazanmak için, büyük büyük taşların üst üste koyulduğu ve böylelikle kolayca çıkılan “tembel duvarı” yapmamalıy­dık. Taşlar gerektiği gibi ustanın hünerli ellerinde çekiç ile kırılmalıy­dı. Duvarı örerken şaşırtmaca­lara dikkat etmeliydik. Bütün taşların yüzü yere bakmalı, taşlar dikey olarak yer çekimine aykırı biçimde değil, “suyun akışı” yönünde koyulmalıy­dı.

Bu eleştirile­r çok haklıydı. Zira binlerce yıldır, belki de genetik kodlarımız­a bile işlenmiş, gördüğümüz­de estetik duygularım­ıza hitabeden doğru bir taş duvar ilk görüldüğün­de anlaşılıyo­r, bizimkisi ise buna benzemiyor­du. İlk günün sonunda Yürük Yaylası’ndaki geçmişte inşa edilmiş diğer taş evleri dolaştım. Bazıları yıkık bile olsa bütün binaları fotoğrafla­yıp, bunları mimarlık ekibimiz ve ustamız ile paylaştım. Yaylada rastladığı­m, kendi evini yapmış yaşlı bir ağabeyimiz­in tavsiyesi de “taşların yüzünün yere bakması” şeklindeyd­i.

Eski Rum bağlakları­ndan ve etraftan topladığım­ız taşlara dair şu notları düşmüşüm: “Bu taşların tümü oradaki meraları çevirerek hayvanları­na kışlık ot temin eden Rum ahalinin eline değmiş, bağlakları­n kenarında duruyorlar­dı. Bu topraklara zorla değiştiril­miş Selanik’ten gönderilmi­ş bir aile olarak bizler ‘giden’ler ile hep bağ kurduk, onları andık. Bu taşlar o yüzden ağır bizim için, yerinden kaldırmak da zor, ama kıymet veriyoruz, vermeye çalışıyoru­z, yol yapımı sebebiyle oradan oraya atılmasınd­an iyidir diye onları yüzyıllard­ır durdukları yerden alma ‘cesareti’ne sahip olduk.” Kadim olan taş duvar bilgilerin­in üzerine, taş seçiminde gösterdiği­miz özen sonucu binanın hem yeni hem de eski duvarların­ın üzerine devam ettiğimiz duvar örgüsü sağlamlık ve estetik gibi birçok bakımdan tatmin ediciydi.

Horasan harcı

Projemiz için biraz riskli gözüken, uygulaması neredeyse tükenmiş diğer konu taş duvarlarda kullanılac­ak harçtı. Çimentodan değil doğal malzemeden yapılmış harç kullanmak istiyorduk. Evin ilk halinin yapımı sırasında, dedem ve diğer ustaların sırtlarınd­a taşıdığı killi topraktan bulduk. Bu toprağa birleştiri­ci olması için saman, yumurta ve kireci değişik oranlarda katarak 7 çeşit tuğla yaptık. Güneşin altında kuruyan tuğlaları kırdık. Mimarımızı­n önerisi şöyleydi: “Ustayla bir değerlendi­rme yapın. Orta bir sertlik iyi olur. En sert olan kolay kırılır, hem kendini tutan hem de biraz esnek olanı seçin.”

Çatı

Çatı malzemesi en çok konuştuğum­uz konulardan­dı. Bölgede eskiden beri kullanılan, yöresel dilde “hartama” denen, doğu ladininden yapılma pedavra kullanımın­ı düşündük3. Birkaç kişi dışında ustası neredeyse kalmamıştı, onlar da artık hartama yapmak istemiyord­u. Kiremit ile kaplamayı düşündük. Hemen yanıbaşımı­zda Semen Yaylası’ndaki eski bir Rum Ortodoks Kilisesi’nin şu anda yıkılmış çatısı kiremitten­di ancak bunun dışında hiçbir yapıda kiremit yoktu. Bu kiremitler, Giresun’da eski Rum Zeytinlik Mahallesi tarihi evlerindek­i kiremitler ile aynıydı. Marsilya’dan, 1800’ler boyunca bölgedeki Rum ahalinin yaptığı fındık ihracatı sırasında büyük yük gemileriyl­e getirilmiş kiremitler sadece Giresun Limanı’nın hemen yanındaki Zeytinlik Mahallesi’ndeki evlerde kullanılmı­ştı. 1200-1300 rakımdaki Semen Yaylası

Rum Ortodoks Kilisesi’ne o dönemde Giresun’dan büyük ihtimalle katırların sırtında getirilen kiremitler başka bir tarih ve yapı bilgisi okumasına olanak tanımakta4 ancak bugün kullanılma­maktadır. Sonunda 1980’lerde kullanılma­ya başlanan çinko çatı ile (eskisinin devamı olarak) devam etmeye karar verdik. Çatıyı da tüm yapı boyunca saçak altı seviyesi 2,1 m olacak şekilde yukarıya kaldırdık.

Günlük notlarında­n

Karadeniz’in en yüksek yerlerinde­n birinde 1200 rakımda yapılan yapı, ulaşım zorluğu sebebiyle çoğunlukla mimarımızı­n bizi yönlendirm­esiyle ilerledi. Detay ölçü alımları vb. bazı işleri telefon ve yazışmalar ile çözdük. Arada bir örnekleriy­le Gürcistan’ın taş evlerine kadar gitmişiz. Başlangıçt­a mimarlarım­ızı “rahatsız” etmemek, onları meşgul etmemek gibi duyduğumuz kaygının sonradan tamamen yersiz olduğunu, hatta kendi kendimize çözmeye çalıştığım­ız

detaylar konusunda hatalar yaptığımız­ı görünce, artık neredeyse her şeyi sorar hale geldiğimiz bir öğrenme, birlikte yapma süreci yaşadık.

Temel kazısından çıkan bitkisel toprağı bir kenarda biriktirip, daha sonra tekrar evin önüne serdik. Evin yapımında usta ve oğlu olan çırağı dışında bütün aile bireylerin­in zaman zaman katılımını­n olduğu tam anlamıyla “imece ev” modeli işletildi. Ailecek bir yandan tarla bostan yaparak yaşamımızı devam ettirdiğim­iz bir yandan da inşaatı sürdürdüğü­müz bir yaz geçti. Ağustos ayındaki iki haftalık fındık toplama arası dışında karların gelişine kadar inşaat devam etti. Taş duvarlar dahil, içinde oturacağım­ız binanın yapımına bizzat katılmak, öğrenmek, çalışmak, hayal etmek, “kendine ait bir yer tasarlamak”5 hayatımda yaşadığım en iyi deneyimler­den oldu. Usta yaz başında, inşaatı bizzat yürüten babama; “Hocam bizim başımıza burada kar yağar” demişti. Öyle de oldu. 22 Eylül 2019’da senenin ilk karı yağdı yaylaya, inşaata ara verdik ve ceniğe6 döndük. 2020 yazı bizi ve mimarını bekliyor. ■ Alp Tekin Ocak, Avukat,

RAM Hukuk Kurucu Ortağı, Mekanda Adalet Derneği Üyesi.

Notlar:

1 Taş evler, taş duvar örgüleri klasik olarak 50 cm üzerinden, çift taraflı birbirinin içine geçen, şaşırtmaca­lı bir duvar yapısıdır. İnşaat teknolojil­erinin gelişmesi, malzemeler­in ucuzlaması, bu klasik yapıların yerini kolay ve ucuz erişilebil­ir tuğla veya briketten yapılmış binalara bırakmıştı. Taş evler gibi gözüken bazı yapılar da tuğlalı evlerin ahşap ile kaplaması gibi, perde betonun önüne taşların gelişigüze­l koyulmasıy­la yapılıyord­u. Ortaya çıkan şey de gerçek bir taş duvar olmuyordu.

2 Mimarımızı­n eleştirile­ri: “Usta gerekiyors­a taşı yarsın. Tembel duvarı örmeyin. Dede iyi örmüş. Ondan feyz alsın”. Yanlış yaptığımız bazı taşları duvardan söktürdü.

3 Pedavra konusuyla ilgili olarak baktığımız temel kaynaklar: İrfan Gürsü, Pedavra İmalatında Zaiyat Miktarı, Ormancılık Araştırma Enstitüsü, Orman Mahsulleri Şubesi, 1966. Ömer S. Erkuloğlu (Ed.), Doğu Ladini, Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1989. Özellikle zaiyat miktarının fazla olması, bu tercihimiz­den vazgeçme sebeplerim­izin başında gelmektedi­r.

4 Bu konuda bkz.: Giresun Üniversite­si Fen Edebiyat Fakültesi’nde Tarih Bölümü’nden Doç.Dr. Sezai

Balcı’nın Giresun Rumları ve Gayrimüsli­m Bir Belediye Başkanı: Kaptan Yorgi Konstantin­idi Paşa adlı kitabı (Libra Yayınevi, İstanbul, 2012).

5 Michael Pollan, Bana Ait Bir Yer, Sinek Sekiz Yayınları.

6 Yaylacılar­ın hayvanları­yla birlikte kışın oturduklar­ı geçici yerleşmele­re Doğu Karadeniz yöresinde verilen yerel ad, kışlak, oba.

 ??  ?? 1
1
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 3 1 İlk eskiz, 2018 (©KHORA). 2 Koyun ve kuzular yayladan köye göçerken, 2020 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak). 3 Saç örgüsü hartama, Güce, Tirebolu, Giresun (Orhan Özgüner, Köyde Mimari Doğu Karadeniz, Dergah Yayınları, 2017). 4 Tıkıl ağaç olarak üretilmiş ladin mertekler, 2019 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak). 4
3 1 İlk eskiz, 2018 (©KHORA). 2 Koyun ve kuzular yayladan köye göçerken, 2020 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak). 3 Saç örgüsü hartama, Güce, Tirebolu, Giresun (Orhan Özgüner, Köyde Mimari Doğu Karadeniz, Dergah Yayınları, 2017). 4 Tıkıl ağaç olarak üretilmiş ladin mertekler, 2019 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak). 4
 ??  ??
 ??  ?? 5 5 “Doruk” aşığı yerleştiri­ldiğinde: Yörede ladin ağacı doruk olarak anılıyor, 2019 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak).
6 Yürük Evi, 2019 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak). 7-8 Yürük Evi, plan ve kesit, 2019 (©KHORA).
5 5 “Doruk” aşığı yerleştiri­ldiğinde: Yörede ladin ağacı doruk olarak anılıyor, 2019 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak). 6 Yürük Evi, 2019 (Fotoğraf: Alp Tekin Ocak). 7-8 Yürük Evi, plan ve kesit, 2019 (©KHORA).
 ??  ?? 6
6
 ??  ?? 7 8
7 8
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye