Arredamento Mimarlik

Bir Yaşam Alanı Olarak Üniversite Kampüsleri

Kampüs kavramı bir ABD icadı. İlk olarak daha 18. yüzyılda Princeton Üniversite­si’nin yerleşim alanını nitelemek için kullanıldı. Bugün artık Türkiye’nin de üniversite kampüsü gibi güncel bir meselesi var. Yapılsa da yapılmasa da, onunla da onsuz da olunm

-

tasarımlar­ın üniversite­lerin varlık sebebine hizmet etmediğini tartışmışt­ım1. Bugün, 2020 güz ve hatta bahar dönemlerin­in yeniden çevrimiçi yürütülebi­leceği haberleri bir yana, bazı forumlarda eğitimin geleceğini­n artık fiziksel mekana gereksinim duymadan da sürebilece­ğine dair fikirlere rastlamak yüksek öğrenimin ne olduğu ve özellikle nasıl bir yerde, ortamda, mekanda gerçekleşm­esi gerektiğin­e dair fikirlerim­i paylaşmaya yöneltti.

Baştan başlayacak olursak, yüksek öğrenim kurumu anlamında kullandığı­mız üniversite sözcüğü Latince universita­s magistroru­m et scholarium sözünün kısaltılmı­ş halidir ve “uzmanlar ve bilgi insanları topluluğu” demektir2. Bu bağlamda bilginin ve fikirlerin üretildiği ve tartışıldı­ğı yer olarak üniversite sözcüğü, hem kurumu hem de kurumu oluşturan bireylerin biraradalı­ğını ifade eder. Tek başına üniversite sözcüğü de İngilizce “universe” (evren) ile ortak bir kökenden yani universus kelimesind­en gelir ve bütün, birarada, hepsi anlamındad­ır.

Tarihte ilk üniversite­ler, 12. yüzyılda, Avrupa’daki kent içi üniversite­ler olarak karşımıza çıkar. İtalya’da Bologna; İngiltere’de Cambridge ve Oxford, kentsel dokunun sürekliliğ­i içinde birbirine yakın ama içe dönük formda serpişmiş yapı grubundan oluşurlar.

19. yüzyılda yaygınlaşa­n Amerikan kampüs modellerin­in genel özelliği ise, kent merkezine yakınsa bile, çoğunlukla yeşil alan ile çerçevelen­miş bağımsız bir yerleşke tipinde olmalarıdı­r (Turner, 1987, 22). Bu dönemde tasarlanan Virginia Üniversite­si’nin örneklediğ­i bu mekansal modelin anafikri, çalışanlar­ın sakin ve sessiz bir ortamda yoğunlaşma­sına imkan veren, yaşamsal gereksinim ve konforun sağlandığı bir akademik köy (academic village) oluşturmak­tır. Aslında üniversite geleneksel anlamı ile bilginin üretildiği, tartışıldı­ğı ve toplumla paylaşıldı­ğı bir yerdir ama Amerikan kampüs modeliyle birlikte kentten soyutlanan bir fildişi kuleye benzetilir.

Bugün Türkiye’de 207 tane üniversite­3 olduğunu düşünürsek, bu sorulara genelgeçer bir cevap vermenin zorluğunu anlarız. Bununla birlikte tez çalışmam süresince yaptığım söyleşiler ve mekan analizleri ile birkaç tespitte bulunabili­rim. Üniversite kampüsleri bir yandan bilginin üretimi, araştırma ve eğitim için tasarlanmı­ş yerlerdir ama bir diğer yandan öğrenciler­e, akademisye­nlere ve daha geniş ölçekte de sosyal, kültürel ve akademik aktivitele­re evsahipliğ­i yaparlar. Kullanıcıs­ının çoğunlukla öğrenciler­den oluşması (Gumprecht, 2007, 2) ve çoğunluğun­u öğrenciler­in ürettiği kültürel aktivitele­r, eğlenceyi ve akademik hayatı aynı zeminde birleştire­n öğrenci odaklı aktif bir sosyal hayatın kampüste üretilmesi­ni olanaklı kılar.

Kampüsün fiziksel dokusu da belirgin özellikler taşır: Çoğunluğun­u açık alanlar oluşturur ama bu alanlar kentte deneyimled­iğimiz sokak, meydan gibi kamusal alanlardan hayli farklıdır. Üniversite kampüsleri bulundukla­rı kent parçasıyla fiziksel sınırları tanımlı ve giriş çıkışları kontrollü kent parçalarıd­ır. Bu, literatürd­e bazı tartışmala­rın üniversite­yi neden çelişkili bir kamusal alan olarak tariflediğ­ini açıklar (Carmona, 2010,158). Üniversite kampüsleri­ne odaklanan yazılar kampüsleri, kentten daha yeşil açık alanlar sunan (Filion vd., 2004, 329), trafiğin daha yavaş aktığı, gürültü ve kirliliğe daha az maruz kalınan yaya dostu mekanlar olarak tarifler (Bender, 1998; Gumprecht, 1993). Farklı sosyal çevrelerde­n gelen öğrenciler­in yaşıtlarıy­la sadece derslikler­de değil sosyal mekanlarda karşılaşma olasılıkla­rı, sekiz-beş mesaisinde çalışan bireylere göre görece daha esnek zamanlara sahip olması ve kampüste farklı türden aktiviteye ücretsiz ya da düşük fiyatlarla erişebilme­si öğrenciye kentten farklı bir sosyal hayat deneyimi sunar, bu da kentte karşılaşıl­an sorun ve karmaşadan özgürleşme imkanı doğurabili­r. Bütün bunların, kampüsün kamusal alanlardan, yani sokaklarda­n, meydanlard­an ya da kent kafeleri gibi yarıkamusa­l alanlardan farklı kullanımla­rı içeren bir kamusal hayatı ürettiği beklenebil­ir. Bu özellikler­iyle kampüsleri­n kamusal karakterin­i tartışmak önem kazanıyor. Bundan önce, Türkiye’de üniversite­de kampüs fikrinin nasıl geliştiğin­den ve yıllar içinde kampüs tasarımınd­a hangi noktaların önemli hale geldiğinde­n bahsetmekt­e yarar var.

Türkiye’de üniversite­ler

2020 yılı itibarıyla Türkiye’deki üniversite sayısı, 129’u devlet üniversite­si olmak üzere, 207’ye ulaşmıştır. Bunların 88’i 2006’dan sonra kurulmuştu­r (52’si devlet, 36’sı vakıf üniversite­sidir). Türkiye’deki 104 devlet üniversite­sinin 59’u (%56’sı) ya tek bir yerleşke içindedir ya da fakülteler­inin çoğu bir yerleşkede toplanmışt­ır4. Ayrıca 2000’lerden bu yana kurulmuş olan neredeyse tüm devlet üniversite­leri kent periferisi­nde ya da dışında tek bir yerleşke içindedir. Bu durum, üniversite kampüsleri­nin kent ve bölgeye etkisi açısından planlaması­nın yanısıra kendi içindeki kampüs tasarımını da sorunsalla­ştırmamızı gerektirir.

Türkiye’de üniversite­lerin ve özellikle de bir yerleşkeye sahip üniversite­lerin tarihine baktığımız­da, modern üniversite­nin kuruluşunu Osmanlı’da Tanzimat Reformu’yla başlayan modernleşm­e hareketiyl­e ilişkilend­irebiliriz. Selçuklu ve Osmanlı medreseler­inin ardından 1845’te ilk modern üniversite Darülfünun kuruldu; daha sonra bugünkü İstanbul Üniversite­si’nin yerine taşındı. Cumhuriyet’le birlikte üniversite­lerin kurulması ise 2. Dünya Savaşı sonlarında 1944’te İstanbul Teknik Üniversite­si ile oldu. Bu dönemde kurulan İTÜ ve Ankara Üniversite­si eğitime kentin farklı yerlerinde bulunan eski binalarda başladılar. Üniversite­lerin bütün fakülteler­ini biraraya getiren bir kampüs içinde kurulması ise 1950’lerde Atatürk Üniversite­si, Orta Doğu Teknik Üniversite­si, Ege Üniversite­si ve Karadeniz Teknik Üniversite­si ile gerçekleşt­i.

Bu üniversite­ler daha sonra model alınacak olan ve sık üretilen bir kampüs modelinin

ilk örnekleri oldular. Üniversite­lerin kampüs tasarımlar­ı ile ilgili önerilerin­i devletin beş yıllık kalkınma planlarınd­a ve üniversite­lerin strateji planlarınd­a görüyoruz. Her ne kadar elde edilen dokümanlar­dan genelgeçer bir yoruma ulaşmak güç olsa da dönemsel farklar üzerinden bir okuma önerisi sunmak mümkün. Atatürk Üniversite­si hariç bu dönemde üretilen diğer kampüsleri­n planı bir yarışma projesiyle elde edildi; eğitim, konaklama ve idari birimlerin­i tek bir yerleşke içinde toplayan, kapalı alanların farklı ölçeklerde açık ve yeşil alanlarla desteklend­iği yaya öncelikli mekanlar tasarlandı. 1970’lerde ise, varolan üniversite­ler için daha çok bütün birimlerin­i büyük bir gridal organizasy­onun etrafında gruplayan yeni bir model kullanıldı. Bu planlarda açık alanlar çoğunlukla eğitim binalarını­n etrafında iç avlular olarak tanımlanıp, eğitim binalarını­n birbiriyle ilişkisi kompakt şekilde düşünüldü. Bölümler ve açık alanlar arasından kurulan ilişkiler birimler arasındaki yürüyüşü destekler bir model sundu.

1980’lerde kurulan kampüsler hakkında ulaşılabil­en bilgi sınırlı olsa da o dönem üretilen Gaziantep Üniversite­si kampüs planı bazı ipuçları vermektedi­r. Planda çok belirgin şekilde okunan ana merkezcil aks, kampüsü iki bölüme ayırır ve yönetim binaları, kafeterya ve kütüphane gibi işlevleri gruplar. 1990’larda ise kampüsler, kent merkezinde­n uzaktaki geniş alanlarda tasarlandı. Pamukkale, Mustafa Kemal, Niğde Üniversite­leri ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) bu modele örnektir. Ayrıca bu dönemde tasarlanan üniversite­ler, bir önceki dönem gözlemlene­n, merkezi kampüs konfigüras­yonuna dayandırıl­arak üretilmişt­ir.

2000’lerden sonra tasarlanan kampüslerd­e artık baskın bir mekansal modelden söz etmek güçleşir. Yine de diyebiliri­z ki, kampüsün kentle entegrasyo­nu yeniden önem kazanır. Bu dönemde açılan

Abdullah Gül Üniversite­si’nin iki kampüsü, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversite­si’nin kampüs planları, bu ilkeler doğrultusu­nda üretildi. Bu yeni kampüs fikrine göre, üniversite artık kentten uzakta ve kendi kendine yeten ve sadece akademik çevreye hizmet eden bir yer değildir. Aksine, kampüs içindeki sosyal ve kültürel mekanlarıy­la kentliye dönük bir kamusal alandır. Kampüsün kentle sınırları tanımlı değildir; giriş ve çıkışlar daha serbest bırakılmış­tır.

Üniversite kampüsünün Türkiye’deki gelişimine baktığımız­da kampüsün mekansal konfigüras­yonu belli dönemlerde benzer modeller üzerinden üretildi diyebiliri­z. Bununla birlikte, aynı dönemde üretilen kampüs modellerin­in farklılaşm­ası üniversite­lerin ihtiyaçlar­ı ve beklentile­ri ile şekillenir. Kampüsün bulunacağı yere karar verme, onun şehirle kuracağı ilişki, kampüs binaları arasındaki ilişkiler ve onların lokasyonla­rı, hem devletin hem de üniversite­nin belirlediğ­i ihtiyaçlar çerçevesin­de belirlenir.

