Post-dijital Temsil
Aybike Batuk ■ Alternatif bir çağdaş mimari temsil pratiği olarak proje stüdyolarında ortaya çıkan post-dijital temsiller kolaj, resim, illüstrasyon ve sinematik imge kültüründen ödünç aldıkları ifadeleri ile hem içerik hem de üretim stratejileri bağlamında katmanlı ve melez temsillerdir. Post-dijital temsiller, fotorealist render teknolojilerinin baskın olduğu mimari temsil ortamına dijital araçları analog jestlerle manipüle ederek karşı bir duruş sergiler. Dijital çağın genişleyen hesaplama motifleri ile üretilen fotorealist görüntüler, fotoğrafın dilini kullanarak dünyanın gerçek görüntüsünü ararken, post-dijital çizimler temsil ve algılayan arasında fotoğrafik olmayan bir ilişkilenme biçimini odağa alarak duyumsal açıdan daha iletken olmayı amaçlar.
Fotorealist mimari imgelerin idealize ettiği görme biçimi, dışarıdan henüz inşa edilmemiş olanın donmuş bir fotoğrafına baktırır; pırıl pırıl gökyüzü, yemyeşil ağaçlar ve mutlu sakinlerle çevrili binaların tertemiz ve cilalı cepheleriyle hem yaşamın hem de tasarlamanın karmaşasını örten bir sterillik yanılsaması yaratır. Yaşantının polifonisi ile barışık olan post-dijital dünya ise, bu bağlamda açık bir iletişim biçimini benimseyen kusurlu; parçalı, bitmemiş izlenimler üretir. Post-dijital temsillerin jenerik bir “dijital” ve “ileri teknoloji” algısı yaratmaması, anonimleşen bir gerçeklik tasavvurunun aksine özgün bir görsel dil inşa etme arzusundan kaynaklanır. Çoklu teknikler, araçlar ve uygulamalarla birlikte çeşitli medyaları birleştirerek ortaya konan “gerçeklik” kişiselleştirilmiş bir araç setinin özgün kullanımları ile oluşturulan resimsel görüntünün atmosferik niteliklerine dayanır. Dijital araçların, teknik çizimleri daha detaylı ve prezisyonlu hale getirmesinin peşisıra fotoğrafik bir kusursuzluk yaratmaya yönelmesi anlaşılabilir. Perspektifin keşfinden sonra bu kez render formuna giren kusursuz gerçeklik imgesinde ironik olan, başlangıçta fiziksel gerçekliği kaydetmek için icat edilen bir araç olan fotoğrafın imajinatif mekanı temsil etme beklentisidir. Nitekim fotoğraf nasıl belgeleme işlevini aşarak foto kolaj gibi yaratıcı formlara dönüştü ise üçboyutlu modelleme programları ile birleşerek adeta fotoğraf tasarlama aracı olarak çalışan Photoshop gibi uygulamalar da post-dijital temsil pratiklerinde hayal gücüne daha çok yer açmaya başladı.
Her yeni teknolojinin steril döneminden çıkıp yaygınlaşması, kişiselleştirilmesinin ilk adımıysa eğer; post-dijitalinde bu teknolojilerin bir tasarımcı için gündelik bir pratik haline geldiği bir ortamdan çıktığını söylemek yanlış olmaz.
Araçlar içselleştirildikçe tasarımcının zihnine ve bağlama yabancılaşmaz, kişisel jestlere izin verir ve imaj üretme stratejilerini çoğaltır. Post-dijital, araç setini bir zihin seti olarak ele alıp, onları dönüştürülebilir, değiştirilebilir ve erişilebilir aygıtlar olarak kullanır.
Post-dijitalde melezlik yalnızca araç setinde değil, farklı görsel disiplinlerden referansla oluşturulan ve atmosferik taktikler olarak çalışan imge üretme stratejilerinde de görülür. Bu temsiller, resimsel imgelerde atmosferik etkiyi ortaya çıkaran olası duyumsama ve imajinatif etkiyi oluşturan imge üretme biçimlerini keşfeder ve bu keşifleri bugünün mimari temsil araçlarıyla melezleştirir. Post-dijital yaklaşım, normatif ve biçimsel özellikleri, mekanın tasarımına dair özellikli atmosferik nitelikleri vurgulamak için eksiltmekten ya da bozmaktan çekinmez; konturları ve biçimleri eritir, flulaştırma, yansıtma, filtreleme, lekeleme, dokuları ve renkleri vurgulama gibi ifadeler kullanır. İmgeyi odaksızlaştırır, boşluklar açar, perspektifi ve hiyerarşik çizim ilkelerini bozar; böylece imgeyi gözlemcinin imajinatif katılımına açar. Bu temsillerde hem öznel hem de katılımcı girdiler atmosferik niteliklerle inşa edilir, böylece tasarımcı vurgularını özgün bir dil ile aktarma şansı bulur. Temsil, öznel bir ifade arayışı demek ise post-dijital temsillerin atmosferik ifadeleri odağına alarak yetkilendiren, etkinleştiren bir bireysellik ürettiğini söylemek mümkündür. ■