Mimarlıkta Rol Çatışmaları: Bir Sorun ve İmkan Olarak
Uğur Tanyeli ■ Rol, rol çatışması ve rol belirsizliği aslında sosyoloji terimleri. Kişiler toplumsal yaşamda etkinlik gösterirken “rol” diye adlandırılan belirli davranış kalıpları çerçevesinde çalışırlar. Bu onlardan toplum ya da toplumun belirli bir kesimi tarafından beklenenleri tanımlar. Kişiler görev yapmak, sorumluluklar üstlenmek ve eylemlerde bulunmak, hatta tepkiler göstermek ve duygulanmak için mutlak bir bireysellikle davranmazlar. Her rol sahibi, çalışabilmek, kabul edilmek veya saygı görmek için ait olduğu grubun diğer üyelerinde de ortak olan bir tavır tipini benimser ve uygular. Rollerin çeşitliliği uçsuz bucaksızdır. Cinsel kimlik rolleri, mesleki roller, yaş ve kıdem rolleri gibi sayısız rol vardır. Kişi o rol sayesinde sadece ait olduğu grup içinde değil, çoğu zaman dışında da geçerli olan o role ilişkin beklentileri karşılamak zorundadır. Örneğin, Türkiye’de üniversiteli genç bir kadın olmak, evli orta sınıf metropol kadını olmak, subay veya sivil memur veya büro çalışanı olmak, balıkçı, çiftçi, çoban, yatırımcı, hatta yoksul olmak böyle rollerdir. Balıkçının yalnızca gündelik yaşam ritmi değil, dünya kavrayışı da çiftçininkine benzemez. Bir üniversiteli genç kadın aynı yaştaki erkekle aynı rolü oynamaz. Erkekte hoşgörülen kadında hoşgörülmeyebilir. Örneğin erkeğe tanınan cinsel veya düşünsel özgürlük alanı kadına tanınmaz. Bununla rollerin daima rasyonel ve hakkaniyet ilkelerine göre biçimlenmesinin sözkonusu olmadığını anlatmak istiyorum. Aksine, roller sayısız önyargıya dayanır ve düpedüz haksızlıklar da tanımlarlar.
Üstelik roller tekil de olmaz. Yatayda ve düşeyde çoğullaşırlar. Düşeyde çoğullaşma kimsenin tek bir rolü oynamadığını ifade eder. Aynı insan genellikle birbirinden farklı rolleri eşzamanlı olarak oynar. Sözgelimi, hem genç erkek hem memur hem baba hem eş hem de ekonomist rollerini birlikte oynamak pekala da olağandır. Eve girince baba ve eş, ofiste ekonomist ve memur rolleri oynanır. Yatayda rol çoğullaşmasıysa yer ve zamandaki konumlanmaya bağlı olarak rollerin de çeşitlenmesi demektir. Türkiye’de bir genç kadından veya üniversiteliden veya dükkancıdan veya mimardan oynaması beklenen rol örneğin
ABD’dekine, İtalya’dakine veya İsveç’tekine aynen denk düşmez.
Roller çoğul olarak üstlenildikleri, farklı roller aynı kişi tarafından oynanabildiği için, birbirleriyle aynı insanın toplumsal ve kişisel yaşamında çelişebilir, çatışabilirler. İki biçimde çatışabilirler:
İlki, aynı kişi tarafından oynanan rollere ilişkin beklentilerin uyumsuzluğundan kaynaklanır. Kişinin rolleri kendi içlerinde çelişiktir. İkincisiyse, rol çatışmaları aynı etkinlik alanında yüzyüze gelinen diğer aktörlerle ilişkilerde gözlemlenir. Örneğin, mimar ve projeci olarak çalışanlar işbirliği yaptıkları yatırımcıyla, müteahhitle, beledi örgüt sorumlularıyla, mal sahipleriyle rol çatışmaları yaşarlar. Birinci rol çatışması türünün tipik ve çok sık rastlanan örneği, hem evli kadın hem de aktif mimarlık yapma rolüdür muhtemelen. Tüm gün mimarlık hizmeti veren bir kadından evinde de “komple” evkadını olarak çalışması beklenebilir. Anne ve eş olarak ondan beklenenlerle mimarlık kariyerinde, ofiste, şantiyede beklenenler birlikte yürütülmesi çok zor çelişkiler üretir.
Rol belirsizliğiyse aynı rolün içeriğine ilişkin beklentilerin çok bileşenli ve bazılarının da müphem olması halidir. Mimarlık bu ikinci durumun en yaygın olduğu rollerden biridir. Mimar rolü kapsamında mimardan beklenenler pek çok meslek rolüne oranla olağanüstü çeşitli ve çelişiktir. Daha öğrenim döneminden başlayarak onun bilmesi ve çözmesi gerekenler upuzun bir liste oluşturur. Dünyada ve özellikle de Türkiye’de mimarlık okullarının ders programları mimarın bilmesi zorunlu olanlarının (rollerin) gerçekdışı bir sıralamasına yer verir. Sözgelimi,
Avrupa Birliği tarafından yayınlanmış mimarın bilgi alanını tanımlayıcı ölçütler ve parametreler seti dudak uçuklatır. O tasarlama ve projelendirmenin ötesinde strüktür ve mühendislik çözümlerinden de, ekonomi, sürdürülebilirlik ve iklim krizinden de, kentsel planlama ve estetikten de, toplumsal gerçeklerden de, yapı fiziği, teknoloji ve yapı malzemelerinden de, bilgisayar pratiklerinden de, sanattan da, imar hukukundan da, hatta ekonomi ve felsefeden de haberdar olmalıdır. Sıralananların her birinin alabildiğine genişlemiş ve çeşitlenmiş içeriği düşünülürse, mimarın rolleri neredeyse yeryüzündeki tüm bilgi alanlarına hakimiyeti gerektirir gibidir. Kuşkusuz ortamda böyle bir mucizevi mimar yoktur. O rolü oynayanların hiçbiri böyle bir bilgi birikimiyle donatılmamıştır. Donatılamazlar da... Ancak, asıl önemlisi, mimardan o rol kapsamında beklenenler hep birlikte oynanamayacak kadar belirgin olanaksızlıklar ve müphemlikler tanımlarlar.
Mimar, mizahi bir benzetme yapılırsa, o denli iyi bir oyuncu olmalıdır ki, sahnede aynı anda hem Romeo hem de Juliet hem Agamemnon hem de Troyalı Helen rolü oynamalıdır. Böyle bir beceriyi kimsenin gösteremeyeceği besbelli. İşte o zaman her şeye çözüm getiremeyeceğinin bilincinde olan mimar rol çatışmaları ve belirsizliklerini bir fırsata ve imkana dönüştürebilir. O rol çatışmalarını ve belirsizliklerini bir politik manevra alanında bertaraf eder. Mimarlık o politik manevraları yapma işidir. Nasıl?
Şöyle bir manevra alanında çalışılır: Mimar kendisinden beklenenlerin içinde en kolay ikna edebilecek, en fazla prim yaptıracak veya en iyi becerebileceklerini seçer ve o rolleri oynamaya ağırlık verir. Ötekileri basitçe görmezden gelir. Fazla becerikli ve zekiyse, hedef kitlesini kendi oynayamadığı veya oynamadığı rollerin aslında önemsiz ve oynanmaya değmez roller olduğuna ikna eder. Diyelim ki ağzı laf yapıyorsa, ortaya koyduğu işin teorik içeriğini vurgular. Çözemediği, çözmek işini dert etmediği teknik ve inşai meseleleri gözden saklar. En azından sözünü etmez. Dikkatleri işin teknik sorunlarından ve açmazlarından uzağa çekmek için, yanıt ürettiği toplumsal ve/veya mimari sorunların ne denli önemli olduğunu kapsamlı bir teorik üretim aracılığıyla ortaya koyar. Onlar o kadar yaşamsal ve önemlidirler ki, teknisyen ve inşaatçı rolünün iyi oynanmamışlığı dert edilmemeli, dikkat bile çekmemelidir. Örneğin, ortaya koyduğu mimarlık o toplumun kimlik endişelerini gidermeye yöneliktir: Millidir, İslami’dir, yerlidir, Anadoluludur, çağdaştır, günceldir vs. Dolayısıyla, tasarımsal zafiyeti hiç de önemli sayılmamalıdır. Ya da tasarımsal beceri ve bitirici dokunuşları başarıyla yapabilen, ama teorik becerileri sınırlı bir mimar olarak şiirsel bir duyarlılık rolü oynayabilir. Hatta kendisine kişisel bir kılık icat edip farklılaşmayı ve akılda kalıcılığı olan bir imaj yaratabilir. Yakışıklı ve şık mimar rolü diye dünya genelinde ve yerelde geçerli bir mimar rolü de vardır. Başka sayısız rolü oynamayı becerememek bu rol sayesinde kolayca dikkatlerden saklanabilir.
Bu yukarıda sıraladıklarım mimar camiasının en azından rahatsız olmayacağı, kendisine atfedildiğinde irkilmeyeceği roller. Kimi rollerse böyle değil. Örneğin, en iyi oynayabildiği rol, kamu otoriteleriyle kolay ve verimli diyalog kurmak olan mimarlar var. Onlar belediyeden, koruma kurulundan kazasız belasız proje geçirebilirler. O rolleri nedeniyle iş alırlar. Rollerin tersine çalıştığı da olur. Aynı kişinin oynadığı toplumsal roller çelişerek birbirini hırpalayabilir. Aynı anda mimarın oynadığı bazı roller imkanlar tanımlarken, bazıları o imkanları kolayca tahrip eder. Sözgelimi, Turgut Cansever’in düşünsel kararlılık merkezli teorisyen rolü onun proje işleri üstlenmesinin önünü büyük oranda tıkamıştı. Kendi deyişiyle, “fikirlerini beğenenler, konu ona tasarım yaptırmaya gelince kaçınıyorlar”dı. Tam aksini amaçlasa da, düşünür Cansever projeci Cansever ile çatışıyordu. Hedef kitlesi teorik bir zeminde rantsız bir geleneksel “cennet kent” düşlerken onun metinlerini okuyor, ama konut sitesi tasarlatacaksa tabii ki alandan en yüksek rant getirisini elde edecek mimarların emeğini talep ediyordu. Kısacası ona başvurmuyordu.
Bu gibi çelişkiler özellikle toplumsal duyarlılık rolleri oynanırken iyice belirginleşir. Mimarın bir yanda kentsel ve doğal ortamın kamu yararına düzenlenmesi ve özel çıkarların dengelenmesi gibi bir toplumsal sorumluluk rolü vardır; öte tarafta da o bir işinsanıdır. Tasarım ve proje hizmeti yaparak para kazanır. Bu iki rolün çatışmaması düpedüz imkansızdır. Üzerinde otuz katlı bina inşa etme hakkı tanınmış bir yerde kamu yararı çok daha alçak bir yapılaşmayı gerektiriyor diye direnmek hemen daima hayaldir. O zaman mimarın tek yapabileceği “ben çıkarıma bakarım” demekle sınırlı olmaz. Çatışan toplumsal sorumlu mimar ve kapitalist işinsanı rolleri politik manevralarla uzlaştırılır ve/veya meşrulaştırılır. Biraz geride özetlendiği gibi çelişkiler başka rollerle kompanse edilir. Bir rolün kaybettirdiği başka bir rolün getirisiyle telafi edilir. Daha doğrusu telafi edilebilir. Örneğin, Rem Koolhaas böyle kompansasyon mekanizmalarını/ manevralarını başarıyla yapabilenlerden biri. Teorisyen Koolhaas, mimari anlamda genel kabul görmesi çoğu zaman olanaksız projelerini kolay meşrulaştırır. Toplumsal ve ekonomik reel taleplere gösterdiği uyum rolünü teorik açıklamalarıyla merkeze alarak tasarımcı Koolhaas’ın önüne geçer. Star-kuramcı rolü diğerlerini görmezden gelmeyi sağlar.
Ancak, bu rol çelişki ve belirsizliklerini başarıyla gidermenin her zaman çalışan bir yöntemi tabii ki yok. Birinin becerebildiği rol bileşimini başka biri aynı yetenekle beceremeyebilir. Tüm roller gibi mimar rolleri de herkes tarafından aynı başarıyla oynanmazlar. Mimarı mimar kılan şey tam da bu performans becerisi farklılıklarıdır. ■ Uğur Tanyeli