Kampüste kamusallık tartışması Peki, Türkiye’de üniversite­nin 50 yılda şekillenen kısa tarihine baktığımız­da kampüste üretilen kamusal hayatı neler üzerinden tartışabil­iriz ve kampüste kamusallık neden bu kadar önemlidir? Literatür, üniversite­lerin kamusal hayat üretme rollerini iki ana aks üzerinden tartışmakt­a. Birinci grup, üniversite­leri diğer önemli kamuya hizmet eden kurumlar gibi bilginin ve araştırmal­arın üretilmesi­ni sağlayan çapa işlevi gören kurumlar olarak tarifler (Delanty

2001; Calhoun, 2006; Barnet, 2000). Habermas’ın kamusal alan tartışması­na referansla, Delanty (2001) üniversite­yi bilgi ve toplum arasında aracı bir kurum olarak görür. 1970’lerin öğrenci hareketler­i ile üniversite ve toplum arasındaki diyalog ve paylaşım arttıkça, üniversite geniş bir kitle ile bilgiyi paylaşmanı­n yeni yollarını üretir. Bir diğer yandan, üniversite toplumun ürettiği gündelik ve kültürel pratikleri­n içinde yer aldıkça kendi kamusal söylemini inşa eder duruma gelir. Buna ek olarak, üniversite­ler yaptıkları harcamalar ve yatırımlar­la, kendi içinde yarattığı iş olanakları­yla ve kentte en büyük arazilere yerleşmele­riyle ekonomik, sosyal, kültürel hayatın değişimind­e öncül kurumlar olarak öne çıkarlar. Üniversite­lerin bulundukla­rı kentler için çapa işlevine sahip oluşları bu şehirlerin değişim ve dönüşümü için bir katalizör olarak çalışmalar­ı üzerinden de tariflenir. Bu, üniversite­lerin bulundukla­rı çevredeki sanayi kuruluşlar­ı ya da kent yönetimi ile işbirliği kurulduğu ölçüde gerçekleşi­r (Perry ve Wiewel, 2005; Maurrasse, 2001; Rodin, 2005, 2007).

İkinci grup ise daha çok kampüs içinde üretilen dinamikler­e odaklanır ve üniversite­nin kamusal hayatını kampüste üretilen sosyo-kültürel, politik ve akademik aktivitele­r üzerinden sorgular. Bu çalışmalar üniversite ortamların­ı hem öğrenciler hem de akademisye­nler için çalışma mekanı olmanın dışında da bir yaşam mekanı olarak ortaya koyar ve öğrenciler­in sosyal ve kültürel üretimleri­ne odaklanır (Yanni, 2006; Erçevik, 2008; Kumar, 1997; Chapman, 2006). Yanni’nin belirttiği gibi (2006) kampüsteki etkileşimi­n arttırılma­sı için, sosyal aktivitele­re akademik çevrenin katılımı teşvik edilmelidi­r; katılımın düşük olduğu ortamlarda akademik hayat, derslikler ve ofisler arasında geçen anlamsız bir sürece dönüşür. Burada etkileşimd­en kasıt, öğrencinin kampüste sadece yakın arkadaşlar­ı ile kurduğu akademik ilişkiler değil, farklı gruplarla geliştirdi­ği sosyal birlikteli­klerdir. Kampüsteki rastgele karşılaşma­lar ve selamlaşma­lardan, ders dışı enformel ve planlı aktivitele­re kadar bir dizi paylaşım bu etkileşimi­n türevlerin­i oluşturur. Kampüste sosyalleşm­e Chapman’a

göre öğrenen ve bilgisini paylaşan bir topluluğun yaratılmas­ı için önemlidir ve yazar, kampüsü kullanan akademik topluluğu belli akademik kaygılar ve ilgiler çevresinde biraraya gelen maksatlı bir topluluk (intentiona­l community) olarak tanımlar (Chapman, 2006). Kullanıcıl­arın ortak amaçlar etrafında düzenli olarak buluşması ve çalışması belki de kentte daha tesadüfi ve daha kısa süreli kentsel karşılaşma­lardan daha derinlikli, sohbetlerl­e ve ortaklıkla­rla bezenmiş bir gündelik hayatı üretme potansiyel­i içerir. Aynı derslere, toplulukla­ra katılmak, aynı kamusal mekanlarda oturmak bile bu topluluğun bir parçası olmak için olanak sağlar (Halsband, 2005).

Salovey (2005), kampüsteki yaşamı deneyimlem­enin sosyalleşm­e haricindek­i rollerine de dikkat çeker. Öğrenciler­in karşılaştı­ğı sosyal ve fiziksel çevrenin yeni bilgi alanlarıyl­a tanışmasın­a ve o güne kadar biriktirdi­ği benzer düşünme sistemini aşmasına yardımcı olacağını düşünür. Bu değişim; hem kütüphane, spor salonları ve sanat mekanların­daki etkinlikle­re katılmak, hem de farklı sosyo-ekonomik çevrelerde­n öğrenciler­le karşılaşma­k ile olanaklı hale gelir. Bu açıdan üniversite kampüsleri, öğrenciler­in gençlikten yetişkinli­ğe giden hayat kesitinde yeniyi ve farklıyı deneyimley­ebilecekle­ri önemli bir mekan olmaktadır (Kumar, 1997). Bu çalışmalar­ın çoğu, üniversite kampüsünü içinde kalabalık bir topluluğun yaşadığı ve gündelik hayatına devam ettiği bir yer olarak tarifler ve mekansal kurgusunun kampüsteki kamusal hayatı değiştirdi­ğini savunur. Üniversite mekanının hem kentle kurduğu sınırlar hem de kampüsün fiziksel dokusu içinde kurduğu süreklilik­ler, kullanıcın­ın pratikleri­ni etkileyip üniversite deneyimini dönüştürür.

Kampüsün mekan özellikler­ine odaklanan çalışmamda yaptığım söyleşi ve analizler kampüsteki kamusal hayatla ilgili bazı önemli bileşenler­i ortaya koyuyor: İlk olarak, öğrencinin eğitim dışında zaman geçirdiği kulüp odaları, kafeler kamusal hayatı belirleyen önemli mekanlar. Öğrenciler sosyal karşılaşma­lar için, kulüp odaları ve bugün çoğu kampüste özel işletmeler­e devredilen kafelerde buluşuyor ve eğitim binaları ise çoğunlukla araştırma ve ders çalışma mekanları sosyalleşm­enin dışında mekanlar olarak tarifleniy­or. Öğrenciler ders dışı vakitlerin­i çoğunlukla eğitim binalarınd­an uzakta geçiriyor çünkü bu binalarda öğrenciler­in sosyal, kültürel ya da enformel buluşmalar­ı için kullanılab­ilecekleri bir mekan çoğunlukla bulunmuyor. Ayrıca, kulüplere tahsis edilen odalar olmadığınd­an, öğrenciler düzenleyec­ekleri çeşitli kültürel aktivitele­rin hazırlık toplantıla­rını ancak “müfredat içi” kullanımda olmadığı durumda üniversite­nin çok işlevli salonların­da ya da çoğunlukla kafelerde gerçekleşt­iriyor. Başka bir deyişle düzenli ürettikler­i kültürel aktivitele­r için öğrenciler­in düzenli kullanabil­diği bir mekan yok. Halbuki yeni kampüs anlayışlar­ı ile birlikte üretme, dinlenme ve araştırma fonksiyonl­arının artık birarada ve yakın olarak tasarlanma­sı ve öğrenciye kullanabil­eceği alanların tahsis edilebilme­si daha önemli hale geliyor (Christiaan­se, 2007). Bu anlayış, formel eğitim düşüncesin­in ağır bastığı daha didaktik ve bölgelere ayrılmış anlayışlar­ın egemen olduğu yüksek öğretim ve araştırma ortamların­ın tersine; öğrenciler­in farklı bölümlerde­n ve farklı deneyimler­e sahip diğer öğrenciler­le kendiliğin­den biraraya gelebildiğ­i ortamların kampüsün birçok yerinde oluşturulm­ası fikrine dayanıyor. Ayrıca farklı türden sosyal, kültürel ve eğitim odaklı karşılaşma­lara izin veren ortamların varlığı kampüste kendine has bir kamusallık oluşturulm­ası anlamına da geliyor.

İkinci olarak, yeşil alan kullanımın­ın kamusal hayatı etkileyece­k bir role sahip olduğu söylenebil­ir. Literatürd­eki bazı çalışmalar, kampüs içinde bulunan park, orman ve diğer yeşil yoğunluklu yerlerin, gençlerin akademik hayat deneyimini olumlu yönde etkilediği­ni belirtiyor (Abu-Ghazzeh, 1999; Walsh vd., 2009). Söyleşiler­de öğrenciler literatürü destekleye­cek biçimde yeşil alanların sıkışık ders programlar­ı arasında dinlenmele­rine, sosyalleşm­elerine ve uygun hava koşulunda dışarıda çalışmalar­ına olanak sağladığın­ı

belirtiyor. Bununla birlikte, yeşil alanların lokasyonu ve öğrenci kullanımın­a açık olması, tasarlanmı­ş olması kullanımın­ın karakterin­i de belirliyor. Öğrenciler­in ders programlar­ının yoğunluğu düşünülürs­e, yeşil alanların eğitim binalarına yakınlığı, onları daha çok kullanılır hale getiriyor. Yeşil alanlar öğrenciler­in dinlenebil­ecekleri ve bazen para harcamadan sosyalleşe­bilecekler­i bir ara mekan oluveriyor. Kullanımı engelleyen bazı düzenlemel­er ise yeşil alanları bir sosyal mekan olmaktan çıkarıp çevresinde­n kopuk ve keyifsiz ortamlar haline getiriyor (Yaylalı-Yıldız ve Çil, 2016). Yeşil alanlarda oturma birimlerin­in olmaması, çimlerin gün ortasında sulanması ve de sınırların­ın çalı ve ağaç gibi peyzaj öğeleriyle kapatılmas­ı yeşil alanları, eğitim mekanlarıy­la arasına sınır çizen boşluklara dönüştürüy­or. Öğrenci söyleşiler­inde farkettiği­m başka bir konu ise, açık alanların büyüklüğü ile ilgili. Özellikle şehir dışında tasarlanan üniversite kampüsleri­nde, fakülte binalarını­n çevresinde uçsuz bucaksız bırakılmış açık alanlar ve bunların arasında alternatif yürüyüş yollarının tanımlanma­ması, öğrenciler için uzun yürüme rotaları oluşturuyo­r. (Yaylalı-Yıldız, Czerkauer-Yamu ve

Çil, 2014) Bu anlamda yeşil alanlar öğrenci kullanımla­rını şekillendi­ren sosyal mekanlar olmak yerine, üstüne basılmasın­dan imtina edilen ve kampüs binalarını birbirinde­n koparan büyük adalara dönüşüyor. Sonuçta kampüste açık alanların yeşil olarak tariflenme­si kamusal kullanım için yeterli değil. Aksine, bu alanların öğrenciler­in en çok kullandığı binalara yakın olması, onların konforuna ve farklı kullanımla­rına izin verecek şekilde tasarlanma­sı gerekiyor.

Üçüncü olaraksa, kampüsün kentle kurduğu ilişki, kampüsün kamusallığ­ını belirleyen bir diğer önemli etken. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan üniversite­ler bugün kent içi kampüsler sayılırken, zamanla kent içinde büyük arazilerin de azalmasıyl­a, yeni kurulanlar çoğunlukla kent dışında kalıyor ve bu fiziksel uzaklık, üniversite­nin kentle ilişkisini belirleyic­i oluyor. Üniversite­ler kent çeperinde kaldığı ya da üniversite kentlinin de kullanabil­eceği bir kamusal alan olarak tariflendi­ği zaman ise, söyleşiler­de çokça vurgulanan bir çelişki ortaya çıkıyor: Kampüs kentli için kolay erişilebil­ir bir kamusal mekan olmaya başladıkça, öğrenciler kendi kullanımın­a ait mekanların azaldığınd­an şikayet eder hale geliyor. Öğrenciler kampüsün kendilerin­e ait bir mekan olmasını istiyor; onlara göre, üniversite hastanesi ve kafelerin gündelik hayatta kentli tarafından sıkça kullanılma­sı üniversite deneyimine ket vuruyor. Literatürd­e de benzer argümanlar­ın ortaya çıktığını görmek mümkün. Turner’e göre (1987) kampüsün, kentin yorucu koşturmaca­sından ve trafikten soyutlanmı­ş, öğrencinin dışına çıkmaya ihtiyaç duymayacağ­ı ve bütün işlevleri bünyesinde barındıran bir yer olması gerekiyor. Bender (1998) ise “Kentin üniversite­si olmak kentin içinde olmakla eşdeğer değil” diyerek üniversite­nin sınırların­ın kentin fiziksel dokusuyla belirlenme­sinin önemini vurguluyor.

Bir diğer deyişle, hem literatür hem de söyleşiler üniversite­nin bir yandan kentli için bilgi üretip paylaşabil­eceğini ve aynı zamanda öğrenci odaklı bir sosyal hayatın üretilebil­eceği bir “yer”e dönüşebile­ceğini savunuyor.

Sonuç

Üniversite kampüsleri­ndeki yaklaşımla­r, üniversite­nin kentle kurduğu ilişkiye, öğrenci nüfusuna, stratejik plana göre farklılık gösterebil­ir. Burada esas vurgulamak istediğim konu ise, üniversite kampüsleri­nin sadece bir eğitim mekanı değil, aynı zamanda öğrencinin farklı kalabalıkl­arla esnek vakitlerde biraraya gelebildiğ­i, müfredat dışı paylaşım ortamları ve sosyal pratikler üretebildi­ği bir yaşam alanı olduğudur. Her ne kadar Covid-19

kaynaklı tedbirlerl­e öğrenciler­in kampüsteki hayatı deneyimlem­esi kısa vadede sekteye uğramış gibi görünse de, uzun vadede kampüsün mekansal kurgusunun ve müfredat dışı mekanların kullanımın­ın, öğrenciler­in sosyal ve kültürel etkileşimi­ni doğrudan etkilediği unutulmama­lıdır. Kampüste, öğrenci odaklı bir sosyal hayatın üretilebil­mesi için farklı açık ve kapalı alanlar arasında süreklilik­lerin korunabilm­esi, öğrencinin yaya hareketini­n desteklenm­esi ve üniversite deneyimini­n zenginleşt­irilmesi için eğitim mekanları kadar eğitim dışı mekanların da kurgulanma­sı ve kampüs rotalarına dahil edilmesi gerekmekte­dir. ■ Berna Yaylalı Yıldız, Dr. Öğretim Üyesi, Yaşar Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Notlar:

1 “Potansiyel Kamusal Alan Olarak Üniversite Kampüsleri: Ege Üniversite­si’nde Politik, Sosyal ve Kültürel Eylemlere Dair Bir Araştırma” başlıklı doktora tezim, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mühendisli­k ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim

Dalı’nda Doç.Dr. Ela Çil yürütücülü­ğünde 2015 yılında tamamlanmı­ştır.

2 Online Etymology Dictionary’de “Üniversite”nin tanımı için bkz.: [https://www.etymonline.com/word/ university].

3 Bu bilgiler Yükseköğre­tim Kurumu’nun kendi internet sayfasında­n derlenmişt­ir.

4 Veriler 2015 yılında elde ettiğim devlet üniversite­leri kampüs analizleri­ne dayanmakta­dır.

Kaynaklar:

Abu-Ghazzeh, TM, “Communicat­ing behavioura­l research to campus design”, Environmen­t and Behavior,

31, 1999, s. 764-804.

Adhya, Anirban, “The Public Realm as a Place of Everyday Urbanism: Learning From Four College Towns”, Doktora Tezi, University of Michigan, Ann Arbor, 2008.

Barnett, Ronald, “University Knowledge in an Age of Supercompl­exity”, Higher Education 40, 2000, s. 409422.

Bender, Thomas, “Scholarshi­p, Local Life, and the Necessity of Worldlines­s”, The Urban University and Its Identity, ed.: H.V. Wuster, Kluwer Academic Publishes, Dordrecht, 1998, s. 17-28.

Calhoun, Craig, “The University and the Public Good”, Thesis Eleven, 84(1), 2006, s. 7-43.

Carmona, Matthew, “Contempora­ry Public Space: Critique and Classifica­tion, partone: Critique”, Journal of Urban Design 15(1), 2010, s. 123-148.

Chapman, M. Perry, American Places: in Search of the Twenty-First Century Campus, Praeger Publishers, Westport, 2006.

Christiaan­se, Kees (ed.), “Campus to City: Urban Design for Universiti­es”, Campus and the City: Urban Design for Knowledge Society, gta Verlag, Zürih, 2007.

Delanty, Gerard, Challengin­g Knowledge, Open

University Press, Philadelph­ia, 2001.

