Jujol Hakkında
Katalonya’nın Gaudi ile birlikte en önemli mimarlarından biri Jujol. Dünya gündemini Gaudi kadar fazla meşgul etmedi. Ümran Topçu bu ilginç ustayı kısaca tanıtıyor.
Katalonya’nın Gaudi ile birlikte en önemli mimarlarından biri Jujol. Dünya gündemini Gaudi kadar fazla meşgul etmedi. Ümran Topçu bu ilginç ustayı kısaca tanıtıyor.
E. Ümran Topçu ■ Tarragona’da Akdeniz güneşinin altında pek çok sanatçı yetişti: Yazarlar, şairler, ressamlar, heykeltıraşlar, arkeologlar ve büyük mimarlar. Tarragona’yı gururlandıran isimlerden biri de Josep Maria Jujol i Gibert. Sınır tanımayan hayalgücünü, insanüstü renk duyarlılığını doğduğu topraklardan almıştı. Aynı bölge ondan önce Gaudi’yi mimarlık sahnesine çıkarmıştı. Tek farkla
ki Gaudi doğduğu topraklarda fazla iz bırakmamıştı. Durum Jujol için öyle değil. Doğduğu küçük şehirde ve şehri de içeren bölgede pek çok işi var.
La Selvalı öğretmen Don Andreu Jujol ve Bonastreli Dona Teresa Gibert’in çocuğu olarak, 16 Eylül 1879’da babasının öğretmenlik yaptığı okulun üst katındaki evde dünyaya geldi. Çok küçük yaşlarından itibaren, çizmek hayatındaki en önemli aktivitelerden biriydi. Sonra da mesleği oldu. Onun çizdiklerini anlayabilmek, nereden geldiğini bilmekle mümkün olabilir. Yaşamının her döneminde içinde büyük bir doğa aşkı vardı. Tarragona’da doğanın kendini en sert, kuru ve dağlık biçimlerde gösterdiği yerlerden, en sakin ve en huzurlu ilhamları alabiliyordu. Onu kuşatan doğadaki yaygın bitki örtüsünü keçiboynuzu, palmiye, kekik ve biberiye oluşturuyordu. Bu doğanın içinde saklı Roma kalıntıları da vardı: Duvarlar, su kemeri ve amfitiyatro. Ayrıca şehrin 12. yüzyıldan kalma katedrali Jujol’un en hayran olduğu ve doğa kadar ilham aldığı kaynaklardan biriydi.
Öğretmen Jujol, çocuklarının daha iyi eğitim imkanları bulacağını düşünerek Barselona’ya tayinini istedi. O zamanlar şehrin dışı sayılan Gracia’da bir okula tayin edildi. Gracia şimdilerde Barselona’nın merkezinde en makbul semtlerden biri. Baba Jujol 1896’ya kadar Barselona’da çeşitli okullarda öğretmenlik yaparken oğul Jujol da ortaöğretimini başarıyla tamamlıyordu. Mimarlık okuluna girmeden önceki bir yılı fen fakültesinde genel coğrafya, analitik matematik ve kimya gibi derslerle geçirdi ve hepsinde üstün başarılı oldu. Aldığı derslerin içinde sadece teknik çizimden iyi aldı çünkü o sırada hastalanmıştı. Ertesi yıl dersi tekrar alarak superior dereceyle tamamladı. Artık Barselona Üniversitesi Mimarlık Okulu’ndaydı. İlk yılı yine üstün başarı ile tamamladı. Mimarlık öğrencilerinin hocalarının stüdyolarında çalışmaları eski bir gelenektir. Jujol de Antoni Maria Gallissa’nın stüdyosunda
çalışmaya başladı. Gallissa’ya sadece hoca ve mimar olarak değil insan olarak da büyük hayranlık duyuyordu. Gallissa’nın stüdyosunun sgraffiti, seramik ve sıcak demir işlerinden sorumluydu. Ustasının fikirlerini artizan becerileriyle gerçeğe dönüştürüyordu.
1902’de La Rambla’yla Belediye Meydanı Plaça de Sant Jaume’yi birbirine bağlayan önemli bir cadde olan Carrer de Ferran’ın, La Merce Festivali için tekrar düzenlenme ve dekorasyon işi vardı. Bu arada Merce, Barselona’nın koruyucu azizelerinden biri ve onun için düzenlenen festivallere çok önem veriliyor. O yıl iş Gallissa’ya verilmişti. Sokak aydınlatma elemanları, armalar ve diğer süsler büyük hayranlık uyandırdı. Öğrenci Jujol’un imzası, işlerde açıkça görülüyordu ama ismi tasarımcı olarak değil, tasarım gurubunun bir elemanı olarak geçiyordu. Barselona’nın elit tabakasının geçip, tadını çıkardığı bu sokağın dekorasyonu büyük sükse yaptı. Gallissa ile Jujol’un bağları bu işle daha da kuvvetlendi. Halen öğrenci olan Jujol’e bu bağ çok iyi geliyordu ama 1903’te büyük bir acı yaşadı.
Hocası, iş arkadaşı, mentoru, kısacası ona mimarlık dünyasının kapılarını açan ustasını kaybetti. Acısı büyüktü. Bunu gören Maragarita Gallissa, yani ustasının kızkardeşi, genç Jujol’e acısını hafifletmek için değerli bir hediye vermek istedi. Galissa’nın kütüphanesinden Violletle-Duc’ün Dictionnaire Raisonné isimli kitabını verdi. Böylece kardeşinin çok değer verdiği bu eser onu hakeden bir ele emanet edilmiş oldu.
Jujol ve Gaudi nasıl ve ne zaman tanıştılar? Jujol nasıl Gaudi hayranı oldu bilinmiyor ama 1903’te yaptığı bir okul projesinde şöyle bir hikaye var: Şehrin parkları için düşünülen bir kapı projesinde
Jujol’un önerisinde Gaudi’nin bir işine benzerlik var. Jujol’un park kapısı, Gaudi’nin Güell Malikanesi için yaptığı ünlü “Ejderha Kapı”ya benziyor. Buradan hayranlığın yansımalarının başlamış olduğu okunabilir.
18 Mayıs 1906’da Jujol, mimarlık okulundaki son projesini tamamlayarak mimar diplomasını aldı. Artık kendi başına çalışmak istiyordu ama biliyordu ki ne kadar yetenekli, istekli, yaratıcı ve enerji dolu olursa olsun bir mimara iş verecek insanlar lazımdı. Bu işverenler henüz yoktu. Yetenekli Jujol daha sonra mimar Font i Guma ile çalışmaya başladı. Sadece teknik çizim kapasitesinde değil, Font i Guma’nın asistanı ve iş arkadaşı olarak. Sonraki yıllarda Jujol’un sanatı ilerlemedi çünkü o zaten çok yüksek düzeyde bir iş ve sanat kapasitesiyle çalışmaya başlamıştı. 47 yıl boyunca tüm meslek yaşamında bunu sürdürmeyi başardı.
Tekrar Jujol ve Gaudi nasıl tanıştılar sorusuna dönersek... Jujol, Ateneu Barcelonès’in restorasyonunda çalışırken Dr. Santoli ile tanıştı. Bu arada Ateneu Barcelonès’in ne olduğunu da söyleyelim: Kuruluşu 1860’lara giden, duvarları Francesc Pla’nın mitolojik konulu duvar resimleriyle bezeli Palacio Savassona’da yerleşmiş ve çok zengin bir kütüphanesi olan Katalan sanat merkezi. Dr. Santoli yakın dostu Gaudi’ye Jujol’u tanıştırdı. Bu tanışmadan doğan birlikte çalışma hikayesi 1906-1907’de Casa Batlló’da devam etti. Jujol, Gaudi’nin asistanı değil ortağı olarak işe başladı.
Gaudi’nin işleri iyice incelenecek olursa, işlerdeki daha özgür ve daha renkli dekorasyonlara geçişin, Jujol’le çalışmaya başlamasıyla eşzamanlı olduğu görülür. Bu gözlem fanatik Gaudi hayranlarında Gaudi’nin değerini azaltmaya çalışmak gibi bir duygu uyandırabilir ama kronolojik olarak incelendiğinde durum daha iyi anlaşılabilir. Bundan Gaudi’nin değerini azaltmak değil aksine yüceltmek sonucunu çıkartmak gerekir. Çünkü Gaudi Katalonya’da takım halinde çalışmanın önemini ortaya koyan ilk mimardır. Etrafına fikirlerini anlayan ve gerçekleştirebilecek kapasitede olan insanları seçmesi de onun öngörü yeteneğinden olsa gerek.
Casa Batlló’da Jujol, 1. kattaki kapılar ve cephedeki seramiklerden sorumluydu. Onun işleri Gaudi’ninkiler kadar geometrik değildi. Park Güell’in kolonat holü tavanındaki madalyonların izlerine Batlló cephesinde rastlamak mümkün. Hem Gaudi hem de Jujol’le çalışmış olan sanatçı Matamala şöyle diyor:
“Gaudi daha geometriktir. Jujol’un işleri daha sezgisel ve spontandır. Bazen Gaudi ve Jujol birlikte Badia Usta’nın metal
atölyesine gidip iş verir veya iş anlatırlardı. Badia Usta gerçek bir artizandı. Bu gidişlerde Gaudi yol boyunca monolog halinde, aralıksız konuşurdu. Atölyeye gittiklerinde ise sadece ‘Çok iyi Jujol’, ‘Kararı sen ver Jujol’ demek için ağzını açardı. Badia Usta’nın atölyesinde öyle anlar olurdu ki ikisinin gözleri önünde iş yapılırken Jujol sadece tarif etmekle kalmaz, aletleri kapıp ustayla birlikte işe girişirdi. Durumdan hoşnut olan Gaudi, Jujol bir şey sorduğunda yüzünde iyicil bir ifadeyle evet anlamında başını sallamakla yetinirdi”.
Daha sonra Casa Milà’da Gaudi işverenle ters düşüp işi bırakınca, Milà’ların oturacağı dairedeki tüm dekorasyon işleri Jujol’e kaldı. Tavanlardaki dalgalı rölyeflerin yerlerini Jujol tavana çiziyor ve detayları ustalara anlatıyordu. Evin hanımı Jujol’un fikirlerini beğenmiyor ve işlerini çok renkli buluyordu. Ne çare ki Jujol, Gaudi’nin sağ kolu olarak onun yokluğunda işleri sürdürdü. Bu yazıda Jujol ve Gaudi’nin birlikte yaptıkları işlerden bahsetmeden geçemezdim. Gaudi hakkında çok yazılmış ve yazılmaya devam ediyor. Katalan modernizmi, kendi terminolojileriyle modernista sözkonusu olduğunda akla ilk gelen aktör o oluyor. Biraz daha okuyup araştırınca, pek çok ismin arasında Jujol az farkedilmiş bir mücevher olarak parlıyor. Pek çok işinin içinden ziyaret etme şansı bulduğum Casa Bofarull’u anlatmak istiyorum. Ne de olsa, görmek inanmaktır.
Casa Bofarull
Jujol 1913 yazında Tarragona’nın köylerinden La Secuita’da akrabalarının yanında birkaç gün geçirdiği sırada bir arkadaşına rastladı. Arkadaşının yanında Dolors ve Pepita Bofarull kız kardeşler vardı. Kız kardeşler Jujol’un becerikli bir mimar olduğunu duymuşlardı. Bu karşılaşmayı fırsata çevirme şansını kaçırmadılar. Tamir gerektiren teras çatılarını anlatmaya koyuldular. Jujol, evi görmeliyim dedi. Tarragona’da bir başka köy olan Els Pallaresos’a gidip eski Bofarull evini gördü. Köy usulü yapılmış olmasına rağmen, oraların en önemli evlerinden biriydi. Jujol’u bulmuşken evin başka dertlerini de anlattı kız kardeşler. Evi ihmal edilmiş, sönmüş halinden kurtarmak ve tekrar parlatmak istiyorlardı.
Jujol Bofarull kardeşlere yenileme planlarını ilk defa 1914 Eylül’ünde gösterdi. Halbuki 1913 Kasım’ından beri bu işi çalışıyordu. Yaptığı işin sanatsallığını ve aceleye gelmeyeceğini düşünerek hobi gibi davranmayı yeğliyordu. Teras çatının tamiri diye
başlayan iş evin her tarafına dokunmaya başlamıştı. Evin dar girişi, 10 m açıklığı olan bir kemere dönüştürüldü. Bu kemerle 16 m boyundaki galeriye giriliyordu. Galerinin Gotik yapısı, üst kısmındaki görünür tuğla örgüsü de Jujol’e göre Arabesk bir zevki yansıtıyordu. Beton kolonların dışında sıvanmamış tuğla örgüsü tüm galeride hakimdi. Cephede, yanlarda duvarlar sıvanmış ve sgraffiti ile süslenmişti. Öyle ki, bu süslemenin dışında kalan yüzey tuğlaları göstermek üzere sıvası sıyrılmış hissi veriyordu. Çikolata rengi sgraffiti, tuğlanın kırmızısı ile sıvanın beyazının arasını bulmaya çalışıyor gibiydi. Aynı enerjik sgraffiti, pencerelerin etrafını da süslüyordu.
Orijinallik, ihtişam, denge ve sakinlik gibi özellikler bu cephenin kaliteli bileşenleriydi. Jujol’un eli değdikten sonra tüm ev Jujol tarzı bir saraya dönüştü. İnşaatın ilk bölümü 1914
Sonbaharı’nda tamamlandı. Sonrasında da işler Jujol’un kendi hızında devam etti. Arka cephe tasarımının tamamlanması vakit aldı.
Yağmur suyuyla evde su sistemi kurulması Jujol’un dahiyane çözümüydü. Geleneksel olarak, evde bir sarnıç olması ve sarnıçtaki suyun pompalanması ile tüm musluklara su gelmesi alışılmış bir çözümdü. Jujol’e göre bu ekonomik bir çözüm değildi.
Önce yağmur suyunu toplamak, sonra bodrumdaki sarnıca göndermek sonra tekrar katlara pompalamak pratik değildi. Daha basit, daha etkin bir sistem bunun yerini almalıydı. Su depoları çatıya konulup su toplanabilirdi ve bir mekanizma gerektirmeden eve dağıtılabilirdi. Bodrumdaki sarnıcın suyu serin tutmaktan başka bir faydası yoktu. Ve Jujol dediği gibi yaptı. Su depolarını dışarıdan görülmeyecek şekilde çatıya yerleştirdi.
Sıra, evin esas merdivenine geldi. Merdiven evi hiçbir estetik değeri olmayan karanlık bir kuyu gibiydi.
Jujol merdiven evini çatının 8,32 m üstüne kadar yükseltti. Bu yükseltiyi de gösterişli bir cihannümaya dönüştürdü. Kendi dillerindeki terimiyle bir mirador kazandı Casa Bofarull. Merdiven evi de artık yukarıdan gelen gün ışığıyla aydınlanıyordu. Mirador aynı zamanda bir dinlenme ve seyir alanı olarak eve çok özel bir bölüm kattı. Yeni merdiven evi ve kulesi ile ilgili çizimler 1913’ten itibaren vardı. Bitmiş işin ilk çizimlerle aynılığını görmek evsahiplerini mutlu etti. Sadece merdiven evi için tasarladığı lambaları yapamadı Jujol. Basamaklar yenilendi. Merdiven korkuluğu ve tırabzan tamamen yeni bir konseptle yeniden yapıldı. Demir korkuluklar, yukarıdan sarkan kalın iplerin, taş ustalarının iş iskelelerinde yaptıkları gibi, kat hizalarında düğüm atılıp bağlanmış hali gibiydi. Demir
çubuklarla yapılmış olan ip büklümleri ve kıvrımları kusursuz bir şekilde biraraya gelerek, abartısız ve orantılı bir akışla yerlerini bulmuşlardı. Bükülmüş demir çubuklar canlı gibiydi. Merdiven evinin tepesine ilave edilen mirador bir dizi çapraz kirişlerle oluşturulmuştu. Hem görüntüyü zenginleştiriyor hem de ilave yükü eşit olarak dört duvara dağıtıyordu. 360 derece manzara sağlayan mirador’a yeni bir merdivenle ulaşılıyordu. Mevcut merdivenin başladığı zeminden itibaren mavi duvarlar korunaklılık duygusu yaratıyordu. Yukarıdan bakıldığında ışığın etkisiyle daha pastel bir mavi görünse de bu mavi, gerçek Jujol mavisiydi.
Merdiven evinin bende yarattığı hissiyatı tanımlamaya çalışayım: Aşağıdayken masmavi bir kuyunun dibinde gibisiniz. Yukardan ışık görünüyor ve demir ipler, türlü kıvrımları ve düğümleriyle sizi tutunup, asılıp yukarı süzülmeye davet ediyor. Bu merdiven evini deneyimleyebilmek bile Katalonya’nın bu bilinmeyen küçük şehrine gelmeyi anlamlı kılıyor. Bu konuda Katalonya Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ETSAB’da ders veren arkadaşım Judit Taberna’ya müteşekkirim, Casa Bofarull’e giden yolu gösterdiği için.
Mirador’a sadece merdivenden ulaşıldığı için evin diğer bölümlerinden ayrı düşmüş bir hali var. Ne de olsa sonradan katılmış Casa Bofarull’a. Mirador’u süsleyen küçük, kanatlı ejderhalar korkuluğun tepesinde buluşmak için sözleşmişler ve
tepeden sarkan tekil aydınlatma elemanına eşlik ediyorlar. Bu yazı için yararlandığım kaynaktan öğrendiğim bir şey var, okurla paylaşmak isterim: Casa Bufarull merdiven evinde olduğu gibi ortadan sarkıtılan merkezi aydınlatma elemanı fikri (1913), Eric Mendelsohn’un 1927’de Stuttgart Schocken Büyük Mağazası’nda denediği ünlü aydınlatma fikrinden tam 14 yıl önce Jujol tarafından gerçekleştirildiği için öncü bir tasarım.
Hala mirador’dan bahsederken, metal strüktürün tepesine kondurulmuş, evin koruyucu meleğinden de bahsedelim. Melek aynı zamanda rüzgar gülü görevini yapıyor. 1936’da İç Savaş’ta dini çağrışımlar yaptığı için zarar verebilirler endişesiyle meleğin kanatlarını sökmüşler. Bu hikayede Gaudi’nin Casa Milà’da alnına oturtmayı planladığı Azize Meryem heykeliyle bir benzerlik var. O günlere denk gelen felaket haftası nedeniyle (Semana Trágica) yerine konulmasını da Milà ailesi istememişti. Gaudi bu sebeple işi bırakınca, işi tamamlamak da Jujol’e kalmıştı. Casa Bofarull’un kanatsız meleği o zamandan bu yana artık rüzgarda dönmüyor.
Piramidal çatının döşemesi mermer kaplı. Başka bir yerden sökülmüş olan mermerlerin bazı yerlerinde rölyef bir yüzey oluşturmak istercesine beyaz porselen parçaları kullanılmış. Köşelerdeki silindirik oturma yerleri aynı zamanda eski kanatlı meleğe, bakım ve tamir gibi işlerde ulaşabilmek için kullanılıyormuş. Meleğin tabanında eski bir zil yer alıyor. Bofarull’da yenileme başladıktan beş yıl sonra 1918’de yerine konulmuş.
1914-1924 arasındaki yıllarda Jujol ve kardeşleri yazlarını Tarragona’da kuzenlerinin evi Cos de Bou, 20 numarada geçirdiler. Akşamüstü bütün aile evin giriş katında büyük salonda buluşuyorlardı. Aileden olmayan komşu kızı Antonia Mesquida da onlara katılıyordı. Jujol’e göre bu kızın heykel gibi bir yüzü vardı. 1918’de Casa Bofarull için meleği tasarlayacağı zaman, kızın ailesinden, Antonia’nın yüzünden kalıp almak için izin istemişti. Sonra yine gerçek kalıplar üzerinden kolları ve ayakları ekledi. Heykelin gövdesi yoktu. Bakır levhalardan yapılmış çok hafif ve gerçek gibi görünen bir giysisi vardı. Sağ elinde bir kılıç sol elinde de kalkan vardı. Arkasında da altın görünümlü geniş ve açık kanatlar. Heykel uçuyor gibiydi. Başının üstünde de defalarca işe yaramış olan paratoner çubuğu. Meleği yerine monte etmeden önce Jujol köyün küçük erkek çocuklarında birini mirador’a çıkarıp söylediği noktalarda durmasını istedi. Kendisi aşağıdan gözlemliyor ve çocuğun yer değiştirmesini sağlıyordu. Böylece meleğin ideal yerini buldu. Hiçbir işini kendi haline veya tesadüfe bırakmazdı. Bir sorun çıktığında anında çözüm bulup halletmesi bazılarınca “Hiçbir şeyi önceden planlamıyor, improvizasyonla yapıyor!” diye eleştiriliyordu ama işin aslı öyle değildi. Çocuğunu tehlikeye attı diye, küçük çocuğun annesinin öfkesini yatıştırması da kolay olmadı. O günün akşamında, melek yerini bulmuş, iskeleler sökülmüş olarak, Jujol mirador’un iki noktasında ateşler yaktı. Meleğin giysisi ateşte parlıyor, kanatları da hafif rüzgarla hareket etmesini sağlıyordu. Sanki bu dünyadan olmayan bir varlık orada havada asılı duruyordu. Jujol bir çocuk kadar heyecanlı, aşağıdan gururla seyrediyordu.
Bofarull kız kardeşler, Jujol’den ardarda gelen yeni fikirlerle mutlu oluyorlardı. Giriş katında yapılan değişiklikler, özellikle büyük kapının içinde özel bir mekanizma ile açılan küçük kapı hayranlıkla karşılanmıştı. Bütün kapıları yenileme fikri de kabul görmüştü ama hepsini bitirmeyi başaramadı. Hiçbir şey sıradan olmamalı, sıradan kalmamalıydı. Küçük dokunuşlarla bu kır evinin her parçasına sanat eseri özellikleri katıyordu. Giriş galerisinde, şöminenin daha doğrusu ocağın arkasını süsleyen seramikleri dört mevsim alegorisiyle tasarladı ve tam ortada Bofarull aile armasıyla taçlandırdı. Dört mevsimden en can alıcı renkleri taşıyan yaz betimlemesiydi. Maviler, kırmızılar ve okra. Jujol her işine, J harfi ve tepesinde minik bir haçla imzasını atardı. Bu defa açıkça “Juny” yani Haziran yazmıştı. Neden mi? J’yi takip eden üç harfe bakanların ilgisini ilk harften uzaklaştırmak için olsa gerek.
Oturma odasında pencerelerin üst bölümü renkli vitraylarla süslenmişti.
Her bölüm kuşlarla süslü Japon sanatını çağrıştırıyordu. Jujol’u ev için yaptığı yenilemelerden en mutlu edenlerden biri bu işti. 1920’de evin kış mutfağı için bir eviye tasarladı. Rönesans tarzı mutfaklar tüm Tarragona’da çok yaygındı. Burada da Jujol farkını yarattı ve eviyeyi tamamen Jujol mavisi olarak seramik kapladı.
Çok şey tasarladı, tasarladıklarının çoğunu gerçekleştirdi ama 1920’lerde işler sarkmaya başladı. 1927’de üzüm toplamak için gelen işçiler için bir yer yapması istendi. Sıradan bir şey olamazdı tabii. Arka cephede tarlalara bakan köşeyi altıgen bir şekilde aşağıya doğru sarkıtan bir tasarım yaptı. Öyle ki Aziz Christopher’ın heykeli için bir niş bile düşünmüştü. Ne ilgisi var derseniz, bu aziz yer değiştirmek üzere yola çıkanların koruyucusu. Üzüm toplayan işçilerin evlerinden buraya gelip dönmeleri esnasında onun koruyuculuğuna ihtiyaçları olmalıydı. Ama Aziz Christopher o nişte yerini alamadı.
En sonunda 1931’de esas cephenin tasarımı yapılmıştı ama Bofarull kardeşler işi tehir etmeye karar verdiler. Ve tehir edilen tarih hiç gelmedi. Bitmemiş bir Jujol işi hikayesi oldu. Aile Jujol’un ününü iyi ve kötü olarak Tarragona’da yayıyordu.
Yukarıda anlattıklarımı özetlemem gerekirse: Casa Bofarull yani Bofarull
Evi 15. yüzyılda inşa edilmiş, 17. yüzyılda eklemeler yapılmış bir bağ evi.
1913-1931 arasında Josep Maria Jujol i Gibert tarafından yenilenmiş. Jujol ünlü bir Katalan modernist mimar ama aynı zamanda ressam ve 20 yıl boyunca pek çok işinde Gaudi ile birlikte çalışmış ve onun gölgesinde kaldığı söylenen tam bir meslek insanı. Bu evde yaptığı işlerin arkitektonik değeri yadsınamaz: Sarı ve mavi boyalı merdiven evi, mirador kulesi ve tepesindeki rüzgar gülü melek ve tuğla kemerlerle inşa edilmiş çamaşırhane, pencereler, kapılar, özel tasarlanmış mobilyalar ve demir işçiliği. Neticede, Jujol’un hayal gücünün ürünü olan bir koleksiyon. Bu ev Jujol’un Tarragona kırsalında Katalan modernizmini varettiği en önemli işlerinden biri olarak ailenin varislerinin himayesinde özel müze işleviyle varlığını sürdürüyor.
■ E. Ümran Topçu, Doç.Dr., Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi
Kaynaklar:
Josep Maria Jujol Jr., The Architecture of Jujol, ed.: Ronald Christ, Lumen/SITES Books, 1996.
Josep Maria Jujol Jr., Jujol & Gaudi, çev.: Mark Waudby, Triangle Books, 2019.