Katılımcı Süreç ve Kadıköy Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması Deneyimi
Buşra Al ■ İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2020 yılında oldukça önemli bir hamle yaparak İstanbul’un kamusal alanlarını yarışmaya açtı. Bunlardan ilki Haliç Kıyıları için açılan “İstanbul Senin Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması” idi. Yarışma konusunun önüne eklenen “İstanbul Senin” mottosu, yönetimin kamusal alanlar ile ilgili tüm kent kullanıcılarını bu sürece davet edeceğini müjdeler biçimdeydi. Ön seçimli olarak 7 bölge için gerçekleştirilen bu yarışmada, süregelen mimari yarışma pratiklerine benzer olarak 1. Ödül’ün seçilmesi ve işin o ekibe verilmesi yöntemi uygulandı. “İstanbul Senin” çağrısı bu yarışma özelinde, kent kullanıcılarının doğrudan söz sahibi olamadığı fakat yapılanları yakından takip edebilecekleri bir başlangıç duyurusu niteliğindeydi.
Bu yarışmanın hemen ardından sırasıyla Taksim, Bakırköy, Salacak ve son olarak da Kadıköy Meydanı yarışmaları açıldı. Bu denli önemli kentsel mekan projelerinin, kime ve nasıl yaptırıldığı örtük olan geçmiş süreçlere bakıldığında İBB’nin bu girişimi devrim niteliğindeydi. Hem bu önemli kamusal alanları yarışma yöntemi ile elde etme niyeti hem de “katılımcı” bir yöntem denemesi uzun zamandır kaybedilen umudu yeniden harekete geçirdi.
Herkese açık kolokyumlar, tartışmalar, karşı görüşler için yapılan toplantılar, yöntem ve sonuçları kritik etmek üzere yazılan yazılar ile uzun zamandır deneyimlemediğimiz bir etkileşim ortamı yaratıldı. Bu etkileşim, sadece konu ile ilgili mimarlar, kent plancıları, peyzaj mimarları, sanatçılar ve aktivistler ile sınırlı kalmadı. Eşdeğer ödüllerin halk oylamasına açılmasıyla birçok farklı kent kullanıcısı da tartışmalara ve sürece dahil oldu.
Haliç Yarışması’nın ardından hızla devam eden bu sürece biz de PLUG olarak Kadıköy Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması ile katıldık. Oldukça hareketli bir yarışma dizisinin sonuncusunda halk oylamasına sunulmak üzere seçilen 3 eşdeğer projeden biri de bizimki oldu.
İlk anda çok heyecan verici olan halk oylaması süreci deneyiminden kısa bir süre sonra bu yöntemin birtakım aksaklıklarıyla yüzleşmeye başladık. Öncelikle halkı sürece dahil etmek için seçilen 3 eşdeğer projenin internet üzerinden oylanmasının, katılımcılık adına çok da etkili bir yöntem olmadığını farkettik. Şartname yazılma aşamasında ve ön çalışmalarda herhangi bir girdisi olmayan İstanbulluların jüri tarafından belirlenmiş 3 proje arasından seçim yapması, katılımın oldukça kısıtlı kalmasına neden oldu. İşin bir diğer yönü, doğal olarak bir mimari projeyi okuma pratiği olmayan kişilerin, websitesine yüklenmiş proje görselleri üzerinden belirleyici bir seçim yapmasının sağlıksızlığıydı. İlgili mesleklerden olan kişilerin bile kısa sürede kavrayamayacağı ölçeklerdeki bu denli problemli kamusal alanların böylesi bir yöntemle oylanması, girişilen işin ağırlığının yanında yetersiz kaldı.
Oylama süresince gerçekleştirdiğimiz sunum ve forumlarda farkettik ki, halktan gelen soru ve önerilerin daha erken bir süreçte veri olarak yarışma şartnamesine yansıyacak biçimde girdi sağlaması daha sağlıklı olacaktı.
Oylamanın ilerleyen aşamalarında daha önemli başka bir problem ile karşılaştık. Oylama yöntemi, farkında olmadan müellif mimarı bir reklamcıya dönüşmesi için zorluyordu. Kazanmak için sıkı bir seçim kampanyası yürütmenin elzem olduğunu farkettik. Ekip içinde yaptığımız tartışmalarda, mimar ve meslek insanı olarak proje üretmek ile elimizden gelenin en iyisini yaptığımıza ve görevimizi tamamladığımıza kanaat getirdik. Bundan sonra seçilmek için yapılması gereken her hamle mimarın görevi dışında başka bir profesyonellik alanına giriyordu. Bu halk oylaması sürecinin, bir mimari ekibi seçim kampanyası yürüten bir “politikacıya” dönüştürmesi oldukça tartışmalı bir konuydu.
Oylama sonucunu projelerin içeriklerinden bağımsız koşullar şekillendiriyordu. İstanbullu olmak, Kadıköy’de yaşamak, ailenizin İstanbul’da daha fazla çevresi
Kadıköy Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması, Eşdeğer Ödül, 2020 (Plug Ofis’in izniyle).
olması, fabrikasında 1000 kişi çalıştıran bir tanıdığınızın olması, sosyal medyayı diğer ekiplerden iyi kullanmanız, “influencer” tanıdığınızın olması, daha fazla reklam yapabiliyor olmanız gibi proje ve tasarım ile ilgisi olmayan etkenler projelerin alacağı oy sayısını belirleyebiliyordu. Bu durumun kamusal alan, katılımcılık süreci ve projelerin kentli ile birlikte geliştirilmesi konularına herhangi bir katkı sağlayamayacağı su götürmez bir gerçek.
Bu koşullara rağmen, kent ve tasarım ile ilgili konuların gündelik tartışmaların içine sızması ve herkes tarafından konuşulması şüphesiz bu sürecin en önemli kazanımlarından biri. Denenmiş olan bu yöntemin işlerliğini tartışıp daha iyi bir katılımcı süreç nasıl elde edilir sorusunun yanıtına kafa yormak oldukça kıymetli. Oylama süreçlerinin tüm aksaklıklarına rağmen İBB’nin bu yöntemle proje elde etme ve şeffaf bir süreç yürütme girişimini büyük bir değişimin başlangıcı olarak kabul edebiliriz. Süreçten öğrendiklerimizle bu yöntemin dönüştürülmesi ve ilerletilmesi çok güçlü bir potansiyel taşıyor. Yarışma şartnamesi öncesinden başlayarak, seçilen projenin uygulanma aşamasına dek katılımı artıracak yöntemler planlanmasıyla ilk adımı atılan bu süreç çok daha iyi yerlere gelebilir. Burada kilit noktalardan biri müellifin belirlenmesinden sonra da katılımcı sürecin devam edebilmesini sağlamak ve değerli fikirlerin gerçeğe dönüştürülmesine zemin yaratmak olacaktır.
■ Buşra Al, Plug Ofis.