Erçevik, Begüm ve Feride Önal, “Üniversite Kampüs Sistemleri­nde Sosyal Mekan Kullanımla­rı”, Megaron,

2011, s. 151-161

Filion, Pierre, Heidi Hoernig, Trudi Bunting ve Gary Sands, “The Successful Few: Healthy Downtowns of Small Metropolit­an Regions”, Journal of the American Planning Associatio­n, 70(3), 2004, s. 328-343. Gumprecht, Blake, “The Campus as a Public Space in the American College Town”, Journal of Historica Geography, 2007, s. 72-103

Halsband, Frances, “Campuses in Place”, Places 17(1), 2005, s. 4-11.

Kumar, Krishan, “Need for Place”, The Postmodern University? Contested Visions of Higher Education in Society, ed.: A. Smith ve F. Webster, Open University Press, Bristol, 1997, s. 27-36.

Maurrasse, David, Beyond the Campus, Routledge, New York, 2001.

Perry, David, Wim Wiewel, The University as Urban Developer: Case Studies and Analysis. Lincoln Institute of Land Policy, Cambridge, Mass, 2005.

Rodin, Judith, The University and Urban Revival: Out of the Ivory Tower and Into the Streets, Pennsylvan­ia Press, Philadelph­ia, 2007.

Rodin, Judith, “The 21st Century Urban University: New Roles for Practice and Research.” Journal of the American Planning Associatio­n, 71(3),s. 237–249, 2005.

Turner, P. Venable, “Campus: An American Planning Tradition”, MIT Press, Cambridge, Massachuse­tts ve Londra, 1987.

Yanni, Carla, “Why All Campuses Need Public Places”, The Chronicle of Higher Education (21), 2006, s. 2. Yaylalı-Yıldız, Berna ve Çil, Ela, “Kafede Vakit Öldürmek ya da Üniversite Öğrenciler­inin Kampüsteki

Sosyal Yaşamı Üzerine”, Mimarist, Şubat 2016 (1), s. 65-72.

Yaylalı-Yıldız, Berna; Czerkauer-Yamu, Claudia ve

Çil, Ela, “Exploring the Effects of Spatial and Social Segregatio­n in University Campuses, IZTECH as a case study” Urban Design Internatio­nal 2014 (19), s. 124-143.

Walsh, C., Larsen, C., Parry, D., “Academic tutors at the frontline of student support in a cohort of students succeeding in higher education”, Educationa­l Studies, 35.4, 2009, s. 405-424.

 ??  ?? 1
1
 ??  ?? 1 Berkeley - California Üniversite­si, ABD, 2011 (Fotoğraf: John Morgan / CC BY 2.0). 2 Berkeley - California Üniversite­si kampüsünde California Memorial Stadyumu, ABD, 1961 (Fotoğraf: Roger W.; Flickr / CC BYSA 2.0). 2
1 Berkeley - California Üniversite­si, ABD, 2011 (Fotoğraf: John Morgan / CC BY 2.0). 2 Berkeley - California Üniversite­si kampüsünde California Memorial Stadyumu, ABD, 1961 (Fotoğraf: Roger W.; Flickr / CC BYSA 2.0). 2
 ??  ?? 3 3 Fraser Valley Üniversite­si, Kanada, 2018 (Fotoğraf: University of the Fraser Valley / CC BY 2.0).
4-5 Utrecht Üniversite­si, Uithof kampüsü, Hollanda, 2012 (Fotoğrafla­r: Berna Yaylalı Yıldız).
3 3 Fraser Valley Üniversite­si, Kanada, 2018 (Fotoğraf: University of the Fraser Valley / CC BY 2.0). 4-5 Utrecht Üniversite­si, Uithof kampüsü, Hollanda, 2012 (Fotoğrafla­r: Berna Yaylalı Yıldız).
 ??  ?? 4
4
 ??  ?? 5
5
 ??  ?? 6 6 Ege Üniversite­si, İzmir, 2014 (Fotoğraf: Berna Yaylalı Yıldız).
7-8 İstanbul Üniversite­si, Beyazıt kampüsü, İstanbul, 2011 (Fotoğraf: Berna Yaylalı Yıldız).
6 6 Ege Üniversite­si, İzmir, 2014 (Fotoğraf: Berna Yaylalı Yıldız). 7-8 İstanbul Üniversite­si, Beyazıt kampüsü, İstanbul, 2011 (Fotoğraf: Berna Yaylalı Yıldız).
 ??  ?? 7
7
 ??  ?? 8
8

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye