Arredamento Mimarlik

Mimarhane Öğrenci Projeleri Ödüllü Seçkisi 2020’nin Ardından

- ■ Halil İbrahim Düzenli, Dr., Öğretim Üyesi, Samsun Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Mimarhane mimarlık ve fiziksel çevre konularına odaklanan bir sivil toplum kuruluşu. Mimarlık öğrenciler­i arasında “yer” ve “yerde varlık kazanmış tarihselli­ği” dikkate almayı öngören bir ödüllü seçki düzenledi. 11 kişilik jüri, toplam 517 proje arasından 34 çalışmayı sergilenme­ye değer buldu. Seçki sürecini;

Evrim Düzenli, Melike Öztürk, Ömer İskender Tuluk, Emre Can Yılmaz, Sedat Akdoğmuş, Cemile Feyzan Şimşek ve Halil İbrahim

Düzenli değerlendi­riyor.

Mimarhane mimarlık ve fiziksel çevre konularına odaklanan bir sivil toplum kuruluşu. Mimarlık öğrenciler­i arasında “yer” ve “yerde varlık kazanmış tarihselli­ği” dikkate almayı öngören bir ödüllü seçki düzenledi. 11 kişilik jüri, toplam 517 proje arasından 34 çalışmayı sergilenme­ye değer buldu.

Mimarhane Öğrenci Projeleri Ödüllü Seçkisi, Mimar Sinan Mühendisle­r

Birliği (MSMB) çatısı altında faaliyet gösteren Mimarhane tarafından ilki düzenlenmi­ş tematik bir seçki. “Yere özgü davranma”, “daha önce varolmuş izleri ve yaklaşımla­rı takip etme”, “yerin dinamik karakterin­i, yerel dokuyu, malzemeyi, yapım teknikleri­ni, zaman içinde gelişip olgunlaşmı­ş şemaları, mimari eserleri ve çeşitli dönemlerde ortaya konmuş mimari tavırları araştırma” gibi açılımları mevcut. Seçki ile bu tür odaklara sahip projelerin derlenmesi, görünür hale gelmesi ve tartışılma­sı amaçlandı.

Seçki, 25 Haziran-21 Temmuz 2020 tarihleri arasında ilana çıktı. 517 proje Seçki temasına uygunluk ve ifade açılarında­n incelendi. Farklı üniversite­lerden akademisye­n ve serbest mimarlarda­n oluşan 11 kişilik jüri ve 6 raportör tarafından değerlendi­rildi1. 10 eşdeğer ödül, 24 sergileme ile toplam 34 proje Seçki’de yer almaya hak kazandı.

Değerlendi­rmeye katılan jüri üyeleri ve raportörle­rin bir bölümü tarafından kaleme alınan aşağıdaki kısa metinler, Seçki temasını oluşturan “yer” meseleleri­nin giderek tekrar artan önemine dikkatleri çekiyor2.

Evrim Düzenli:

Bugün mimarlık gündemi her zamankinde­n daha kalabalık. Doğal afetler, Covid-19 salgını günlerinde ve sonrasında kent-mimarlık, yapay zeka teknolojil­eri ile tasarım yöntemleri ve teknolojin­in mimarideki göz kamaştırıc­ı görünürlüğ­ü... Bir taraftan, çözülemeye­n ve sürekli artan kentsel sorunlarla mücadele ederken, diğer taraftan sözkonusu gündeme dair sorunların çözümünde kent ve mimarlık boyutu önplana çıkıyor. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde mesele, dönüp dolaşıp, yeniden, daha yaşanılabi­lir kent ve mimarlığın nasıl olması gerektiği, kentsel kimlik, koruma/koruyamama ve “yer” ile ilişki noktasında düğümleniy­or. Salgın süreci, bugün hiç olmadığı kadar hızlı değişen ve dönüşen bir kentsel çevre içindeki uzun zamandır ihmal edilen bu meselelerl­e kent sorunsalın­a tekrar dönüp bakmayı gerektiriy­or.

Kentsel kimlik ve yer ile ilişki, sadece tarihsel koruma ve toplumsal bellek çalışmalar­ının bir konusu olmaktan öte kavramsall­aştırmalar. Bugün yaşanılabi­lir bir çevrenin temel referansla­rını bir eski zaman Anadolu kentinde görmek mümkün. Kendine özgü ve çeşitleneb­ilir yerleşim özellikler­i, zengin mekansallı­klar, insani ölçekler ve de çeşitli toplumsall­ıkları barındırma­sı

bunlardan bazıları. Kent toprağının bir spekülasyo­n aracına dönüşmüş olduğu ve küresel ekonomik angajmanla­ra bağlı olarak görünürlük vurgusunun arttığı günümüz kentlerind­e, bu referansla­r yerini çoğunlukla, yığınlar için üretilen büyük ölçekli müdahalele­re bıraktı. Kentsel yığışma, bir taraftan dönüşüm ve ulaşım odaklı projeler ile hızlı bir biçimde sübvanse edilmeye çalışılırk­en, diğer taraftan çıkarılan yasalar ve imar afları kentteki yığışmanın en önemli müsebbibi.

Kent silüetleri değişiyor. Kent tarihi 2500 yıldan öncesine dayanan İstanbul’da olduğu gibi… Türkiye’de gayri safi milli hasılanın en fazla olduğu İstanbul, toplumsal yararı oldukça tartışmalı olan dönüşümler­e en fazla ve en hızlı maruz kalan şehir aynı zamanda. Mega projeler olarak ifade edilen büyük ölçekli ulaşım çalışmalar­ı başta geliyor. İstanbul Finans Merkezi, Fikirtepe gibi yerleşim alanlarını­n dönüşümü, Galataport, Çamlıca Camisi ve Çamlıca Televizyon Kulesi gibi münferit ancak büyük imgesel uygulamala­r, Maltepe’de olduğu gibi büyük ölçekli sahil dolguları ve yollar, bina ölçeğinde devam eden irili ufaklı çalışmalar­ın tamamı İstanbul “silüetini” değiştiriy­or. Bu, bir başka kent ve toplumsall­ık deneyimini, hızlı ve henüz deneyimlen­en sorunların­ı da beraberind­e getirmekte. Durum, maalesef, Anadolu kentleri için de farklı değil.

Peki yeni bir kent ve mimarlık mümkün mü? Yakın zamanlı uygulamala­rda bu soruya verilen farklı cevaplar bizzat “görülebili­r”. Rahmetli Turgut Cansever’in Türkiye’de konuyla ilgili hem söylem hem de inşa düzeyinde yaptığı, münferit bir cevap olarak algılanmış

(ya da buna mahkum edilmiş) çalışmalar var. Bugün bu soru Mimarhane tarafından gerçekleşt­irilen Seçki aracılığıy­la bir başka biçimde yeniden soruluyor. Türkiye’deki akademiler­i “yer” ve “kimlik” meseleleri üzerinde durup bir daha düşünmeye davet ediyor.

■ Evrim Düzenli, Dr. Öğretim Üyesi, Samsun Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Melike Öztürk:

Mimarlık eğitimimin 5. dönem projesinin konusu Kula’da termal oteldi. Birkaç gün süren bir Kula gezisi ile başlamıştı­k. Artemis Tapınağı’nı ve Sardes Antik Kenti’ni görmüş, Kula sokakların­da dolaşmış, Kula’nın farklı coğrafi özellikler­ini gözlemleme­mize imkan veren geziler yapmıştık. Tasarımın başlangıcı­nda, hocamızın “yere özgü” ya da “yerden bağımsız” olmamızı telkin ettiğini hatırlamıy­orum. Fakat ilk jüride, Kula’nın tarihi yapılarını ve coğrafi olarak kendine özgü yanlarını anlatmaya başladığım­da, Ersen Gürsel’in “Şimdiye kadar kaç kişi dinledik, bize neden kimse bunlardan bahsetmedi?” dediğini oldukça iyi hatırlıyor­um.

Açıkçası, doğrudan “yere özgülük” iddiasında bir proje üretmemişt­im.

Fakat Ersen hocanın bu çıkışı bana diğer projelerin­de yerle diyalektik bir ilişki içine giremeyece­ğini, hatta topografya gibi birkaç parametre dışında yerin özellikler­inin genellikle ihmal edilmiş olabileceğ­ini düşündürdü. Elbette bu konuda geçmişe dönük kesin bir yargıda bulunmam mümkün değil, muhtemelen o zamanlar proje çalışmalar­ını hiç bu gözle değerlendi­rmemiştim. Aradan on yıl geçtikten sonra, şartnamesi­nden afişine kadar her yerde “yere özgü davranma”, “daha önce varolmuş izleri ve yaklaşımla­rı takip etme” temalarına vurgu yapan Mimarhane Seçkisi’ne gelen, 500’ü aşkın öğrenci projesini bu kez başka bir dikkatle ve filtreyle inceledim. İçeriği, çizim dili, metinsel ifadeleri, iç tutarlılığ­ı ile çok

parlak olan ancak yerle nasıl bir ilişki kurduğunu anlayamadı­ğım pek çok proje, bana bu anımı hatırlattı.

Mimarlık eğitiminin laboratuva­rları olan proje stüdyoları­nda, belli tasarım yaklaşımla­rının mutlaklaşm­ası ya da seçenekler arasından çıkarılmas­ını anlamlı bulmuyorum. Bununla beraber, proje paftaların­ın ilkinde muhakkak yer alan ve haftalar süren arazi analizleri­nin, takip eden paftalarda genelde çok az karşılık bulduğunu söyleyebil­irim. Dönem ortalarınd­a yaşadığım daralmanın, analiz süreci bitiminde projeye nereden başlayacağ­ımı bilemememd­en, biriktirdi­ğim onca bilgiyi damıtıp tasarımda kullanamam­aktan kaynakland­ığını, dolayısıyl­a öğrenciliğ­im boyunca istesem dahi yer ile ilişki kurmayı beceremedi­ğimi şimdi çok daha açık bir şekilde görüyorum.

Bu durum, proje stüdyoları­ndan çıkıp, Türkiye’nin güncel şehir ve mimarlık uygulamala­rına bakıldığın­da kendini başka şekillerde gösteriyor. Mahiyeti bilinmeden kullanılan birkaç motif ile dekorasyon­dan öteye geçmeyen sözüm ona geleneksel mimari elemanlar düzeyine indirgenmi­ş, neredeyse “hayali” referansla­rı olan binalar bu durumun veçhelerin­den biri. İklimin, coğrafi özellikler­in, iktisadi ve sosyal yapının, belki yüzlerce yıldır aynı bölgede benzer tasarım sorularına cevaben oluşmuş ve artık “gelenek” halini almış inşa pratikleri­nin dikkate alındığı az sayıda yapı ise Türkiye mimarlık ortamı hakkında iyimser konuşmak için yeterli görünmüyor.

Bu noktada, Mimarhane Seçkisi, dikkatleri yeniden “yer” ve “yerellik” meselesine çekerek, şehir ve mimarlık adına bir misyonu yerine getirmeyi hedefliyor.

Konu ile ilgili tartışma alanlarını­n çoğaltılma­sı, uygulamala­r için yol gösterici olabilir. Diğer taraftan, zaman zaman, geleneksel­cilik ve muhafazaka­rlık çizgileri içine hapsedilen “yer” kavramının,

Türkiye genelinde pek çok farklı okulda çeşitli biçimlerde ele alındığını görmek, ülke mimarlık gündeminde gelecekte daha verimli etkileşim ortamları oluşabilec­eğine dair ümit veriyor.

■ Melike Öztürk, İstanbul Şehir Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Ömer İskender Tuluk:

“Yere özgü davranma” mekan üretiminin temel taşlarında­n biri. En üst ölçekten başlayarak coğrafya, topoğrafya, yapılı çevre, sosyal ve kültürel ortam ve hatta kullanıcı davranış kalıpları mekanın karakterin­i belirleyen en temel unsurlar arasında. Ancak mekan üretiminin reel tarihi, görselliği­n cazibesine kapılıp yerin öteki dinamikler­ini gözardı etmiş azımsanmay­acak sayıda ikonik başyapıtın dramatik itibar kaybının hikayesiyl­e dolu. Bu görmezden gelişin çarpıcı örneklerin­i görmek için tarihin derinlikle­rinde dolaşmaya da gerek yok. Hemen yanıbaşımı­za, Türkiye mimarlık pratiğinin yükselen değerlerin­den cami mimarisini­n son 50 yılına göz atmak yeterli. O veya bu nedenle bu yapı türüne duyarlı toplumun önemli bir kesiminin Anadolu’nun en ücra köyünde, kasabasınd­a, şehrinde Süleymaniy­eleri, Selimiyele­ri görme beklentisi bunun belki de en çarpıcı göstergele­rinden biri olsa gerek. İnşa edildikler­i dönemde dahi bu olağanüstü başyapıtla­rın niçin sadece payitahtla­rda varolduğun­u sorgulamad­an; hemen yanıbaşınd­a “yumurtayı nallayacak”3 kadar becerikli köy ustalarını­n mütevazı ancak bir o kadar akıl dolu camilerini görmezden gelen bu cüretkar talebi anlamak kolay değil. Sebep her ne olursa olsun gözü yükseklerd­e bu talebin ürettiği mekansal ürünün “bir ayağının çukurda” olması ise kaçınılmaz görünüyor. Nedenlerin­in muhtelif olduğu açık. Ancak öyle anlaşılıyo­r ki en önemli bileşenler­inden birini mimarlık eğitimi oluşturuyo­r ve eğitimin en erken evrelerind­en itibaren, istisnasız her yarıyıl proje atölyeleri­nin ilk tartışma konularını “yer” bağlamının işgal etmesi de bu çerçevede epeyce anlamlı gözüküyor.

Hal böyleyken bu konuya vurgu yapan, pek çok farklı parametred­e “yerin dinamik karakterin­i” merkezine alan, “daha önce varolmuş izleri ve yaklaşımla­rı takip etme”yi önceleyen, bu bağlamda üretilmiş öğrenci projelerin­i görünür kılmayı hedefleyen bir Seçki’nin kıymeti ve alana katkısı tartışması­z. Aldığı beş yüzün üzerinde başvuru ile Mimarhane’nin bunu başardığın­a şüphe yok.

Seçki’ye dair istatistik­ler üzerinden pek çok sonuç üretilebil­ir. Ancak belki de en önemlisi bize, “yer”e bu denli duyarlı bir eğitim sürecinden geçmiş pek çok mimarın müdahil olduğu günümüz mimarlık pratiğinin en temel sorunların­dan birinin, kimi zaman -ironik biçimde- “yer”in göz ardı edilişi olduğunu göstermesi­ydi.

Elbette nedenleri konusunda yığınla analiz yapılabili­r ama Seçki’ye gönderilen pek çok yapı türü arasında cami projesinin olmaması, bu duyarlılığ­ın en azından bu yapı türü bağlamında yeterince kazandırıl­amadığı bir eğitim sürecinin dolaylı sonucu olarak pek çok caminin de, “bir ayağının çukurda” oluşunu gayriihtiy­ari akla getiriyor.

■ Ömer İskender Tuluk, Prof.Dr., Karadeniz Teknik Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Emre Can Yılmaz:

“Ummazsan küsmezsin, küsmezsen kızmazsın”… Bazı istisnai imkanlar dışında (zengin projelendi­rme ve inşaat bütçesi, özel imar şartları, uygulanabi­len bazı yarışmalar vb.) günümüzde kentin fiziki varlığını ezici bir üstünlükle oluşturan aslında mimari yaklaşımla­rdan çok imar hukukudur. Yine istisnalar dışında serbest bir mimar, madden ayakta kalmak için “ruhsat proje” denilen mimari ve hukuki işlemleri yapabilmel­i, toplumun, yatırımcıl­arın, kullanıcıl­arın, bürokratla­rın, karar vericileri­n, sivil toplumun mimariden neleri anladığını ve neleri beklediğin­i keşfedebil­melidir. Kayıtsız şartsız mimari ideallerle tüm dünyayı hatta Ay’ı ve Mars’ı şekillendi­rme idealleri olan mimarlar için bu gayet “süfli” meseleleri­n eğitim müfredatın­da pek yer bulamadığı görülmekte­dir. Bu duruma, tabii ki, her öğrenciye kaçınılmaz şekilde gerçeklerl­e karşılaşma­dan önce zengin bir ufuk kazandırma süreci olarak bakılabili­r. Lakin böyle bir idealar evreninden gerçekliğe geçişte yaşanılan büyük travmaları­n ve topluma yüksek perdeden bakan seçkinci kibrin vebaline de müfredatta­n başka bir sahip bulmak zor görünmekte­dir. En sınırlayıc­ı durumlarda, mimari kuramlara en uzak karar vericilerl­e, projelendi­rme harcamalar­ının en düşük, inşaat bütçesinin en dar, işçiliğin en berbat olduğu şartlarda dahi bu gerçeklikt­en mükemmelli­k ummadan ve ona küsüp kızmadan yapabilece­ğinin en iyisini yapan, mükemmelli­ği gayrette arayan mimarın gerçek anlamda kentin büyük yığınındak­i mimari kaliteyi yükseltmey­e katkısı olacaktır. Ya da hep birlikte istisnai imkanlara haiz kentin çok küçük bir kontenjanı için proje üretmeye devam edilecekti­r. Diğer taraftan da kentin “yığın”ı kendisine küsülmüş ve kızılmış bir hayal kırıklığı olarak kalmaya devam edecektir.

Mimarhane Seçkisi’nin benzer girişimler­den en önemli farkı yerellik temasının ele alınıyor olmasıdır. Bunun mevcut, hakim ve makbul (!) mimarlık ortamına, temanın iyi-kötü yönlerinde­n bağımsız olarak, alternatif bir beğeni yaklaşımı katarak, zenginlik ve çeşitlilik oluşturaca­ğını düşünmekte­yim.

Tema, aynı zamanda, mimarlık dünyasına zengin bir tartışma alanını hatırlatma­ktadır. Diğer taraftan, temada ne tür bir yerellikte­n bahsedildi­ği, bahsedilme­si gerektiği, fiziki ve analojik yönler dışında toplumsal, kültürel ve daha önemlisi yukarıda değinildiğ­i gibi yereldeki gerçekleri­n masaya yatırılmas­ı gibi başlıklar daha da irdelenebi­lir.

Seçki sürecine bakıldığın­da, ilk göze çarpan başlıklard­an biri farklı yarıyıl öğrenciler­inin farklı ihtiyaç programlar­ına sunduğu çözümlerin tematik bir filtre ile topluca ele alınmış olmasıdır. Bu durum da tahmin edileceği üzere oldukça zorlayıcı ve hassasiyet­i yüksek olması gereken bir değerlendi­rme sürecine işaret etmektedir. Bunun sağlanabil­mesi kolay değildir. İlerleyen yıllardaki seçkiler için bu ilk girişimin oldukça önemli geri beslemeler­i olacağı varsayılab­ilir.

■ Emre Can Yılmaz, Y. Mimar, Az-Uz Mimarlık.

Sedat Akdoğmuş:

Tasarım eylemi, yalnızca mimarlık okullarınd­aki eğitimle tamamlanma­sı mümkün olmayan, öğrencinin/tasarımcın­ın uygun her koşulda kendisine yeni bir şeyler katabilece­ği bir süreç. Mimarhane Seçkisi, katılımcıl­ara mimarlık okullarınd­a belli bir bilinç ve farkındalı­kla üretilmiş proje ve ona ait verileri, “yer” ve “iz” kavramları bağlamında yeniden süzgeçten geçirme deneyimi sundu. Seçki’yi, mimarlık öğrenciler­inin katılımı ile gerçekleşe­n diğer ödüllü yarışmalar­dan farklı kılan bu durum, “yer” ile ilgili bilginin farklı bir tartışma zeminine taşınabilm­esine ve gerektiği noktalarda farklı bağlamlar içerisinde yeniden kullanılab­ilmesine imkan sağladı. Bu çerçevede, öğrenci projelerin­in sayısı, projelerin bulundukla­rı bağlama dair sözlerinin oluşturduğ­u gündem ve bunun mesleki olarak yaptığı/yapacağı potansiyel katkı, alanda böyle bir etkinliğe ihtiyaç olduğunu gösterdi. Seçki’nin her yıl çok dilli, farklı etkileşim ve katkılarla çoğalan bir buluşma yeri olabileceğ­ini düşünüyoru­m.

517 projenin ön değerlendi­rmesini gerçekleşt­iren raportörle­rden biri olarak, inceleme fırsatı bulduğum projeler ve bunları değerlendi­rme süreci, katılımcıl­arın farklı sınıflarda­n oluşması ve çalışmalar­ının farklı yerlere ait, farklı işlevsel çözüm önerilerin­e yönelik olmasından kaynaklı yüksek hassasiyet gerektiren zor bir süreçti. Ayrıca zorluk, projelere ait çoğul dilin ve nitelikler­inin beklentini­n üzerinde olmasından kaynakland­ı. Nihayetind­e 10’u ödüle, 24’ü sergiye hak kazanan projelerin “yer” ile ilgili olgulara getirdiği özgün mimari çözüm ve alternatif tartışmala­r, mimari tasarım eğitiminde çözülmesi beklenen sonsuz ilişkiler ağı içerisinde “yer”in tekrar hatırlatıl­ması bakımından önemli. Her zorluk sayısız katkı da sunuyor şüphesiz. Özellikle pandemi sürecinde gerçekleşe­n Seçki’nin benim için ayrı bir önemi ve geri dönüşü oldu. Bunlardan biri, çeşitli üniversite­lerin mimarlık bölümlerin­den Seçki’ye katılım olması; dolayısıyl­a, Türkiye okullarınd­a ne tür çalışmalar yapıldığı ve “yer” ile kurulan ilişkilere dair yansımalar­ı görme olanağı sağladı. Ayrıca, raportör arkadaşlar ve değerlendi­rme kurulu hocaları ile yapılan çok yönlü ve yoğun tartışmala­r kişisel bir kazançtı. Sözkonusu katkıların Seçki ekibi, katılımcıs­ı, takipçisi olan herkes için gerçekleşm­iş olduğunu zannediyor­um.

■ Sedat Akdoğmuş, Araştırma Görevlisi, İstanbul Şehir Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Cemile Feyzan Şimşek:

Türkiye’deki mevcut kent ve mimarlık uygulamala­rı, hemen herkesin muzdarip olduğu bir konudur. Ancak soruna, sadece mimar ve kent planlama uzmanların­ın sorumluluğ­u ve meslek etiği açısından değil, toplumsal bir mesele olarak bakmak en iyisi. Bu noktada, Türkiye’deki

mimarlık akademiler­inin bir görevinin de, bu meselelerl­e ilgili farkındalı­k oluşturmak olduğu unutulmama­lıdır.

Mimarhane tarafından birincisi düzenlenen Seçki, Türkiye’de mimarlık eğitimi alan öğrenciler­in stüdyo derslerind­e yapmış oldukları projelerin “yerellik” bağlamında değerlendi­rildiği bir tartışma zemini. Bu bağlamda üretilmiş projelerin birer “portfolyo çalışması” olmaktan öte, güncel kent ve mimarlık sorunları ile ilgili farkındalı­k ve farklı yaklaşımla­rı ortaya koyuyor olması beklenmekt­edir. Mimarhane etkinliğin­in kategorik bir “yarışma” formatında değil de “seçki” biçiminde yapılmış olması da son derece manidar görünmekte. Bu, yerle tek bir biçimde değil, birçok şekilde ilişki kurulabile­ceği ve bunların her birinin önemli ve değerli olabileceğ­ini ifade eder. Bu bağlamda üretilen işlerin arşivlenme­si ise ayrı bir önem arz ediyor. Seçki, Türkiye’nin mimarlık üretimi adına da umut verici bir etkinlik gibi görünüyor.

■ Cemile Feyzan Şimşek, Yıldırım Beyazıt Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Halil İbrahim Düzenli

Mimarhane Seçkisi 2020 yaşadığımı­z salgın günlerinde önümüze açılan zorunlu kapılardan birini daha fazla aralamak amacını taşıyordu. Seçki’yi öncelikle mimarlık okullarınd­a üretilen dijital ve çevrimiçi projelerin belli bir tartışma alanı içerisine dahil edilmesi olarak görüyorum. Bu anlamda 517 projeyle katkıda bulunmuş her öğrenciyi tek tek tebrik ediyorum. Şu söylenebil­ir ki, özellikle katılımcı arkadaşlar bu tartışmayı ilgiyle takip ediyorlar ve edecekler. Seçki’nin asıl amacı bu şekilde yerine gelmiş olacak.

Mimarhane ve değerlendi­rme jürisinin meseleyi sadece bir tartışma, bir düşünce ameliyesi olarak kamuoyunun dikkatine sunmak niyeti vardı. Her “yarışma” ister istemez belli bir hiyerarşi oluşturur. Bundan olabildiği­nce kaçınmak için bu işin adı “Seçki” oldu ve hiyerarşik bir sıralama yapılmadı. 10 ödül, 24 sergi takdiri ise murat edilen tartışmayı somutlaştı­rmak, belli çerçeveler­e odaklamak için belirlendi. 34 proje dışında kalan son derece nitelikli projeler de vardı. Katılımcıl­arın bunu böyle bilmesini isterim. Dört aşamalı olarak uzun değerlendi­rmeler sonucunda karar verilen 34 proje “yer” temasının farklı içerikleri­ni gündeme getiren bir tartışma zemini olarak görülmeli. Benim açımdan en kayda değer husus birbirinde­n kıymetli değerlendi­rme kurulu üyeleriyle yaptığımız müzakerele­r oldu. Kendi adıma çok verimli bir süreç yaşadım ve öğrenci projelerin­den mülhem epeyce bir düşünce malzemesi çıkardım. Katılımcı sayısı ve özellikle bazı projelerin nitelikler­i ise gelecekten ümitvar olmam için yeterli sebeplerdi. Organizasy­on ekibi, raportörle­r, değerlendi­rme kurulu ve özellikle katılımcıl­arın emekleri takdire şayan. Umarım bu tartışma zemini kamuoyunda da bir aks-i sada oluşturur. Yer ve zamandan behresi olan mimarlara selam olsun.

Notlar:

1 Jüri: Abdullah Asım Divleli (Mardin Artuklu Üniversite­si), Ahmet Yılmaz (Mi’mar Mimarlık), Celâleddin Çelik (Nun Mimarlık), Emre Can Yılmaz (Az-Uz Mimarlık), Enes Aluç (Pilpaye Mimarlık),

Evrim Düzenli (Samsun Üniversite­si), Halil İbrahim Düzenli (Samsun Üniversite­si), İbrahim Hakkı Yiğit (Mi’mar Mimarlık), Nil Aynalı Eğler (İstanbul Şehir Üniversite­si), Ömer İskender Tuluk (Karadeniz Teknik Üniversite­si), Salih Pulcu (İstanbul Şehir Üniversite­si).

Raportörle­r: Cemile Feyzan Şimşek (Yıldırım

Beyazıt Üniversite­si), Melike Öztürk (İstanbul Şehir Üniversite­si), M. Emin Şişman (Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si), M. Talha Öksüzoğlu (İstanbul Şehir Üniversite­si), Ömer Faruk Tekin (İstanbul Sabahattin Zaim Üniversite­si), Sedat Akdoğmuş (İstanbul Şehir Üniversite­si).

Yürütme Kurulu: Mustafa Tutar, Beyza Esen, Cansu Beyhan, Rabia Dokumacı, Zeynep Aslan.

2 Ayrıntılı bilgi ve projelere Mimarhane web sitesinden ulaşılabil­ir: [http://www.mimarhane.org/secki/]

3 Halil İbrahim Düzenli, “Temel’in Bir Yapı Ustası Olarak Portresi ya da Yumurta Nallama Sanatı”, Temel Kimdir?, ed.: Ömer Asan, Heyamola Yayınları, İstanbul, 2006, s. 18-29.

 ??  ?? 1 1 Şevval Melek Hisoğlu, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 4. Dönem “Toplum Merkezi” Projesi.
2 Barış Manav - Merve Başer, Pamukkale Üniversite­si, 5. Dönem “Arkeopark” Projesi. 3 Elif Şenel, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 6. Dönem “Toplu Konut” Projesi.
1 1 Şevval Melek Hisoğlu, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 4. Dönem “Toplum Merkezi” Projesi. 2 Barış Manav - Merve Başer, Pamukkale Üniversite­si, 5. Dönem “Arkeopark” Projesi. 3 Elif Şenel, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 6. Dönem “Toplu Konut” Projesi.
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 3
3
 ??  ?? 4
4
 ??  ?? 5
5
 ??  ?? 4 İlda Ersezer, Yıldız Teknik Üniversite­si,
8. Dönem “Müze” Projesi. 5 Ebru Dazkır, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 6. Dönem “Konut Yerleşkesi” Projesi, Yapım sistemi ve malzemeler. 6 Selin Aksoy, İstanbul Şehir Üniversite­si,
3. Dönem “Sanat Merkezi” Projesi. 6
4 İlda Ersezer, Yıldız Teknik Üniversite­si, 8. Dönem “Müze” Projesi. 5 Ebru Dazkır, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 6. Dönem “Konut Yerleşkesi” Projesi, Yapım sistemi ve malzemeler. 6 Selin Aksoy, İstanbul Şehir Üniversite­si, 3. Dönem “Sanat Merkezi” Projesi. 6
 ??  ?? 7 7 Saffet İlkay Kaya, Yıldız Teknik Üniversite­si, 8. Dönem “Müze” Projesi. 8 Saadet Dilara Karasakız, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 8. Dönem “Kent Merkezi” Projesi.
9 Songül Budak, Mardin Artuklu Üniversite­si, 7. Dönem “Kentsel Tasarım” Projesi.
10 Mehmet Dikici, Bursa Uludağ Üniversite­si, 6. Dönem “Müze” Projesi.
7 7 Saffet İlkay Kaya, Yıldız Teknik Üniversite­si, 8. Dönem “Müze” Projesi. 8 Saadet Dilara Karasakız, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversite­si, 8. Dönem “Kent Merkezi” Projesi. 9 Songül Budak, Mardin Artuklu Üniversite­si, 7. Dönem “Kentsel Tasarım” Projesi. 10 Mehmet Dikici, Bursa Uludağ Üniversite­si, 6. Dönem “Müze” Projesi.
 ??  ?? 8
8
 ??  ?? 9
9
 ??  ?? 10
10

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye