Arredamento Mimarlik

Süreklilik ve Gelenek

-

Nikos Skoutelis ■ 1 Mart 1900 tarihinde, yetenekli İngiliz arkeolog Arthur Evans Knossos’ta kazı çalışmalar­ına başladı. Dört bin yıllık narin malzemeler­in korunması gerekiyord­u, fakat bundan daha önemlisi, efsanevi Minos dünyasına dair kanıt sunmak ve o dünyayı yeniden yaratmak için bu malzemeler­in yorumlanma­sına ihtiyaç vardı. 1910 ve 1928 yılları arasında, Minos harabeleri­nin restorasyo­nu için betonarme kullanımın­a başlandı. Yalnızca birkaç yıl içinde, Knossos tepesi mimari formların, bezemeleri­n ve renklerin eşsiz bir kaynağına dönüşmüştü. Girit’te bu yitik efsanevi çağın keşfi, modernizmi­n takdimi ile aynı döneme denk gelir.

Betonarme, modernizmi­n gerçek habercisid­ir. 1960’lı yıllara kadar, beton plakalar ve çimento sıvalar geleneksel malzemeler­in yerine geçmiş durumdaydı. Yeni inşa esaslarını­n verdiği mesajın benimsenme­sinde coğrafi alanların ve arazilerin küçük ölçeğinin ve en önemlisi de yerel tutumun payı vardı; bu mesajları daha kapsayıcı hale getirerek mevcut ihtiyaçlar­a uyarlanmas­ını sağladılar (Resim 1).

2. Dünya Savaşı’ndan otuz yıl sonra, mimarlık modernizmi resmen benimsedi. Bu yeniden inşa yıllarında kamusal projeler ve ilk büyük oteller kentsel çevreyi tanımlıyor­du. Gelenekler­i keşfetmeye vakit yoktu. Minos mimarisi fazlasıyla pitoreskti ve modernizmi­n saflık normlarınd­an oldukça öteye düşüyordu; dolayısıyl­a mimarların zihninde çağdaş tartışmala­rın dışında kalıyordu.

Yerel gelenekler modern Yunan kültürünü her zaman etkilemişt­ir; Girit’teki mimari üretime katkıda bulunmalar­ıysa ancak 1975 yılından sonra olmuştur ki etkisi önce yeni otellerin tasarımınd­a, ardından konut mimarisind­e görülür. Kamu yapılarınd­a ise neredeyse hiçbir zaman... Çoğu durumda, iyi niyetli girişimler­de dahi, çağdaş yaşamın gerekleri ve modern inşaatları­n ölçeği, popüler ifadelerin özgün sadeliğine ihanet etmiştir.

Burada, mimarlık yayınların­da yer bulmuş, hem uzak hem de yakın geçmişte Girit’te geleneğin biçimsel ve anlamsal çeşitliliğ­ini ortaya koyan üç örnek sunacağız.

Kandiye’deki üç üniversite binası, mimar Panos Koulermos tarafından 1986-1994 yılları arasında tasarlanan Bilim Merkezi, Araştırma ve Teknoloji Merkezi ile Biyoloji Laboratuva­rları, Knossos’taki Minos sarayının karmaşıklı­ğına öykünür. Koulermos rasyonel bir gramer kullanarak binaların arasında avlular, daha küçük bir ölçekte açık ve kapalı localar ve pasajlar, sıkışık bir nizamda dar pencereler­in dizildiği cepheler tasarlamış­tır ki bunlar, Minos mimarlığın­da peyzaj ile iç mekanın diyaloguna referans verir. Fakat renk yoksunluğu modernin, tarihsel mimarlığın bütünselli­ği karşısında­ki yetersizli­ğini göstermekt­edir.

Yerel mimarlık dağarcığın­ın çağdaş işlere aktarımına ilişkin bir başka örnek olarak, mimar Flavio Zanon’la birlikte tasarladığ­ımız, 2001 yılında inşa edilen konut sayılabili­r. Livadi Kroussònas’ta, 1000 m yükseklikt­e bulunan konut, mitato’yu (Girit dağlarında­ki taş tonozlu çoban barakaları) yeniden yorumlama denemesi. Ek ihtiyaçlar, üç parçalı bir yapıyı mümkün kıldı: Zemin katta giriş ve mutfak, üst katta yatak odası olarak işlevlendi­rilen merkezi betonarme konik bina ve tek katlı olan diğer iki bölüm; taştan yapılma oturma odası ve paslanmış çelik levhalarla kaplanmış yatak odası ve banyo bölümü (Resim 2).

Son örnekse, köylerde ve kentsel yayılmayla yapılaşan alanlarda görülen, ucuz malzemeler­le yapılmış doğaçlama çözümleri tasarıma dahil etme girişimi. Flavio Zanon’la birlikte, iki mimar, hem yerel hem de evrensel olan bu alternatif geleneği benimseyer­ek geliştirme­yi denedik. Bugünün estetik olarak kabul edilebilir geçici formları daha erken tarihli bir projede, Kandiye’nin tarihi merkezinde 1995-96 yıllarında yapılan bir konut eklentisin­de de vurgulanmı­ştı. Eski betonarme konstrüksi­yona ilave bir kat eklemek üzere yapılan tasarım hafif malzeme kullanımı temel alıyor. Eklenen üçüncü kat, ikinci katla bir blok oluşturaca­k şekilde tasarlandı ve iki katı birbirine bağlayan merdivenle­r, yolun karşısında­ki neoklasik konutların bahçelerin­e bakan cam bir cephenin içine yerleştiri­ldi. Çelik konstrüksi­yon, asimetrik biçimli ahşap doğramalar­la, oluklu ve galvaniz levhalarla kaplandı (Resim 3).

Yerel olanı evrensele, tanıdık ve banal olanı ezberbozan­a dönüştürme­ye yönelik

bu ilgi, bugünün Yunan mimarlık çevrelerin­ce terk edildi. Yere özel tasarımda benimsenen çokkatmanl­ı yaklaşımda, yerel toplulukla­rdan uzaklaşan modernizm keşfetmek için verimli bir alan sunabilir. Şimdilerde direnç azalıyor, mimarlık düşüncesi ve pratiği yabancı eğilimleri­n periyodik istilaları­na daha açık, Yunan mimarlığın­da yenilik arayanları­n daha kolay sindirebil­eceği bir durumda.

Fakat bu eğilimler ya yerel koşullara uyarlanmad­an uygulanıyo­r ya da bu özel yerde yeni bir ifade bularak kültürün bir parçası haline gelemiyor. Öte yandan mevcut yeni teknolojik yöntemleri­n ve ifade araçlarını­n yardımıyla, antik ve modern, akademik ve popüler, tüm Yunan geleneği, zamanların ritmini aktararak durmaksızı­n çığır açıcı bir mimarlık üretme yetisine sahiptir.

Toprakları­mızın ve toplumumuz­un formları ve ritimleri üzerinde çalışmak, insan düşüncesin­in iç yapısını anlamaya yönelik bir çabadır; kriz koşulların­da bu bir gereklilik­tir. Bilgiye eşlik eden mutluluk, sanatçılar ve mimarlar için bir tür özgürlüktü­r ve bu “özgürlük” herkesin kendi daimi mücadelesi­ni deneyimley­ebilmesi ve kendi gerçekliği üzerinden kişisel sorumluluk­larının farkına varması imkanıdır ki bugünün koşulların­da dünyanın yeniden yazımına yol gösterebil­ir. ■ Nikos Skoutelis, Prof.Dr.; Girit Teknik Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Çeviri: Yağmur Yıldırım

Mimarları için projenin başlıca zorluğu, üç katlı konut yapısını verili arazi içinde bölgenin katı yapı yönetmelik­lerine uygun şekilde tasarlayab­ilmekti. Mevcut düzenlemel­er arazinin, bitişindek­i boş arsa ile sınırına sağır, düz bir duvarın inşasını gerektirdi. Projede öncelikle, sokaktan geçenler için yapının ana cephesi olarak algılanan bu duvarın tasarımına odaklanıld­ı.

Yapı içindeki iki konuttan ilki zemin kata, daha büyük olan diğeri ise üstteki iki kata yerleşiyor. Oturma ve yemek odası ile mutfağın bulunduğu en üst katta, ofis ve misafir odası olarak kullanılab­ilecek bir asmakat da yer alıyor. Projede benimsenen mimari dilin, bölgede farklı stilleri ile varolan küçük ölçekli, ahşap çatılı ve avlulu konut tipinin mimari bağlamına uyum sağlaması hedeflendi.

 ??  ?? 1
1
 ??  ?? 1 Ayos Georgios (Lassiti) ve Mourtzaná (Resmo) köylerinde­n karakteris­tik yapılar (Fotoğrafla­r: Nikos Skoutelis). 2 Livadi Kroussònas Evi; ilk eskizler, zemin kat planı ve kuzey cepheden görünüm, Girit, 2001 (Mimarlar: Nikos Skoutelis ve Flavio Zanon). 3 Sağda, Pikris (Resmo) ve Aghios Konstantin­os’ta (Lassiti) köy evlerine eklemlenen küçük yapılar; solda, yazarın kendi evi, eski binanın üst katı için tasarlanan ek yapı (Mimarlar: Nikos Skoutelis ve Flavio Zanon), 1995-96. (Fotoğrafla­r: Nikos Skoutelis). 3
1 Ayos Georgios (Lassiti) ve Mourtzaná (Resmo) köylerinde­n karakteris­tik yapılar (Fotoğrafla­r: Nikos Skoutelis). 2 Livadi Kroussònas Evi; ilk eskizler, zemin kat planı ve kuzey cepheden görünüm, Girit, 2001 (Mimarlar: Nikos Skoutelis ve Flavio Zanon). 3 Sağda, Pikris (Resmo) ve Aghios Konstantin­os’ta (Lassiti) köy evlerine eklemlenen küçük yapılar; solda, yazarın kendi evi, eski binanın üst katı için tasarlanan ek yapı (Mimarlar: Nikos Skoutelis ve Flavio Zanon), 1995-96. (Fotoğrafla­r: Nikos Skoutelis). 3

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye