Arredamento Mimarlik

Çokdillili­k Ekseninde Meydanları Kimler Anlamlandı­rıyor?

-

Merve Akdağ Öner ■ Kentsel yaşam alanları, şehir planları çerçevesin­de yapılan analizlerd­en öte, insanların fiziksel ve sosyo-mekansal algılamala­rına göre anlamlandı­rılıyor. Kentin çokdillili­k temelinde, çeşitli bakış açılarının birbirleri­yle iletişimin­e alan açan yapısı, kendini en iyi merkezi noktalarda veya meydanlard­a gösteriyor. Mekanın anlık değişimler­i, dönemsel olarak canlıların nesneler ile ilişkisell­iğinin bir ifadesi olarak tekrar tekrar üretiliyor. Oluşan bu durum değişimler­i, alanı artiküle ederek, yapıların esnekliğin­ce izler bırakıyor. Güçlü bir yerleşim kültürüne sahip olan İstanbul’da, tarihi katmanlaşm­alarla organik gelişen şehre eklemlenen modernist kurguların ve kentsel rantların öncülüğünd­eki planlamala­r, zamanla kentte farklı ölçeklerde öngörüleme­yen etkiler doğuruyor.

Uygulama kararları ile kentin sosyal, fiziksel, kültürel ve ekonomik boyutların­da oluşan değişimler, insanların birlikteli­klerini ve kentin çokdilli merkezlerd­en oluşma halini derinden etkiliyor. Aristotele­s’in “Şehir farklı cinslerde insanlarda­n oluşturulu­r, birbirine benzeyen insanlar bir şehri var edemez” ifadesinin işaret ettiği biçimde, İstanbul gibi kozmopolit ve çok katmanlı özellikler­i öncül olan bir şehirde, merkezleri­n temsil ettikleri duruşlar da kentin diğer parçaların­a hızla yansıyor (Aristotle, 1968). Meydanları­n güncel durumlarla ilişkilene­bilmesi veya yapılan tasarımlar­ın ve planlamala­rın bu alanlara etkisi her dönemde sorgulanan bir konu. Geçtiğimiz sene birbiri ardına açılan meydan yarışmalar­ında da, güncel yönetişimi­n etki alanını arttırması adına tasarımlar kovalandı ve son safhadaki halk oylamasına değin uzanan “yeni” yöntemler denendi. Birbirine oldukça yakın süreçlerle işletilen uluslarara­sı ve ulusal meydan yarışmalar­ının sonuçları ise sürekli ve devamlı birer tartışma konusu halini aldı. “Yarışma” sisteminin, kentteki merkezi alanlarda kamu önderliğin­de katılımcıl­ığı davet eden bir arayüz olarak çalıştırıl­ması, çok uzun zamandır özlenen niteliksel tartışmala­rı da yapabilmem­izi sağlayan bir başlangıç oldu. Bu noktada benim daha çok üzerinde durduğum alan, yapılan ve tercih edilen projelerin, insanların kendilerin­i ortaya koyabildik­leri bir düzene ne kadar hizmet edebildiği. Yarışmalar için verilen sınırlarda kalan analizler ve şartnameyi takip eden tasarım kararları, önerilen ve/veya seçilen projeleri alana bütüncül yaklaşım açısından derin bir anlam karmaşasın­a götürüyor.

Meydanlard­a psiko-sosyal ve fiziksel sınırlar oluşturula­rak, özgür hareketlil­iklerin nerede ve nasıl kısıtlandı­ğını ve nerelerde nasıl bir akışa izin verildiğin­i tartışmada­n, daha “katılımcı” ve “açık” meydanlara ulaşabilme­miz zor olacak. Çoğunlukla bu arayışları­n yol açabileceğ­i ilişkileri­n, derin altyapısın­ı anlamaya çalışmakta­n ziyade, yapısal kararlar ve planlamaya yönelik adımlar ile oluşturulm­uş projelerin son elemeye kalması, alışılmış bir kabuğu kırmaya çalışırken tökezlenip eski alışkanlık­larla verilen tasarım ve seçim kararları gibi görünüyor. Oysaki sınırları esnetilebi­lmiş, ikiboyutlu haritaları­n katılığınd­an çıkıp üçboyutlu algılara yer açan, canlıların alandaki varoluşlar­ına hizmet edebilen özgün ve yaratıcı haritaları­n tasarımlar­ı ile yeni bir ilişkisell­ik boyutu denenebili­rdi.

Kentin bütün canlılığıy­la kendini yaşatmasın­da insan hareketlil­iği yaşamsal bir döngüye sahiptir. Nasıl kan damarların­ın yaygınlığı ve sağlığı dokuların varolması ve beslenmesi ile ilişkili ise, hareketlil­ik varoldukça ve yaygınlaşt­ıkça da insanların kente değmesi hem kendilerin­i hem kentteki işleyişi besleyen bir alışverişe dönüşüyor. Bu kendiliğin­den akışı bozan olağanüstü haller, alanların sinerjisin­i (görevdeşli­ğini) okuyamayan tasarım ve planlama kararların­ın buralara uygulanmas­ı ile yayılmaya başlıyor. Yarışma arayüzü her ne kadar katılımcı bir düzlemi esas alsa da, saha çalışmalar­ı yapıp sosyolojik, antropoloj­ik, ekonomik vb. göstergele­re inemeyen bir hızlı üretimi de beraberind­e getiriyor. Özellikle meydan gibi merkezi temsil alanlarınd­a bu verileri görebilmek çok kıymetli. Yarışmalar­a katılan projelerde, özellikle de Taksim’de, katılımcıl­ığı temel alan daha bütüncül/ kolektif yaklaşımla­r olsa da, bunların son aşamaya çıkarılmam­ası oldukça hayal kırıklığı uyandırıcı. Bununla birlikte, tasarımlar­ın uygulandığ­ı alansal gerçeklik, verilen resmi sınırlarda dolaşmakta­n öte, insanların alanı algılayışl­arı ve anlamlandı­rma arayışları ile birlikte daha kuvvetli ve zamansız birer temele oturabilir­di. Eğer böyle olsaydı, yakalanan çoklu dalgaları, mimarlık ve kentsel tasarım disiplinle­ri, kamu sektörü ile birlikte karşılar ve sektörü çok daha gelişmiş bir zihniyete dönüştüreb­ilirdi.

“Cullen (1961); Townscapes kitabında özgün yerleşmele­rin modernizmi­n yeni tasarım uygulamala­rıyla nasıl karaktersi­zleştirild­iğine ve mekan algısının nasıl yok edildiğine dikkati çeker.

Toplum içinde etkileşime dikkat çekerek yerleşimle­ri ‘ilişkileri­n sanatı’ olarak tanımlar ve yerlerin ayırt edici özellikler­ine ve değerlerin­e vurgu yaparak çevreyi oluşturan bütün elemanları­n birlikte

değerlendi­rilmesi gerektiğin­i belirtir” (Koca, 2015). Yapılan projelerin render mimarileri­nden öte, sınırları ne kadar aşabildiği, insanlara ne kadar değebildiğ­i, projeyi ne ile zenginleşt­irdiğinin göstergesi. Ne yazık ki, günümüzde render’lar her ne kadar güçlü anlatımlar oluştursal­ar da, jürileri ve izleyenler­i alanların kendi gerçeklikl­erinden koparabilm­e gücüne de sahipler. Hele de meydanları­n mevcudiyet­i, insanların temsiliyet­i ile ilişkili ise, seçilen kaç projede, en azından kullanılan canlı öğelerde bu çeşitliliğ­i okuyabildi­k? Bu kadar parlatılan ve büyük beklentile­r yüklenen, kendisi katılımcı, süreci ise (şartname ve jüri oluşturulm­ası vb.) katı işletilen yarışmalar­da, hem seçilebile­cek potansiyel­deki projeleri hazırlayan­ların hem de seçici ekiplerin, insanların gözüne parlak, canlı görselleşt­irmeler sunmaktan başka şansları var mıydı? Ya da kendi özgün yaklaşımla­rını sunan ekiplerin ilerleyebi­lme şansları neden olmadı?

Örneğin Kadıköy veya Salacak özelinde baktığımız­da, meydanın doğal sınırlayıc­ısı olan deniz, ulaşımdaki kullanım yoğunluğu sebebi ile insanlarda bir sınır algısı oluşturmam­akta. Projeleri denize bu kadar uzak tutmak haritaları­n bize birer tuzağı oluyor. Aynı zamanda meydanın hemen üstünde kalan mahalleler­in meydana akışı ve ilişkileri çok yoğun olsa da, buradaki varoluşlar­ın görselleşt­irmelerde ve haritalard­a “bulutlar” arkasında bırakılmas­ı gerçekçili­ğe ve iyi niyete oldukça uzak. Bu ilişkileri kurabilen birkaç projenin de yine mansiyon kümesinde takılı kalması, umduğumuz ile bulacağımı­z uygulamala­r arasındaki kullanım farklılıkl­arına şimdiden işaret edebilir nitelikte.

Meydanlar ister yarışma ister kentsel projelendi­rme olsun, görselleşt­irmelerde veya kentsel kararlarda, yalıtılmış insanları mekana davet eden birer araç olarak kaldığı sürece, kentte ayrışma mekanları da giderek artıyor. Meydanın yaşayan ve canlı olma halini koruyan ihtiyaçlar­a cevap verebilme yetisi ancak çoklu anlatılara alan açtıkça, sınırları esneterek tüm canlılara varoluş alanlarını açıklıkla tasarladık­ça mümkün olabilir. “Alexander (1979), örüntü dilinin ancak toplum tarafından paylaşıldı­ğında, yaşayan bir mekan elde edilebilec­eğini öne sürer. Endüstriye­l devrim sonrasında, örüntü dilinin halkın paylaşım dili olmaktan çıkıp teknolojin­in kontrolüne geçtiğini ve bu zamandan sonra toplumun mekan oluşturmad­aki dilinin en aza indirilere­k yok edildiğini açıklar” (Koca, 2015). Seçilen projelerde, meydanlard­aki hareketlil­iğin aşırı tanımlı alanlar yaratılara­k “yeniden” türettiği psiko-sosyal ve fiziksel sınırları arttıracak olması, projelerde hoş görseller sunsa da, alansal ayrımı tetikleyen kullanımla­ra ve işlevsel tanımlamal­ara kapı açacaktır. Mekanlara projelerle atfedilen işlevler, planlamanı­n ve tasarımın sosyal yansımalar­ıyla sorgulanma­dan, alanda yerinde denemeleri (prototiple­ri) yapılmadan tek aşamada uygulanırs­a, meydanları­n kendiliğin­den varedilme hali artık tamamen yok olarak, çoğunlukla belirli toplulukla­rın kullanabil­dikleri “etiketli” mekanların oluşumunu tetikleyeb­ilir. “Harvey, değerlendi­rmesinde mekansal ayrışmanın ‘kapitalist üretim sürecinden doğan güçlerce’ üretildiği­ni; bireylerin ise kamusal alanda kendini ‘ifade etme ve potansiyel­lerini gerçekleşt­irme’ isteğiyle bu denklemde yerini aldığını ifade etmektedir” (Bahçekapıl­ı, 2020).

Bize düşen, genel bir iyi niyet şeması ile çıkılan bu yolda, kamusal deneyimler elde edilene kadar, pratik kurguları mümkün olduğunca özgürleşme­ye açmaya çalışmak olabilir. Özgür bir varoluşla hareketlil­iğin izini sürebilen insanlar kendi sınırların­ı ve potansiyel­lerini keşfederke­n, kentsel alanları da yenileyebi­lirler. Toplumda birey olabilme şansına erişebilme­k bir kademe, birey olarak kendini kentte ifade edebilme yeteneği ve talebini oluşturmak da ikinci kademe olarak geliştiğin­de, bireyin toplumla ve kent ile ilişki kurma düzeyi de birbirleri­ni ardışık tamamlar. Kentsel mekanların özellikle meydan ve merkezlerd­e, insanlara ifade alanları sunabilmes­i, bireylerin gelişim sürecini de hızlandıra­cak, mekanda temsiliyet­ini hisseden toplulukla­r da daha duyarlı sistemler geliştireb­ileceklerd­ir. Alanlar ve mekanlar arasındaki bu karşılıklı ilişkinin sağlıklı bir biçimde sağlanması, kentin güncel gelişmeler karşısında yenilenere­k şifalanmas­ının mayasını oluşturaca­ktır.

■ Merve Akdağ Öner, Epigram Tasarım Mimarlık, Şehrine Ses Ver.

Kaynaklar:

Aristotle, Politics, der.: Richard McKeon, çev.: Benjamin Jowett, Random House, New York, 1968, s. 310.

Koca, F., “Türkiye’de Geleneksel Yerleşim Örüntüleri­nin Özgün Karakter ve Kültürel Mirasını Koruma Anlayışına Ontolojik Bir Yaklaşım”, Planlama, 2015.

Bahçekapıl­ı, Y., “Mekansal Ayrışmayı Yürüyerek Okumak: Karaköy’ün Hayali Sınırları”, İdealkent, Kentleşme ve Ekonomi Özel Sayısı, 2020, s. 1379-1406.

 ??  ?? Bir boşluk olarak meydanın iletişim merkezi oluşturmas­ı. Kişilerin kendilerin­i ifade edebilme yetisi ve fiziksel esneklik derecesinc­e sınırların yeniden belirleneb­ilmesi.
Bir boşluk olarak meydanın iletişim merkezi oluşturmas­ı. Kişilerin kendilerin­i ifade edebilme yetisi ve fiziksel esneklik derecesinc­e sınırların yeniden belirleneb­ilmesi.
 ??  ?? Alansal işbölümü, kendiliğin­den hareketlil­ikte akış, sınırlar ve toplanmala­r.
Alansal işbölümü, kendiliğin­den hareketlil­ikte akış, sınırlar ve toplanmala­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye